Türkiye'nin platoları, nehirleri, yarımada ve adalarının isimleri nedir?

Türkiye'de en fazla plato İç Anadolu Bölgesi'nde görülür

İç Anadolu Bölgesi'ndeki bazı platolar:

Haymana Platosu 
Cihanbeyli Platosu 
Obruk Platosu 
Bozok Platosu 
Uzunyayla Platosu 
Akdeniz Bölgesi'ndeki bazı platolar:

Taşeli Platosu 
Teke Platosu 
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki bazı platolar:

Gaziantep Platosu 
Şanlıurfa Platosu 
Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki bazı platolar:

Erzurum Platosu 
Kars Platosu 
Ege Bölgesi'ndeki bazı platolar:

Bayat Platosu (Yazılıkaya Platosu)

Türkiye'deki dağların isimleri nelerdir?

Türkiye'deki dağların dağılışı:
  • Kuzey Anadolu Dağları; (İsfendiyar Dağları, Canik Dağları, Rize Dağları, Mescid Dağı, Kop Dağı, Ilgaz Dağı, Köroğlu Dağı, Küre, Ilgar Dağı)
  • Güney Anadolu Dağları; (Toros Dağları)
  • Batı Anadolu Dağları; (Madra, Yunt, Aydın, Menteşe, Türkmen, Emir Dağı, Murat Dağı, Kaz dağları, Uludağ, Yıldız Dağları, Tekirdağ)
  • İç Anadolu Dağları; (Elmadağ, Akdağlar, Tecer, Erciyas, Karacadağ)
  • Doğu Anadolu Dağları; (Munzur Dağları, Palandöken, Bingöl Dağları, Allahüekber Dağları, Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı Dağı, Tendürek, Süphan, Nemrut)

Türkiye'nin en yüksek dağları [değiştir]

Dağ Rakım (metre) il Ağrı Dağı 5137 Ağrı Cilo Dağı 4170 Hakkari Süphan Dağı 4049 Bitlis Kaçkar Dağı 3932 Rize Erciyes Dağı 3916 Kayseri Küçükağrı Dağı 3896 Ağrı Demirkazık Dağı 3756 Niğde Medetsiz Dağı 3524 Adana Hasan Dağı 3268 Aksaray Mercan Dağı 3549 Erzincan Palandöken Dağı 3176 Erzurum Nurhak Dağı 3070 Kahramanmaraş Not: Kaçkar Dağı'nın rakımı Harita Genel Komutanlığı'nın Türkiye Fiziki Haritasında 3932 olarak geçtiği için, daha önce 3937 olan rakım düzeltilmiştir.

Türkiye'deki dağlar [değiştir]

Dağ Rakım (mt) il Erenler Dağı Erzincan
Aladağlar 3756 Niğde Alaçam Dağları 1683 Balıkesir Amanos Dağları 2240 Hatay Bey Dağları 3086 Antalya Bilican Dağları 2950 Muş Bolkar Dağları 3524 Niğde Bozdağlar 2159 İzmir Giresun Dağları 3391 Giresun Küre Dağları 2019 Kastamonu Madra Dağları 1344 İzmir Nur Dağları 2240 Hatay Samanlı Dağları 1601 İzmit Tahtalı Dağları 3075 Adana Toros Dağları 3756 Niğde Yalnızçam Dağları 3167 Artvin Yıldız Dağları 1031 Kırklareli Büyük Ağrı Dağı 5137 Ağrı Cilo Dağı 4170 Hakkari Süphan Dağı 4049 Bitlis Kaçkar Dağı 3937 Rize Erciyes Dağı 3916 Kayseri Küçükağrı Dağı 3896 Ağrı Demirkazık Dağı 3756 Niğde Medetsiz Dağı 3524 Adana Hasan Dağı 3268 Aksaray Mercan Dağı 3331 Erzincan Palandöken Dağı 3176 Erzurum Karacadağ (İç Anadolu) 1736 Konya Karacadağ (Güneydoğu Anadolu) 1957 Şanlıurfa Karadağ 833 Bursa Köroğlu Dağları 2400 Bolu Kaçkar Dağları 3932 Doğu Karadeniz Kula Tepeleri 1160 Manisa Melendiz 2963 Niğde Nemrut Dağı 2935 Adıyaman Süphan Dağı 4058 Bitlis Tendürek 3533 Kars Uludağ 2543 Bursa Yıldız Dağı 2552 Sivas Cilo Dağı 4135 Hakkari Hazarbaba 2347 Elazığ İdris Dağı 1985 Ankara Aladağlar 3756 Niğde Küre Dağları 2019 Kastamonu Çandır Dağı 2375 Antalya Altıparmak Dağları 3562 Rize Kızlarsivrisi 3070 Antalya Sündiken Dağları 1786 Eskişehir Akdağ 1930 Denizli Susuz Dağlar 2409 Antalya Alacadağ 2328 Antalya Beydağları 3086 Antalya Tahtalı Dağ 3075 Adana Geyik Dağları 2874 Antalya Akdağ 1916 Tokat Divlit 898 Manisa Nurhak Dağı 3090 Elbistan Verçenik Dağı 3709 Doğu Karadeniz Bozdağ 2159 İzmir Cudi Dağı 2114 Şırnak Davraz Dağı 2635 Isparta Emir dağı 2281 Afyon Gâvur Dağı 3169 Erzurum Herekol Dağı 2961 Siirt Ilgar Dağı 2918 Ardahan Kartepe Dağı 1601 Kocaeli Barut Dağı 2509 Kayseri Madran Dağı 1792 Aydın Mescit Dağı 3239 Erzurum Munzur Dağı 3462 Erzincan Sülbüs Dağı 2500 Bingöl Tavşan Dağı




dag isimleri, turkiyedeki dag isimleri, turkiyedeki daglar, turkiyedeki daglarin isimleri, turkiyenin daglarinin isimleri,


Maki nedir?,Maki nerede bulunur?,maki örtüsü

MAKİ

Maki, Akdeniz ikliminin egemen olduğu bölgelere özgü, ortalama 1-2 metre boyunda­ki küçük ağaç ya da çalıların oluşturduğu bitki örtüsüdür. Bu bitki örtüsüyle kaplı alanlara da makilik denir. Makiler, eskiden ormanlık olan alanların yangın ya da insanlar tarafın­dan yok edilmesi sonucu oluşmuştur.
Maki bitkileri Akdeniz ikliminin kurak koşullarına yani ortamdaki yetersiz sudan olabildiğince yararlanmaya uyarlanmış derin köklü, ufak ve sert yapraklı, hatta dikenli ağaççık ya da çalılardır. Bu ufak yaprakların yüzeyi genellikle su kaybını önlemek üzere mumsu ya da reçineli bir katmanla kaplanmış­tır. Makiliklerde rastlanan pek çok bitki türü arasında başlıca yabani zeytin, funda, katran ardıcı, keçiboynuzu, sakızağacı, laden, bö­ğürtlen, defne, menengiç, mersin, kocayemiş, kermes meşesi, pırnal meşesi, süpürgeotu, zakkum ve katırtırnağı sayılabilir. Maki bitki­leri genellikle geçit vermeyecek kadar yoğun bir biçimde gelişerek toprağın yüzeyinde ol­dukça sık bir doku oluşturur. Türkiye'de maki tipi bitki örtüsü en çok Akdeniz ve Ege kıyılarında yaygındır; Mar­mara ve Karadeniz kıyılarında ise daha sey­rektir. Akdeniz kıyılarında maki toplulukları deniz düzeyinden 800-900 metre yükseğe ka­dar çıkabilir. Dünyanın başka bölgelerinde de makiye benzeyen bitki örtüsüne rastlanır, ama bunlar bulundukları yöreye göre değişik adlar alır.

cografya maki nedir, maki nedir, maki nedir cografya, maki ortusu, makinedir,

Depremzedeler ile ilgili slogan örnek,Depremzedeler ile ilgili slogan örnekleri

  • Deprem Öldürmez bina öldürür.
  • Doğa şaka yapmaz.
  • Deprem hayatınızda derin çatlaklar bırakmamısı için önleminizi alın
  • Hayatınızın emliyet kemerini takın depreme karşı önleminizi alın
  • Sarsılalım ama yıkılmayalım... 
  • deprem değil insan öldürür 
  • deprem değil yapı öldürür




deprem ile ilgili slogan, deprem ile ilgili sloganlar, deprem slogani, deprem sloganlari, yardim sloganlari

Fiziksel ve kimyasal değişimler,Fiziksel ve kimyasal değişimlere örnek

Fiziksel değişim, maddelerin yapısı değişmeden sadece hal, biçim, şekil, dış görünüşünde meydana gelen değişimlere verilen isimdir. Fiziksel değişmeler sonucunda yeni maddeler oluşmaz. Yalnızca maddenin renk, şekil, büyüklük gibi özellikleri değişir. Diğer bir ifadeyle fiziksel değişim sonucunda maddenin kimliği değişmez.

Kağıdın yırtılması,tebeşirin kırılması,mumun erimesi. kalemin kırılması, suyun buza dönüşmesi, çözünme olayı gibi değişiklikler fiziksel değişime örnektir. Fiziksel değişimin geri dönüşümü vardır. Tüm hal değişimleri fizikseldir. Bunun dışında, fiziksel değişime odundan talaş yapılması ya da kumaşın kesilmesi de örnek olarak verilebilir.Kimyasal olaylarda maddenin yapı taşı değişirken, fiziksel olaylarda sadece görünüm ve şekil değişir.Kimyasal olaylarda maddenin yapı taşı değişirken, fiziksel olaylarda sadece görünüm ve şekil değişir.Ayrıca bütün yırtılma olayları fizikseldir.(kimyasalll değisim maddenin kimliğini tammamen degiştirir kağıdın yanması bir tepkime değildir).Çünkü kağıt yanar. Kimyasal değişim, bütün maddeler atom veya molekül dediğimiz küçük taneciklerden oluşur. Maddelerin atom veya molekül yapılarıyla ilgili özelliklere kimyasal özellikler denir.
Yanma, çürüme, paslanma, bileşik yapma gibi özellikler kimyasal özelliklerdir. Kimyasal değişimde maddenin aynı zamanda molekül yapısıda değişir. Kimyasal değişimde maddenin geri dönüşümü olmaz. Buna bağlı olarak bu özelliklerde meydana gelen değişmelere de kimyasal değişmeler denir. Kısaca maddenin iç yapısında meydana gelen değişmeler kimyasal değişmelerdir.

Örnekler: 

  • Kağıdın yanması
  • Mumun yanması
  • Sütün ekşimesi
  • Yumurtanın bozulup çürümesi
  • Demirin paslanması
  • Fotosentez olayı
  • Solunum olayı
  • Hamurun mayalanması
  • Kimyasal değişime uğrayan madde, kimyasal özelliklerini kaybedip yeni özellikler kazanır.
  • Bütün yanma olayları kimyasal değişmedir.
  • Kimyasal değişim geçiren bir madde tekrar eski haline getirilemez.


fiziksel degisim, fiziksel degisim ornekleri, fiziksel degisime ornekler, kimyasal degisime ornekler, kimyasal degisimlere ornekler,

Büyük-küçük ünlü uyumu ve ünsüz yumuşaması,Büyük-küçük ünlü uyumu ve ünsüz yumuşaması örnekleri


Büyük Ünlü Uyumu
Bir kelimenin birinci hecesinde kalın bir ünlü (a, ı, o, u) bulunuyorsa, diğer hecelerdeki ünlüler de kalın; ince bir ünlü (e, i, ö, ü) bulunuyorsa diğer hecelerdeki ünlüler de ince olur: adım, ağız, ayak, boyun, boyunduruk, burun, dalga, dudak, duvak, kırlangıç; beşik, bilezik, gelincik, gözlük, üzengi, vergi, yüzük. Buna büyük ünlü uyumu adı verilir.
Büyük ünlü uyumuna aykırı bazı Türkçe kelimeler de vardır: anne, dahi, elma, hangi, hani, inanmak, kardeş, şişman.
Büyük ünlü uyumu alıntı kelimelerde aranmaz: ahenk, badem, ceylan, çiroz, dükkân, fidan, gazete, hamsi, kestane, limon, model, nişasta, pehlivan, selam, tiyatro, viraj, ziyaret.
Birleşik kelimelerde büyük ünlü uyumu aranmaz: açıkgöz, bilgisayar, çekyat, hanımeli.
-gil, -ken, -leyin, -mtırak, -yor ekleri büyük ünlü uyumuna uymaz: akşam-leyin, bakla-­gil-ler, çalışır-ken, ekşi-mtırak, yürü-yor.
-daş (-taş) eki bazı kelimelerde büyük ünlü uyumuna uymaz: din-daş, gönül-daş, meslek-taş, ülkü-daş.
-ki aitlik eki büyük ünlü uyumuna uymaz: akşamki, yarınki, duvardaki, yoldaki, ondaki, yazıdaki, onunki.
Büyük ünlü uyumuna girmeyen kelimelere gelen ekler, kalınlık incelik bakımından son hecenin ünlüsüne uyar: adalet-li, anne-si, kardeş-lik, meslektaş-ımız, şişman-lık.
Son ünlüleri kalın sıradan olmasına karşın incelik özelliği gösteren bazı alıntı kelimeler ince ünlülü ekler alır: alkol / alkolü, hakikat / hakikati, helak / helakimiz, kabul / kabulü, kontrol / kontrolü, protokol / protokolü, saat / saate, sadakat / sa­dakatten.


Küçük Ünlü Uyumu
Küçük ünlü uyumu kuralı iki yönlüdür:
1. Bir kelimenin ilk hecesinde düz ünlü (a, e, ı, i) varsa son­raki hecelerde de düz ünlü bulunur: anlaşmak, yanaşmak, kayıkçı, ısırmak, ılıklaşmak, seslenmek, yelek, bilek, çilek.
2. Bir kelimenin ilk hecesinde yuvarlak ünlü (o, ö, u, ü) varsa bunu izleyen ilk hecede dar yuvarlak (u, ü) veya geniş düz (a, e) ünlü bulunur: boyunduruk, çocuk, odun, yorgunluk, yoklamak, vurmak, yumurta, özlemek, güreşmek, sürmek.
Küçük ünlü uyumuna aykırı bazı Türkçe kelimeler de vardır: avuç, avurt, çamur, kabuk, kavuk, kavun, kavur-, kavuş-, savur-, yağmur.
Küçük ünlü uyumu, alıntı kelimelerde aranmaz: aktör, alkol, bandrol, daktilo, doktor, horoz, kabul, kitap, konsolos, muzır, mühim, mümin, müzik, profesör, radyo, vakur.
Küçük ünlü uyumuna aykırı kelimelere getirilen ekler, kelimenin son ünlüsüne uyar: kavun-u, konsolos-luğ-u, mümin-lik, müzik-çi, yağmur-luk.
-ki aitlik eki yalnızca birkaç örnekte küçük ünlü uyumuna uyar: bugünkü, dünkü, öbürkü.
Bu ünlü düzenleri ve ilk heceyi izleyen ünlüler aşağıdaki çizelgede gösterilmiştir: 
a › a, ı (bakar, alır)



o › u, a (omuz, oya)


e› e, i (geçer, gelir)


ö › ü, e (ölçü, ördek)


ı › ı, a (kılıç, kısa)


u › u, a (uzun, uzak)


i › i, e (ilik, ince)


ü › ü, e (ütü, ürkek)


ÜNSÜZ YUMUŞAMASI
İki ünlü arasında kalan sert ünsüzler yumuşar. Buna “ünsüz değişimi” denir. Elbette bu özellik, ancak yukarıda da söylediğimiz sert ve yumuşak şekli bulunan seslerde geçerlidir. Bunlar p, ç, t, k sert sessizleridir. Örneğin; “ağaç” sözcüğüne -i hal ekini getirsek, sözcüğün sonundaki “ç” sert sessizi yumuşayarak “c” olur; yani “ağacı” şeklinde yazılır.
Örnek: dolap - a > dolaba, çekiç - e > çekice, kanat - ı > kanadı, yemek - e > yemeğe 
Yukarıdaki örneklerde sert sessizlerin yumuşadığı görülüyor. Ancak bu kural her sözcükte geçerli değil. 
Örneğin; “Davranışları, doğruluğunun kanıtıdır.” cümlesinde altı çizili sözdeki “t” sert ünsüzü iki ünlü arasında kaldığı halde yumuşamamıştır.
Hangi sözcükte bu yumuşamanın olacağı hangisinde olmayacağı, belli bir kurala bağlanamaz. Hatta tek heceli sözcüklerin çoğunda olmazken, bazılarında olabilir. Bunu sözcüğün günlük kullanımlarını dikkate alarak anlayabilirsiniz.
Örnek: tek - i > teki, çok - u > çoğu görüldüğü gibi birincide değişim olmadığı halde ikincide olmuştur.
Dilimize Arapçadan geçen ve son hecesindeki ünlünün uzun okunduğu kelimelerde ünsüz değişimi yapılmaz.
Örnek: 
“Sınavda hukuku seçecekmiş.” cümlesindeki altı çizili söz buna örnektir.
Bazı sözcüklerde ise ses iki ünlü arasında kalmamasına rağmen yumuşar.
Örnek: kalp - i > kalbi, art - ı > ardı, renk - i > rengi, harç - ı > harcı 

Görüldüğü gibi iki ünlü arasında kalmadığı halde “p, ç, t, k” sert ünsüzleri yumuşamıştır. Bazı sözcüklerde ise bu seslerin yumuşamadığı görülür. 
Örneğin; “Sonunda işler sarpa sardı.” cümlesinde altı çizili sözcükte yumuşama olmamıştır.
Örneğin; “Zonguldak’a yerleştiklerini duydum.” cümlesinde altı çizili sözdeki “k” sert sessizi yumuşamamış ancak biz onu okurken “Zonguldağa” diye okumalıyız.




buyuk unlu uyumu ornekler, buyuk unlu uyumu ornekleri, turkcede yumusama, unlu yumusamasi, unlu yumusamasina ornekler,


Arşimed vidası nedir?


bir göl veya dereden su çekmek ve yukarıya ulaştırmak için arşimed'in tasarladığı bir sistemdir. 
tam olarak şöyle birşeydir :




arsimed vidasi, arsimet vidasi, arsimet vidasi hakkinda bilgi, arsimet vidasi nedir, arsimetin vidasi,

Çevremizde karşılaştığımız sorunlar nedir, örnek verir misiniz?,Çevremizde karşılaştığımız sorunlar nedir?

Çevre Sorunları
Başlıca çevre sorunları; hava, gürültü, su, toprak, flora-fauna ve kültürel çevre gibi alt başlıklar halinde incelenebilir. Aşağıda söz konusu çevre sorunlarına ilişkin tanımlamalarla, bunların, nedenleri, yarattığı etkiler irdelenmeye çalışılmıştır.

1. Hava 

Canlıların yaşamınıolanaklıkılan hava; atmosferi oluşturan gazların karışımından oluşmaktadır. Havanın insan yaşamındaki önemi açısından bir insanın günde ortalama 14 kg havaya ihtiyacı olduğu örnek olarak verilebilir. Canlılar için yaşamsal önemi olan hava, hızlınüfus artışı, kentleşme ve sanayileşme sonucunda atmosfere bırakılan maddelerin belli bir yoğunluğa ulaşması sonucu kirlenmektedir. Ekonomik etkinliklerin özellikle belli bölgelerde yoğunlaşarak artması, buna bağlı olarak belli bölgelerde nüfusun artışıve daha çok enerjiye gereksinim duyulmasıhava kirliliğinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hava kirliliğinintemel kaynakları kentleşme ve endüstrileşmedir. Bunlardan kentleşme; nüfus yoğunluğu, kentin topoğrafik ve meteorolojik koşullarına uygun olmayan bir biçimde oluşturulmasıile kirliliği arttıran bir etken olarak işlev görmektedir. Kentlerdeki ısınma sistemi, kullanılan yakıt türleri, ulaşım araçlarıbu sorunun büyümesine etki eden diğer etkenlerdir.Düzensiz kentleşme eğilimi sürdükçe kentsel kaynaklı hava kirliliği Türkiye’nin önemli bir sorunu olmayı sürdürecek gibi görünmektedir. Endüstrileşme de endüstri kuruluşlarının yanlış yerlerde yapılandırılması ve yanma sonucu atık gazların yeterli teknik önlemler alınmadan havaya bırakılmasıyla hava kirliliğine etki eden diğer bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde özellikle azgelişmişveya gelişmekte olan ülkelerde endüstriden doğan kirlenme önemli bir yer tutmaktadır. Bunun nedenleri söz konusu ülkelerde ileri teknolojilerin kullanılmaması, kirliliği önleyici çözümlerin pahalı oluşu nedeniyle uygulamaya geçirilememesidir. Günümüzde ortaya çıkan tablo; gelişmiş ülkelerin bu tür kirlilik yaratan endüsrileri kendi ülkeleri yerine, gelişmekte olan ülkelerde kurarak kendilerini koruduklarıve bu arada gelişmekte olan ülkelerde endüstri kaynaklı hava kirliliğinin giderek artan bir sorun olduğudur. Türkiye de bu sorunu yaşayan ülkelere tipik bir örnektir. Hava kirliliği gerek insan sağlığınıgerekse doğayıtehdit eden büyük bir tehlikedir. Kirli hava içerdiği maddeler nedeniyle bronşların iltihaplanmasından akciğer kanserine varan düzeylerde solunum yolu hastalıklarının nedeni olurken, insanların bağışıklık sistemini etkileyerek, başka pek çok hastalığa karşıda savunmasız bir hale getirmektedir. Benzer etkiler hayvanlar için de söz konusudur. Hava kirliliği aynı zamanda değişime uğrattığı atmosfer koşulları nedeniyle, doğal iklim dengesini bozmakta, bitkilerin dokusu bozularak, toprağın verimliliği azalarak tarımsal üretim düşmektedir. Yapılar ve eşyalar da hava kirliliğinden kendilerine düşen payı almakta, nitelikleri bozularak ömürleri kısalmaktadır. Bu tür sonuçların yanısıra ortaya çıkan zararlara tüm dünya açısından bakıldığında; a) atmosferdeki karbondioksit birikiminin artması sonunda dünyanın ısınmasına, dolayısıyla iklimlerin değişmesine, kutuplardaki buzulların erimesine, deniz düzeyinin yükselmesine, büyük bir oranda tarım toprağının sular altında kalmasına yol açmakta, b) Ozon tabakasının incelmesiyle tüm canlıvarlıklarıolumsuz bir biçimde etkileyen güneşin morötesi ışınlarının zararlıetkisinin giderek daha yoğun olarak hissedilmesine yol açmaktadır. Hava kirliliği gelişmekte olan ülkelerde çok ciddi bir çevre sorunu olarak varlığınısürdürmektedir. 1952 yılında bir hafta içinde hava kirliliği nedeniyle yaklaşık 4000 kişinin yaşamını yitirdiği Londra örneği gibi dramatik olayların başlamasını beklemeksizin gerekli önlemlerin alınması ve işler kılınması gerekmektedir.

2. Gürültü

Gürültü sorunu; teknolojideki gelişmeler ve buna bağlı olarak yaşam biçiminde oluşan değişiklikler sonucu insanoğlunda olumsuz fizyolojik ve psikolojik etkiler yaratan, arzu edilmeyen sesler olarak tanımlanmaktadır. İnsanların yaşamında çeşitli fiziksel ve psikolojik sorunların ortaya çıkışında etkisi bulunan bu çevre ve sağlık sorunu “gürültü kirliliği” olarak da isimlendirilmektedir. Kişisel özelliklere göre basınç, frekans ve tizlik gibi sesin değişik özellikleri farklı olarak algılanmakla birlikte sesin şiddetini belirlemede kullanılan bir ölçüt vardır. Sesin insan kulağına göre şiddetini belirten, gürültü ölçmede yaygın olarak kullanılan ölçü desibeldir.Uluslararası Standart Örgütü’nün (ISO) normal saydığı gürültü düzeyi 58 desibel (dB)dir. İnsan sağlığına 90 dB’in üzerindeki gürültülerin zararlı olduğu, 140 dB’i aşan gürültülerin ise ciddi beyin tahribatına neden olduğu belirtilmektedir. Gürültünün canlıların ruh sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri olduğu saptanmıştır. Ülkelerin belli başlı kültürel özellikleri, kullanılan teknolojilere bağlı olarak değişmekle birlikte belli başlı gürültü kaynakları; motorlu araçlar, inşaat makina ve donanımları, uçak, çeşitli makinalar ve ev aletleridir. İnsan sağlığıüzerinde önemli etkileri olduğu saptanan bu çevre sorununa içinde bulunduğunuz sosyal çevreden (bir banka şubesi, hastanedeki poliklinikler, çevredeki inşaatlar, uçak gürültüleri gibi) örnekler bulmanız olası mı?

3. Su

Dünyanın dörtte üçünün sularla kaplı olduğu, canlıların ağırlığının ise yüzde yetmişbeşini suyun oluşturduğu düşünülürse, suyun canlıvarlıkların yaşamındaki işlevini anlamak kolaylaşabilir. Keleşve Hamamcı’nın aktardıklarına göre yeryüzündeki sular, yüzeysel ve yeraltı suları olarak gruplandırılabilir. Bunlardan yüzeysel suların %97.6’sı tuzlu sulardır. Tatlı suların büyük bir kısmını kutuplardaki buzullar oluşturmaktadır. Su kirliliği kavramı ile su kaynaklarının kullanılmasını bozacak ölçüde, organik, inorganik, biyolojik ve radyoaktif maddelerin suya karışması kastedilmektedir. Doğanın işleyişi incelendiğinde, dışsal destekler olmaksızın suyun belli bir düzeydeki kirlenmenin üstesinden gelebildiği görülmektedir. Ancak kirleticilerin türü ve miktarı arttığında bu işlem etkisiz kalmakta ve kirlilik ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde oluşan sürecin yanısıra su kirliliği, havada oluşan kirlenme ile toprak kirliliği de suyun doğal dolanımı nedeniyle su kaynaklarının kirlenmesine yol açar. Bu nedenle su kirliliği sadece kirleticilerin doğrudan su kaynaklarına ulaşmasından değil, hidrolojik süreçler yolu ile dolaylıbir biçimde de oluşabilmektedir. Türkiye, su kaynaklarıaçısından dünyanın şanslıülkelerinden biridir. Ancak ülkemizin karşılaştığı çevre sorunları içinde su kirliliği önemli bir yer tutmaktadır. Su kirliliği insanoğlunun suyun doğal dolanımına yaptığı elektirik enerjisi elde etmek için, akarsuların üzerine barajların ve sulama amaçlı göletlerin yapılması gibi müdahaleler ile, tarımsal, kentsel ve endüstriyel etkinliklerden oluşan artıkların bir sonucudur. Su kirliliğine ilişkin önlemler, uluslararasıve ulusal düzeylerde oluşturulan kuruluşlar ve standartlarıiçermektedir. Su kirliliği; tarımsal etkinliklerle, sanayi etkinliklerle ve yerleşim yerleri ile bağlantılı olarak artmaktadır. Bunlardan ilkinde tarla verimini arttırmak için kullanılan yapay gübrelerin, hayvan atıklarının, tarımsal mücadele ilaçlarının toprağa karışıp su kaynaklarına ulaşmasıyla ortaya çıkar.Toprak aşınması (erozyon) ile de toprağın en verimli ve tarıma uygun üst kısmı sürüklenerek su kaynaklarına karışmakta ve içerdiği maddeler bazı yosun türlerini çoğaltarak, erimişoksijen tüketimini arttırarak bitki ve hayvan türlerinin yaşamasını engellenmektedir. İkinci grupta yer alan sanayi etkinliklerin neden olduğu kirlilik türü dünyadaki pek çok gelişmekte olan ülkenin önemli sorunlarından biridir.Söz konusu etkinliklerle su kaynaklarına ulaşan sanayi atıklar, kimyasal, radyoaktif maddeler doğanın dengesini ciddi bir biçimde kimi zaman da geriye dönülmez bir biçimde bozmaktadır. Görmez’in aktardıklarına göre ülkemizde sanayi atıkları ile kirlenen akarsulara ve göllere Meriç, Ergene, Gediz, Menderes nehirleri ile, Nilüfer, Simav, Porsuk çaylarını ve daha dramatik bir tablo olarak ortaya çıkan Sapanca, Manyas, Van ve Tuz göllerini örnek verebiliriz. Durumun ciddiyetini göstermek açısından yukarıda sunulan örneklerden biri biraz daha açılacak olursa; dünya çapında bir kuşgölü olmasına karşın Manyas Gölü 40’a yakın sanayi kuruluşu tarafından kirletilmektedir. Ne yazık ki ülkemizde akarsular, göller, nehirler ve denizler kirletilmekte ve gerek bu sürecin gerekse yanlış avlanmanın etkisiyle su ürünleri hızla yok olmaktadır.

4. Toprak

Toprak; canlıdoğal kaynakların varlıklarınısürdürebilmeleri için hava ve su ile birlikte vazgeçilmez, bir doğal kaynaktır. Toprak kirliliği, insan etkinlikleri sonucunda, toprağın fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısının bozulmasıdır. Söz konusu kirliliğin, toprakta yanlıştarım teknikleri, yanlışve fazla gübre ile tarımsal mücadele ilaçları kullanma, atık ve artıkları, zehirli ve tehlikeli maddeleri toprağa bırakma sonucunda ortaya çıktığı belirtilmektedir. Kirli havanın içerdiği zehirli gazların neden olduğu asit yağmurları ve kirletici gazların toprakta birikmesi, çeşitli yollarla kirlenen sularla sulanan toprağın kirlenip yapısının bozulması, tarımda kullanılan ilaçlar ve yapay gübrelerin bilinçsiz kullanımıyla uzun süre bozulmadan kalabilen katı atıkların gerekli süreçlerden geçirilmeksizin depolanması gibi etkenler toprağı kirletmekte ve hatta kullanılmaz duruma getirmektedir. Bunlara ek olarak toprağın kendi yapısından kaynaklanan sorunlarla birlikte erozyon Türkiye’nin çok ciddi toprak sorunlarından biridir. Erozyon; Keleş ve Hamamcı’nın tanımlamalarına göre; toprağın su, rüzgar gibi doğal etmenler ile aşındırılması sonucunda bulunduğu yerden başka yerlere sürüklenmesidir. Daha önce de belirtildiği gibi, erozyon sadece bir toprak sorunu olmayıp suyun kirlenmesine, verimli toprakların kaybına, tarımsal üretim kapasitesinin düşmesine yol açtığıiçin aynızamanda ciddi bir ekonomik sorun kaynağıdır. Türkiye’nin topraklarının %66’sının erozyon tehlikesi altında olduğu dikkate alındığında sorunun boyutlarıhakkında fikir edinilebilir. Erozyon sadece doğal bir süreçle ortaya çıkmayıp, yanlıştarım tekniklerinin uygulanması, yanlışarazi kullanımı, toprağın üzerindeki bitki örtüsünün yok edilmesi gibi insan faktörü ile de ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de erozyon ile ortalama yıllık toprak kaybı 500 milyon ton dolayında olması, erezyon sorununun ülkemizde ürkütücü boyutlara ulaştığını göstermektedir.5. Flora-Fauna
Keleş ve Hamamcı’ya göre belli bir ülkeye, bölgeye ya da yöreye özgü bitki örtüsü flora, yabanıl hayvan topluluğu da fauna olarak adlandırılır. Bir başka deyişle flora ve fauna insan dışındaki canlıögeleri içeren biyolojik zenginliktir. Ağaç topluluğu biçimindeki genel anlayıştan çok daha kapsamlı olarak orman; bitki örtüsü, hayvan ve mikroorganizmalar, mineral maddeler, hidrolojik ve mikroklimatik özelliklerle, aralarında madde ve enerji akımı bakımından ilişkiler bütününe sahip ağaç ve ağaççık topluluğu olarak değerlendirilmektedir. Ormanların su kaynaklarını sürekli tutma, toprakları erozyondan koruma, ısı oranlarını dengede tutarak sıcaklığı düzenleme gibi işlevleri vardır. Ülkemiz genişliğinin %26.6’sınıkaplayan ormanlar yangınlar ve tarım için alan açma çabalarıile her geçen yıl hızla yok olmaktadır. Ender bulunan doğal ve kültürel değerleri koruma amacıyla yapılan düzenlemeler olan Milli Parklar uygulaması ilk olarak 1958’de başlamıştır. Muğla-Ölüdeniz, Çorum-Çatak ve Bolu-Abant gibi bazı bölgelerin “Tabiatı Koruma Alanları” olarak korunmasısevindirici bir gelişmedir. Hava, su ve toprak arasındaki doğal işleyişin sürekliliğini sağlama gibi bir işlevi yanında hayvanların otlatılmasına yarayan çayır ve mer’alar açısından da ülkemizdeki görünüm giderek dramatikleşmektedir. Şöyle ki çayır ve mer’aların büyük bir kısmısürülerek tarla yapılmakta, yanlış otlatma nedeniyle tahrip olarak hızla yok olmaktadır. Bunun sonuçlarısadece doğanın dengesinin bozulması olarak ortaya çıkmayıp, hayvancılığın yara almasına, ekonomik kayıplara neden olmaktadır. İnsanların varolan toprakları akılcı bir biçimde kullanmayıp, erozyonla mücadele etmeyip, öte yandan çevrenin nem oranını dengeleme, oksijen üretimi gibi işlevleri olan sulak alanları kurutularak toprak kazanma çabaları açıklanabilir gibi görünmemektedir. Yeryüzünün yalnızca belli bir bölgesinde yetişen bitkiler olan endemik bitkiler ile belli bir bölgede yaşayan hayvan türleri olan endemik hayvanlar da çok önemli doğa ögeleri iken, çevre kirliliğinden paylarına düşeni alıp, hızla yok olmaktadırlar.Oysa Türkiye dünyanın en zengin floraya sahip ülkelerinden biridir. Keleş ve Hamacı’dan alınan bilgiye göre Avrupa kıta florası 12000 dolaylarındayken, Türkiye florası 9000 dolaylarındadır. En zengin endemik bitkiye sahip Avrupa ülkesinde 2750 endemik bitki varken ülkemizde bu sayı 3000’i bulmaktadır.
6. Kültürel Çevre
İnsanoğlunun çağlar boyunca geliştirdiği uygarlıkların ürünü olan kültürel çevre, yine insanoğlunun yıkıcı ve bozucu etkisi ile karşı karşıyadır. Çevrenin doğal ve kültürel boyutları ile bir bütün olarak korunması fikrinin gelişmesine karşın, ülkemizde bu görüşün yasal dayanaklara kavuşturulması ilk kez 1906 yılında tarihi değerleri korumak için çıkarılan AsarıAtika Nizamnamesi ile gerçekleşmiş, daha sonra 1973 yılındaki Eski Eserler Kanunu ve 1983 yılında Kültür ve Tabiyat Varlıklarını Koruma Kanunu ile yeniden düzenlenmiştir. Ülkemizde kültürel çevrenin korunmasıyönündeki adımlar hem oldukça geç atılmış, hem de günümüzde yeterli düzeye erişememiştir. Kültürel çevreden söz ederken kültür varlıkları ve sit gibi bazı kavramlar kullanılmaktadır. Kültür varlıkları;tarih öncesi ve tarihsel devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıkları kapsamaktadır. Sit; tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli uygarlıkların ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, önemli tarihi olayların geçtiği yerlerdir.Ülkemiz kültür varlıklar açısından son derece zengin bir ülke olmasına ve pek çok bölge sit alanı olarak ilan edilmiş olmasına karşın zamana ve insana bağlı yıkıcı etkilerden korunduğu söylenemez. Kültürel çevre ile ilgili sorunlar; bireylerdeki çevrenin korunması bilincinin eksikliği, çarpık kentleşme, ekonomik sorunlar, kültürel değerleri koruma ve bakım için ayrılan kaynakların sınırlılığıya da yanlış kullanımı gibi etkenlerin ürünüdür.


cevredeki sorunlar, cevremizde karsilastigimiz sorunlar, cevremizdeki problemler, cevremizdeki sorunlar, karsilastigimiz sorunlar,

Karnemdeki notlar nasıl olursa takdir veya teşekkür alabilirim?

Dönem sonu itibariyle öğrencilerin başarılarından dolayı alacakları takdir ve teşekkür belgelerini alma kriterleri ekim 2007'de değiştirildi. Ancak bu konunun henüz tam olarak bilinmediğine şahit oluyoruz.

İlköğretim Takdir teşekkür puanları değişti. Bir öğrencinin takdir alabilmesi için derslerin dönem puanları ortalamasının en az 85, teşekkür alabilmesi için derslerin dönem puanları ortalamasının en az 70 olması gerekiyor. Bu durum şöyle bir sonuca yol açıyor. 5'lik sisteme göre ağırlıklı ortalaması 4,95 olan birisi takdir alamayabilir veya ortalaması 4ün altında birisi teşekkür alabilir. Yani bu hesaplama sisteminin 5 lik sistemle kıyaslanması yanlış hesaplamalara yol açabilir.

İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin ilgili maddesi şöyledir:

“Ödüllendirilecek Davranışlar ve Ödüller

Okul Öğrenci Davranışlarını Değerlendirme Kurulunca, örnek davranışları ile derslerdeki gayret ve başarılarıyla üstünlük gösteren öğrenciler;

a) (5 Ekim 2007 Gün ve 26664 SRG) 4, 5, 6, 7 ve 8 inci sınıflarda puan ortalaması Türkçe dersinden 55.00, diğer derslerin her birinden 45.00 puandan aşağı olmamak şartı ile tüm derslerin dönem ağırlıklı puan ortalaması 70.00-84.99 olanlar "Teşekkür,

b) (5 Ekim 2007 Gün ve 26664 SRG) 85.00 puan ve yukarı olanlar "Takdirname",

c) (5 Ekim 2007 Gün ve 26664 SRG) Üç öğretim yılının her döneminde üst üste Takdirname alanlar "Üstün Başarı" (EK-7)

ç) (5 Ekim 2007 Gün ve 26664 SRG) Üç öğretim yılının her döneminde üst üste Teşekkür ya da dönemlerin herhangi birinden veya bir kaçından takdirname, diğerlerinden teşekkür alanlar "Başarı" (EK- 7/1)

Ayrıca, ilköğretim okullarının 4, 5, 6, 7 ve 8 inci sınıflarında almış olduğu notlarla istenilen başarıyı gösterememesine rağmen aşağıdaki şartlardan en az birini taşıyan öğrencilere; öğretmenlerin veya okul yönetiminin önerisi üzerine "Onur Belgesi" (EK-8) ile ödüllendirilir. Bu ödüller öğrencinin dosyasına işlenir.

a) Ulusal ve uluslar arası yarışmalara katılarak ilk beş dereceye girmek.

b) Çeşitli sosyal, kültürel ve sanatsal etkinliklerde üstün başarı göstermek.”

karnede 2 olursa tesekkur alinir mi, karnede 2 olursa tesekkur alinirmi, karnede 3 olursa takdir alinir mi, karnede tesekkur nasil alinir, takdir nasil alinir,

Caillou izle (Kayu izle)

  1. Caillou - Caillou bowlinge gidiyor
  2. Caillou - Caillou yemek pişiriyor
  3. Caillou - Caillou güvenlik yardımcısı
  4. Caillou - Caillou'nun koç büyükbabası
  5. Caillou - Caillou'nun yaprak yığını
  6. Caillou - Caillou'nun gölgesi
  7. Caillou - Caillou parıltılı hata
  8. Caillou - Caillou'nun hıçkırığı
  9. Caillou - Caillou 'Şimşek Küresi Expresi'
  10. Caillou - Caillou'nun hamur oyunu
  11. Caillou - Caillou'nun yeni oyunu
  12. Caillou - Caillou ve Sarah'ın uçurtması
  13. Caillou - Caillou zeytin karmaşası
  14. Caillou - Caillou nerede ?
  15. Caillou - Caillou dağınık sınıf
  16. Caillou - Caillou'nun karşıya hoplaması
  17. Caillou - Caillou buz pateni için bekliyor
  18. Caillou - Caillou yüksek uçuş
  19. Caillou - Caillou ahududuya acele ettirmek
  20. Caillou - Caillou roketi paylaşmak
  21. Caillou - Caillou su tasarrufu yapıyor
  22. Caillou - Caillou'nun ağacı
  23. Caillou - Caillou gübreleyebilir
  24. Caillou - Caillou'nun fosforlu kalemi
  25. Caillou - Caillou "Beni izle"
  26. Caillou - Caillou'nun tavşan resmi
  27. Caillou - Caillou "O benim"
  28. Caillou - Caillou'nun şarkısı
  29. Caillou - Caillou ahududu patırtısı
  30. Caillou - Caillou yelken yapıyor
  31. Caillou - Caillou ve yeni kız
  32. Caillou - Caillou, kopyacı Clementine
  33. Caillou - Caillou "Ben büyüdüm mü?"
  34. Caillou - Caillou'nun mini maratonu
  35. Caillou - Caillou, Emma'nın fazladan yemeği
  36. Caillou - Caillou, Mars nerede?
  37. Caillou - Makarna Caillou
  38. Caillou - Caillou, bay kemiği tamir ediyor
  39. Caillou - Caillou'nun ödünç aldığı kitap
  40. Caillou - Caillou'nun eğlence koşusu
  41. Caillou - Caillou, bayan Howard'a yardım ediyor
  42. Caillou - Caillou oyun evinde buluşma
  43. Caillou - Caillou'nun posteri
  44. Caillou - Caillou için çok büyük değil
  45. Caillou - Caillou bahçede
  46. Caillou - Caillou'nun sınıfındaki evcil hayvan
  47. Caillou - Caillou'nun uçan dairesi
  48. Caillou - Caillou'nun babasının yapbozları
  49. Caillou - Caillou'nun deve ile gezintisi
  50. Caillou - Caillou, yaban mersini noktası
  51. Caillou - Caillou'nun kötü günü
  52. Caillou - Caillou "Benimle oyna!"
  53. Caillou - Caillou'nun sevdiği kazağı
  54. Caillou - Kaptan Caillou
  55. Caillou - Caillou "Siz bayan Martin değilsiniz!"
  56. Caillou - Caillou kelebek sürprizi
  57. Caillou'nun büyük kazısı
  58. Caillou - Caillou kükrüyor
  59. Caillou - Caillou kedi bilmecesi
  60. Caillou - Caillou futbol oynuyor

Caillou - Caillou bowlinge gidiyor

Caillou - Caillou yemek pişiriyor

Caillou - Caillou güvenlik yardımcısı

Caillou - Caillou'nun koç büyükbabası

Caillou - Caillou'nun yaprak yığını

Caillou - Caillou'nun gölgesi