1. Dünya Savaşı'nın asıl nedeni nedir?

1.dünya savaşının nedenleri ve sonuçları
Nedenleri:

- ham Madde ve sömürge arayışı.
-İngiltere ve Almanya arasındaki ekonomik rekabet.
-silahlanma yarışının hızlanması.
-Fransız ihtilalinin getirdiği milletçilik akımının etkisi.
-Fransızların alsos-loren bölgesini Almanlardan geri almak istemesi.
-devletlerarası bloklaşma.
-Avusturya’nın ve Rusya’nın balkanlar üzerindeki çıkar çatışmaları.
-siyasi birliğini geç tamamlayan Almanya ve İtalya’nın siyasi dengeleri değiştirmesi.

Üçlü ittifak:
Almanya, Avusturya-Macar imparatorluğu, İtalya (1915'e kadar), Bulgaristan, Osmanlı devleti

Üçlü itilaf:
İngiltere, Rusya, Fransa, İtalya (1915'ten sonra), Sırbistan, Japonya, Romanya, Portekiz, a.b.d. brezilya, Yunanistan

Osmanlı devletinin savaşa girmesi
Osmanlı devleti önce tarafsızlığını ilan etti. Almanya Osmanlı’nın jeopolitik konumundan yararlanarak yeni cephelerin açılmasını sağlamak ve halifelik sıfatından yararlanmak için savaşa girmesini istedi.
İtilaf devletleri Osmanlı devletinin savaşa girmemesi için kapitülasyonların kaldıracağını ve maddi yardım yapılacağını açıkladı. İttihat ve terakki yönetimi Almanların savaşı kazanacağını ve kaybedilen Toprakların geri alınacağını düşünerek kapitülasyonların tek yanlı olarak kaldırıldığını ilan etti. Midilli ve yavuzlu adı verilen alman gemileri Rus limanlarını bombaladılar. Bu olay sonucunda Osmanlı savaşa girmiş oldu.
1. dünya savaşı'nda Osmanlı devleti'nin savaştığı cepheler

Kafkasya cephesi:
Osmanlı devleti doğu Anadolu’da Ruslarla savaştı. Ruslar 1914 yılının aralık ayında doğu ana doluya saldırdı. Enver paşanın yönettiği karşı taarruz, şiddetli soğuklar yüzünden başarısız oldu. Bu nedenlerden dolayı Sarıkamış ve yöresinde Askeri birliklerimiz çok kayıplar verdi.
1916 yılında muş ve Trabzon’u ele geçirdi. Ancak Çanakkale savaşlarından sonra gönderilen Mustafa kemal, muş ve Bitlis’i Ruslardan geri aldı.1917 Rus ihtilali, Kafkas cephesi'nde savaşın durmasına neden oldu.

Kanal cephesi:
Osmanlı Devleti, Mısır'da yeniden egemenlik kurmak ve Süveyş kanalı'nı ele geçirmek amacındaydı. Bu kanal Osmanlılar tarafından alınırsa, İngilizlerin, sömürgeleriyle olan bağlantısı kesilecek ve oralara n aldığı Asker ve malzeme desteği önlenecekti.
Bu yüzden Osmanlı Almanya’nın etkisiyle İngilizlerin Elinde bulunan Süveyş kanalı'na bir saldırı düzenledi.(1915) ancak gerekli önlemler alınmadan, hazırlıksız olarak yapılan savaşta İngiliz birlikleri karşısında başarılı olamadı. İngilizler, Sina yarımadası'nı ele geçirerek Suriye sınırına dayandı (1916)

Hicaz ve yemen cephesi:

Bir kısım Osmanlı birlikleri kutsal yerleri korumak için bu bölgede İngilizlerle çarpıştı.
Ancak Sina’da gerek çölün olumsuz koşulları gerekse güçlü İngiliz kuvvetleri karşısında bir sonuç alınamadı.
Osmanlı devleti bu cephede, İngilizler Veonların kışkırttığı Araplarla mücadele etmek zorunda kaldı. Bu cephede İngiliz üstün duruma geçti.

Irak cephesi:

İngilizler, Türk kuvvetlerinin İran' a girmesi ve Hindistan’ı tehdit etmesini önlemek istiyordu. Ayrıca, kuzeye çıkarak Ruslarla birleşmek amacındaydılar. Irak petrollerini ele geçirmeyi planlayan İngiltere, Basra’ya asker çıkardı. İngiliz birlikleriyle savaşan Osmanlı kuvvetleri başarılı oldu.
Küt' ül amare denilen yerde, İngiliz kuvvetleri geri çekildi(1915). Ancak elde edilen bu başarı uzun sürmedi. Yeniden Basra’ya asker çıkaran İngilizler, 1917 yılında Bağdat' a girdiler.
Suriye ve Filistin cephesi:

Bu cephede Türk kuvvetlerine, yıldırım ordular grup komutanı olan alman general liman
Von Sanders komuta ediyordu. Bu general, ateşkes hükmü gereğince görevden alındı, yerine Mustafa kemal paşa atandı. Suriye cephesi'nde İngilizlere karşı bazı başarılar kazandı. Mustafa kemal paşa, bugünkü Suriye sınırımızı savunmak için önlemler aldı.
Galiçya, Romanya ve Makedonya cepheleri:
Osmanlı devleti, Avrupa cephelerine kuvvet göndererek, kendi bağlaşıklarını desteklemişti gönderilen kuvvetler 1916–1917 yıllarında Avrupa cephelerinde muharebelere katıldılar. Rusya, Romanya ve Fransa' ya karşı mücadele ettiler.
Çanakkale cephesi:

Türk tarihinin kaderini değiştiren, Türk milletinin vatanını savunmak için canını feda etmekten çekinmediği önemli bir savaştır.
İtilaf devletlerinin bu cephedeki amacı; Rusya’ya silah yardımı yaparak bu devletin doğu Avrupa’ya yönelik saldırısını kolaylaştırmak, Almanya’nın doğuya yayılmasını önlemek, boğazlar ve İstanbul' u alarak Osmanlı devleti'ni savaş dışı bırakmaktı.
İngiltere ayrıca, mısır'daki varlığını güvence Altına almak, Ortadoğu’daki zengin petrol yataklarına sahip olmak istiyordu.
İtilaf devleri, Çanakkale boğazı'ndan geçmek için, Şubat 1915'ten itibaren saldırıya geçtiler. Güçlü top atışı ve
Nusret mayın gemisinin önceden boğaz'a döktüğü mayınlar yüzünden başarısızlığa uğradılar. 18 Mart 1915' te, daha büyük bir saldırı başlattılar. İtilaf devletleri' nin savaş gemilerinin bir kısmı batırıldı, bir bölümü ise saf dışı edildi.
Böylece Çanakkale’yi denizden geçilemeyeceğini anladılar. Bunun üzerine 25 Nisan tarihinde Gelibolu yarımadası' nda
Seddülbahir ve Arı burnu kıyılarına çıkarma yaptılar.
Amaç; Çanakkale’yi karadan geçmekti. İçlerinde Avusturya ve yeni Zelandalı askerlerden oluşan
Anzakların da bulunduğu itilaf devleti'nin birlikleri, karşılarında Mustafa kemal' i ve onun inançlı askerlerini buldular.
Türk ordusu, bu cephede büyük bir zafer kazandı. Boğazlar ve İstanbul’a yönelen tehlike önlendi. İtilaf devletleri amaçlarına ulaşamadılar. Bu cephede kazanılan zafer nedeniyle savaş bir süre uzadı.

Sonuçları:
1.Avrupa ve Asya’da devletlerarası dengeler bozulmuş, Osmanlı, Avusturya-Macar imparatorluğu ve Rusya tarihe karıştı.
2.Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya ve Macaristan kuruldu.
3.yeni siyasi rejimler ortaya çıktı.
4.yenilen devlerin imzaladığı ağır Antlaşmalar 2. dünya savaşına ortam hazırladı.
5.sömürgecilik isim değiştirerek "mandacılık" adı altında devam etti.
6.Osmanlı devleti parçalanmış Hıristiyan azınlıktan sonra Müslüman Araplarda bağımsızlıklarını ilan etti.
7.a.b.d. bu savaştan sonra Avrupa politikasına karışmaya başladı.
8.cemiyet-i akvam kuruldu.

Yenilen devletlerin imzaladığı antlaşmalar:

Almanya: versay antlaşması
Avusturya: st. germain antlaşması
Macaristan:riyanon antlaşması
Bulgaristan: nöyyi antlaşması
Osmanlı devleti: Sevr antlaşması

Matematikte tablo ve grafik nedir?

istatistik çalışmalarında elde edilen bilgileri,ilkbakışta anlaşılabilmesi için resim,şekil veya çizgilerle gösterilir buna grafik denir
çeşitleri:

- çizgi grafiği
- sutün(çubuk)grafiği
- pasta grafiği
-alan grafiği
- halkalı grafik
- resimli grafik

Enerji çeşitleri nelerdir?,Enerji çeşitleri

ENERJİ NEDİR?

Enerji kısaca iş yapabilme yeteneğidir. Tıpkı uzunluklar gibi skaler büyüklüktür. Toplamda 8 ana enerji çeşidi verdır. Bunlar potansiyel, kinetik, ısı, ışık, elektrik, kimyasal, nükleer ve ses enerjisidir. Unutmamamız gereken ise hiçbir enerjinin kaybolmadığıdır. Olsa olsa başka bir enerji türü olmuştur.

POTANSİYEL ENERJİ

Bir cismin konumu ve durumu yüzünden sahip olduğu enerjidir. Gerilmiş bir yayda, havada duran bir cisimde ve iple tavandan asılı bir modelde potansiyel enerji vardır. Kısaca yüksekliği olan ya da gerilmiş/sıkıştırılmış tüm cisimlerde potansiyel enerji mevcuttur


KİNETİK ENERJİ

Kinetik enerjiye sahip olmak için bir cismin hareket ediyor olması lâzımdır. Yani kinetik enerji hızı olan cisimlerin sahip olduğu enerji çeşididir. Bunlara örnek olarak koşan çocuk, dönen tekerlek ya da yüksekten düşen bir top gösterilebilir.




ISI ENERJİSİ

Cisimlerin sıcaklıkları yüzünden sahip olduğu enerjidir. Sıcaklığı yüksek ya da düşük bütün maddelerin ısı enerjisi vardır. Örnek verecek olursak: ampul, elektrik sobası, jeotermal enerji, ısıtıcılar



ELEKTRİK ENERJİSİ

Bu enerji türü bu sitedeki ana başlıklardan birini oluşturur. Cisimlerin elektrik yükleri sebebiyle sahip oldukları enerjidir. Eğer bu konu hakkında daha çok bilgi edinmek istiyorsanız buraya basın.


IŞIK ENERJİSİ

Bu enerji türü karanlık bir odayı aydınlatabilecek bir enerji türüdür. Zaten adı üstünde. Yanan odun, ampul, Güneş, lamba vb. şeyler bir şekilde sahip oldukları enerjinin bir kısmını ışık enerjisine çevirir.





KİMYASAL ENERJİ

Maddelerin kimyasal reaksiyonlarda bulunması sonucu ortaya çıkar. Yanma, Yakma ve benzeri olaylar bir enerji sonucu olur ve onlar da bir enerji açığa cıkartır.



NÜKLEER ENERJİ

Fisyon veya füzyon sonucu meydana gelir. Nükleer santrallerden bu şekilde elektrik elde eder. (Bir şemasını görmek için buraya tıklayın.)


SES ENERJİSİ

Sesin enerjisi olduğunu nasıl anlayabiliriz? Şu örnekle açılanabilir: Camın kırılması. Hani o yüksek şiddetteki çığlıkların kırdığı camları anımsayın. Bunlar sesin enerjisi yüzündendir. Zilin kinetik enerjisi ses ve biraz da ısı enerjisine dönüşür. Yani kol zile vurdukça sesin çıkması enerji dönüşümüdür.

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ

Daha önce de bahsettiğimiz gibi hiçbir enerji kaybolmaz. Sadece dönüşüm sonucu başka bir enerji türü olur. Yani, evrendeki enerji toplamı değişmez. Buna enerjinin korunumu denir. Bu kısmı daha çok şekiller vasıtasıyla anlatmak istiyorum. Şekilleri görmek için başlıklara basın.



İlk örneğimiz hidroelektrik santrali. Kademe kademe anlatmakta yarar görüyorum.

Nehirlerden gelen suyun kinetik enerjisi barajda potansiyel enerjiye dönüşür.
Bu potansiyel enerji kapaklardan akarak doğrusal hareketle bir kinetik enerjiye dönüşür.
Buradan da türbin görevi devralır. O doğrusal hareketi dairesel harekete çevirir; ama hâlen kinetik enerjidir.
Jeneratör türbinden aldığı bu enerjiyi elektrik enerjisine çevirir ve trafolara gönderir.
Bundan sonra uzun bir yolculuk sonrası evinize gelen elektrik fırınlarda ısı enerjisine, saç kurutma makinelerinde ısı enerjisine ve kinetik enerjiye, ampulde ise ışık enerjisine dönüşür.
Böylece 5 kademe atlatmış olan kinetik enerji sonunda bizim yararımıza çalışmış olur.

ARABANIN ANİ FREN YAPMASI


Bu hidroelektrik santralinin işleyişinden daha basittir; ama sonuç olarak enerji dönüşümü olduğu için yazmak istedim.

Arabadaki yakıtın yanması (kimyasal enerji) basınç yaratarak pistonu aşağı iter ve bu enerjisini (kinetik, doğrusal) krank miline iletir.
Krank mili alığı bu enerjiyi doğrusaldan dairesele çevirir ve tekerleklere iletir.
Tekerlek aldığı bu dairesel hareketi doğrusal harekete çevirir ve araba hareket etmeye başlar.
Hızlandıktan sonra sürücü önüne bir şey çıkınca durmaya kalarsa arabanın hareketi yavaşlar, yani kinetik enerjisi de azalır.
Bu enerji kaybolmaz, sadece ses ve ısı enerjisine dönüşür. Fren balatalarının disklere sürtmesi sonucu ses ile ısı ve lastiğin sürtünmesi sonucu da yine ısı ortaya çıkar.

POTANSİYEL ENERJİ

Potansiyel enerji belli bir yükseklik ya da gerginliği olancisimlerin sahip olduğu enerji türüdür. Biz aşağıda sadece yükseklik bahsini işleyeceğiz.
Yüksekliği olan her şeyin potansiyel enerjisi de vardır. Bu enerji gerektiğinde kullanılarak başka enerjilere dönüşebilir (örneğin bir kitabı yüksekte tutarken bırakırsak potansiyel enerjisi kinetik enerjiye dönüşür.)






POTANSİYEL ENERJİYİ HESAPLAMA

Potansiyel enerji 3 şeye bağlıdır: cismin kütlesi, cismin yerden yüksekliği ve yerçekimi. Bunların hepsiyle doğru orantılıdır, yani biri arttığında potansiyel enerji de artar.
Yukarıda verilen bilgilere de dayanarak potansiyel enerjinin fomülünü vermek istiyorum. Hatırlarsanız Enerjiyi “E”, potansiyel enerjiyi de “EP" olarak gösteriyorduk.


EP=kütle x yerçekimi x yükseklik yani EP=m x g x h


Örnek

Kütlesi 10 kg olan bir taş yerden 5 m yüksekte duruyor. Bu taşın sahip olduğu potansiyel enerji kaç Joule’dür? (g=10N/s2)


EP=m.g.h

EP=10kg . 10 m/s2 . 5 m

EP=10kg m2/s2

EP=10 J

KİNETİK ENERJİ

Bir cismin kinetik enerjisinin 0’dan büyük olması bize o cismin hareket ettiğini anlatır. Yani kinetik enerji sadece hareketlilerde mevcuttur ve bu enerjiyi “cismin hereket ettiği için sahip olduğu enerji” diye tanımlarız. Bu enerji elektrik üretmede kullanılabilir.






KİNETİK ENERJİYİ HESAPLAMA
Kinetik enerji, potansiyel enerjiden farklı olarak 2 şeye bağlıdır: cismin kütlesi ve cismin hızı. Bunların ikisiyle de doğru orantılıdır.
Kinetik enerjinin fomülü şu şekildedir. Hatırlarsanız Enerjiyi "E", kinetik enerjiyi de "EK" olarak gösteriyorduk.


EK=½ x m x v2

Örnek



2 saniyede 520 m yol alan ve 300 000 kg kütleye sahip olan bir Boeing 747’nin sahip olduğu kinetik enerji tam hız giderken kaç Joule’dür?



EK = ½ . 260 .260 . 300 000

EK = 2602. 150 000

EK =10 140 000 000 J

Civa nerelerde kullanılır?,civa,civa sembolü

Ortaçağ simyacıları cıvayı bir metal olarak değil, metallere parlaklık, yoğunluk. ısıl iletkenlik ve dövülgenlik özellikleri kazandıran • bir öz olarak tanıyorlardı. Metallerde, ısıtıldıkları zaman ortaya çıkan değişikliklerin bağlandığı ikinci temel bileşen de, KÜ-KÜRT'tü. Braune, Leningrad'da 1759'un soğuk bir kış gecesi dondurmayı başarana kadar (cıva —39°C'ta katılaşır), cıvanın bir metal olduğu kabul edilmedi. Kimyasal olarak cıva. PERYODİK ÇİZELGE'nin aynı grubunda yeralan kadmiyum ve ÇİNKO'ya benzer.
Kullanım alanları: Cıvalı BAROMETRE 1643'te Torricelli,TERMOMETRE ise 1714'te Fahrenheit tarafından geliştirildi. Daha yakın dönemde cıva, birçok bilimsel aygıtta ve ev eşyalarında kullanım alanı buldu. Örneğin, doktorların kan basıncını ölçmek için yararlandıkları tansiyon aleti (Bk. MANOMETRE) ve kapalı ŞALTER'lerde cıva kullanılır. Başka bir kullanım alanı da, yüksek akım söz konusu olduğunda alternatif akımı doğru akıma çevirmek için yararlanılan cıva arklı REDRESÖR'dür. Ancak bu tür aygıtlar, giderek, yerlerini yari iletken aygıtlara bırakmaktadır. Cıva buharının içinden geçen elektrik deşarjıyla oluşan parlak mavi-beyaz ışık ise, floresan lambalarının temelini oluşturur (Bk. DEŞARJ TÜPÜ).
Cıvalı alaşımlara amalgam denir. En çok bilinen amalgam' %69,4 gümüş, %3,6 bakır, %0,8 çimento ve %26,2 kalay içeren bir alaşım ile cıvayı karıştırarak yapılan ve diş dolgularında kullanılan amalgamdır. Sıvı ile katı halleri arasında yayınma oluşurken, dolgu 'tutar.' Cıvanın lamalgam oluşturma özelliğinden, altın ve gümüş özütlemede yararlanılır. Cıva, tuzlu suyun ELEKTROLİZ'iyle KLOR üreten pillerde katot olarak kullanılır. Katotta açığa çıkan sodyum, hemen bir amalgam oluşturur ve sud kostik (sodyum hidroksit) olarak alınır. Cıvanın talyum metaliyle oluşturduğu amalgamm, cıvadan daha düşük bir erime sıcaklığı (—60°C) vardır; bu yüzden, düşük sıcaklık termometreleri yapımında kullanılır. Cıvalı PİL'lerin güçleri öteki pillere oranla daha çok, ömürleri de daha uzundur. Boyutlarının çok küçük tutulması gereken aygıtlarda, örneğin duyma aygıtı ve fotoğraf makina-sının ışık ölçülerinde, bu piller kullanılır.
Cıvalı piller de anot, cıva ile çinkonun- amalgamıdır: katot da yaklaşık % 5 grafit ile karıştırılmış cıva oksit'ten. (HgO) oluşmuştur.
Cıva bileşikleri, sınırlı ölçüde de olsa, endüstri ve tıp alanında da kullanılır. Cıva sülfat (HgSO..), asetilen ve sudan asetaldehit (Bk. ALDEHİT) elde edilmesinde bir katalizör işlevi görür. Bakır, cıva ve iyot'tan oluşan kompleks tuz Cu2(HgI4), ısıtılınca renk değiştiren bir ısı belirtecidir. Cıva fülminat. Hg(CNO)2, sürtünme ve şoka çok duyarlı olduğu için PATLAYICI'lar-da ateşleyici olarak kullanılır. Cıva ve bileşikleri, zehirli olmaları nedeniyle günümüzde daha az kullanılmaktadır; ama kalomel (Hg2Cl2) gibi bazı cıva bileşiklerinden mikrop kırıcı olarak yararlanılır. Fenil cıva asetat (PMA), mantarların büyümesini engellemek için tohumluk tahıllara püskürtülür. Aynı zamanda kağıt fabrikalarında balçık oluşmasını, duvar kağıdı yapışkanlarında mantar oluşumunu ve çayırlarda kalın otların büyümesini engellemek için kullanılır.

Zehirliliği: Cıva, özellikle cıva buharı ve cıva bileşiklerinin büyük bölümü zehirlidir. Bu nedenle, genellikle çevre kirlenmesi açısından tehlikeli olduğu kabul edilir. Fenil cıva asetat ile işlem görmüş tohumlar, İsveç'teki sarı yelve kuşu soyunun yok olmasına yolaçtı ve bu yüzden 1960'da yasaklandı. 1971 yılında ise, gene bu bileşikle ekim için hazırlanan tahıllık tohumu yiyen yüzlerce Iraklı öldü. Yakın zamanda buna benzer bir başka hata yüzünden, Avrupa'da binlerce ölamızlık hayvanın zorunlu olarak öldürülmesi gerekti.

Ülkemizde nüfusun az olduğu ve çok olduğu bölgelerimiz nereleridir?

Nüfusun yoğun olduğu illeri tespit ediniz.
İstanbul, İzmir, Ankara, Konya, Antalya, Mersin, Adana, Manisa, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Antakya Kahramanmaraş, Bursa, Balıkesir, Kayseri, Samsun,

2-Ülkemizde nüfus dağılışını iklim, yer şekilleri, konum gibi faktörleri dikkate alarak açıklayınız.
Türkiye’de nüfusun dağılımında, iklim, yer şekilleri, ulaşım, tarım olanakları, endüstri, madenler gibi doğal ve ekonomik koşulların etkisi vardır. Arazinin dağlık ve engebeli olduğu, tarım alanlarının az bulunduğu, önemli yolların uzağında kalan, endüstri ve ticaretin gelişmediği yerler ise seyrek nüfuslanmıştır.
1- Yer şekilleri: A- Yükselti: Ülkemiz fiziki haritasında koyu kahve renkli yüksek dağlık alanlar nüfus haritasında seyrek nüfuslu ( boş alanları) alanları oluşturur. Genel olarak yükselti arttıkça nüfus yoğunluğu azalır. Ülkemizin %85inden fazlası kıyı ovaları, iç ovaları ve alçak platolarda toplanmıştır. Buna karşılık dağlık alanlarda nüfus az ve dağınıktır. Yüksek dağ ve platolarda 1500 m ‘den sonrası yaklaşık olarak boştur. Bunun nedeni, kışların uzun yazların kısa sürmesi, tarımsal etkinliklerin kısıtlanmasıdır. Ulaşım güçlükleri de nüfuslanmanın az olmasında etkilidir.
B-Eğim ve Bakı: Ülkemizin düz ve az eğimli alanları sık nüfusludur. Çünkü buralardaki iklim ve arazi şartları Tarıma müsait, ulaşım imkânları da gelişmiştir. Eğimin fazla olduğu engebeli sahalar seyrek nüfusludur. Ülkemiz K.Y. K ’de yer aldığı için güney yamaçlar güneye dönüktür. Daha fazla ısınır. Bu yüzden ülkemizde güney yamaçlar, kuzey yamaçlara göre daha sık nüfuslanmıştır.
C-Dağların Uzanış doğrultusu: Ülkemizde dağlar genelde Doğu-Batı doğrultuludur. Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinde kıyıya paralel uzanan dağlar iç kesimlerle ulaşımı zorlaştırır. İç bölgelerin daha az yağış almasına neden olur ve iç bölgelerdeki iklimi karasallaştırır.
Bu nedenle kıyı bölgelerde denize bakan yamaçlar sık nüfusludur. Dağların denize dik uzandığı Ege kıyılarında çöküntü ovaları sık nüfuslu olup denizin etkisinin azaldığı iç kesimlere doğru nüfus seyrelir.

2- İklim şartları: İklim elemanlarından SICAKLIK ve YAĞIŞ nüfus dağılışında en etkili olanlardır. Ilıman ve yeterli yağış alan yerler sık nüfusludur. Denizin ılıtıcı etkisiyle ılıman iklim özellikleri görülen Marmara, Ege, Karadeniz ve Akdeniz kıyıları sık nüfusludur. Karasal iklimin görüldüğü yerlerde nüfus seyrektir.
Ülkemiz nüfus haritası ile yağış haritası birbirine çakışır. Yağışın çok olduğu alanlar sık nüfuslu alanlar olup,
3- Konum: Genel olarak kıyıda yer alan, önemli yol güzergâhlarında bulunan, özellikle de ülkemizi dış ülkelere bağlayan önemli kara, demir, deniz, hava yolları ve ticaret yolları üzerinde bulunan alanların sık nüfuslu alanla olduğu görülür.
Ülkemiz Nüfus haritasından çıkarılacak sonuçlar:
1- Ülkemizde nüfus dağılışı düzensizdir.2- Ülkemiz nüfusunun çoğu kıyılarda yaşar, içerilerde nüfus azdır.
3-Ülkemizde sık nüfuslu alanlar kadar, seyrek nüfuslu alanlarda vardır.

3- Ülkemizde yerleşmenin yükselti sınırı bölgelere göre farklılık göstermektedir. Neden?
Yerleşmelerin sona erdiği sınıra da yerleşmenin yükselti sınır denir. Tarımın ve yerleşmenin yükselti sınırı enleme ve yer şekillerine göre değişir. Yerleşmenin yükselti sınırı kutup bölgelerinde deniz seviyesinden başlar, ekvatora gidildikçe artar. Dönenceler çevresindeki sıcak ve kurak alanda yükselti sınırı en üst seviyeye çıkar. Ülkemizde yerleşmelerin yükselti sınırının en yüksek olduğu yerler enlem etkisiyle güneyde yer alan Akdeniz kıyılarıdır. Bu bölgede 2500m’ye kadar yerleşmelere rastlanır. Yerleşmenin yükselti sınırının ülkemizde en düşük olduğu bölgemiz karasallığın etkisiyle Doğu Anadolu Bölgemizdir.