Hakem de ‘Dost’ olamaz mıydı?


Adı 'Dostluk Kupası’ydı… Ardından dost kazığı bıraktı(!) Alex haksız mıymış?


Adı 'Dostluk Kupası'…

Takımlar Türk…

Taraftarlar Türk…

Saha yabancı,

hakemler yabancı…

Aklıma ilk gelen…

Madem adı 'Dostluk Kupası'…

Hakem de ‘Dost’(Türk) olamaz mıydı?

Dostluk'un faturası ağır olacak!


Almanya’da oynanan Dostluk Kupası’nda yaşanan olaylardan dolayı Fenerbahçe ve Galatasaray’a ceza kapıda!
Yeni sezon öncesi Almanya’da Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanan 'Dostluk Kupası' maçında yaşanan olaylardan dolayı her iki kulübe de ceza gelecek.Adeta havada uçuşan kartlar, tribünlerde yakılan ve sahaya atılan meşaleler ve bundan ötürü Alman hakem Thorsten Kinhöfer’in soyunma odasına gitmesi, sahada futbolcuların birbirleriyle yaşadığı sıcak temaslar…Adı Dostluk Kupası olan derbi maçın ardından akıllarda bunlar kaldı. Ama yaşananlar saha içinde kalmayacak ve bunun bir faturası olacak!
CEZA KAPIDA!
Derbi mücadelede yaşananlardan dolayı iki kulübede cezalar gelecek. Maçın Almanya’da oynanmış olmasından dolayı yaşanan olayları Almanya Futbol Federasyonu, hakem Thorsten Kinhöfer’in raporu doğrultusunda Türkiye Futbol Federasyonu’na bildirecek. Böyle bir durumda Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu, yönetmeliklere göre olaylardan ötürü Fenerbahçe ve Galatasaray’a ceza vermek durumunda kalacak.
Federasyonun, ‘Dostluk maçı’ olarak adlandırılmasından dolayı karşılaşmada çıkan olaylara yönelik disiplin yönetmeliklerine göre ceza vermemesi gibi bir durum söz konusu değil. Verilen cezalar ise Süper Lig’in başlamasıyla beraber yürürlüğe girecek.
DOSTLUK MAÇI AMA…
Bu tür organizasyonlarda, karşılaşmanın oynandığı ülkenin Futbol Federasyonları, müsabakanın dostluk maçı olmasından dolayı çıkan olayları genellikle göz ardı ediyor ve rapor etmiyor. Ancak Galatasaray-Fenerbahçe maçında hakem Thorsten Kinhöfer’in müsabakayı durdurarak soyunma odasına gitmesi ve neden olan olayların göz ardı edilemeyecek aşamada olmasından dolayı Almanya Futbol Federasyonu’nun, raporları TFF’ye göndermesi kaçınılmaz durumda.
LİGE CEZALARLA BAŞLAYACAKLAR
Böyle bir durumda Galatasaray ve Fenerbahçe’ye para cezasından seyircisiz oynamaya varana kadar cezalar verilebiliyor. Ayrıca hakemin raporu doğrultusunda futbolculara da ceza gelmesi söz konusu.

''Kosova'nın bağımsızlığı meşru''


Uluslararası Adalet Divanı, 'Kosova kararını' açıkladı: Kosova'nın bağımsızlık ilanı uluslararası hukuka aykırı değil.


Lahey'deki mahkeme, Kosova'nın 2008'de Sırbistan'dan ayrılarak ilan ettiği bağımsızlık kararının uluslararası hukuka aykırı olmadığına hükmetti.Sırbistan'dan 17 Şubat 2008'de bağımsızlığını ilan eden Kosova'yı şu ana kadar aralarında ABD, Türkiye ve çoğu AB ülkesinin bulunduğu 69 ülke tanıdı.

F.Bahçe-G.Saray maçı geyikleri



Hani artık zayıf takımlarla hazırlık maçı yapılmayacaktı.
10
kişi 6-0‚ 10 kişi gurbette‚ 3 avans 4 te biter‚ Sami Yen'de sulu parti... Liste uzar gider.. Eee tabi monotonlaşınca şart böyle fanteziler..
Selçuk'u da çıkardık yine yenemediler..daha ne yapsak ki ?
O
kadar dedim son hazırlık maçımızı güclü bir takımla oynayalım diye...
Galatasaray'ı daha önce 11 kişiyle test etmiştik, bu kez de 10 kişiyle test ettik.
İnşallah seneye de böyle bir hazırlik maçı düzenlerler ama yer olarak uzayi seçsinler..
Sevinmedim bile‚ sonucu her zamanki
gibi belli bir maçtı..
Fenerbahçe bundan sonra ki maçta 9 kişi oynasın. Belki berabere kalabilirler..
Hakem bile alamadı ''Dostumuzu'' elimizden..
Hastaneye kaldırın hastaneye...
Kader bile bu kadarını yazmaz, bu işte bi iş var..
Almanya fantazisi, balayı ne derseniz deyin..
Dedik değil mi, bildiğiniz bir
spor varsa onu yapalım diye... Şimdi korkuyorum yarın bir gün sutopu branşı açarız ve gene yeneriz bunları diye...
Haydi Galatasaraylılar koşa koşa müzeye, UEFA kupasına bakmaya..
Bir dahaki sefere kıta değiştirsinler bizi yenmek için. Mesela Afrika'da filan oynayalım. O da yetmezse aya çıkalım. Gerçi sonuç değişmeyecek ama umut fakirin ekmeğidir işte....
Biz bıktık‚ adamlar bıkmadılar yahu..

Kur'an öğretiminden hediye alınamaz mı?

Geçen seneki Kur'an öğretim devresinden sonraydı. Büyük bir günaha maruz kalmış kimse üzüntüsüyle sızlanıyordu telefondaki hanım kızımız:-Ne olacak şimdi benim halim? Nihayet bunu da yaptılar bana!' diyordu.
Telaşlanarak sordum:
-Hayırdır inşaallah hanım kızım, ne yaptılar sana?
Derin bir teessür nefesi aldıktan sonra anlatmaya başladı yapılanı:
- Çocuklara Kur'an öğretiyordum. Hemen hepsi de kısa zamanda okumayı bitirip ezbere geçtiler. Bundan çok memnun olan çocuk velileri de bana hediyelerini kabul ettirmek için ısrarda bulundular, ben de almadım. Şimdi eve gelip de çantamı açıp bakınca gördüm ki, haberim olmadan çantama işlemeli ipek başörtüleriyle büyüklü küçüklü altınlar koymuşlar. Şimdi ne yapacağım ben? Ne olacak halim?
-Hanım kızım şaşıracak, üzülecek ne var bunda?
- Olur mu hocam? Ben sadece Allah rızası için öğretiyordum Kur'an'ı. Şimdi parayla Kur'an öğreten biri durumuna düştüm. Buna Allah razı olur mu?
-Neden olmasın? Hizmetinden memnun olan çocuk velileri, bence çok yerinde bir kararla iyiliğine iyilikle mukabele etmek istemiş, verdikleri hediye ile bir sünneti yerine getirmişler. İyiliğe iyilikle karşılık vermek sünnettir!
-Ben, Kur'an öğretimi karşılığında verilen bu hediyeyi ücret gibi görüyor, geri vermek istiyorum!.
- Öyle bir şey yapma!. Hediyelerini geri verirsen hem onları kırmış hem de hediye alan başkalarını zor durumda bırakmış olursun. Nasıl imamlık, müezzinlik için maaş almanın caiz olduğuna fetva verilmiş, ezan okuyana, namaz kıldırana ücret takdir edilmişse, Kur'an öğretene de öyle ücret takdir edilip fetva verilmiştir. Nitekim İmam-ı Azam Hazretleri oğlu Hammad'ın Kur'an hocasına hem de avuç dolusu altın verirken söylediği sözler çok manidardır.
-Yavruma öğrettiğin şey öylesine değerli ki, bir avuç altın bile onun karşılığı olamaz. Ancak benim gücüm buna yetmektedir, hakkını helal et hocam..
Bundan da anlaşılıyor ki, Kur'an öğretmenliğini herkesin talip olacağı cazip halde tutmak gerekir. Halbuki, "Karşılık alamaz", diyecek olursak, bu hizmet ilgisizliğe maruz kalır. Çocuklarımız da Kur'an öğrenmekten mahrum olur. Bunun vebali de, "Karşılık alınamaz" diyerek Kur'an öğretmenliğini cazip olmaktan çıkaranlara ait olabilir..
Telefonda şunu da hatırlattım bu fedakar fahri öğretmen kızımıza:
-Kaldı ki, sen baştan bir şart da koşmamış, bir beklenti içine de girmemişsin. Bundan çok memnun olan çocuk velileri de memnuniyetlerini çantana koydukları hediyeleriyle ifade etmek istemişler. Ben burada, "Bir karşılık beklemeyiz, ama verileni de reddetmeyiz." anlayışında olmayı dahi büyük bir fazilet olarak görmekteyim bu zamanda. Seninki hiç olmazsa böyle olmalıdır. (İstemeyiz de verileni reddetmeyiz de!) ölçüsünde kalmalı.
Bunca izah ve ikazlardan sonra bir soru daha geldi.. Ama nasıl soru? Siz de dinleyin bu soruyu lütfen:
-Yani şimdi bu parayı borcumuza verebilir miyiz?
-Borcunuz da mı var sizin?
-Aslında benim değil de ağabeyimin. Son günlerde işleri o kadar kötü gitti ki, çocuklarını doktora dahi götüremedi. Ona verebilirim öyleyse..
-Bak kızım, borçlarınıza rağmen sen bu hediyeyi almazsan yakınların senin dindarlığından rahatsızlık duymaya başlar. 'Bu nasıl Müslümanlık böyle? Biz borçlu durumda, geçim sıkıntısı içindeyiz. Çocuklarımızı doktora bile götüremiyoruz. Dindar kızımız da halimize seyirci kalıyor..' diye düşünebilirler.
-Öyle ise buna en çok borçlu ağabeyim sevinecek. Ona vereyim !..
Telefonu kapatıp düşünmeye başlıyorum:
-Bu memlekette yaptığı hizmetin karşılığını almak şöyle dursun, verilen hediyeyi dahi kabul etmeyecek kahramanlıkta takva sahibi fazilet timsali dindarlar da yaşıyor!..
Demek başımıza hâlâ taşlar yağmıyorsa böyle halis ve fedakar insanlar hürmetine yağmıyor, diye düşünüyorum. Bilmem siz nasıl yorumluyorsunuz geçmişteki bu telefon sohbetimizi?.