Germiyanoğulları hakkında bilgi, Germiyanoğulları hakkında kısa bilgi

Osmanoğulları yeterince güçlendikten sonra Anadolu'daki beyliklere yöneldiler ve bunlara teker teker son vererek topraklarını kendi ülkelerine katmağa başladılar. 15. yüzyıl başlarında beyliklerin Osmanlı mülkü içinde eritilmesi işlemi tamamlanmış gibiydi. 

Ancak, bir olay 1402'de bu gelişmeyi durdurdu. O yıl Yıldırım Bayezit ile Timur arasında Ankara'da yapılan savaşı Bayezit kaybetmiş, bu da devletin bütünlüğünü sarsmıştı. Nitekim savaş sonunda Bayezit'in oğullarından Çelebi Sultan Mehmet Amasya'ya çekilerek hükümdarlığını ilan edince ilk bölünme gerçekleşmiş oldu. Ankara da yeni beyliğe eklenmişti. Bu XV. yy.ın ikinci yarısında Fatih'in, Karaman Beyliği’ni sona erdirmesiyle de Anadolu'da beylikler dönemi sona ermiş oldu. 

Cevre kirliliginin topluma verdigi zararlar nelerdir

1- Göçler ve düzensiz şehirleşme, 

2- Kişi başına kullanılan enerji, su, kağıt, kömür vb artışı, 

3- Ormanların tahribi, yangınlar ve erozyon, 

4- Aşırı otlatma ve doğal bitki örtüsünün tahribi, 

5- Konutlardaki ve işyerlerindeki ısınmadan kaynaklanan (özellikle kalitesiz kömür kullanımı) hava kirliliği, 

6- Motorlu araçlar ve deniz araçları, 

7- Maden, kireç, taş ve kum ocakları, 

8- Gübre ve zirai mücadele ilaçları, 

9- Atmosferik olaylar ve doğal afetler, 

10-Kanalizasyon sularının arıtılmaksızm alıcı ortamlara verilmesi ve sulamada kullanılması, 

11-Katı atıklar ve çöp, 

12-Sulak alanların ve göllerin kurutulması, 

13-Arazilerin yanlış kullanımı, 

14-Kaçak avlanma, 

15-Televizyon, bilgisayar ve röntgen; tomografi vb; tıbbi cihazların yaygınlaşması ile meydana gelen radyasyon,

16-Endüstriyel ve kentsel kaynaklı gürültü

Atatürk'un Türk diline verdiği önem ile ilgili anılar

Atatürk’ün Türk Diline Verdiği Önem
Dil bir milletin iletişimini sağlayan fakat sadece bunula kalmayıp geçmişten gelen birikimleri de geleceğe aktaran kültürden ve tarihten ayrılmaz bir parça ve unsur durumundadır.
Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk dilini ne kadar önemsediği tartışılmaz ve de tüm yurttaşlar tarafından bilinir. Atatürk’ün Türk diline duyduğu sevgiyi ve verdiği önemi anlayabilmek için sarf ettiği şu sözlere bakabiliriz: “Türkmilletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. Bir deTürk Dili, Türkmilleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türkmilleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını, göreneklerini, anılarını, çıkarlarını kısacası; bugün kendisini millet yapan her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili,Türk ulusunun yüreğidir, beynidir.”Aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk dili ile ilgili söylediği muhteşem bir sürü sözü vardır, bunlar araştırıldığında çok rahat görülecektir. Diğer bir yandan baktığımızda Mustafa Kemal’in yaptığı Harf Devrimi Türkçe için büyük bir devrimdir, çünkü bu sayede yazı dili Arapça yazı dilinden kurtularak özgünlük kazanmıştır. Bu Harf Devrimi incelendiğinde, bu devrimden sonra yabancı dilden dilimize geçen sözcüklerde azalma olduğu görülecektir. Ancak bu günümüzde tamamen Türkçe kelimeler kullanıyoruz anlamına gelmemelidir.Türk Dil Kurumu, Mustafa Kemal’in isteği ile Türk dilinin bilim alanında araştırılıp özgünleştirilmesi ve milli bir dil haline daha hızlı bürünebilmesi için kurulmuştur. Yine TDK’nin kurulması Türkçe’ye büyük katkı sağlamıştır. Türk dili ile ilgili yapılan büyük çalışmalar (Divanü Lügati’t-Türk, Kutadgu Bilig incelemeleri vb.) O’nun döneminde başlamıştır.Atatürk vasiyetnamesine tüm mal varlığının Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na bıraklımasını vasiyet etmiştir. Bu da dil ve tarih unsurlarına Mustafa Kemal’in ne kadar önem verdiğinin diğer açık bir göstergesidir.

9.SINIF DİL ve ANLATIM ADA YAYINLARI CEVAPLARI SAYFA 51

SAYFA 51 1.ETKİNLİK:  a) Okuduğunuz metnin ilk iki cümlesini tahtaya yazınız.Kelimelerdeki ünlüleri özelliklerine göre (düz-yuvarlak, kalın-ince, dar-geniş) belirleyiniz. 

O gün İstanbul'da kalsam bile hiçbir iş yapamayacaktım. 

O > yuvarlak, kalın, geniş 
ü > yuvarlak,ince, dar 
İ > düz, ince, dar 
a> düz, kalın, geniş
u> yuvarlak, kalın, dar 
e > düz, ince, geniş  
ı > düz, kalın, dar 

2.cümle : Müthiş acı anlatılmaz bir sinir nöbeti yine beni kıvrandırıyordu. 

ö > yuvarlak, ince, geniş 

b) Metindeki yumuşak ünsüzler: 

n, d, y, g, z, l, r, v,c , b, ğ ,m,

SERT ÜNSÜZLER : FSTKŞHP (FıSTıKÇı ŞaHaP diye aklınızda tutabilirsiniz...) 

Süreksiz sert ünsüzler: p, ç,t, k 
Sürekli sert ünsüzler s, ş, h, f

9.SINIF DİL ve ANLATIM ADA YAYINLARI CEVAPLARI SAYFA 51 2. Etkinlik


Miryokefalon Savaşı’nın Anadolu’nun Türkleşmesindeki yeri ve önemi hakkında

Selçuklular Anadolu’nun fethini kolaylaştırmak fetih  yapan komutanlara beylik kurma izni verdiler. Bu yüzden Anadolu kısa sürede Türkleşmeye başladı. Malazgirtten yaklaşık 100 yıl sonra Bizansla yapılan Miryokefalon Savaşıyla Anadolu kesin olarak Türk yurdu haline geldi. Artık Bizans Türkleri Anaolu’dan atamayacağını anladı.
Kısaca Malazgirt savaşıyla Anadolu’nun kapılara Türklere açılmış ve Anadolu’da ilk Türk- İslam beylikleri kurulmaya başlamıştır. Miryokefalon Savaşı ile Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu kesinleşmiş. Bizans’ın Türkleri Anadolu’dan çıkarma ümitleri kalmamıştır.

Haçlı seferlerinin Türkiye Selçukları üzerindeki etkileri neler olmuştur?

Haçlı savaşında Selçuklular başkentlerini İznik’ten Konya’ya taşımak zorun kalmışlardır. Batı Anadolu Haçlıların eline geçti. Haçlılar Antakya üzerinden ilerleyerek Kudüs’ü ele geçirdiler. Anadolu’da birçok şehir zarar gördü. Türk ilerleyişi bir süre durdu.

Kurallı birleşik fiil nedir? Kurallı birleşik fiil örnekleri

Kurallı Birleşik Fiiller: Belli bazı fiillerin başka fiillerle, bir ara yardımcı ünlünün de yardımıyla birleşmesi yoluyla oluşurlar, (fiil + ara ses + fiil) En önemli özellikleri bitişik yazılmalarıdır. Belli bazı anlamları ifade ederler. Yardımcı Fiillerle Yapılan Birleşik Fiiller: "Etmek, eylemek, olmak ve kılmak" yar­dımcı fiilleri ad soylu bir sözcükle bir eylemi birlikte ifade edecek şekilde öbekleşir, birleşik fiil oluşturur.1.  Sürerlik (Süreklilik) Birleşik Fiilleri: "-edurmak, -ekalmak, -egelmek" eylem­leri getirilerek yapılır. Eylemin gerçekleşmesindeki sürekliliği ifade ederler.

Vahşi bir hayvanın ingilizce tanıtımı

The lion (Panthera leo) is one of the five big cats in the genus Panthera and a member of the family Felidae. The commonly used term African lion collectively denotes the several subspecies found in Africa. With some males exceeding 250 kg (550 lb) in weight,[4]it is the second-largest living cat after the tiger. Wild lions currently exist in sub-Saharan Africa and in Asia (where an endangeredremnant population resides in Gir Forest National Park in India) while other types of lions have disappeared from North Africa andSouthwest Asia in historic times. Until the late Pleistocene, about 10,000 years ago, the lion was the most widespread large land mammal after humans. They were found in most of Africa, across Eurasia from western Europe to India, and in the Americas from theYukon to Peru.[5] The lion is a vulnerable species, having seen a major population decline in its African range of 30–50% per two decades during the second half of the twentieth century.[2] Lion populations are untenable outside designated reserves and national parks. Although the cause of the decline is not fully understood, habitat loss and conflicts with humans are currently the greatest causes of concern. Within Africa, the West African lion population is particularly endangered.

Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki siyasi olaylar nelerdir?

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİNİN SİYASİ OLAYLARI VE ÖZELLİKLERİ

A) İÇ İSYANLAR (Mısır ve Anadolu İsyanları)

1) Canberdi Gazali İsyanı (1521) : Yavuz tarafından Suriye Valiliğine atanan eski Memluk komutanlarından Canberdi Gazali, Yavuz'un ölümünü fırsat bilerek ayaklanmış ve ortadan kaldırılmıştır.
2) Ahmet Paşa İsyanı (1524) : Kanuni döneminde sadrazam olmayı beklerken Mısır’a vali olarak tayin edilen Ahmet Paşa ayaklanmış ve ortadan kaldırılmıştır.
NOT : Bu iki isyan hareketi, Memluk Devletini yeniden kurmak amacıyla ortaya çıkmıştır. Mısır isyanları olarak da bilinmektedir.

3) Baba Zünnun İsyanı (1526) : Yozgat’ta arazi meselesinden ve vergilerin ağır olduğu konusunda çıkmış gibi gösterilen bir Şii ayaklanmasıdır.
4) Kalenderoğlu (Kalender Çelebi ) İsyanı ( 1527) : Tımarların haksız yere ellerinden alındığını ileri sürerek ve Konya'da Hacı Bektaş-ı Veli soyundan geldiğini ileri süren Kalenderoğlu tarafından çıkarılmış bir şii ayaklanmasıdır.
NOT : Bu iki isyan hareketinin ortak noktası,Anadolu’da Şiiliği yaymak isteyen ayaklanma olmalarıdır.

B) AVRUPA İLE İLİŞKİLER (MACAR, AVUSTURYA, ALMANYA)

1) Belgrat'ın Alınması (1521) : Macarlardan Belgrat'ın alınmasıyla Orta Avrupa'nın kapıları Osmanlılara açıldı.
2) Rodos Adasının Fethi (1522): Rodos Sain Jean Şövalyelerinin elinde buluyordu. Şövalyeler Akdeniz'deki Türk ticaret gemilerine büyük zararlar veriyorlardı. Bu adanın alınmasıyla bu tehdit ortadan kalktı.

3) Mohaç Meydan Savaşı ve Macaristan’ın Fethi (29 Ağustos 1526)
Osmanlı Devleti’nin 1521’de Belgrad’ı fethinden sonra Osmanlı-Macar ilişkileri iyice bozulması,
Alman İmparatoru Şarlken’in Avrupa birliğini sağlamak amacıyla İspanya'yı ele geçirmiş, Fransa Kralı Fransuva'yı 1525 Pavia savaşında esir almıştı. Fransuva'nın annesinin isteği üzerine, Kanuni Fransa'ya destek olmak için II. Macaristan seferine çıktı ve Macarları Mohaç ovasında yendi(1526)
Bu zaferle Macaristan Osmanlı devletine bağlandı.
Mohaç Meydan Savaşı,dünya tarihinin en kısa süren meydan savaşıdır.(yaklaşık 2 saat)
Orta Avrupa’da Osmanlı egemenliği güçlenmiştir.
Osmanlı Devleti ile Avusturya komşu olmuş ve uzun yıllar devam edecek savaşlar başlamıştır.
NOT: Kanuni Macaristan'ı Osmanlı topraklarına katmamış, himaye altına almıştır. Bunun nedeni; Osmanlıların Kutsal Roma Germen İmparatorluğu ile Osmanlı Devleti arasında bir tampon bölge oluşturmak istemesidir.

4) I. Viyana Kuşatması (1529):
Avusturya Arşidük’ü (Kralı) Ferdinand ölen Macar kralı II. Lui’nin kız kardeşiyle evliydi ve Macaristan tahtının kendisine ait olduğunu iddia etmekteydi. Macar tahtının Jan Zapola’ya (Yanoş) verilmesini kabul etmeyen Avusturya Arşidükü Ferdinand Budin’i kuşattı. Osmanlı devleti Macaristan’a yardım göndererek Budin’i geri alıp Jan Zapola’ya geri verdi. Avusturya’yı savaşa zorlamak amacıyla 1529’da Viyana kuşatıldı. Akıncılar şehrin içlerine kadar girdiler. Kuşatma kaldırıldı. Kuşatmanın kaldırılma sebepleri:
Ancak;
a) Kış mevsiminin yaklaşması,
b) Ağır topların getirilmeyişi,
c) Cephane ve erzağın yetersiz oluşu.
d) Kuşatma Avrupa’da büyük bir heyecan uyandırmıştır.

5) Almanya Seferi (1532)
Sebebi: Avusturya Kralı Ferdinand'ın Kanuni'nin İstanbul'a geri dönmesinden sonra tekrar Macaristan'a saldırması.
Sefer: Kanuni Ferdinand ve Şarlkenle bir meydan savaşı yapmak umuduyla Almanya içlerine kadar ilerledi. Ancak Şarlken ve Ferdinand karşısına çıkma cesareti gösteremeyince İstanbul'a döndü.
• İstanbul Antlaşması (1533)
Ferdinand'ın barış isteği üzerine İLK Osmanlı-Avusturya Antlaşması İstanbul'da imzalandı (1533).
Maddeleri:
Avusturya kralı protokol bakımından Osmanlı sadrazamına (başbakanına) denk olacak.
Avusturya elinde tuttuğu Macar toprakları için Osmanlılara vergi verecek.
• Önemi: Bu antlaşma,Osmanlı Devleti'nin Orta Avrupa'daki üstünlüğünün bir kanıtıdır.
• NOT: Bu üstünlük 1606 yılında yine Osmanlı Devleti ve Avusturya arasında imzalanan ZİTVATOROK antlaşmasıyla sona ermiştir.
6) Osmanlı-Fransız İlişkileri Ve Kapitülasyonlar (1535)
İlk Osmanlı-Fransız ilişkisi Fransa kralı I. Fransuva'nın Almanya İmparatoru (Kutsal Roma Germen) Şarlken ile yaptığı savaşta esir düşmesiyle başlamıştı. Bunun üzerine Fransuva'nın annesi dönemin en güçlü devleti Osmanlı Devletinden yardım istemişti (1525). Bunun üzerine Kanuni Macaristan seferine çıkarak Mohaç'da Macarları yenmiş, sonrada Avusturya ve Almanya seferlerine çıkmıştı. 
Kapitülasyonlar: Ticaret, hukuk, gümrük gibi alanlarda devletlerin birbirlerine tanıdıkları imtiyazlardır.
Kanuni Sultan Süleyman 1535'de Fransızlarla KAPİTÜLASYON antlaşması imzalamıştır.Kanuni’nin Fransızlara kapitülasyon vermesindeki amaçları şunlardır;
Fransa’yı kendi yanına çekerek Avrupa Hristiyan birliğini bozmak,
Osmanlıların Avrupa siyasetinde etkili olmasını sağlamak,
Akdeniz ticaretini canlandırmak
Osmanlı gümrük gelirlerini arttırmak,
Osmanlı ticaret mallarını Fransızlar aracılığıyla Avrupa’ya pazarlamaktır.

Kapitülasyonlarla İlgili Önemli Notlar:
1535’te imzalanan bu kapitülasyon antlaşması süresiz değildi. İki hükümdarın yaşadığı dönemde geçerli olacaktı. Ancak Kanuni'nin ölümünden sonra Fransızların isteğiyle 5 kez yenilenmiş ve kapitülasyonlar I. Mahmut döneminde 1740'da sürekli hale getirilmiştir.
Devletin gücünü koruduğu dönemlerde önemli bir sorun yaratmayan kapitülasyonlar, devletin gücünün azalmasına paralel olarak ve Avrupa'da sanayinin gelişmesiyle önemli bir sorun olmuştur.
Başlangıçta sadece Fransızlara verilen bu haklar genişletilerek, diğer Avrupa devletlerine de verilmiştir.
24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşmasıyla Kapitülasyonlar tamamen kaldırılmıştır.

C) DENİZLERDE GELİŞMELER

1) Rodos Adasının Fethi (1522): Rodos Sain Jean Şövalyelerinin elinde buluyordu. Şövalyeler Akdeniz'deki Türk ticaret gemilerine büyük zararlar veriyorlardı. Bu adanın alınmasıyla bu tehdit ortadan kalktı.
2) Barbaros Hayrettin Paşa'nın Osmanlı Hizmetine Girmesi ve Cezayir’in Osmanlı topraklarına katılması (1533)
Barbaros Akdeniz'de faaliyet gösteren bir Türk korsanı idi. Kuzey Afrika'da başarılar kazanmış ve Osmanlılardan aldığı destek kuvvetlerle CEZAYİR’e sahip olmuştu. Osmanlı Donanması, kara ordusu kadar güçlü değildi. Bu yüzden Kanuni Sultan Süleyman Barbaros'u Osmanlı Hizmetine girmeye çağırdı. Barbaros'un bu teklifi kabul etmesiyle Osmanlı donanması güçlenirken, Cezayir de Osmanlı topraklarına katılmış oldu.

3) Preveze Deniz Savaşı (28 Eylül 1538):Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanmasıyla, Andrea Dorya komutasındaki Haçlı donanması (Venedik,Ceneviz,Malta,İspanya ve Portekiz donanmaları) arasında yapılan bu deniz savaşını Osmanlı Devleti kazandı.
Önemi: Preveze deniz zaferiyle Akdeniz’deki Osmanlı Egemenliği kesinlik kazanmış, Akdeniz bir Türk gölü haline gelmiştir.

4) Nice (Nis) Kuşatması (1543): Fransa Kralı I.Fransuva ile Alman İmparatoru Şarlken arasında devam eden mücadeleler sırasında I.Fransuva Nis kentini kuşatmış ve bu sırada da Osmanlıdan yardım istemişti.Kanuni, Barbaros Hayrettin Paşa’yı Fransa'ya yardım amacıyla göndermiş ve Barbaros ,Fransız donanmasıyla birleşerek Nis'i kuşattı,kaleyi ele geçirdi ve bu kale Fransızlara verilmiştir.(1543).
5) Trablusgarp'ın Alınması (1551): Sinan Paşa ve Turgut Reis 1551 yılında Malta Şövalyelerinin elindeki Trablusgarp'ı aldı.
6) Cerbe Deniz Savaşı (1559): Andrea Dorya komutasındaki Haçlı Donanması ile Turgut Reis ve Piyale Paşa'nın komutalarındaki Osmanlı kuvvetleri arasındaki bu deniz savaşını Osmanlılar kazandı. 
Önemi: 1538 tarihli Preveze Deniz Zaferi’nden sonra Osmanlıların en büyük deniz savaşı Cerbe Deniz Savaşı’dır.Bu zaferle Batı Akdeniz ve Kuzey Afrika’da Türk egemenliği kesinleşmiştir. 

7) Hint Deniz Seferleri (1538–1553) ve Sonuçları
Hint deniz seferlerinin düzenlenmesinde etkili olan faktörler şunlardır;
Coğrafi Keşifler sonucunda Hint deniz ticaretinin Portekizlilerin denetimine girmesi,
Portekizlilerin,Hint denizinde Müslüman tüccarların ticaretini engellemesi,
Portekiz’in baskısı altındaki Hindistan İslâm devletlerinin (Gücerat İslâm Devleti) Osmanlı Devleti’nden yardım istemesi etkili olmuştur.
AÇIKLAMA : Osmanlı Devleti,Portekizlilerin Hint denizindeki bu egemenliklerini kırmak amacıyla 15 yıllık sürede toplam 4 kez Hind Deniz Seferleri düzenlenmiştir.
I.Hint Seferi 1538 Süleyman Paşa,
II. Hint Seferi 1551 Piri Reis,
III. Hint Seferi 1552 Murat Reis, 
IV. Hint Seferi 1553 Seydi Ali Reis katılmıştır.

Hint Deniz Seferlerinin Sonuçları şunlardır;
• Osmanlı Devleti'nin Hint deniz seferlerine gereken önemi vermemesi, donanmanın okyanuslara dayanıksız olması gibi sebeplerden dolayı istenilen sonuç elde edilememiş, birtakım başarılar kazanılmışsa da bu seferler başarısız olmuştur.
• Hint deniz seferleri sonucunda Arap Yarımadası, Habeşistan, Sudan, Eritre Osmanlı hâkimiyetine girdi.
• Kızıldeniz Türk gölü oldu.
D) OSMANLI - İRAN İLİŞKİLERİ
İran üzerine Irakeyn (1534), İran (1548) ve Nahcivan (1553 -1555) seferleri olmak üzere üç sefer düzenlenmiştir. Bu seferler sonucunda Osmanlı Devleti galip gelmiş ve İran'ın barış istemesi üzerine Amasya Antlaşması imzalanmıştır (1555)
• Not 1: Osmanlı Devleti ile İran arasında imzalanan ilk anlaşmadır. 

Yapım eki nedir, örneklerle açıklayabilir misiniz?

Çekim eki

Vikipedi, özgür ansiklopedi


Türkçe'de bir ismin sonuna gelip kelime kökü ile anlam bakımından ilişkili yeni bir kelime oluşturan ektir.Basit yapılı bir kelime başına gelirse yapısını değiştirmez.Sadece çekim eki alan isimler basittir.
Konu başlıkları

  • 1 Çokluk Eki
  • 2 Hal Ekleri
  • 3 İyelik Ekleri
  • 4 İlgi Ekleri (Tamlama Ekleri)
  • 5 Eşitlik Eki
  • 6 Ek eylem ekleri

Çokluk Eki 

İsimlerin sayı bakımından çokluğunu bildirirler*elmalar,çocuklar ,öğrenciler.

Hal Ekleri 

  • Kitabı ver (belirtme hali)
  • Yola bak (Yönelme hali)
  • Evden geliyorum (ayrılma hali)


  • Sende kaldı (Bulunma hali)
  • Sıradan insanlarla işim olmaz.
  • Bunlar gözde çocuklardır.
  • Sudan sebeplerle yanıma gelme

İyelik Ekleri 

Eklendiği isimlerin kime ait olduğunu ifade eder.


  • Kitabım,kitabı, kitabı, kitabımız, kitabınız, kitapları iyelik eklerini, ismin başına benimonunbizimsizinonların zamirlerini getirerek bulabiliriz.

İlgi Ekleri (Tamlama Ekleri) 

"ın, in, un, ün" biçimindedir.Belirtili isim tamlaması kurar.


  • kapı—n—ın kol—u , müdür—ün oda—sı
  • Bebek-in Beşiğ-i Saray-ın Bekçis-i

Eşitlik Eki 

"-ca,--ce" biçimindedir.
  • Sence bu doğru mu?
  • Çocukça davranma
  • Okul"ca" geziye gittik.
  • Sizcede sinir
  • Tatlıca gülümsedi

Ek eylem ekleri 
Ana madde: Ek fiil (Türkçe dil bilgisi)
İsim soylu sözcükler yüklem yapma göreviyle kullanılan eklerdir.
  • iyi—y-im, iyi—sin, iyi—dir, iyi—y-iz, iyi—siniz, iyi—dirler

Atatürk hangi savaştan sonra başkomutan olmuştur?

Atatürk'ün Başkomutan Olması

MUSTAFA KEMAL'İN BAŞKOMUTAN OLMASI(5 Ağustos 1921)
- 5 Ağustos 1921'de Mustafa Kemal Eskişehir ve Kütahya Savaşı'ndan sonra Yunan­lıların yenileceğini, bunun yapılabilmesi içinde kararların çabuk verilmesini istiyordu
Mustafa Kemal "Başkomutan" seçildi. (8 Temmuz 1919'da Osmanlı Ordusunda bıraktığı askerlik görevini TBMM ordusuyla 5 Ağustos 1921'de yeniden aldı.)
* Mustafa Kemal Başkomutan olunca "Tekalifi Milliye" (Milli yükümlülükler) adı altında kanun çıkarttı. (Tekalif-i Milliye kararları Sakarya Savaşı'nın hazırlıklarını tamamlamak amacıyla ortaya çıkarmıştır.)
Bu kanunun amacı ordunun ihtiyaçlarını karşılamaktı. (Teka­lif-i Milliye emirlerinin uygulama­sında çıkabilecek sorunları ortadan kaldırmak ve otoriteyi tam sağlamak amacıyla İstiklal Mahkemeleri kuruldu) 

Proteinlerin canlılar için önemi nedir?

Proteinlerin önemi

Hücrelerin yapı taşı olan proteinler, aminoasitlerin bir araya gelmesinden oluşmuşlardır. Bilinen 22 aminoasidin 8 tanesi vücutta yapılamadığından, elzem aminoasit olarak adlandırılır. Proteinler kemikten saça, kandan beyine tüm dokularda bulunurlar; dokuların yenilenmesinde ve onarımında kullanılırlar. Çeşitli enzimler, hormonlar ve salgılar protein yapısındadır.
Aminoasitlerden bir kısmı, organizma tarafından üretilirken, 8 tanesini vücut kendi kendine sentez yapamadığı için doğal besin kaynaklarından alınması gerekir.
Protein, hücre yapısının temel organik maddesidir. Yetişkinlerin vücut ağırlığının % 16-18 kadarı proteindir. Vücuttaki toplam proteinin % 45i kaslarda, kalanı diğer dokulardadır. Protein; büyüme, gelişme, sağlıklı yaşama ve zeka gelişimi gibi insan hayatıyla ilgili her türlü olayda rol oynar. Proteinler besinlerle alınır, fazla alınırsa bile vücutta depolanmaz. Ancak kısa süreli yetersizliklerde kullanılabilecek kadar yedek protein birikebilir. Karbonhidrat ve yağlardan protein yapılmaz. Vücudun çalışması için sürekli protein harcanır. Besinlerle yeteri kadar alınmazsa yedek protein tükendikten sonra, hücredeki yapısal proteinler yıkılmaya başlar ve sağlık bozulur. Bunun için günlük protein ihtiyacının düzenli karşılanması gerekir.
Dengeli beslenme için, her yetişkin bayan günde en az 60 gr.; erkek de 70 gr. olmak üzere, ağırlıklarına bağlı olarak kilo başına 0.8 gr. ile 1 gr. protein almalıdır. Kas geliştirmek isteyen sporcularda bu oran kilo başına 1.5 ile 2 gr.a kadar çıkar.
Yeterli ve dengeli beslenmede her öğünde en az iki porsiyon (60 gr.) et grubu besinler tüketilmelidir. İki porsiyon, günlük protein tüketimimizin 1/3ünü oluşturur.
Vücuda giren proteinler sindirim enzimleriyle, aminoasitlerle parçalanır ve emilirler. 
Nerelerde bulunur?
Bütün hayvansal ve bitkisel yiyeceklerde protein vardır. Ancak içerdikleri protein miktarı ve aminoasit oranları farklıdır. Yiyeceklerle alınan elzem aminoasitlerin uygun oranlarda bulunması protein sindirimini, yani vücut proteinine dönüşümünü kolaylaştırır ve hızlandırır. Genellikle hayvansal besinlerde bulunan proteinlerin aminoasit bileşimleri, vücut gereksinmesine uygundur. Bitkisel proteinlerde bulunan aminoasitlerden bir veya iki tanesi ise gerekenden azdır.
İnsan sütü ve yumurtada bulunan proteinler, vücut proteinlerine tam olarak dönüşebilmektedir. Bu nedenle anne sütü ile beslenen ve vücudu için yeterli proteini sağlayan bebeklerde hiçbir zaman ilk 8-6 ay protein yetersizliği görülmez.
Et, balık, süt ve benzeri yiyeceklerden alınan proteinin büyük bir çoğunluğu da vücutta proteine dönüşebilir. Ancak, bitkisel proteinlerin vücutta kullanılma oranı, hayvansal besinlerden elde edilenlerin kullanılma oranı kadar yüksek değildir. Bunun sebebi ise gerekli bazı aminoasitlerin bitkisel besinlerde daha az bulunması ve bunların sindirim oranlarının düşük olmasıdır.
Protein dengesi
Beyin gelişiminin % 90ı 3 yaşına kadar tamamlanır. Bu dönemdeki protein yetersizliği zeka gelişimini olumsuz yönde etkiler.
Fazla protein alınırsa; vücutta belirli protein deposu olmadığından yağa dönüşerek depo edilirler. İyi kaliteli proteinlerden hayvansal kaynaklı proteinler tercih edildiğinde kolesterol oranı artacağından, ileri yaşlarda kalp damar hastalıklarına yakalanma riski artabilir. 
Yetersiz protein alınırsa; vücut kendi hücrelerini kullanır. Büyüme yavaşlar, ağırlık kaybı görülür. Hastalıklara yakalanma oranı artar, iyileşme süreci uzar ve kansızlık oluşur.
Proteinler, yeterli ve dengeli alındığında; büyüme ve gelişmeyi sağlar. Doku onarımı ve yapımında, hemoglobin, enzim ve hormonların yapımında, vücudu dıştan gelen mikroplara karşı savunmada rol oynar.
Günlük protein tüketiminde hayvansal ve bitkisel kaynaklar eşdeğer olmalıdır. Hayvansal protein tüketmeyenlerde; protein, demir, kalsiyum, B12 ve D vitaminleri yetersizdir.

Ekvatorda ve kutupta ağırlık nasıl değişir?

Ağırlık, bir cisme uygulanan kütle çekim kuvvetidir. Dinamometre ile ölçülür. Dünya'da bir cismi ele alırsak yükseğe çıkıldıkça ağırlığı azalır, kutuplara gidildikçe ağırlığı artar, ekvatora gittikçe ağırlığı azalır, dünyanın merkezine inildikçe ağırlığı artar.

Yurdumuzda hala yapılmakta olan el sanatları nelerdir?

Trabzon Bakırcılığı:
Bölgedeki zengin bakır yataklarından elde edilen bakır, Doğu Karadeniz Bölgesi'nin en önemli ticaret ve kültür şehri olan Trabzon atölyelerinde işlenmiştir. Trabzon'daki atölyeler, ortaçağdan beri geleneksel olarak bakır, bronz ve pirinçten mutfak kaplarıyla çeşitli eşya yapımına devam etmekteydi. Atölyelerdeki bakır, bronz ve pirinç üretimi, Trabzon'un en büyük sanayi kolunu o1uşturmaktaydı. Osmanlı Sultanı II. Bayezid döneminde yapılan Topkapı Sarayı envanter listelerinin de gösterdiği gibi, Trabzon atölyelerinde büyük bir beceriyle üretilen kaplar, Osmanlı sarayında kullanılacak kadar değerliydi.
Büyük bir beceriyle bakır, bronz ve pirinçten yapılan mutfak kaplarıyla çeşitli eşya, Karadeniz, Doğu Anadolu ve Kuzeybatı İran bölgesinde kullanım alanı bulmuştur. Ayrıca Trabzon'un önemli bir liman şehri olması, üretilen bakır eşyanın denizyoluyla Karadeniz'deki diğer şehirlere de ihracını kolaylaştırmıştır. Nitekim Osmanlı arşiv belgelerinden öğrendiğimize göre, Trabzon'daki atölyelerde yaptırılan çok sayıdaki barut ve güherçile kazanları, Anadolu'da başka şehirlere gönderilmekteydi.
Trabzon'daki atölyeler, bakırcılık sanatını günümüze kadar canlı bir şekilde devam ettirmişlerdir. Bakırcı, kazancı ve kalaycıların halk türkülerine konu olması, bu zanaat dalının sosyal hayatta oynamış olduğu önemli rolü açıkça göstermektedir. Bölgeye özgü karakteristik formlara sahip olan üstten saplı ocak kazanları, bakraçlar, ibrikler, güğümler, süt tasları, hoşaf tasları, hamur leğenleri, kapaklı hamsi tavaları, maşrapalar, kapaklı sahanlar, tencereler ve mangallar, Trabzon atölyelerinin ününü yansıtmaktadır.
Üretilen bu eşyalar, hem Anadolu hem de lstanbul'da yaygın olarak kullanılmaktaydı. Günümüzde bile, Trabzon atölyelerinde üretilen bakır kapkacak, Doğu Karadeniz Bölgesi ile, lstanbul ve Adapazarı-Bolu yöresinde en çok aranılan mutfak kapları olarak büyük bir ihtiyacı karşılamaktadır.
Taş işçiliği:
Mimari süslemenin yanı sıra, artık çok kısıtlı da olsa, büyük değirmen taşları,el değirmenleri ve "pileki" taşları üretilmektedir. El değirmenleri buğday ve mısır yarması öğütmekte halen kullanılmaktadır. "Pileki" ise, eski evlerde üzerinde ateş yanan ve yanan ateşin ısıtmasıyla oluşan ısı ileekmek pişirmeye yarayan yuvarlak şekilli taş bir teknedir.
Ahşap işçiliği:
Yapı malzemesi olarak, çevrenin ormanlık olması dolayısıyla ahşap çok kullanılmıştır. Köy ve yayla mimarisinde ahşap hala vazgeçilmez malzemedir. 100-150 yıl dayanması sebebiyle yörede "ehil ağaç" denilen ve özellikle çatılarda kullanılan kestane ağacı en önemli yapı malzemesidir. Aynca çeşitli ev ve mutfak eşyaları da ahşaptan üretilmiştir. iskemle, dolap, tekne, külek (yağ koymak için), yayık, kaşık, kepçe ve su kapları gibi eşyaların üretimi, azalarak da olsa günümüzde sürmektedir.
Dokumacılık:
Bakırcılık gibi, bölgenin en eski el sanatlarındandır. Tarihi belgelerde "Padişahın donu ile gömleği ve ipekli kumaşlar Trabzon dokumasından tedarik edilirdi" şeklinde kayıtlarla karşımıza cıkan ve "Trabzon bezi" olarak bütün Osmanlı vilayetlerinde ün yapan Trabzon dokumalarının üretimi, kırsal kesimdeki talebin varlığının yanı sıra turistik talebin oluşması sebebiyle de hala sürmektedir.


Bugün tüm Anadolu'da olduğu gibi, Trabzon'da da el dokumacılığında bir gerilemenin söz konusu olmasına rağmen, peştemal vb. eşyanın halkın günlük yaşamındaki önemli yerini koruması bu geleneksel sanatımızı yaşatmaktadır. Trabzon dokumacılığı ile ilgili araştırmalarda "keten kenevir" denilen dokuma aslında "kendir" dir. El tezgahlarında, el eğirmesi yöntemiyle elde edilen bu kendir ipliği ile yapılan dokumalar, yerini zamanla pamuğa bırakmıştır. Iğdır, Erzincan ve Çukurova'dan sağlanan pamuk ipliğiyle Trabzon'dan başka Maçka, Çarşıbaşı, Beşikdüzü ve Şalpazarı gibi yerlerde başta peştemal olmak üzere, perde, gömleklik, şal, başörtüsü, kuşak vb. dokumalar üretilmektedir. Karadenizli kadının simgesi olan peştemal, Dolay Peştemal (bele dolanan) ve Baş Peştemalı olarak iki ana gruba ayrılır. Renk, büyüklük ve dokuma tekniğine göre de değişik isimler alırlar.

Felatun Bey ile rakım efendi araba sevdası Şık ve Fatih harbiye romanlarının yazılışı tarihlerin öğreniniz

Felâtun Bey'le Râkım EfendiAhmet Mithat Efendi'nin 1875 yılında yazdığı romandır.
Araba Sevdası, Recaizade Mahmud Ekrem'in 1898 yılında yayımlanan romanıdır. 
Fatih Harbiye: BASIM YILI                             : 1987

Brüt kütle net kütle dara ile ilgili problem kurunuz

Kabıyla birlikte tartılan bir kavanoz pekmezin brüt kütlesi 1250 gram, kavanozun kütlesi 250 gram ise pekmezin net kütlesi ne kadardır?
brüt kütlesi 1200 olan salçanın parası 200 ise net kütlesi nedir

Türkiye'de yok olma tehlikesi altında olan canlı türleri nelerdir?

10 hayvan türünün nesli tamamen tükendi
Geçmişte sadece Türkiye’de yaşayan Anadolu Parsı ile Anadolu topraklarında görülen Asya fili, yabani sığır, yaban eşeği, aslan, çita, kunduz, yılanboyun, kelaynak ve kaplanın ülkedeki nesilleri tamamen tükendi. Türkiye’deki yok olma tehlikesi altında bulunan 42 bitki ve hayvan türü şunlar: Bozayı: Sayılarının çok azaldığı tahmin ediliyor. Telli Turna: Türün az sayıda kalan nesli, özel koruma altına alındı.
Akdeniz Foku: Türkiye denizlerindeki sayısının 50-60 arasında olduğu tahmin ediliyor. Alageyik: 1970’lerin başında sayıları 50’nin altına düşen tür, sadece Antalya ve Muğla’daki av üretme ve koruma istasyonlarında yaşıyor. Ceylan: 1982’de Şanlıurfa Ceylanpınarı’nda koruma altına alındı.
Çizgili Sırtlan: Sadece Güneydoğu Anadolu bölgesinde az sayıda bulunuyor.
Mezgeldek: ’Küçük toy’ olarak da bilinen hayvan türüne 1998’de Orta Anadolu’da rastlandı. Sayılarının çok azaldığı tahmin ediliyor.
Su samuru: Yakın zamana kadar Türkiye’nin tüm nehir ve çaylarında yaşayan türün sayısı hızla azaldı. Kuyruksüren: "Firavun sıçanı" olarak da adlandırılan ve ülkenin güney kısmında görülen tür, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ulu Geyik: Geçmişte, Orta Anadolu ve Trakya’da yaygın olarak rastlanan türün av üretme istasyonları dışında sayısı çok azaldı. Yaban koyunu: Konya Bozdağ’da koruma altına alınması sonucu sayıları 2 bin 500’ü geçti.
Yaban keçisi: Av üretme ve koruma istasyonlarında sayıları artırılıyor.
Karakulak: "Step vaşağı" olarak da anılan tür, aralarında Çanakkale, İzmir, Muğla, İçel’in de bulunduğu bazı illerde görülüyor.
Çengel boynuzlu dağ keçisi: Av üretme ve koruma istasyonlarında sayıları artırılıyor.
Vaşak: Marmara, Karadeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgelerinde nadir olarak görülüyor.
Kurt: Avrupa’nın bir çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de nesli tükenmek üzere olan kurtlar için acil önlem alınması gerekiyor.
Dikkuyruk: Tüm dünyada sayılarının 15 bin olduğu bilinen türün, bazı yıllarda yüzde 70’inin Türkiye’de kışladığı biliniyor. Yaşam alanlarının yok olması nedeniyle türün nesli tükenmek üzere.
Şah Kartal: Türkiye’de yaklaşık 60 tane yaşıyor.
Kara Akbaba: Daha çok yaşlı ağaçların bulunduğu ormanlarda yaşayan türün sayısı, yaşam alanlarının yok olması nedeniyle azalıyor.
Huş tavuğu: "Kafkas horozu", "dağ horozu" olarak da adlandırılan hayvan türü, Kuzeydoğu Anadolu’da yaşıyor. Nesli, tüm dünyada tükenmek üzere.
Toy: Avrupa ve Anadolu’nun en iri kuşlarından olan Toy’un nesli tükenmek üzere.
Çöl Varanı: Sürüngenler familyasından olan Çöl Varanı, sadece Ceylanpınar ve Birecik ilçelerinde görülüyor.
      
Bitkiler
Konya gaşağı: Dünyada sadece Konya’da yetişen bitkiden, 2006 verilerine göre doğada yalnızca 9 kök kaldı. Bitkiyi koruma çalışmaları sürüyor.
Sevgi çiçeği: Halk arasında "gelin düğmesi" olarak da bilinen bitki türü, Türkiye’ye özgü ve sadece Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde yetişiyor.Bu bitki, Bern SÖzleşmesi ile korumaya alındı.
Sığla: Dünya üzerindeki tek doğal yayılış alanı Türkiye’nin güneybatısıyla Rodos Adası olan sığla ağacı, Türkiye’de 1348 hektarlık ormanda bulunuyor.
Beyaz Çiçekli Çakal Nergisi: Dünyada sadece Türkiye’de Muğla-Fethiye çevrelerinde yetişiyor.
Termopsis Turcica: Dünya’da sadece Konya’daki Akşehir Gölü çevresinde yetişen bitki türü, Dünya Doğal Yaşamı Koruma Konseyi tarafından koruma altına alındı.
Narin Acı Çiğdem: İstanbul’a özgü küçük çiçekli acı çiğdem türü, denetimsiz kentleşme ve yanlış ağaçlandırma nedeniyle tükenme tehlikesi yaşıyor. Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı.
Mavi Yıldız: Türkiye’nin kuzeybatısında ve Yunanistan’ın bazı bölgelerinde ender görülen bitki türü, Bern Sözleşmesi’yle koruma altına girdi.
Yabani Siklamen: Yumrulu bitkiler familyasındaki tür, Bern Sözleşmesi ile korunuyor.
Çan Çiçeği: Sadece Çoruh Vadisi’nde yetişen türün soyu, tüm Avrupa’da tehlike altına girdi.
Karadeniz Salkımı: Soyu, tüm dünyada tehlike altına girdi.
Kilyos Peygamber Çiçeği: Türkiye’de Batı Karadeniz kıyılarında yetişen bitki türü, Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı.
Göl Soğanı: Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı.
Çöven: İç Anadolu’nun tuzlu steplerinde yetişen bitkinin soyu, tüm dünyada tehlike altında.
İstanbul nazendesi: Dünyada sadece Türkiye’nin kuzeybatısında görülüyor.
Erzincan süt otu: Dünyada sadece Erzincan Ovası’nın doğusundaki tuzlu bataklıklarda yetişen bitki, Bern Sözleşmesi ile korumaya alındı.
Çorak Gülü: Tuz Gölü civarında yetişiyor.
Kardelen: Türkiye’de doğal olarak yetişen 9 türü bulunuyor. 2 türü dışında kardelen soğanlarının doğadan toplanarak ihraç edilmesi yasaklandı.
Sphaerophysa Kotschyana: Dünyada sadece İç Anadolu’da 800-1000 metre arasında değişen yükseklikte yetişiyor.
Trifolium Parchycalyx (Yonca): Bern Sözleşmesi ile koruma altına alındı.
Yabani Karanfil: Balıkesir ve Aydın’da görülüyor.