Atatürk hangi savaştan sonra başkomutan olmuştur?

Atatürk'ün Başkomutan Olması

MUSTAFA KEMAL'İN BAŞKOMUTAN OLMASI(5 Ağustos 1921)
- 5 Ağustos 1921'de Mustafa Kemal Eskişehir ve Kütahya Savaşı'ndan sonra Yunan­lıların yenileceğini, bunun yapılabilmesi içinde kararların çabuk verilmesini istiyordu
Mustafa Kemal "Başkomutan" seçildi. (8 Temmuz 1919'da Osmanlı Ordusunda bıraktığı askerlik görevini TBMM ordusuyla 5 Ağustos 1921'de yeniden aldı.)
* Mustafa Kemal Başkomutan olunca "Tekalifi Milliye" (Milli yükümlülükler) adı altında kanun çıkarttı. (Tekalif-i Milliye kararları Sakarya Savaşı'nın hazırlıklarını tamamlamak amacıyla ortaya çıkarmıştır.)
Bu kanunun amacı ordunun ihtiyaçlarını karşılamaktı. (Teka­lif-i Milliye emirlerinin uygulama­sında çıkabilecek sorunları ortadan kaldırmak ve otoriteyi tam sağlamak amacıyla İstiklal Mahkemeleri kuruldu) 

Proteinlerin canlılar için önemi nedir?

Proteinlerin önemi

Hücrelerin yapı taşı olan proteinler, aminoasitlerin bir araya gelmesinden oluşmuşlardır. Bilinen 22 aminoasidin 8 tanesi vücutta yapılamadığından, elzem aminoasit olarak adlandırılır. Proteinler kemikten saça, kandan beyine tüm dokularda bulunurlar; dokuların yenilenmesinde ve onarımında kullanılırlar. Çeşitli enzimler, hormonlar ve salgılar protein yapısındadır.
Aminoasitlerden bir kısmı, organizma tarafından üretilirken, 8 tanesini vücut kendi kendine sentez yapamadığı için doğal besin kaynaklarından alınması gerekir.
Protein, hücre yapısının temel organik maddesidir. Yetişkinlerin vücut ağırlığının % 16-18 kadarı proteindir. Vücuttaki toplam proteinin % 45i kaslarda, kalanı diğer dokulardadır. Protein; büyüme, gelişme, sağlıklı yaşama ve zeka gelişimi gibi insan hayatıyla ilgili her türlü olayda rol oynar. Proteinler besinlerle alınır, fazla alınırsa bile vücutta depolanmaz. Ancak kısa süreli yetersizliklerde kullanılabilecek kadar yedek protein birikebilir. Karbonhidrat ve yağlardan protein yapılmaz. Vücudun çalışması için sürekli protein harcanır. Besinlerle yeteri kadar alınmazsa yedek protein tükendikten sonra, hücredeki yapısal proteinler yıkılmaya başlar ve sağlık bozulur. Bunun için günlük protein ihtiyacının düzenli karşılanması gerekir.
Dengeli beslenme için, her yetişkin bayan günde en az 60 gr.; erkek de 70 gr. olmak üzere, ağırlıklarına bağlı olarak kilo başına 0.8 gr. ile 1 gr. protein almalıdır. Kas geliştirmek isteyen sporcularda bu oran kilo başına 1.5 ile 2 gr.a kadar çıkar.
Yeterli ve dengeli beslenmede her öğünde en az iki porsiyon (60 gr.) et grubu besinler tüketilmelidir. İki porsiyon, günlük protein tüketimimizin 1/3ünü oluşturur.
Vücuda giren proteinler sindirim enzimleriyle, aminoasitlerle parçalanır ve emilirler. 
Nerelerde bulunur?
Bütün hayvansal ve bitkisel yiyeceklerde protein vardır. Ancak içerdikleri protein miktarı ve aminoasit oranları farklıdır. Yiyeceklerle alınan elzem aminoasitlerin uygun oranlarda bulunması protein sindirimini, yani vücut proteinine dönüşümünü kolaylaştırır ve hızlandırır. Genellikle hayvansal besinlerde bulunan proteinlerin aminoasit bileşimleri, vücut gereksinmesine uygundur. Bitkisel proteinlerde bulunan aminoasitlerden bir veya iki tanesi ise gerekenden azdır.
İnsan sütü ve yumurtada bulunan proteinler, vücut proteinlerine tam olarak dönüşebilmektedir. Bu nedenle anne sütü ile beslenen ve vücudu için yeterli proteini sağlayan bebeklerde hiçbir zaman ilk 8-6 ay protein yetersizliği görülmez.
Et, balık, süt ve benzeri yiyeceklerden alınan proteinin büyük bir çoğunluğu da vücutta proteine dönüşebilir. Ancak, bitkisel proteinlerin vücutta kullanılma oranı, hayvansal besinlerden elde edilenlerin kullanılma oranı kadar yüksek değildir. Bunun sebebi ise gerekli bazı aminoasitlerin bitkisel besinlerde daha az bulunması ve bunların sindirim oranlarının düşük olmasıdır.
Protein dengesi
Beyin gelişiminin % 90ı 3 yaşına kadar tamamlanır. Bu dönemdeki protein yetersizliği zeka gelişimini olumsuz yönde etkiler.
Fazla protein alınırsa; vücutta belirli protein deposu olmadığından yağa dönüşerek depo edilirler. İyi kaliteli proteinlerden hayvansal kaynaklı proteinler tercih edildiğinde kolesterol oranı artacağından, ileri yaşlarda kalp damar hastalıklarına yakalanma riski artabilir. 
Yetersiz protein alınırsa; vücut kendi hücrelerini kullanır. Büyüme yavaşlar, ağırlık kaybı görülür. Hastalıklara yakalanma oranı artar, iyileşme süreci uzar ve kansızlık oluşur.
Proteinler, yeterli ve dengeli alındığında; büyüme ve gelişmeyi sağlar. Doku onarımı ve yapımında, hemoglobin, enzim ve hormonların yapımında, vücudu dıştan gelen mikroplara karşı savunmada rol oynar.
Günlük protein tüketiminde hayvansal ve bitkisel kaynaklar eşdeğer olmalıdır. Hayvansal protein tüketmeyenlerde; protein, demir, kalsiyum, B12 ve D vitaminleri yetersizdir.

Ekvatorda ve kutupta ağırlık nasıl değişir?

Ağırlık, bir cisme uygulanan kütle çekim kuvvetidir. Dinamometre ile ölçülür. Dünya'da bir cismi ele alırsak yükseğe çıkıldıkça ağırlığı azalır, kutuplara gidildikçe ağırlığı artar, ekvatora gittikçe ağırlığı azalır, dünyanın merkezine inildikçe ağırlığı artar.

Yurdumuzda hala yapılmakta olan el sanatları nelerdir?

Trabzon Bakırcılığı:
Bölgedeki zengin bakır yataklarından elde edilen bakır, Doğu Karadeniz Bölgesi'nin en önemli ticaret ve kültür şehri olan Trabzon atölyelerinde işlenmiştir. Trabzon'daki atölyeler, ortaçağdan beri geleneksel olarak bakır, bronz ve pirinçten mutfak kaplarıyla çeşitli eşya yapımına devam etmekteydi. Atölyelerdeki bakır, bronz ve pirinç üretimi, Trabzon'un en büyük sanayi kolunu o1uşturmaktaydı. Osmanlı Sultanı II. Bayezid döneminde yapılan Topkapı Sarayı envanter listelerinin de gösterdiği gibi, Trabzon atölyelerinde büyük bir beceriyle üretilen kaplar, Osmanlı sarayında kullanılacak kadar değerliydi.
Büyük bir beceriyle bakır, bronz ve pirinçten yapılan mutfak kaplarıyla çeşitli eşya, Karadeniz, Doğu Anadolu ve Kuzeybatı İran bölgesinde kullanım alanı bulmuştur. Ayrıca Trabzon'un önemli bir liman şehri olması, üretilen bakır eşyanın denizyoluyla Karadeniz'deki diğer şehirlere de ihracını kolaylaştırmıştır. Nitekim Osmanlı arşiv belgelerinden öğrendiğimize göre, Trabzon'daki atölyelerde yaptırılan çok sayıdaki barut ve güherçile kazanları, Anadolu'da başka şehirlere gönderilmekteydi.
Trabzon'daki atölyeler, bakırcılık sanatını günümüze kadar canlı bir şekilde devam ettirmişlerdir. Bakırcı, kazancı ve kalaycıların halk türkülerine konu olması, bu zanaat dalının sosyal hayatta oynamış olduğu önemli rolü açıkça göstermektedir. Bölgeye özgü karakteristik formlara sahip olan üstten saplı ocak kazanları, bakraçlar, ibrikler, güğümler, süt tasları, hoşaf tasları, hamur leğenleri, kapaklı hamsi tavaları, maşrapalar, kapaklı sahanlar, tencereler ve mangallar, Trabzon atölyelerinin ününü yansıtmaktadır.
Üretilen bu eşyalar, hem Anadolu hem de lstanbul'da yaygın olarak kullanılmaktaydı. Günümüzde bile, Trabzon atölyelerinde üretilen bakır kapkacak, Doğu Karadeniz Bölgesi ile, lstanbul ve Adapazarı-Bolu yöresinde en çok aranılan mutfak kapları olarak büyük bir ihtiyacı karşılamaktadır.
Taş işçiliği:
Mimari süslemenin yanı sıra, artık çok kısıtlı da olsa, büyük değirmen taşları,el değirmenleri ve "pileki" taşları üretilmektedir. El değirmenleri buğday ve mısır yarması öğütmekte halen kullanılmaktadır. "Pileki" ise, eski evlerde üzerinde ateş yanan ve yanan ateşin ısıtmasıyla oluşan ısı ileekmek pişirmeye yarayan yuvarlak şekilli taş bir teknedir.
Ahşap işçiliği:
Yapı malzemesi olarak, çevrenin ormanlık olması dolayısıyla ahşap çok kullanılmıştır. Köy ve yayla mimarisinde ahşap hala vazgeçilmez malzemedir. 100-150 yıl dayanması sebebiyle yörede "ehil ağaç" denilen ve özellikle çatılarda kullanılan kestane ağacı en önemli yapı malzemesidir. Aynca çeşitli ev ve mutfak eşyaları da ahşaptan üretilmiştir. iskemle, dolap, tekne, külek (yağ koymak için), yayık, kaşık, kepçe ve su kapları gibi eşyaların üretimi, azalarak da olsa günümüzde sürmektedir.
Dokumacılık:
Bakırcılık gibi, bölgenin en eski el sanatlarındandır. Tarihi belgelerde "Padişahın donu ile gömleği ve ipekli kumaşlar Trabzon dokumasından tedarik edilirdi" şeklinde kayıtlarla karşımıza cıkan ve "Trabzon bezi" olarak bütün Osmanlı vilayetlerinde ün yapan Trabzon dokumalarının üretimi, kırsal kesimdeki talebin varlığının yanı sıra turistik talebin oluşması sebebiyle de hala sürmektedir.


Bugün tüm Anadolu'da olduğu gibi, Trabzon'da da el dokumacılığında bir gerilemenin söz konusu olmasına rağmen, peştemal vb. eşyanın halkın günlük yaşamındaki önemli yerini koruması bu geleneksel sanatımızı yaşatmaktadır. Trabzon dokumacılığı ile ilgili araştırmalarda "keten kenevir" denilen dokuma aslında "kendir" dir. El tezgahlarında, el eğirmesi yöntemiyle elde edilen bu kendir ipliği ile yapılan dokumalar, yerini zamanla pamuğa bırakmıştır. Iğdır, Erzincan ve Çukurova'dan sağlanan pamuk ipliğiyle Trabzon'dan başka Maçka, Çarşıbaşı, Beşikdüzü ve Şalpazarı gibi yerlerde başta peştemal olmak üzere, perde, gömleklik, şal, başörtüsü, kuşak vb. dokumalar üretilmektedir. Karadenizli kadının simgesi olan peştemal, Dolay Peştemal (bele dolanan) ve Baş Peştemalı olarak iki ana gruba ayrılır. Renk, büyüklük ve dokuma tekniğine göre de değişik isimler alırlar.

Felatun Bey ile rakım efendi araba sevdası Şık ve Fatih harbiye romanlarının yazılışı tarihlerin öğreniniz

Felâtun Bey'le Râkım EfendiAhmet Mithat Efendi'nin 1875 yılında yazdığı romandır.
Araba Sevdası, Recaizade Mahmud Ekrem'in 1898 yılında yayımlanan romanıdır. 
Fatih Harbiye: BASIM YILI                             : 1987