Felatun Bey ile rakım efendi araba sevdası Şık ve Fatih harbiye romanlarının yazılışı tarihlerin öğreniniz

Felâtun Bey'le Râkım EfendiAhmet Mithat Efendi'nin 1875 yılında yazdığı romandır.
Araba Sevdası, Recaizade Mahmud Ekrem'in 1898 yılında yayımlanan romanıdır. 
Fatih Harbiye: BASIM YILI                             : 1987

Brüt kütle net kütle dara ile ilgili problem kurunuz

Kabıyla birlikte tartılan bir kavanoz pekmezin brüt kütlesi 1250 gram, kavanozun kütlesi 250 gram ise pekmezin net kütlesi ne kadardır?
brüt kütlesi 1200 olan salçanın parası 200 ise net kütlesi nedir

Türkiye'de yok olma tehlikesi altında olan canlı türleri nelerdir?

10 hayvan türünün nesli tamamen tükendi
Geçmişte sadece Türkiye’de yaşayan Anadolu Parsı ile Anadolu topraklarında görülen Asya fili, yabani sığır, yaban eşeği, aslan, çita, kunduz, yılanboyun, kelaynak ve kaplanın ülkedeki nesilleri tamamen tükendi. Türkiye’deki yok olma tehlikesi altında bulunan 42 bitki ve hayvan türü şunlar: Bozayı: Sayılarının çok azaldığı tahmin ediliyor. Telli Turna: Türün az sayıda kalan nesli, özel koruma altına alındı.
Akdeniz Foku: Türkiye denizlerindeki sayısının 50-60 arasında olduğu tahmin ediliyor. Alageyik: 1970’lerin başında sayıları 50’nin altına düşen tür, sadece Antalya ve Muğla’daki av üretme ve koruma istasyonlarında yaşıyor. Ceylan: 1982’de Şanlıurfa Ceylanpınarı’nda koruma altına alındı.
Çizgili Sırtlan: Sadece Güneydoğu Anadolu bölgesinde az sayıda bulunuyor.
Mezgeldek: ’Küçük toy’ olarak da bilinen hayvan türüne 1998’de Orta Anadolu’da rastlandı. Sayılarının çok azaldığı tahmin ediliyor.
Su samuru: Yakın zamana kadar Türkiye’nin tüm nehir ve çaylarında yaşayan türün sayısı hızla azaldı. Kuyruksüren: "Firavun sıçanı" olarak da adlandırılan ve ülkenin güney kısmında görülen tür, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ulu Geyik: Geçmişte, Orta Anadolu ve Trakya’da yaygın olarak rastlanan türün av üretme istasyonları dışında sayısı çok azaldı. Yaban koyunu: Konya Bozdağ’da koruma altına alınması sonucu sayıları 2 bin 500’ü geçti.
Yaban keçisi: Av üretme ve koruma istasyonlarında sayıları artırılıyor.
Karakulak: "Step vaşağı" olarak da anılan tür, aralarında Çanakkale, İzmir, Muğla, İçel’in de bulunduğu bazı illerde görülüyor.
Çengel boynuzlu dağ keçisi: Av üretme ve koruma istasyonlarında sayıları artırılıyor.
Vaşak: Marmara, Karadeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgelerinde nadir olarak görülüyor.
Kurt: Avrupa’nın bir çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de nesli tükenmek üzere olan kurtlar için acil önlem alınması gerekiyor.
Dikkuyruk: Tüm dünyada sayılarının 15 bin olduğu bilinen türün, bazı yıllarda yüzde 70’inin Türkiye’de kışladığı biliniyor. Yaşam alanlarının yok olması nedeniyle türün nesli tükenmek üzere.
Şah Kartal: Türkiye’de yaklaşık 60 tane yaşıyor.
Kara Akbaba: Daha çok yaşlı ağaçların bulunduğu ormanlarda yaşayan türün sayısı, yaşam alanlarının yok olması nedeniyle azalıyor.
Huş tavuğu: "Kafkas horozu", "dağ horozu" olarak da adlandırılan hayvan türü, Kuzeydoğu Anadolu’da yaşıyor. Nesli, tüm dünyada tükenmek üzere.
Toy: Avrupa ve Anadolu’nun en iri kuşlarından olan Toy’un nesli tükenmek üzere.
Çöl Varanı: Sürüngenler familyasından olan Çöl Varanı, sadece Ceylanpınar ve Birecik ilçelerinde görülüyor.
      
Bitkiler
Konya gaşağı: Dünyada sadece Konya’da yetişen bitkiden, 2006 verilerine göre doğada yalnızca 9 kök kaldı. Bitkiyi koruma çalışmaları sürüyor.
Sevgi çiçeği: Halk arasında "gelin düğmesi" olarak da bilinen bitki türü, Türkiye’ye özgü ve sadece Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde yetişiyor.Bu bitki, Bern SÖzleşmesi ile korumaya alındı.
Sığla: Dünya üzerindeki tek doğal yayılış alanı Türkiye’nin güneybatısıyla Rodos Adası olan sığla ağacı, Türkiye’de 1348 hektarlık ormanda bulunuyor.
Beyaz Çiçekli Çakal Nergisi: Dünyada sadece Türkiye’de Muğla-Fethiye çevrelerinde yetişiyor.
Termopsis Turcica: Dünya’da sadece Konya’daki Akşehir Gölü çevresinde yetişen bitki türü, Dünya Doğal Yaşamı Koruma Konseyi tarafından koruma altına alındı.
Narin Acı Çiğdem: İstanbul’a özgü küçük çiçekli acı çiğdem türü, denetimsiz kentleşme ve yanlış ağaçlandırma nedeniyle tükenme tehlikesi yaşıyor. Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı.
Mavi Yıldız: Türkiye’nin kuzeybatısında ve Yunanistan’ın bazı bölgelerinde ender görülen bitki türü, Bern Sözleşmesi’yle koruma altına girdi.
Yabani Siklamen: Yumrulu bitkiler familyasındaki tür, Bern Sözleşmesi ile korunuyor.
Çan Çiçeği: Sadece Çoruh Vadisi’nde yetişen türün soyu, tüm Avrupa’da tehlike altına girdi.
Karadeniz Salkımı: Soyu, tüm dünyada tehlike altına girdi.
Kilyos Peygamber Çiçeği: Türkiye’de Batı Karadeniz kıyılarında yetişen bitki türü, Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı.
Göl Soğanı: Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı.
Çöven: İç Anadolu’nun tuzlu steplerinde yetişen bitkinin soyu, tüm dünyada tehlike altında.
İstanbul nazendesi: Dünyada sadece Türkiye’nin kuzeybatısında görülüyor.
Erzincan süt otu: Dünyada sadece Erzincan Ovası’nın doğusundaki tuzlu bataklıklarda yetişen bitki, Bern Sözleşmesi ile korumaya alındı.
Çorak Gülü: Tuz Gölü civarında yetişiyor.
Kardelen: Türkiye’de doğal olarak yetişen 9 türü bulunuyor. 2 türü dışında kardelen soğanlarının doğadan toplanarak ihraç edilmesi yasaklandı.
Sphaerophysa Kotschyana: Dünyada sadece İç Anadolu’da 800-1000 metre arasında değişen yükseklikte yetişiyor.
Trifolium Parchycalyx (Yonca): Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı.
Yabani Karanfil: Balıkesir ve Aydın’da görülüyor.

Hz. Musa'nın Hayatı Kısaca

Hz. Musa’nın Hayatı Kısaca, Hz. Musa Peygamberin Hayatı
Musevilik dininin peygamberi Hz.Musa’dır.Tevrat da kitaplarıdır.Hz.Musa ve hayatıyla ilgili elde dilen bilgiler Tevrat’a dayanır.
İsrailoğullarından olan Hz.Musa doğduğunda İsrailoğulları Mısır’da bulunuyordu ve yerlilerden olan Kıpt kavmi onun kavmini hor görürdü.En başlardan beri İsrailoğulları’nı ağır işlerde çalıştıran,onlara köle gibi davranan ve eziyet eden bu kavim,İsrailoğulları’nın çoğalmasından tasalandığı halde bu tavırlarını devam ettirdiler hatta yeni eziyetler yaptılar,yeni vergiler koydular ve İsrailoğulları’nı ezmeye devam ettiler.On iki sıbt (soy) olan İsrailoğulları’nda her soy Yakup’un oğullarından birinden geliyordu.Bu on iki soy birleşecek olsa büyük bir direnç gösterebilirdi ancak başı çekecek bir liderleri yoktu.
İsrailoğullarına yapılan eziyetler devam ederken Firavun’un bir kahini İsrailoğulları’ndan bir erkek çocuk doğacağını ve bu çocuk yüzünden Mısır’ın felakete uğrayacağını,zarar göreceğini Firavun’a söyledi.Bundan korkan Firavun İsrailoğulları’ndan doğacak her erkek çocuğun öldürülmesi emrini verdi.
Yakup’un üçüncü oğlu Levi’nin soyundan Ümran’ın bir oğlu oldu ve Ümran,oğlu öldürülmesin diye onu hasır bir sepete koyup Nil nehrine bıraktı.Firavun’un karısı Asiye,sarayın önünden geçen sepetteki bebeği gördü ve büyüyünce kendi işlerinde çalıştırmak için onu evlat edindi.Çocuk kimseden süt emmeyince ona birçok süt anne getirdiler ancak Musa sadece annesinin memesinden süt emdi.Bu sayede Musa’yı kendi annesi Ümran,sarayda büyüttü.

İç döllenme ve dış döllenme nedir?

Dış döllenme, dış ortamda gerçekleşen döllenmedir.

Suda yaşayan hayvanların çoğunda çiftleşme için herhangi bir kopulasyon organı genellikle bulunmadığından, sperm hücreleri dış ortama serbestçe bırakılır. Su ortamı güvenilir değildir. Suyun sıcaklığı, pH, av olma durumu döllenmede etkilidir. Bu yüzden gamet sayısı fazladır. Ayrıca kur davranışları ve gametlerin aynı anda bırakılması döllenme olasılığını arttırır.
Bazı hayvanlarında kopulasyon organı ile spermlerin dişiye iletilmesi.

Döllenme, çoğu defa döllenme kanalı içersinde gerçekleşir. Özellikle iç döllenme yapan hayvanlarda eşlerin birbirlerini çekici kılması için birçok iletişim ve davranış biçimi gelişmiştir. Yavrunun en iyi gelişebileceği mevsimlerde bu davranışlar artar.

==iç döllenmenin özellikleri

Döllenme olayı dişi bireyin içinde olur.
Karada yaşayan hayvanlarda görülür.
Çiftleşme olayı vardır
Çiftleşme organı vardır
Döllenme ihtimali yüksektir
Döllenme ihtimali yüksek olduğu için gamet sayısı azdır.
Memelilerde embriyo anne karnında gelişir.
Sürüngen,kuş,memeli,balina,yunus ve böceklerde görülür.
Yavru bakımı vardır

Doğum Günü Davetiye Örnekleri İngilizce ,Ingilizce davetiye kartı yazısı


dear mehtap,
how are you?i am writing to invite you to my birthday party on 5th june at 15:00 at my home.
i hope you will be able to come.
we are going to have a party and my mother is going to make a cake.
my father is going to buy drinks.
after i have blown out candles,my father is going to sing a song.
we are going to dance.
we are going to eat and drink and we are going to watch movie.
i suppose you will come by bus.
here are the directions from the bus stop.

Ses kirliliğinin insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri

Ses Kirliliğinin İnsan ve Çevre Sağlığına Olumsuz Etkileri Ses kirliliği sanayileşme ve modern teknolojinin gelişimiyle ortaya çıkan çevre sorunlarından biridir. Gürültü de denilen ses kirliliği istenmeyen ve dinleyeni rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslerdir. 
Çok yüksek sesle müzik dinlemek, uzun süre gürültülü ortamda bulunmak işitme yeteneğini olumsuz yönde etkiler. Gök gürültüsü ve uçak geçmesi gibi durumlarda oluşan gürültü kulak zarına zarar verebilir.
Bu nedenle yüksek sesle müzik dinlememeli, gürültülü ortamlarda bulunduğumuzda ağzımızı açık tutmalıyız. Ağzımızı açık tuttuğumuzda östaki borusundan orta kulağa hava girer ve kulak zarına yapılan basınç dengelenir. Böylece kulak zarının olumsuz etkilenmesi önlenmiş olur.


Gürültünün insan sağlığına olumsuz etkileri

* Psikolojik dengesizlikler ortaya çıkar.
* Dikkat dağılır, iş verimi düşer.
* Sinir sistemi bozulur. 
* Baş ağrısı ve baş dönmesi olur.
* Yüksek sesle konuşma alışkanlığı oluşur.

Geçmişten günümüze ışık kaynakları nelerdir?

meşaleler,yağlı kandiller,mumlar,ampüller,ledler,neonlar.
Yağ lambaları, mum vs.
Gaz lambaları ve lux adıda verilen ispirtolu lambalar.
geçmişte mum, kandil, meşale, güneş, ateş böceği ve gaz lambası kullanılıyordu.ama şimdi ise ampul, floresan lamba, gece lambası ve sokak lambaları kullanılıyor.
Geçmişte gaz lambası, mum; meşale;kandil; ateş böceği ile yapılıyordu.ama şimdi thomas edison sayesinde lamba yani ampul; florasan lamba gibi çeşitli aydınlatma araçları kullanılıyor.
kandil ,gaz lambası ,mum ,ampul ,florasan
öncelikle meşaleler vardı.daha sonra kandiller çıktı bu kandillerden birisi yaglı kandildir.bu kandil balina yağından yapılır.daha sonraları ise insanlar mumu buldular.mumdan sonra gaz lambası geldi gaz lambasını bulmak için neye ihtiyaç duyarlardı?tabii ki de petrole , petrolu bulunca gaz lambasıda bulundu.gazlambasından sonra lux adında bir aydınlanma aracı bulundu yanlız onu zengin olanlar kullanabiliyordu.biraz pahalıydı.insanlar ona hayranlıkla bakıyorlardı. bayagı bir süre lux kullanıldı ve daha sonra ampul geldi bazımıza 1970 bazımıza da 1980 yılında geldi ama çok müthiş bir buluştu ve halen de kullanıyoruz .daha sonraları floresan lamba ve diğerleri çıktı aydınlanmanın tarihi budur.
Geçmişte kandiller,gaz lambaları,titrek mum ışığı kullanılmıştır.şimdi ise çağları aydınlatan ampul kullanılıyor
1800-1900 yağ lambaları kullanıldı.(balina yağından yapılıyordu)
1881 lewis HOVAR LATİMER ampulun içindeki ince teli buldu.
5000 yıl önce sümerler yağ lambaları ve kandiller kullandılar
1980 halojen lambalar bulundu
1927 floresan lamba bulundu
1879 edison ampulu icat etti
insanlar meşale gaz lambası kandil mum kullandı ama ampulün yerini hiçbiri tutmaz……

1911 tungsten yapılan flaman icat edildi
1980 ampulden daha parlak olan halojen icat edildi

İlk önce odun kullanıldı daha sonra meşale ve yağ lambaları kullanıldı sonra mum kullanıldı daha sonra gaz lambaları kullanıldı karban flomanlı ampulgeliştirildi thomas edison ampulu icat etti.Labalarda balina yağı kulanıldı sokaklarda gaz lambaları kullanıldı floresan lamba icat edildi.holojen lambalar gelişti.
Ateş böceği,ateş,meşale,fitil,kandil,mum,gaz lambası,ampul,floresan lamba,spot lambası,gece lambası
sırayla;
1-güneş
2-ateş
3-meşale
4-kandil
5-mum
6-gaz lambası
7-ampul
8-floresan
9-halojen


Dünyanın, başlangıcından beri, insanlar, ışık ana kaynağı olarak güneşi kullandı.Geceleri ise odun ve benzeri katı yakıtları yakarak hem ısındı hem de aydınlandı.

MÖ 70000 Sonradan tutuşturulacak olan yosun veya benzer bir malzemenin, içi hayvansal yağla dolu olan delik bir kayanın, kabuğun veya diğer doğal bulunan nesnelerin içine doldurulduğu bir sistem.

MÖ 4500 dolaylarında Yağ kandili: Yağ kandili icat edilir.

MÖ 3000 dolaylarında Mum: Mumlar icat edilir.

1300 yıllarda meşale

1780 Yağ lambası: Aimé Argand, merkezi hava akımı ile ayarlanabilir yağ lambasını icat eder.

1784 Aimé Argand, merkezi hava akımı yağ lambasına cam bacasını ekler

1792 Gaz lambası: William Murdoch, gaz aydınlatmasıyla deney yapmaya başlar, ve muhtemelen bu yılda ilk gaz ışığını üretti.

1802 William Murdoch, gazla Soho dökümhanesinin dışını aydınlattı.

1802 Ark (yay) aydınlatma: Humphry Davy, açık havada ark (yay)-aydınlatmayı denedi.

805 Phillips ve Lee's Cotton Mill, Manchester, gaz ile tam olarak aydınlatılan ilk endüstriyel fabrikaydı.

1813 National Heat ve Light Company şirketi, Fredrich Winzer tarafından oluşturuldu (Winsor).

1815 Madenci lambası:Humphry Davy, madencinin, madenci lambasını icat eder.

1825 Hidrojen/oksijen/kalsiyum lambası

1835 Ampul: James Bowman Lindsay, Dundee' nin vatandaşları' na ampul’ un elektrik aydınlatma sisteminin temeli olduğunu gösterir.

1840 Parafin (gaz) lambası: Petrol’ den elde edilen yakıtı yakan lamba.

1841 Ark lambası: Paris'te deneysel olarak genel aydınlatma olarak kullandı.

1853 Petrol lambası: Ignacy Lukasiewicz, petrol lambasını icat eder.

1854 Bambu telli lamba: Heinrich Göbel, Bir cam ampulü’ nün içine yerleştirilen karbona dönüştürülmüş bir bambu teli boyunca bir elektrik akımını geçirerek ilk olarak parlak lambayı icat etti.

1856 Heinrich Geissler, Elektrik arkını bir tüp içerisinde denedi.

1867 Flüoresan lamba: A.E. Becquerel, ilk olarak flüoresan lambayı icat eder.

1875 Henry Woodward, elektrik ampulüne patent alır.

1876 Pratik karbon ark lambası: Pavel Yablochkov, Yablochkov kandili adı verilen pratik karbon ark lambası ile ilk defa Paris’ in ana caddelerini aydınlattı.

1879 Thomas Edison ve Joseph Wilson Swan, karbon-telli parlak lambanın patentini alırlar.

1880 16 Watt’lık ampul: Thomas Edison, 1500 saat devamlı yanabilen 16 watt’lık ampulünü üretti.

1889 Parlak gaz pelerini: İcat edilen parlak gaz pelerini, gaz aydınlatmasında devrim yapar.

1893 Telsiz Flüoresan ve Neon lambaları: Nikola Tesla, yüksek frekanslı elektrik tarafından sağladığı enerjiyi, telsiz alçak basınçlı içi boşaltılmış gaz lambalarını laboratuvarını aydınlatmakta kullanır.

1894 Moore Tüpü: D.Mc Farlane Moore, Moore tüpünü yaratır, elektrik gaz-boşaltma lambalarının habercisi.

1896 Karpit lambası

1897 Akkor lamba: Walther Nernst, icat etmiş olduğu akkor lambanın patentini aldı.

1901 Civa-buhar lambası: Peter Cooper Hewitt, civa-buhar lambasını yapar.

1909 Tantaliyum telli lamba

1911 Georges Claude, neon lambasını geliştirdi.

1926 Edmund Germer, Flüoresan lambasının patentini aldı.

1962 Diyot lambası: Nick Holonyak Jr., İlk olarak pratik tayf görünümlü ışık yayan diyod lambasını geliştirir.

1985 Reflektör lamba

1986 Sodyum /sodyumoksit lambası:

1991 Philips, 60,000 saat devam eden bir flüoresan lamba icat eder. Ampul, manyetik indüksiyon kullanır.

İç içe sıkışmış iki cam bardağı kırmadan nasıl çıkarırız

Bardaklar bir süre soğuk bir ortamda (bardakların sıcaklığından daha düşük bir ortam) tutularak sıcaklıklarının azalması sağlanır. Ya da içteki bardağa soğuk su konulur. Bu şekilde büzünmeden yararlanarak sıkışmış bardağı kırmadan çıkarabiliriz.

Kapitulasyonlar hangi antlaşmayla kaldirilmistir ve de sonuclari nelerdir??

Osmanlı KapitülasyonlarıOsmanlı İmparatorluğu'nda yabancılara verilen ekonomik, adli, idari vb. hak ve ayrıcalıklardır. Kapitülasyon kelimesi Latince "şartlar, fasıllar, maddeler" anlamına gelen "capitula" sözcüğünden türemiş olup "teslim olma" anlamı galat-ı meşhurdur.
Osmanlı Devleti'nin verdiği kapitülasyonların çoğu iki taraf için geçerli olsa da ekonomisi güçlü olan taraf kapitülasyonlardan fayda sağlarken ekonomisi zayıf olan taraf kapitülasyonlardan zarar görmüştür.[1]
Osmanlı Devleti'nin verdiği kapitülasyonlara örnek olarak Osmanlı kentlerinde örgütlenebilme hakkı, yabancıların kendi aralarındaki anlaşmazlıklarda konsolosluklara yargı yetkisi tanınması, Osmanlı topraklarında seyahat, taşımacılık ve satış serbestliği, Osmanlı sularında gemi işletme hakkı verilebilir.
Osmanlı vatandaşları da Avrupa devletlerinde, bir Avrupalının Osmanlı ülkesindeki sahip olduğu haklara sahipti. Ancak Osmanlı ekonomisi büyük ölçüde tarımadayanmaktaydı ve Avrupa ülkelerinde ticaret yapacak herhangi bir kesimi yoktu. Ayrıca Avrupalı devletler kendileri Osmanlı Devleti'ne mal ihraç ederken gümrük vergisi ödememelerine karşın, Osmanlı malları ithal edilirken gümrük vergisi alıyorlardı. Yani fiilen Osmanlı Devleti'ne bir avantaj getirmiyordu

KALDIRILMASI:

Kapitülasyonları kaldırma sözü Kurtuluş Savaşı'ndan önce 1856'da alınmıştır. Ancak, Osmanlıya verilen bu söz hiçbir zaman yerine getirilmemiştir. İttihat ve Terakki'nin 1911 yılında kaldırdığı kapitülasyonlar Sevr Anlaşması ile daha da güçlü bir şekilde Osmanlı Devleti'nin sırtına bindirildi.
Kapitülasyonlar Kurtuluş Savaşı sırasında Sovyetler Birliği ile yapılan 28 Mart 1921 Anlaşmasının 7. Maddesiyle "geçersiz ve kaldırılmış" sayıldı. Kapitülasyonların gerçek anlamda kaldırılması ise Lozan Antlaşması'yla olmuştur.

elementlerin elektron dağılımları nelerdir? Elementlerin elektron dağılımları

1)H (Hidrojen) =>1)
2)He (Helyum) =>2)
3)Li (Lityum) => 2)1)
4)Be (Berilyum) =>2)2)
5)B (Bor) => 2)3)
6)C (Karbon) => 2)4)
7)N (Azot) => 2)5)
8)O (Oksijen) => 2)6)
9)F (Flor) => 2)7)
10)Ne (Neon) => 2)8)
11)Na (Sodyum) => 2)8)1)
12)Mg (Magnezyum) => 2)8)2)
13)Al (Alüminyum) =>2)8)3)
14)Si (Silisyum) => 2)8)4)
15)P (Fosfor) => 2)8)5)
16)S (Kükürt) => 2)8)6)
17)Cl (Klor) => 2)8)7)
18)Ar (Argon) => 2)8)8)
19)K (Potasyum) => 2)8)8)1)
20)Ca (Kalsiyum) =>2)8)8)2)

Sait faik abasıyanık semaver hikayesinin ana fikri nedir

Ali nihayet iş bulmuştu.Bir haftadır fabrikaya gidiyordu.Anası memnundu. Namazını kılmış,duasını yapmıştı.İçindeki Cenabı Hak'la beraber oğlunun odasına girince uzun boyu,geniş vücudu ve çok genç çehresi ile rüyasında makineler, elektrik pilleri,ampuller gören, makine yağları sürünen ve bir dizel motoru homurtusu işiten oğlunu evvelâ uyandırmaya kıyamadı. Ali işten çıkmış gibi terli ve pembe idi. 

Halıcıoğlu'ndaki fabrikanın bacası kafasını kaldırmış,bir horoz vekarıyla sabaha, Kâğıthane sırtlarında beliren fecr-i kâzibe bakıyordu. Neredeyse ötecekti. 

Ali nihayet uyandı. Anasını kucakladı. Her sabah yaptığı gibi yorganı kafasına büsbütün çekti. Anası yorgandan dışarıda kalan ayaklarını gıdıkladı. Yataktan bir hamlede fırlayan opluyla beraber tekrar yatağa düştükleri zaman bir genç kız kahkahasıyla gülen kadın mesut sayılabilirdi. Mesutları çok az bir mahallenin çocukları değil miydiler? Anasının çocuğundan, çocuğun anasından başka gelirleri var mıydı? Yemek odasına kucak kucağa geçtiler. Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu. Semaver, ne güzel kaynardı! Ali semaveri,içinde ne ıstırap, ne grev, ne de kaza olan bir fabrikaya benzetirdi. Ondan yanlız koku, buhar ve sabahın saadeti istihsal edilirdi.Sabahleyin Ali'nin bir semaver, bir de fabrikanın önünde bekleyen salep güğümü hoşuna giderdi. Sonra sesler. Halıcıoğlu'ndaki askeri mektebin borazanı, fabrikanın uzun ve bütün Haliç'i çınlatan düdüğü, onda arzular uyandırır; arzular söndürürdü. Demek ki, Ali'miz biraz şairce idi. Büyük değirmende bir elektrik amelesi için hassasiyet, Haliç'te büyük transatlantikler sokmaya benzerse de, biz, Ali, Mehmet, Hasan, biraz böyleyizdir. Hepimizin gönlünde bir aslan yatar. 

mehmet akif ersoy un adı verilen kurum ve kuruluşlar

MEHMET AKİF ERSOY'UN İSMİ VERİLEN KURUM VE KURULUŞLAR

1-MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ
2-MEHMET AKİF ERSOY HASTANESİ
3-MEHMET AKİF ERSOY İLKÖĞRETİM OKULU
4-MEHMET AKİF ERSOY SOKAK
5-MEHMET AKİF ERSOY CADDESİ
6- MEHMET AKİF ERSOY MEYDANI

Esrarengiz Yolculuk Kitap Özeti

Caravaggio; dört yüz yıl önce sefil bir hayat yaşamış ve işlediği bir cinayet nedeniyle Roma'dan kaçmak zorunda kalmış ünlü bir ressamdır. İtalyan Barok Sanatı'nın bu yetenekli ustası yerleşik bir hayat sürmediğinden eserleri de zamanla kaybolmuştur. Genç yaşta ölen bu ünlü ressamın eserlerinin peşine düşen pek çok sanat tarihçisi vardır. Ancak şans sanat tarihi öğrencisi Francesca'nın yüzüne güler. Tozlu arşivlerde araştırma yaparken Caravaggio'nun yıllardır aranan çok önemli bir tablosunun izine rastlayınca heyecana kapılır ve kendini bir anda esrarengiz bir yolculuğun içinde buluverir. Yazar Jonathan Harr bu eserinde, polisiye ve tarihi romanların lezzetini bir araya getirip okurlarına inanılmaz bir sanat ziyafeti yaşatıyor. Akıcı ve sürükleyici bir dille yazılan eserde aynı zamanda çalkantılı yaşamıyla dikkat çeken Caravaggio'nun resimlerinin büyüleyici estetiği de aklınızı başınızdan alacaktır. Jonathan Harr'ın Etna Yayıncılık'tan 2010'da çıkan 2005 tarihli romanı. Kitap daha önce "Kayıp Tablo" adıyla yayımlanmıştı.

“Türk Kara Kuvvetleri Brövesi” semboller ne anlama geliyor?

Aşağıda yer alan “Türk Kara Kuvvetleri Brövesi” başlıklı etkinlikte sembollerin ne anlama geldiklerini araştırarak boş bırakılan yerlere yazınız.
Dört adet büyük  yıldız: Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın düzeyini gösterir.
Defne yaprakları: “Yurtta barış, dünyada barış ilkesi”ni anlatır.
Bordo zemin üzerine ay yıldız: Türk milletinin emrinde olunduğu ifade ediliyor.
16 adet küçük yıldız: Tarihimizde kurulmuş olan 16 büyük Türk devletini temsil etmektedir.
MÖ 209 rakamı: Türk ordusunun Mete Han tarafından kurulduğu tarih.

11. sınıf serveti fünunla ilgili kompozisyon

SERVET–İ FÜNUN EDEBİYATI (Edebiyatı Cedide)
II. Abdülhamid’in saltanat yıllarında siyasetten bahsetmemek şartıyla fenni ve edebi birçok dergi çıkarılır. Servet–i Fünun bu dergiler arasında en uzun müddet yaşayanlardan olacaktır.(1944 senesine kadar muhtelif baskılarla 2464 sayı) “Fenlerin,ilimlerin zenginliği” anlamına gelen Servet–i Fünun bu derginin yalnız 1896–1901 yılları arasındaki beş-altı senelik bir müddeti içine alır.Edebiyatımızın belki kısa fakat zengin bir çağını teşkil eden bu devreye Edebiyat–ı Cedide denmiştir.Servet–i Fünun sanatçıları aile yapıları bakımından ortak bir nesle mensupturlar. Tevfik Fikret’in babası küçük bir memur; Mehmet Rauf bir şehit binbaşının oğludur. Halit Ziya’nın babası ticaretle uğraşır. Böylece Tanzimat sanatçılarına nazaran saraydan da uzak ve halka daha yakın bir çevreden yetişmişlerdir. Yetişme tarzları da Tanzimatçı lara nazaran daha farklıdır. Daha dergi etrafında toplanmadan önce, aralarında arkadaşlık ve öğretmen– öğrenci ilişkisi vardır.Tevfik Fikret,Recâizade Ekrem’in öğrencisidir.Halit Ziya,İzmir’de Ekrem Bey’le mektuplaşırdı. Servet–i Fünun edebiyatının ortaya çıkışı “eski–yeni” çatışmasına dayanır. Recaizade Ekrem çevresinde bulunan sanatçılarla, Muallim Naci çevresinde toplanan sanatçılar arasındaki tartışma “kafiyede sözcüklerin yazımının mı, seslerinin mi temel alınması gerektiği” konusunda olur.Söz konusu gençlerin Servet–i Fünun mecmuası etrafında
toplanması sonucunda bu edebi hareket doğmuştur.

Toplumun gelişmesinde bilim mi daha etkili yoksa sanat mı

Toplumun gelişmesinde sanat mı bilim mi önemli, toplumun gelişmesinde sanat mı yoksa bilim mi daha önemlidir konusunda sizlere kısaca bilgi aktaracağız. İnsanlar, sanat alanını bir uğraş, belki hobi belki de insanları olgunlaştıran bir çalışmalar bütünü olarak görmektedirler. Bilim alanı ise, insana gerçek dünyanın ürünlerini deney- gözlem yoluyla ve kesin bilgilerle insanlara sunan sistematize edilmiş be belirli bir sıraya konulmuş bilgi birikimidir demek doğru olacaktır. Toplumun gelişmesinde sanat mı yoksa bilim mi daha önemli sorusuna ise kesin bir çizgi çizip evrensel bir cevap vermek imkansız olmasa da zordur. Ama şunu söylemek mümkündür ki; toplumların gelişmesinde sanatın rolü bilime göre daha fazladır ve toplumların gelişmesinde sanat daha fazla önemlidir. Eski Türklerin nasıl yaşadıkları, neler yaptıkları, nasıl beslendikleri konusunda bir çok bilgiye sahibiz. Örneğin; ilk insanların paleolitik dönemlerde avcılık toplayıcılık yapıp hayvanlarla haşır neşir olduklarını biliyoruz. Bunları mağaralara çizdikleri resimlerden yani yaptıkları resim sanatından öğrenebiliyoruz. Ya da kullandıkları aletler, araç-gereçler konusunda yaptıkları aletlerin çıkarılmasıyla öğrenebiliyoruz. Eski Türklerde bile bu tarz sanat eserleri yapılmıştır, tabi ki o dönemlerde sanattan çok hayatlarını devam ettirmek için yapmışlardır ancak biz bu eldeki resimlerle, aletlerle o dönemlere ait bilgilere ulaşıp toplumu aydınlatabilmekteyiz. Bu nedenle her ne kadar bilim ile sanat iç içe gibi görünse de toplumların gelişmesinde sanat, geçmişe daha büyük ışık tutmaktadır ve böylece toplumun ilerlemesi daha kolay olmaktadır.

Vincent Van Gogh'un yaptığı ''Yıldızlı Gece'' tablosu hakkında bilgi verir misiniz?

Saint-Remy-de-Provence Üzerindeki Yıldızlı Gece-1889

Usta, acaba astronomi biliminin o günkü verileriyle ne kadar iç içeydi? Yoksa, tablolarında gökyüzünü işlerken, sadece içinde bulunduğu bunalımın etkisinde miydi? Birkaç yıldır, bu sorular konunun uzmanlarını karşı karşıya getiriyor. Özellikle, ünlü ressamın 4 tablosu tartışılıyor: "Rhone Üzerindeki Yıldızlı Gece", "Saint-Remy-de-Provence Üzerindeki Yıldızlı Gece", "Arles'te Gece, Kahve Terası" ve "Beyaz Ev, Gece"... Sanatçı, gerçekten de bu tablolarında gökyüzünün işlenişine önemli yer ayırıyor. Hatta, o günlerde kız kardeşine yazdığı bir mektupta "Yıldızlı bir gökyüzünü resimlemek için, kuşkusuz, siyah bir zeminin üzerine beyaz noktalar koymak yetmiyor" diye yazıyor.

Uzmanların, üstünde en çok kafa yordukları tablo, ressamın 1889 yılında yaptığı "Saint-Remy Üzerindeki Yıldızlı Gece" eseri... Paris yakınlarındaki Meudon Gözlemevi görevlilerinden astrofizikçi Jean-Pierre Luminet, uzun süredir bu tablonun güzergâhını çözmeye çalışıyor. Ona göre, tablo her şeyden önce sanatçının tüm yaratıcı özelliklerini yansıtıyor. Gökyüzündeki renk anaforları ve gezegenlerin çevresindeki halkacıklar, Van Gogh'un astronomi bilgisinin değil, dünya resmine katkılarının kanıtı...

Üstelik, resimdeki şiddet ve dalgalanmalar, sanatçının o tarihte içinde bulunduğu psikolojik durumu da yansıtıyordu. 1889 yılında, psikolojik sorunlar nedeniyle, Van Gogh Saint-Remy-de-Provence'deki hastaneye kaldırılmıştı. Çünkü, iki ay önce dostu Paul Gauguin ile büyük bir kavga etmiş, hatta onu öldürmeye çalışmıştı. Daha sonra, kendisine bir ceza olarak bir kulağını kesip, otoportresini yapmıştı. Kısacası, sanatçının o günkü psikolojik ortamından yola çıkarak, bu tablolarda astronomik kaygılar güttüğünü söylemek çok zor...

Necip fazıl kısakürek kaldırımlar şiirinin ahenk içerik ve yapı bakımından incelemesi

Özet
Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983)’in, yazıldığı dönem itibariyle ehemmiyeti haiz bir eseri olan Kaldırımlar adlı şiiri ilk defa, aynı isimle 1927 tab’ olunan eserinde neşrolunmuştur. Edebî kıymetini hâlâ muhafaza eden şiir üzerinde, ontolojik bir okuma denenmiş olup bu suretle tahlile tâbi tutulmuştur.
Giriş
Ontoloji (Fr. Ontologie)’nin dilimizdeki karşılığı “varlıkbilim”dir ve maksadı itibarıyla varlığın; var olanın özünü keşfetmeye yönelik felsefî bir sistemdir. Ontoloji, bir bakıma, varlığın hakikî boyutunu Kadîm Yunan’dan bugüne dek merak etmiş/eden/edecek olan ve dahi sorgulayan insanlığın söz konusu varlığı çözümlemesi ve anlamlandırması yahut da mevcut olanın gerek zahirî gerekse batınî cihetini keşfedebilmesi, tetkike tabi tutulan varlığın müstakil surette ele alınıp onun reel ve irreel boyutlarının açımlanması için sistematize edilen felsefî bir yaklaşımdır. “XX. Asırda Nicolai Hartmann tarafından kurulan var olanı ve varlığın bütününü kendine konu edinen felsefe görüşüne dayanır.”(1) Sanat eserleri, birer varlık olmaları hasebiyle bizzat varlıkla ilgilenen ontolojinin inceleme alanına dâhil olmuşlardır. Edebî eserler de söz konusu tetkik alanına dâhildir. “Sanat eserinde varlık tabakaları düşüncesini ilk uygulayan Roman Ingarden olmuştur.”(2) Necip Fazıl Kısakürek’in “Kaldırımlar I” adlı şiirine de bu bağlamda yaklaşılmış, eser tahlile tabi tutulmuştur.
Şiirde mevcut kafiye ve redifler:
1. Dörtlük
_____ortasında → -tasında
_____yürüyorum→ -rüyorum » -r+üyorum} –rü: tam kafiye, +yorum: redif
_____noktasında→ -tasında » -ta+sında } –ta: tam kafiye, +sında: redif
_____görüyorum → -rüyorum
2. Dörtlük
_____ kapanık → -anık
_____yıldırımlar → -ldırımlar» –ldırım+lar }-ldırım: zengin kafiye, +lar: redif
_____uyanık → -anık » -a-nık }-a: yarım kafiye, -nık: redif
_____kaldırımlar → -ldırımlar
3. Dörtlük
_____birikiyor → -ikiyor
_____devler → -evler » -ev+ler } –ev: tam kafiye, +ler: redif
_____dikiyor → -ikiyor » -ik+iyor } –ik: tam kafiye, +iyor: redif
_____ evler → evler
4. Dörtlük
_____annesi → -esi
_____insandır → -sandır » -san+dır }-san: tam kafiye, +dır: redif
_____sesi → -esi » -es+i }-es: tam kafiye, +i: redif
_____ lisandır → -sandır
5. Dörtlük
_____ kucakta → -akta
_____çocuğum → -uğum » -uğ+um }-uğ: tam kafiye, +um: redif
_____sokakta → -akta » -ak+ta }-ak: tam kafiye, +ta: redif
_____yolculuğum → -uğum
6. Dörtlük
_____ gitsin → -itsin
_____fenerler → -erler » -er+ler }-er: tam kafiye, +ler: redif
_____işitsin → -itsin » -it+sin }-it: tam kafiye, +sin: redif
_____ kemerler → -erler
7. Dörtlük
_____ görüneyim → -rüneyim
_____verin karanlıkları→ -erin karanlıkları » -er+in karanlıkları } -er: tam kafiye, +in karanlıkları: redif
_____bürüneyim → -rüneyim » -rü+neyim }-r: yarım kafiye +üneyim: redif
_____serin karanlıkları → -erin karanlıkları
8. Dörtlük
_____boya → -ya
_____ateşi → -eşi » -eş+i }-eş: tam kafiye, +i: redif
_____uykuya → -ya » -y+a }-y: yarım kafiye, +a: redif
_____eşi → eşi

Ekber ve erşed sisteminin osmanlı yönetim sistemine etkileri neler olabilir?

1.Ahmet padişah olduktan sonra Fatih Sultan Mehmet döneminde getirilen kardeş katli geleneğine son vererek,padişahlığın Osmanlı soyundan büyükve aklı başında olanına(ekber ve erşed) geçmesi usulünü getirdi.Bundan sonra şehzadeler,sancaklara gönderilmeyip sarayda kafes hayatı yaşadılar.Bu durum,şehzadelerin devlet yönetiminde bilgi ve deneyim kazanmalarını engelledi.Sarayda öldürülme kaygısı içinde yaşadıklarından,birçoğunun ruh sağlığı bozuldu.

Zeybek oyunu hangi yöremize aittir ve bu oyunun özellikleri nelerdir

Diğer adıyla Zeybek olan Efe oyunu, Batı Anadolu yöresine ait yerel bir halk oyunu çeşididir.

Zeybek türleri şunlardır:Ağır zeybekKaşıklı zeybekKıvrak zeybek (Teke zeybeği)Kırık zeybekTek kişi tarafından ya da birkaç oyuncunun çember şeklinde dizilmesiyle oynanır. Zeybek, halkı koruyan cesur bir adamı temsil eder. Zeybek oynayan dansçı, kollarını omuz hizasında, elleri başıyla aynı hizada olacak şekilde iki yana doğru açar ve bazı oyunlarda kollarını dirseklerden hafifçe kırar. Büyük adımlar atarak ağır ağır hareket eder. Ara sıra yere doğru eğilip bir dizin yere dokundurulması, bu dansın belirgin hareketlerindendir. Bu tarz zeybekler İzmir, Aydın, Manisa, Denizli ve Muğla, Uşak taraflarında görülen zeybek türleridir. Buna Balıkesir'in Ege sahilleri de dahil edilebilir.

devletçilik ilkesinin devlete siyasi, sosyal ve kültürel alanda yüklediği görevleri açıklayınız.

Devletçilik ilkesi, Cumhuriyet’in ilk yıllarında içte ve dışta gelişen ekonomik ve sosyal olaylar sonucunda Türk Devleti’nin temel ihtiyaçları göz önüne alınarak benimsenmiştir. Ekonomik faaliyetler devlet tarafından hazırlanan kalkınma planlarında belirlenen hedefler doğrultusunda devletin denetimi altında yürütülmesi amaçlanmıştır.
Bu konu anlatımında, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ekonomi alanında devletçilik ilkesinin benimsenmesine neden olan başlıca gelişmeler hakkında bilgiler bulabilirsiniz.