Ben ölmedim…
Beni öldürmediler de;
Yaşıyorum, yaşıyorum işte,
At kıçında sinek gibi,
Töööbe, töbe!
Kapandı yüzümüze dergi kapakları,
Bir varmış bir yokmuş olduk sağlığımızda.
Şiir… O yosmanın boyuna.
Gazete… Gelene gidene başyazı.
Ara ki bulasın sayfalarda
Şair Rıfat Ilgaz'ı.
Düştükse itibardan
Ölmedik ya, yaşıyoruz işte,
Yaşıyoruz dedik, yaşıyoruz be,
Heeeey, fincancı katırları!
"Çağın gerçekleri, sorunları içinde tarihsel görevinin bilincine varması gereken bir şairin eylemi söz konusudur, bugün. ...Her yeni çağ aşağıdan yukarıya doğru itilmelerle oluşup gelişirken, toplumla içli dışlı olması gereken şir de gerçekçiliğin yeni biçimlerini yaratmaya itilmektedir. Şair, toplumu değiştirme oluşturma çabası içinde kendisini de değiştirip oluşturacaktır. Bu gerçeği Brecht'le birlikte yineleyebiliriz. "Her yeni çağ gerçekciliğin yeni biçimini ortaya koymak zorundadır! Şairim amacı, bu gerçekleri öğrenmekle bitmiyor. Bunları yapıtına bilgi olarak koymak, şairin sanat dışı gereksiz çabalara götürür. O, bu gerçekleri içeriğine uygun bir biçim içinde yansıtmak zorundadır. Şair, çoşku ve hayranlık, benzer koşullar içinde yaşayanlar arasında mümkündür. Bir şiirin etkileyici ödevi, bu koşulların içindekilerle yüz yüze geldi mi başlar. Bu bakımdan şair, yan tutan kişi sayılır."
boyun bosun yerinde,
Omuzların adamakıllı geniş.
Uykusuz bırakır şu pazular
On sekizindeki kızı.
Kaç para eder,
Usta bir makastar elinden çıkma
Bir kat esvabın yok, çivide asılı,
Şöyle işten çıkınca giyecek;
Keyfince ısmarladığın
Bir çift ayakkabın yok!
Boşta mısın, hayır!
İşin ıvır zıvır iş mi?
Kim demiş!
On saat ayak üstünde
Dizlerine kara su iner.
Yaz demez, kış demez,
Savurursun balyozu
Kan ter içinde.
Bekârsın, delikanlısın,
Yıkanmış ütülenmiş iki gömleğin
Niçin olmasın?
Topkapılı'm, Tatar Ali'm,
Soyun Bitpazarı'nda,
Giyin Bitpazarı'nda!
İşte bir aradayız! Sağlığından haber beklediklerimiz yanımızda, Ve aramızda uzun zamandır Yüzünü görmediklerimiz! Kimimiz mahpustan dönmüşüz Kimimiz sürgünden! Bu akşam keyfimiz yerinde, Günlük dertlerimizden sıyrılmışız, Nasıl kazanıldığını unutmuşuz paranın Elimiz o kadar açık; Harcayalım neşemiz için! İyisi gelsin şarabın, Yüklü olsun mezeler! Nöbetçisiz geçiyor akşamımız demek, Kilitsiz, demir parmaklıksız; İstersek burda keser konuşmamızı, Çıkarız kol kola, kelepçesiz. Dolaşırız canımızın çektiği sokakta. Özlemini çekmişiz uzun zaman Dostların ve aydınlığın. Duymuşuz her çeşit yanızlığı Tek başımıza. İki çift lâf etmenin karşılıklı, Ne demek olduğunu öğrenmişiz. Konuşalım, Bir suç olduğunu bilerek her sözümüzün. Güzel günlerin yaklaştığını söyleyelim, Dört yanımızı kollayarak. Ne olacak, bilir miyiz birazdan? Belki hesabı sorulacak neşemizin. Kaldıralım son kadehleri, Ayrılalım arkadaşlar, Ayrılırken öpüşelim!