Sene 2005

Sene 2005 olması lazım hesaplarıma göre. Mevsim son bahar yahut kış.. Soğuktu hava, bir yaz serinliği değildi iliklerimize kadar işlemişti soğuk. Günlerden Cumartesiydi bunu çok iyi hatırlarım… Hatırlamama sebep; O soğuk içinde çalışan, mahallemizin muhallebicisi Mustafa Abi’dir.. Kendisi emekli memur, bir hasta kızı var Zeynep. Onun ilaçlarını getirebilmek için yurt dışından Cumartesi muhallebi satardı, haftaiçi bekçilik yapardı.. Bir Pazarı vardı dinleneceği, onu da kahvelerde geçirirdi.. Çünkü evde dırdır beklerdi onu.. Dır Dır Neclaaa… Mustafa Abi’nin karısı, bütün emekliyi o yerdi, gerisini de ilaçlar zaten.

Cumartesi… 25 Kuruşun mutlu edebildiği Cumartesi.. Daha ne isterdi ki bir çocuk? Okul yok ve Mustafa Abi geliyor!
Mustafa Abi geliyor,
Ve O geliyor…
Arabayı çeker Mustafa Abi bizim sokağın başına, alt mahalleden çocuklar gelir, aralarında o vardır… O! Meral… Mustafa Abi severdi beni, aynı zamanda sırdaşım olurdu.. Param olmadığını da bilir. Kendim için vardır elbet, ama muhallebiyi kendime almışlığım yoktur..

‘’Mustafa Abi! Meral’den para alma, ben ısmarlıyacağım’’ Meral alışkanlık haline getirmişti bunu ve ben şikayetçi değildim. Mustafa Abi teklik parayla 2 muhallebi verirdi bize. O yerdi, ben bakardım.. Teşekkür eder giderdi, ağzından bir teşekkür daha duymak için beklerdim Cumartesiyi. Düşünsene okul yok, Mustafa Abi geliyor… Belki de bu yüzden sevemedim okulu. Hafta içi geçmek bilmezken, önlükler içinde nasıl geçerdi ki 40 dakika?
Cuma geceleri uyuyamazdım hiç, çok yatmışlığım vardır Pazar günü gerçekleşen aile kahvaltılarında.. Cuma heyecandan uyuyamazdım, Cumartesi hayal kurardım yine uyuyamazdım.

Gelgelelim bir yere kadar.. Bir alt mahalle arkadaşı bile değildik artık. Necla’nın babası, polis.. Tayini çıktı Ege tarafına. Hem kaybettik Mustafa Abi’yi… O kızını kaybetti denkleştiremediği için ilaç parasını, biz Mustafa Abi’yi ve muhallebileri. Yaşımız küçüktü bu olmuştu ortak derdimiz;

‘’Muhallebileri kim getirecek şimdi? Üstelik, kime getirecek?’’…


-Rıdvan Keskin

Sen gittikten sonra

''Sen gittikten sonra'' ile başlayan tüm
cümleler yaradır kalan için. Her akla
geldiğinde giden kişi, kaşınır yaralar.
Her giden geride bir şey bırakır ve merak
eder tahminimce, merak etmişsindir
söyleyeyim dedim; 'Sen gittikten sonra' değişen fazla bir şey olmadı, telefon
rehberimden bir kişi eksildi sadece. 

-Rıdvan Keskin

3 Boyutlu Şiir

3 Boyutlu Şiir

Pazar günleri ütü kokan evlerde büyüdük biz.
Manzarası yarım gökyüzü olan..
Babası mesaiden geldi diye yaramazlığa son veren çocuklardık.
Kavga eden çatılarımız vardı bizim gökyüzüyle
Gökyüzü ne zaman bağırsa hemen ağlıyor ve buna yine annem yetişiyordu.
Kocaman bir havlu ile siliyordu gözyaşını...
Gözyaşı mani oluyordu uyumamıza
Uykuya yenik düşüyorduk, ninni oluyordu..
Abilerimizden kalma bilyelerle büyüdük, koltuk altlarından oklava ile çıkardığımız.
Ardında bazen kavga bazen de çamur süslü pantolonlar bıraktılar bizlere
ve biz kitaplarla büyüdük; öldüler, gömüldüler bazıları...
Elimde bir Sunay Akın kaldı.

Seviyordum çünkü ağlamıyordu kitap,
Benimle konuşuyordu şiir
Beni anlatıyordu kendinden sonra gelen sayfalara..
''Kırmızı'' dedi Sunay Bey,
Sustu çatı
Yamalandı pantolonlar
Bilyeyi yine ben kazandım
ve annem dinleniyordu televizyon karşısında...

Kırmızı...
''Sevgilim kızma sakın
ve lütfen yanlış anlama
kırmızı rujunu sürünce
paramın yetmediği
elma şekerleri geliyor aklıma''

-Rıdvan Keskin