Yerleşimi etkileyen faktörler nelerdir?Yerleşimi etkileyen faktörler

Yerleşme kavramı geniş anlamıyla yerleşilebilir ve yerleşilen alanların tamamını kapsamaktadır.Bu alanlara ÖKÜMEN denir.
Bu alanlardan kutuplara gidildikçe yerleşim alanlarına rastlanmamaktadır.Ökümen alanların dikey sınırı ise Tropikal kuşakta 3500-4000 metredir.Bu değer kutuplara gidildikçe azalmaktadır.
Yeryüzünde yerleşmeyi etkileyen faktörleri doğal ve beşeri olarak iki grupta inceleyebiliriz.

A.DOĞAL FAKTÖRLER

1.Kara ve denizlerin dağılımı
2.İklim
3.Yeryüzü şekilleri
4.Verimli tarım alanları
5.Akarsu havzaları
6.Maden havzaları

1.Kara ve denizlerin dağılımı
Yeryüzünde kara yüzeylerinin 13,5 milyon km2 sini Antarktika buz kıtası oluşturur.
Bu alanda sadece bilimsel ve askeri amaçlı üsler bulunur.Bunun dışında kalan 136 milyon km2 lik kara yüzeyleri yerleşim alanı olarak kabul edilir.Yeryüzünde yerleşim alanını sınırlandıran en büyük engel denizlerdir.Su yüzeyleri Dünya alanının %71'ini kaplar.Bu alanlar yerleşim alanlarını en fazla daraltan alanlardır.

Dünyada yerleşmelerin Kuzey Yarımkürede daha fazla olmasında karaların daha fazla yer kaplaması iklim şartlarının iyi olması etkili olmuştur.
Güney yarımkürenin orta kuşağı karaların en az olduğu kuşaktır.Bu yüzden Güney Yarımkürede yerleşmeler azdır 

2.İklim Şartları


İklim şartlarının elverişli olduğu,dört mevsimin belirgin olarak yaşandığı orta kuşakta yerleşmeler daha fazladır.

Tropikal kuşakta alçak kesimler çok sıcak ve nemliliğin fazla olmasından dolayı yerleşmeye uygun değildir.
Bu kuşakta yüksek kesimlerde iklim şartları daha elverişli olduğundan yerleşmeye daha uygundur.

Sıcaklığın çok düşük olduğu alanlarda oluşan buzullar yerleşim alanlarını sınırlandırır.
Sıcaklığın yüksek olduğu çöl alanlarında da yerleşme yok denecek kadar azdır.

3.Yeryüzü şekilleri
Yerşekillerinin engebeli ve dağlık olduğu alanlarda yerleşmeler azdır.

Dağlık engebeli alanlarda ulaşım imkanları da gelişmediğinden az nüfusludur.
Amerika kıtasında Kayalık ve And Dağları,Avrupa'da Alp Dağları,ülkemizde Toros lar ve Kuzey Anadolu Dağları,Asya'da Himalaya Dağları yerleşme alanı sınırlandıran önemli yükseltilerdirçYerşekilleri,iklim şartlarını ve tarım alanlarının dağılımını da belirlediğinden yerşekillerinin sade,iklim şartlarının elverişli olduğu alanlarda yerleşmeler daha fazladır.Örneğin,Doğu Anadolu Bölgesinde yükseltinin fazla olması,yerşekillerinin engebeli olması,tarım alanlarının az olmasından dolayı yerleşmeler azdır.

4.Verimli Tarım Alanları
Dünya üzerinde yerleşmelerin en fazla toplandığı alanlar verimli tarım alanlarıdır.Alüvyonların biriktirildiği ovalar ve delta ovalarının bulunduğu,suyun kolay temin edilebildiği alanlar önemli yerleşim alanlarını oluşturur.Volkanik arazilerde toprak mineral bakımından zengin ve verim fazla olduğundn volkanik tehlikeler olsa da yerleşmelerin fazla olduğu alanlardır.

Akarsu hazvalarında verimli tarım alanlarının olması,tarımın gelişmesini etkileyerek yerleşmelerin bu alanlarda artmasına sebep olmuştur.Bu genellemeye Ekvatoral kuşak akarsuları(Amazon,Kongo)ve Kutup kuşağı akarsuları uymaz.
Ekvatoral bölgede yüksek nem ve sıcaklıktan,kutuplarda ise düşük sıcaklıktan dolayı yerleşmeler azdır.
Yerleşmelerin çok olduğu akarsu havzalarına;Avrupa'da Ren,Afrika'da Nil,Asya'da İndus,Ganj,Asya'da Fırat-Dicle,Amerikada Misisipi nehirleri örnek olarak verilebilir.

Konuşma metninde olması gereken özellikler nelerdir?


-Konuşma, konuya yeni ve özgün bir yaklaşım getirmelidir. Panel, açık oturum gibi çok konuşmacının yer aldığı bir toplantıda konuşuluyorsa, bir öncekinin söylediklerini aynen tekrar etmemeye dikkat edilmeli, paylaşılan görüşlerde ayrıntılara dikkat çekilmelidir.
- Konu belirli bir ana düşünce çevresinde toplanmalıdır.
- Neden-sonuç, soru-yanıt, sav(iddia)-kanıt ilişkisi gözetilmelidir.
- İnandırıcılık esas alınmalıdır. Bunun için sav, kanıtlara, tanıklara, belgelere dayandırılmalıdır.
- Tekrarlardan, konuyu dağıtacak sapmalardan kaçınılmalı; konuşma süresince odak nokta gözden kaçırılmamalıdır.
- Konuşmacı konusuna hakim, alanında bilgili bir kişi olduğunu dinleyicisine hissettirmelidir.
- Konuşmaya yapıcı, güveni bir hava hakim olmalıdır.
- Uzun cümlelerden kaçınılmalı; anlaşılır, kısa cümleler kurulmalıdır.
- Soyut ifadeler, aşırı teknik terimler kullanılmamalıdır.
- Kitap ifadelerinden, yapmacıklıktan, “edebiyat parçalamaktan” uzak durulmalıdır.
- Topluluğu galeyana getirecek, çatışma ve kargaşa yaratacak üsluptan sakınılmalıdır.
Doğal, rahat, sakin bir tavırla konuşulmalıdır.
- Konunun ilgi çekiciözgün yanları vurgulanmalıdır.
- Tekdüzelikten kaçınılmalı, konu ilginç örneklerle renklendirilmelidir.
- Konuşma sırasında görsel, işitsel, yazılı araçlar etkin ve işlevsel bir şekilde kullanılmalı, dinleyicinin dikkati uyanık tutulmalıdır.
- Ne tür bir konuşma yapılacağına bağlı olarak konuşma süresi 15 dakika ile 60 dakika arasında tutulmalı, süre aşılmamalıdır. Süre iyi ve doğru kullanılmalıdır.
- Dinleyicilere soru sorma şansı ve zamanı tanınmalıdır.
- Jest ve mimiklere dikkat edilmelidir.
- Vurgu ve tonlama hatalarından kaçınılmalıdır.
- Diksiyon ve telaffuz hataları yapılmamalıdır.
- Açık, düzgün, sağlam bir Türkçeyle topluluğa hitap edilmelidir.
- Yazım ve noktalama kurallarına uygun bir konuşma metni hazırlanmalıdır. Böylelikle konuşmadaki vurgu ve duraklar belirlenmelidir.

Evrende oluşan fiziksel yasalar nelerdir?


Fiziksel yasalara örnekler:

Suyun kaldırma kuvveti, suyun buharlaşması, hava basıncı, yerçekimi vb. konular fiziksel yasalarla ilgilidir. Örneğin; “Su deniz seviyesinde ve belli bir basınç altında 100 C derecede kaynar”,”Isıtılan metaller genleşir”, Serbest bırakılan cisimleri düşme hızı, ağırlıkları ile doğru orantılıdır.” gibi yasalar fiziksel yasalardır.

Evrende meydana gelen hangi olaylar fiziksel yasaların sonucudur?

Yağmurun yağması, gecenin ve gündüzün, mevsim ve yılların oluşması, ısınan suyun buharlaşması gibi olaylar Allah'ın koyduğu fiziksel yasaların bir sonucudur.

Düzgün Olmayan Cisimlerin Hacimleri Nasıl Ölçülür?

Düzgün geometrik yapıda olmayan katı cisimlerin hacimleri, dereceli kaplardaki sıvılardan yararlanılarak bulunur.Bu tür cisimler tamamen sıvı dolu olan bir kaba batırıldığında, sıvıda erimemek şartıyla hacmi kadar hacimde sıvı taşırır. Eğer cisim tamamen batmıyorsa, taşan sıvının hacmi batan kısmın hamine eşit olur.Tamamen dolu olmayan dereceli kaptaki sıvıya bir cisim atılırsa, cismin hacmine eşit hacimde sıvıyı yer değiştirir.Eğer katı bir cisim sıvı içine atıldığında çözünüyorsa, cismin gerçek hacmini bulamayız. Çünkü, cismin katı haldeki hacmi ile sıvı haldeki hacmi eşit olmadığı gibi, katı içinde hava boşlukları olabilir ve eridiğinde hava çıkar ve hacim azalır.Dereceli kapta bulunan kuru kumun üzerine su döküldüğünde, karışımın hacmi, su ve kumun ayrı ayrı hacimlerinin toplamından daha küçük olur. Bunun nedeni, kum tanecikleri arasında hava boşluğu olması ve suyun bu boşlukları doldurmasıdır. Buna göre, kumun gerçek hacmi, karışımın hacminden suyun hacmi çıkarılarak bulunur.


''Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmuş demektir'' Sözünün açıklaması


Bir insan topluluğunu millet yapan en önemli nitelik, bireyler arasındaki dil, din, tarih, amaç ve kültür bırliğidir. İnsanlar bunları paylaştıkları ölçüde kendilerini içinde yaşadıkları toplumun bir parçası olarak görürler. İnsanları birbirlerine hem gönülden, hem zihinden bağlarlar. İşte ait olma duygusu dediğimiz şey böyle oluşur. Ortak kültür sayesinde bu duygu gelişir, güçlenir. Ortak kültür, bir milletin örf ve adetleri, destanları, sözlü ve yazılı edebiyatı ile sanatçının toplamı olarak ortaya çıkar. Kanımca Atatürk'ün söylediği cümle içindeki "sanat" sözcüğü, genel anlamda kullanılmıştır. Yani büyük olasılıkla kültür kavramı kastedilmektedir. Ama yine de, özellikle sanat boyutunu ele alacak olursak bir ulusun varlığını sürdürmek için ihtiyaç duyduğu en önemli besinin sanat olduğunu söyleyebiliriz.
Sanat, insanları yaratıcılığa ve üretkenliğe teşvik eder. Ortaya çıkan sanat yapıtları bir yandan o ulusun yaratıcılığını temsil ederken; bir yandan da ulusal gurur vesilesi olurlar. Ayrıca sanat, toplumsal olayları yorumlamak için farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Bu açı çok daha toleranslı ve özgürlükçüdür. Sanat katı kurallar tanımadığı için değişime ve gelişime hep açık olmuştur. Dolayısıyla milletlerin tarih içinde geçirdikleri evrim, büyük ölçüde sanat sayesinde olmuştur. 16. yy'da yaşanan Rönesansın etkilerinin günümüze kadar uzandığını söylemeye gerek var mı?
İşte büyük Atatürk'ün sözlerinden çıkan anlam budur. Milletler sanatla, kültürle, edebiyatla beslenemezlerse yaşayamazlar. Kuruyup yok olurlar.