KUANTUM DOKUNUŞU NEDİR?

KUANTUM DOKUNUŞU NEDİR?
[Resim: img131384829fbd83cf60.jpg]
Kuantum dokunuşu görülmeden inanılması imkansız bir şifa sistemidir.Etkileri öylesine hızlı ve olağan dışıdırki, hafif bir dokunuşla ağrıların azaldığını yada yok olduğunu, açık yaraların hızla kapanmaya başladığını,kemiklerin kendilerini yeniden düzenlediklerini görebiliriz.

Kuantum dokunuşunu öğrenerek kendimizi güçlendirmek, yaşamımıza renk katmak için beden taramaları yaparak farkındalığımızı artırmak ve nefes tekniklerini öğrenmek yeterlidir.

[Resim: reiki_othr5.jpg]

Kuantum dokunuşu için, işlevi gereği uyumlama tekniği diyebiliriz. Şöyleki: Bir odanın duvarlarına karşılıklı olarak iki sakraçlı saat yerleştirelim, ve değişik yönlerde çalıştıralım. Bir süre sonra her iki saatinde sakraçı aynı yönde çalışıyor olacaktır.

Aynı şekilde: sıcak bölgelerde akşam saatleri bazı yerlere kümelenip düzensizce yanıp sönen ateş böcekleri. Kısa bir süre sonra tek bir ışık olarak yanıp söneceklerdir. Bütün bunlar doğal olarak uyumlanmadır.

Kuantum dokunuşu, iki değişik enerji frekansına sahip bedenin bir araya gelip, enerjisi düşük olanın yüksek olana uyumlanarak şifa sürecine girmesidir.

Binlerce yıldır bir çok kültür tarafından bilinen ve kullanılan yaşam gücünü sadece batı kültürü kabul edememıstir. Batı kültürü her şeyin niyesi ve ispatı olması gerektiğini düşündüğünden yaşam gücünü kabullenememişlerdir. Çünkü yaşam gücünü ölcebilecek aletleri yoktu, elle tutamıyor gözle göremiyorlardı ve kabul edilemezdi.Bu yaklaşam, dokunamadıkları,koklayamadıkları hatta boyutlarını ölçemedikleri için sevgi denilen o yüce evrensel enerjiyi yok saymak gibi bir yaklaşımdı.

Yaşam enerjisi insan zekasının üstünde bir zeka seviyesinde işler ve yaşayanla yaşamayanı ayırt eder.Quantum-Touch, nefesimiz yardımıyla çakralarımızda güçlendirip ellerimizle yönlendirdiğimiz çok güçlü ve hızlı sonuca varan enerji sistemidir. Evrende varolan ve farkında olmadığımız için yararlanmadığımız bu enerji hafif dokunuşlarlarla kendimizin veya başkalarının enerji frekanslarını yükseltip, vücudun kendi kendisini iyileştirmesine ve yaşam kalitesini arttırmasına aracılık eder.

Quantum-Touch’da Reiki’de olduğu gibi uyumlama yada sembol yoktur sadece bolca pratik gerektirir. Quantum-Touch eğitimi alıp nefes tekniklerini ve el pozisyonlarını öğrenen bir kişi, kendisine şifa verebildiği gibi yanındaki birine yada uzaktaki birine, yada birilerine ( aynı anda birden fazla kişiye şifa gönderilebilir) rahatlıkla şifa gönderebilir. Bu şifa fiziksel bedene olduğu kadar duygusal bedenede etki eder.



Nıye hasta oluruz

Tüm canlıların bedenleri mükemmel bir donanıma sahiptir. Ve tüm organlar,dokular insan zekasının cok üstünde bir ahenkle işlerler. Ne zamanki bu dokulardan yada organlardan bazıları zayıf düşerse ağrılar,sızılar başlar, bizde buna hastalık deriz. Oysa bedendeki enerji titreşim seviyesi zayıflamış denge bozulmuştur. Dengesi bozulan beden ahenk içerisinde çalışamıyacaktır.

Kuantum dokunuşu genel anlamıyla uyumlama teknıgıdır. Bedenımızın duzensız calısan bölgelerinin duzenli calısan bölgelerine uyumlanmasını saglayarak sifanın gerceklesmesı için aracı olur. Quantum-Touch uygulayıcısı,quantum-touch tekniklerini uygulayarak kendi enerji frekansını en yüksek seviyede tutmayı öğrenmiştir Ellerini hasta bedene dokundugunda, o bedenin zayıf olan enerjisi kendisine sunulan bu yüksek rezonansa uyumlanacaktır. Bu sayede, rezonansı yükselen kişinin beden zekası şifa için gerekeni yapacaktır

Kuantum dokunuşu ve uyku

Enerji verdiğimiz kişi gözleri kapalı vaziyette yattığı zaman genellikle birkaç dakika içinde uyumaya başlarlar. Bunlar çoğunlukla derin meditasyonda gibi olurlar.Çoğu kişiler dinlendirici bir uykuya girer, bazılarıda gözlerini hızla hareket ettirirler.

Bunu nasıl yaparsınız. Ellerinizi kişinin başının altına koyun, yada, bir elinizi alnına diğerini başının arkasına koyun ve enerjiye başlayın. Çoğu kişiler birkaç dakika içinde uykuya geçeceklerdir. Genellikle 5-6 dakika sonra göz hareketlerini izlemek mümkündür.

Bu metodu genellikle, kişi uyku problemi çekiyorsa, aşırı asabi durum varsa yada travma geçirmişse uygularız. Sonuç mükemmeldir.

Richard Gordon


Dokunmanın gücü

Yapılan araştırmalar, dokunmanın gizemli gücünü ortaya çıkarmışlardır. Dokunularak ( kucağa alınan, okşanan,elinde tutulan...vb.) bebeklerin, bu duygulardan yoksun büyüyen yaşıtlarına göre daha ıyı ve hızlı geliştiklerini, bağışıklık sistemlerinin daha güçlü olduğunu, yaşıtlarına göre daha az hastalandıklarını göstermiştir. Hatta dokunmadan yoksun büyüyen çocukların, ciddi duygusal bozukluklar yaşadıklarını saldırgan davranışlar sergilediklerini göstermiştir.

Sadece fiziksel bir temas olsaydı dokunmak,oyuncak bebeklerde karşılayabilirdi çocuğun dokunma ihtiyacını. Oysa, ağlayan bir bebeğe vereceğiniz oyuncak yada onun yatagı onu susturmaya yetmiyor ama anne yada baba kucağa aldığında dakikalar içinde ağıt kesiliyor. Sevdiklerimize , anne babamıza sarılmamız onlara en güçlü ilaç gibi gelebiliyor. Hatta annemizin başımızı okşaması rahatlamamızı sağladığı gibi genelde baş ağrımızıda gideriyor.
[Resim: Reiki3.jpg]
Peki, nedir dokunmadaki gizem.Burda söz konusu olan sıradan fiziksel bir dokunuş değil, sevgi ile yoğrulmus güzel bir enerjinin temasıdır. Bu da Yaşam gücü'dür.
[Resim: AnimalReiki-croppedsmall.JPG]
Kuantum dokunuşu ve Hayvanlar
Hayvanlarla çalışmak çok zevkli olabilir. Çünki, sevgilerini vermek için her zaman hazırdırlar. Onlar insan aıymaz, iyi kötü diye yargılamaz. Kendi hislerimize göre seçeceğimiz bölgeye sandwich pozisyonu en uygun pozisyondur.İlerleyen dakikalarda hayvan enerjiye ihtiyac olan bölgeyi elimizin altına getirecektir. Sadece bilmemiz gereken nokta enerjide yanlış yapamayız. Seanstan sonra alacağınız teşekkür sizi şaşırtacaktır.


Rezonans


Eski tip sakraçlı saatleri biliriz. Bu saatleri karşılıklı duvarlara asıp sakraçlarını değişik yönlere çalıştırırsak bir kaç gün içinde sakraçların aynı yönde sallandığını görürüz.
Aynı şekilde, sıcak gecelerde ağaçlara kümelenen ateş böcekleri, başlangıçta düzensiz bir şekilde yanıp sönerler ama kısa süre sonra hepsi ışıklarını düzenli bir şekilde yakıp söndürürler.

İki şey, rezonans ve uyumlama vasıtasıyla farklı frekanslarda titreşiyorlarsa, ya daha düşük titreşim yükselecek, ya yüksek titreşim düşecek veya ortada birleşeceklerdir.
Kuantum-Dokunuş uygulayıcısı, beden taraması ve nefes tekniklerini kullanarak kendi titreşimini en yüksek seviyeye çıkarmayı öğrenmiştir. Ellerini enerjisi düşük bir bedene uzattığında, o beden kendi frekansını uygulayıcının titreşim frekansına uyumlayacaktır. Yüksek frekansa geçen beden zekası aldığı bu enerjiyi nasıl kullanacağını iyi bildiğinden şifanın gerçekleşmesi için gerekeni yapacaktır.

Rezonans Kuralları
* Enerjiyi Çalıştır. Tüm beden taraması fiziksel bedenin hislerini güçlendirerek ellerimizden akmasını sağlıyacaktır.
* Körükcünün körüğü gibidir nefes. Ne kadar çok hava hareket ettirilirse iletişim ve diğer kişinin seviyesine düşmekten korunma o kadar güçlü olur.
* Nefesini Enerjiye bağla. Beden taraması nefes teknikleriyle birleştirilip uygulama yapıldıkca nefesimizle hislerimiz birbirine bağlanacaktır.
* Niyet et. Kişinin en yüksek hayrına şifa için yeterli etkendir.
* Sevgi ve şükran hissedin. Bilinçli olarak sevgi ve şükran dygularımızı canlı tutmak rezonansımızı yükseltir.
* Pozitif beklentide olun. Enerji insan zekasının üstünde bir zeka seviyesinde çalışır. Bu durumda bedenin mucizeler yaratabileceğine inanmak, şifanın gerçekleşmiş olduğunu düşünmek dahi şifaya yardımcı bir etkendir.
* Tüm dikkatinizi verin. Reikide odaklanmak gerekmez, Kuantum-Dokunuş da odaklanmanın etkisi inkar edilemez.
* Sonuçla ilgilenmeyin. Biz kişinin rezonansını yükseltmesine yardımcı oluyoruz. sadece sonuç bizim işimiz değildir. Kişinin bedensel zekası o enerjiyi nasıl kullanacaktır bilemeyiz.Bırakırız onu enerji düşünsün.
* Güven. Etken bir unsurdur. Kendimize, rezonansımızın yeterli yükseklikte olduğuna, bunun seans için yeterli olduğuna ve SÜREÇ-e güvenmeliyiz

Kuantum Şifa

Normal masaj seanslarında görülemeyen bir uygulama. Reiki ve Kuantum-Dokunuş enerjilerini harmanlayan sihirli parmakların haifif dokunuşları sayesinde meydana getirdikleri güçlü enerji hem bedeninizi hem duygularınızı rahatlatacak. Bu uygulama sırasında rahatlamanız yanında siz farkında olmadan ŞİFA alacaksınız. Bunlarda bazıları:

• Uykusuzluk yada huzursuz uyku sorunlarının çözümünde yardımcı olur
• Görme bozukluklarını, gözle ilgili problemlerin şifaya kavuşmasında yardımcı olur.
• Kronik sorunların ilerlemesini engeller ve yavaş yavaş iyileşme sağlamaya yardımcı olur.
• Duygusal bedene etki ederek rahatlık ve sakinlik sağlar.
• Sinüs problemlerini çözmede yardımcı olur.
• Bedeni toksinlerden arındırır
• Kasık ve belde oluşan Fıtık sorununa yardımcı olur.
• Duygusal blokajları çözer şifanın önündeki engelleri kaldırır
• Boyun sorunlarını gidermeye yardımcı olur
• Romatizma sorunlarını gidermekte yardımcı olur
• Açık yaraların çabuk ve kolayca kapanmasını sağlar
• Bağımlılıklardan kurtulunmasında yardımcı olur
• Kemiklerin kendiliğinden düzene girmesine yardımcı olur.
• Nefret öfke gibi istenilmeyen duygulardan arınmayı sağlar
• Bedenin enerji seviyesini yükselterek güç kazanmasını sağlar

Bunlar sadece bir kaç örnektir Kuantum şifaya. Çünki, enerji rahatsızlık ayrımı yapmaz. Baş dönmesi ile romatizma arasında bir fark yoktur enerji için. Tüm bedene uyguladığımız enerji, bedende gerekli yere kendisi gideceği gibi öncelikle bedenin rahatlamasını sağlayabilecektir.
[Resim: 300_Quantum_Touch_hands.jpg]
-alıntıdır-

Kuantum-Dokunuş'a inanmak gerekir mi?


Bu tekniği deneyimlemeniz için Kuantum-Dokunuş'a inanmanız gerekmez, izin verin yeterlidir. Yaşam gücü enerjisi her anlamda çalışacak ve gerekeni yapacaktır. Ancak, inanılarak yapılan her şeyin güzel sonuç verdiği gibi, inanarak alınan şifa çalışmasının ne kadar güçlü olabileceğini de bilmek gerek.

Elbiseleri çıkarmak gerekir mi?

Seanslarda elbise çıkarılması yanlış ve gereksizdir, ancak ceket kazak gibi ağır giysilerin çıkarılması hareketi kolaylaştırır.

Enerjiyi almak ağrılı mıdır?

Bazen insanlar enerji alırken ağrıların arttığını hatta dayanmaktan zorlandıklarını hissederler. Bu kadar şiddetli tepki gösteriliyorsa bu enerjinin yoğunluğunu gösterir. Bu çok normaldir ve saniyeler veya dakikalar içinde kaybolacaktır. Bu gibi durumlar şifanın gerçekleşmekte olduğunun işaretidir. Burada önemli olan ağrı geçinceye kadar seansa devam edilmesidir. O anda seansı bırakmak, kişiyi rahatsız haliyle bırakmak olacaktır.

Ya da seanstan sonra evinize gittiniz ağrılarınız çoğaldı. Endişe etmeye gerek yok, aynı durum söz konusudur. Enerji iyi çalışıyor demektir. Biraz sabredin, her şey geçicidir.

Kuantum-Dokunuş’un duygulara etkisi var mıdır?

Çözümlenmemiş duygular enerjiyi bloke ederek hastalığın geri gelmesine neden olabilir. Kuantum-Dokunuş'un amacı kişinin duygusal sorunlarını çözmek değil, duygusal dengeyi ve merkezleşme hissini bulmalarına, duygularını daha olumlu ve sorumlu olarak kullanmalarına yardımcı olmaktır. Kuantum-Dokunuş seansından sonra kişinin duyguları daha dengeli ve uyumlu olacaktır. Enerji duygusal ya da fiziksel sorun diye bir ayrım yapmaz, nerede ihtiyaç varsa oraya akar ve gerekeni yapar.

Kuantum-Dokunuş’un yan etkileri var mıdır?

Hayır. Bu güne dek herhangi bir yan etkisi duyulmamıştır. Kuantum-Dokunuş uygulamalarında herhangi bir ilaç ya da alet kullanılmamaktadır. Sadece eller vasıtasıyla evrenin şifa enerjisine aracılık edilmektedir. Zaten, genel anlamıyla Kuantum uyumlama tekniğidir. Uygulayıcının yüksek rezonansına şifacının (uygulamayı alan kişi) bedensel zekâsı kısa sürede uyum sağlayıp şifanın gerçekleşmesine zemin hazırlar. Uygulandığı her canlıyı doğal haline dönüştürme, toksinlerinden arındırma özelliği taşır. Eğitim seminerlerimizde su üzerine yaptığımız çalışmalar bunun kanıtıdır, su katkı maddelerinden arındırılıp özüne dönüştürülüyor. Amerika’da birçok hastanenin doktor ve hemşirelerinin hastalarına kuantum-dokunuş uygulamakta oldukları bilinmektedir.



Kemikler ve Kuantum-Dokunuş


Kuantum-Dokunuş ile, özünde taşıdığı güçlü uyumlayıcı enerji yoluyla, kemiklerin kendiliğinden düzene girdiğini, yaraların kısa sürede kapandığını, ağrıların yerini tebessüme bıraktıklarını görebiliriz.

Kemikler üzerinde çalışırken, kemiğin nerede ve nasıl durması gerektiğini bilmek bizim işimiz değildir. Kişinin beden zekâsı bunu çok iyi biliyordur, enerji seviyesi yeterli yüksekliğe ulaştığında kemikleri olması gerektiği yerlere koymayı seçecektir. Enerjiyi çalıştırdığımızda birçok şifa gerçekleşebilir. Hafif bir dokunuş kemiklerin hareket etmesini, hücre seviyesinde birçok değişikliğin oluşmasını sağlayabilir.

Bazen hiç bir şey değişmemiş gibi görünebilir. Bu, şifanın olmadığı anlamına gelmemelidir. Şifa saniyeler içinde de gelebilir, 20-30 dakika içinde de. Bazı hallerde daha fazla zaman alabilir. Bu tamamen hastalığın durumuna bağlıdır.

Şifa Halinde Neler Olur?


Şifa halindeyken, şifacının enerji alanı ile hastanın enerji alanı rezonansa girip şifacıdan hastaya enerji transferi sağlandığı için hastayı şifacı iyileştirmiş gibi algılanır. Aslında iyileştirici güç hastanın bizzat kendi iç dinamiklerinde yatar. Her şeyden önce şifacılar, derin şuurunda gerçekten de iyileşmeyi isteyenlere yardım edebilir. Eğer bir varlık günlük şuurda iyileşmeyi istediği halde derin şuurunda iyileşmeyi istemiyorsa veya ölme vakti geldiyse şifa eylemi başarısızlıkla sonuçlanır.

Birey derin şuurunda iyileşmeyi istiyorsa şifacının aktardığı enerjiler hastanın fizik ve enerji bedeni arasındaki bütünlüğü yeniden kurar. Enerji alanındaki düşük titreşimli bloklar çözülür. Süptil enerji kanalları veya meridyenlerdeki enerji akışı tekrar doğal ritmine döner. Enerji alanından fizik bedene gelen uyaranlar güçlenir. Gerisi o bedeni yöneten ruh varlığının ve bedenin otonomisine kalır.

Hastanın yaşadığı ıstıraplar, iç gözlemlerinin kazandırdıkları ve şifacının transfer ettiği enerjiler hastanın şuur titreşimlerinin artmasına, enerji alanı frekansının yükselmesine, önceki halden yeni bir hale değişmesine neden olur. Bu değişim sonucu organ ve sistemlere gelen impulslar gerek genetik malzemenin, gerek hormonal sistemin, gerekse sinir sisteminin birbiriyle eşgüdümlü ve yeni bir tempoda çalışmasını başlattığı anda iyileşme gerçekleşir.
[Resim: sifa2.jpg]
Bu nedenle kişisel bir çaba sarfetmeden yalnızca şifacılardan yardım beklemek insanı iyileştirmez. Değişim için, iyileşmek için şuurlu bir çaba sarfedilmeden, eski inanç ve değerler yeni ve kaliteli inanç ve değerlerle değiştirilmeden, içinde bulunulan statiklikten, ataletten kurtulmadan, kendi bireysel varoluş sorumluluğunu üstlenmeden iyileşmek mümkün olmaz. Hal böyle olunca şifacılardan yardım alınsa bile alınan yardımlar geçici olarak rahatlatan, gevşeten hoş anlar olmaktan öteye gitmez. Ruhsal değişimde ve gerçekten de şifa bulmada dışardan transfer edilen enerjiler değil iç varlığımızdan gelen enerjiler rol alır. Dışardan transfer edilen enerjiler ancak iç varlığımızdaki devinimi tetikleyip hızlandırabilir.


kuantum dokunuşunu detaylarıyla öğrenmek isterseniz.
Kuantum Dokunuş / Şifa Verme Gücü
Richard Gordon kitabını okuyabirsiniz.
[Resim: 975-8817-19-1.jpg]

Alıntı:Kuantum-Dokunuş, şifanın, sağlıklı olmanın önündeki engelleri ortadan kaldıracak devrim niteliğinde bir yönetimdir. Şayet atmakta olan bir yüreğiniz varsa; canlıysanız, yaşıyorsanız, nefes alıp verebiliyorsanız bu yöntemi uygulamak için herhangi bir engeliniz yok demektir. Bu yöntemi, sadece bu kitabı okuyup hemen uygulamaya başlayabilirsiniz. Öyle ki, bu kitapta anlatılanları çocuklar dahi kolayca anlayıp hemen uygulamaya başlayabilir. Ne bir öğretmene, ne herhangi özel bir yeteneğe, ne de size el verilmesine ihtiyaç yok. Ve insanlar bu tekniği uygulamaya başladığınızda mucizeler yaratmakta olduğunuzu söyleyecekler: Onlara inanmak için pek çok nedeniniz olacak. Çünkü yaptıklarınıza kendiniz dahi inanmakta -en azından başlangıçta- zorlanacaksınz. Atomaltı - yani kuantum düzeyinde işleyen bu teknik sayesinde atomların düzeyinde mucize olarak adlandırılan şeyleri yapmak çocuk oyuncağı haline geliyor.

Şifalı dokonuş nedir?

Kişinin fiziksel ya da duygusal sağlığının , kişiye fiziksel olarak dokunmadan değiştirilmesine şifalı dokunuş denir. Yaygın bir uygulamadır. Ruhsal, tedavi edici dokunuş ve uzaktan iyileştirmeyle ilgilidir.

Hemşireler 1970′li yılllarda, terepâtik, tedavi edici dedikleri bir şifalı dokunuş şeklini, vücudu ve aklı bir bütün olarak göstermek için geliştirdiler. Amerikada birçok hemşirelik okulu terepâtik dokunuşu öğretiyor ve tıbbi tedavilerde hastaları rahatlatmak için kullanıyor.

Şifalı dokunuşta esas olan, yaşamsal enerjinin ya da yaşam gücünün boşlukta özgürce akarak, tüm canlı organizmaları etkilediğine inanılır. Sağlıklı bir kişide bu enerjinin dışarıya ve içeriye dengeli bir şekilde aktığı düşünülür. Şifalı dokunuşu uygulayan kişiler, bir kişinin enerji akışını değiştirmek ve sağlığını geri getirmek için ellerini kullanırlar. Tedavi sırasında fiziksel temasa gerek yoktur. Uygulayan kişi ellerini birkaç cm yukarda tutarak hareket ettirir.

Diğer tamamlayıcı şifalar gibi, şifalı dokunuş da insanların doğuştan sağlıklı olduğu düşüncesi ile başlar. İnsanların yaşam ve düşünce tarzı, doğal enerjilerini alt üst edebilir ve hasta olabilirler. Şifalı dokunuşun amacı şifalı enerjiye odaklanarak doğal sağlığı geri getirmektir.

Şifalı dokunuş neden kullanılıyor?

İnsanlar şifalı dokunuşu birçok hastalığın tedavisine yardımcı olduğu için kullanıyor. Şifalı dokunuş taraftarları, şifalı dokunuşun özellikle yaraları iyileştirmede, enfeksiyonları tedavi etmede, acıyı ve endişeyi hafifletmede etkili olduğuna inanıyorlar.

Şifalı dokunuşun etkileri üzerinde küçük bir araştırma yapıldı ve şifalı dokunuşun, bilimsel teknikleri kullanarak çalışılması zor bir terapi şekli olduğu görüldü. Fakat bazı çalışmalar fayda gösterdi.

Şifalı dokunuş güvenli mi?

Şifalı dokunuşu geleneksel tıbbi tedavilerde güvenle kullanabilirsiniz fakat hayati tehlike taşıyan durumlar ya da kanıtlanmış, bilinen tedavi yöntemlerinin yerine geçmesi için uygun değildir. Tıbbi tedavinize şifalı dokunuşu ya da uzaktan iyileştirmeyi eklemenizde bilinen bir risk yoktur.

Eğer alternatif terapi kullanıyor ya da tıbbi tedavinizi alternatif terapi ile birleştirmek istiyorsanız mutlaka doktorunuz ile görüşün. Tıbbi tedavinizi bırakmak ve sadece alternatif bir terapiye güvenmek sizin için iyi değildir.

SÖZCÜK BİLGİSİ

 1. 

A)

B)

C)



  1. “Her gün gaste okumalıyız.” Bu tümcede hangi sözcük yanlış yazılmıştır?

A) gün

B) gaste

C) her




  2. 

A)

B)

C)


  2. “Kirpit oyuncak değildir. ” Bu tümcede hangi sözcük yanlış yazılmıştır?


A) kirpit

B) oyuncak

C) değil



  3. 


A)

B)

C)


  3. “Dün ezzaneden ilaç aldık. ” Bu tümcede hangi sözcük yanlış yazılmıştır?

A) ezzane


B) ilaç

C) aldık



 4.

A)


B)

C)

  4. “Sipor yapan insan sağlıklı olur. ” Bu tümcede hangi sözcük yanlış yazılmıştır?

A) sipor

B) insan

C) sağlık




  5.

A)

B)

C)



  5. “Çok çalışgan olan kazandı. ” Bu tümcede hangi sözcük yanlış yazılmıştır?

A) kazandı

B) olan

C) çalışgan




  6.

A)

B)

C)



  6. “Pisiklete binerken dikkatli olmalıyız. ” Bu tümcede hangi sözcük yanlış yazılmıştır?

A) dikkatli

B) binerken

C) pisiklete




  7.

A)

B)

C)


  7. “Tiren buraya geliyor. ” Bu tümcede hangi sözcük yanlış yazılmıştır?


A) tiren

B) buraya

C) geliyor



  8.


A)

B)

C)


  8. “Önlüğümün dümesi koptu. ” Bu tümcede hangi sözcük yanlış yazılmıştır?

A) önlüğümün


B) koptu

C) dümesi



  9.

A)


B)

C)


  9. “Pazardan sovan aldık. ” Bu tümcede hangi sözcük yanlış yazılmıştır?

A) aldık

B) sovan


C) pazardan



  10.

A)

B)


C)


10. “Tırafik kurallarına uymalıyız. ” Bu tümcede hangi sözcük yanlış yazılmıştır?

A) tırafik

B) kurallarına

C) uymalıyız











CEVAP ANAHTARI AÇ/KAPA

Sesi hangi maddeler iyi iletir?

SES
Ses kaynakları titreşerek ses meydana getirir. Titreşim, bir cismin ileri geri gidip gelme hareketidir. Ses veren her şey titreşir. Titreşen cisimler ses oluşturur. Ses veren cisimler esnektir. Esnek olan cisimler ses dalgaları meydana getirebilir ve ses dalgalarını iletebilir.
Ses üreten varlıklara ses kaynağı denir.Ses madde değil, enerjidir
SESİN OLUŞMASI VE YAYILMASI
Ses dalgaları titreşim kaynağından enerji taşırlar. Bu enerji, çeşitli ortamlar tarafından iletilir. Bu esnada ortam yer değiştirmez, hareket eden madde değil, hareket enerjisidir.Su yüzeyindeki dalgalar ile havada yayılan ses dalgaları farklıdır. Su dalgalarını gördüğümüz halde, ses dalgalarını göremeyiz. Ses dalgaları havada küresel olarak yayılır. Cisimlerin titreşmesi ile meydana gelen sesin kulağımıza kadar gelebilmesi için ses kaynağı ile kulağımız arasında katı-sıvı-gaz gibi esnek bir ortamın bulunması gerekir.
Yani ses boşlukta yayılmaz. Sesin farklı ortamlarda yayılma hızı da farklıdır.
Sesin yayılma hızı bazı etkenlere bağlı olarak değişir.Bunlar;
1- Sesin yayılma hızı ortamın sıcaklığına bağlıdır.
Sesin 0ºC de havada yayılma hızı 331m/s olduğu halde 20ºC de 344 m/s ‘dir. Sıcaklık artıkça sesin o ortamdaki yayılma hızı da artar.
2- Sesin yayılma hızı ortamın cinsine bağlıdır.
Ses katı maddelerde en hızlı, gaz maddelerde ise en yavaştır.
3-Sesin yayılma hızı ortamın yoğunluğuna bağlıdır.
Ortamın yoğunluğu arttıkça sesin yayılma hızı da artar.
Ses oluştuğu ortamlarda dalgalar halinde yayılır.


Telefonun getirdiği kolaylıklar nelerdir?

Telefon, birbirinden uzak yerlerde bulunan kişiler ve düzenekler arasında bilgi alışverişini sağlayan elektrikli ses alıp verme aygıtıdır. Telefonun çalışmasında ana ilke ağızdan çıkan ses dalgalarının önce elektrik sinyallerine çevrilmesi, bu sinyallerin çeşitli gönderme yöntemleriyle uzağa iletilmesinden sonra, bu defa elektrik sinyallerinin yeniden kulakla duyulabilecek ses dalgalarına çevrilmesidir.
Önce kentlerde kurulan telefon şebekeleri daha sonra kentlerarası, uluslararası düzenekler durumuna dönüşmüş ve uydular aracılığıyla dünyanın her köşesinin birbiriyle iletişimi sağlanmıştır.
=== Tarihçe= .
İlk telefon Alman mucid Alexander Graham Bell tarafından bulunmuş ve 1861 yılında Frankfurt şehrinde Fizik Derneğine tanıtmıştır. Asıl düşüncesi sağır ve ağır işitenlere kolaylık getirmek istemesi idi. 1876 yılında Graham Bell tarafından patentlenmiştir.
Teknoloji .
Telefon ilk olarak telgraf sistemine benzer iki bağlantı üzerinden konuşulacak şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Çoğu defa bir bağlantı demir tel, diğer bağlantı ise toprak olduğu için yitimler fazla ve sesler karışık olarak işitiliyordu. Bakır alaşımlarının gelişmesiyle tel sayısı arttırıldı. Konuşma sayıları arttıkça bağlantılar yetişmemeye başladı. 1886 yılında tek devreden değişik frekanslarla ses gönderen bir aygıt (multiplex) devresi yapıldı. Uzun hatlara konulan yükselticilerle kayıplar giderildi.
Telefonda büyük adım, operatör kullanmaksızın yapılan otomatik konuşmalardır. 1891 yılında geliştirilen Strowger otomatik arayıcıyla araya operatör girmeden aboneler birbirine bağlanabilmiştir. Bu düzenek 1920 yılında Bell düzeneği olarak geliştirilmiştir. 1948 yılından sonra ise transistörün sahneye çıkmasıyla elektromanyetik röle sistemler yerini, elektronik devrelere bırakmıştır. Elektronik arayıcı sistem ilk olarak 1965 yılında ABD`de servise konulmuştur.
Telefonda atılan diğer büyük adım da, uzak mesafe konuşmalarında yüksek frekanslı radyo yayınlarından yararlanılmasıdır. 150-300 km aralıklarla yer alan röle istasyonları konuşmaları koaks kablolardan ve havadan elektromanyetik yayın şeklinde iletmektedir. Frekans yükseldikçe tek bağlantı üzerinden konuşma kanal sayısı da yükselmektedir. Böyle bir sistemle iki röle istasyonu arasında aynı anda 3600 konuşma yapmak olasıdır.
Bu gelişmeyi uydular aracılığıyla yapılan konuşmalar izlemiştir.
Anakaralar arası telefon konuşmaları 1915 yılında başlamıştır. İlk konuşma Paris`le ABD`de Arlington arasında yapılmıştır. Anakaralar arası telefon konuşmalarında güçlü radyo alıcı vericileri kullanılıyordu. İyonosferin etkisi konuşmaları zorlaştırdığı için sualtı kabloları kullanılmaya başlandı. İlk sualtı kablosuyla telefon görüşmeleri 1950 yılında Florida ile Havana arasında 185 km`lik uzaklıkta yapıldı. Sonuç doyurucu olduğu için 1956 yılında New York ile Londra arasına aynı düzenek kuruldu.
Uydu aracılığıyla anakaralar arası ilk telefon konuşmaları 1960 yılında başladı. Echo 1 isimli uyduyla ABD`nin doğu yakası ile batı yakası arasında telefon bağlantısı sağlanınca bunu Telstar I, Telstar 2 ve diğer uydular izledi. Bugün uyduların devreye girmesiyle gemi ya da uçaklarla otomatik telefon konuşması yapılabilmektedir. 1985 yılında uzay mekiği Discovery`nin yörüngeye koyduğu uydulardan biri aynı anda 20.000 konuşma yapabilmeye olanak verecek sığadadır.
Türkiye`de ilk telefon .
Türkiye`de ilk telefon 1908 senesinde uygulanmaya başlandı. Kadıköy ve Beyoğlu santralları 1911 senesinde hizmete açıldı. İlk otomatik telefon santralı 1926 senesinde Ankara`da kuruldu. Ardından diğer il merkezlerinde de telefon santralları kurulmaya başlandı. Kısa bir süre sonra kurulan santrallar aracılığıyla bütün iller arası telefon haberleşmesi başlamış oldu. PTT`nin 1970`lerden sonra yaptığı çalışmalarla telefon, Türkiye`de geç olmakla beraber, süratle yayılmaya başladı.
Türkiye`nin milletlerarası telefon santralı İstanbul`daki Tahtakale Telefon Santralıdır. Bu santralın diğer milletlerarası telefon santrallarıyla irtibatı 1985 senesi itibarıyla altı yoldan olmaktadır. Bunlar:
Edirne (Bulgaristan) hattı,
İzmirSEFERİHİSAR (Yunanistan) hattı,
Antalya (İtalya) hattı,
İskenderun(Suriye) hattı,
Diyarbakır (Irak) hattı,
Ankara (Uydu) hattı.
Diyarbakır`dan Bağdat`la görüşecek bir abone önce Tahtakaleyle irtibatlanır daha sonra Diyarbakır radyolinkiyle Bağdat`a ulaşır. İleriki senelerde uzaya gönderilecek Türk uydularıyla (Türk-Sat) milletlerarası santral hatlarında artış beklenmektedir (1994).
Teknik .
Telefon nasıl çalışır: Bir elektrik devresi üzerinden bir telefon konuşmasının yapılması sırasında meydana gelen olaylar şöylece sıralanabilir:
Ses enerjisi mekanik enerjiye dönüşür.
Mekanik enerji elektrik enerjisine dönüşür.
Elektrik enerjisi nakledilir.
Karşı tarafta elektrik enerjisi manyetik enerjiye dönüşür.
Manyetik enerji mekanik enerjiye dönüşür.
Mekanik enerji ses enerjisine dönüşür.
Elektrik titreşimlerinin iletkenlerdeki yayılma hızı esas titreşimlerinin havadaki yayılma hızından birkaç yüz bin kere daha fazla olduğundan (200-300 bin km/sn mertebesinde) telefon ile konuşanlar, aradaki uzaklığa rağmen, karşı karşıya bulunuyorlarmış hissine sahiptirler. Telefon sistemi üç ana görev yapar. İki abone arasında konuşma irtibatını sağlar ve aboneler arasında çağırma, meşgul çevirme, ses sinyalleri üretir. Otomatik olmayan manyetolu telefonlarda bu işlemler elle yapılır.
Bir telefon aletinde bulunan belli başlı parçalar şunlardır:
Ses alıcı (mikrofon),
Mikrofon akım kaynağı,
Ses verici (kulaklık),
Çağırma ve çağrılma düzenleri,
Devre açıp kapayıcılar, anahtarlar,
Çağırma kadranı.
Manuel ve otomatik santrallara bağlı telefon aletleri birbirinden farklıdır. Herbirinde yukardaki parçaların bazıları bulunur. Telefonun ahizesi sesi elektrik enerjisine ve elektrik enerjisini de sese çevirir. Otomatik telefon cihazında ahize kaldırıldığında devreyi açan bir anahtar ve ön tarafta numaratörü mevcuttur. Telefon ahizesi kaldırılınca telefonla santral arasında elektrik devresi kurulur. Ahizeden ton sesi duyulur. Numaratörden, mesela 6 rakamı çevrilince elektrik devresi altı defa açılıp kapanmış olur. Elektrik devresindeki açılıp kapanmalar sinyal olarak santralda devreler vasıtasıyle sayılır.
Muhaberenin konuşma şeklinde olması şart değildir. Lokal santrallara konulan bilgisayarlar gönderilen sinyal cinsine göre seçim yaparak dağıtımı analog telefon, sayısal telefon, faksimile, teleks, televizyon bilgi işlem şekillerinde terminallere ulaştırır. Böylece telefon konuşmaları yanında televizyon, faksimil resim ve yazı, teleks, bilgisayar işlemleri de çok süratli ve kaliteli olarak yürütülür.
Muhabere hatları: Muhabere (haberleşme) imkanları çok çeşitlidir. Bunlar:
İki telli analog radyo sinyal hattı (1 konuşma).
Anolog radyo röle link hattı (30 konuşma).
Sayısal radyo röle link hattı (1920 konuşma).
Çok kollu koaksiyel kablo hattı (7680 konuşma).
Fiberoptik kablo hattı (10.000 konuşma ve üstü).
Muhabere uydular hattı (20.000 konuşma).
İki telli konuşma devreleri uzak mesafelerde kayıplar çok arttığı ve kanal sayısı sınırlı olduğu için şehir içi dağıtım sistemi dışında kullanılmaz. Muhabere sistemleri radyo yayınlarından istifadeyle kapasite ve kalite yönünden çok gelişmiştir. Telefon konuşmaları hem doğrudan analog sinyal olarak hem de bu analog sinyalin sayısal sinyal haline çevrilmesinden sonra yayınlanarak yapılabilmektedir. Analog sinyal de yankı problemi ve sinyal gürültü seviyesi yüksek olduğu için terk edilmiş sayısal sinyal sistemine geçilmiştir.
Sayısal sinyal sistemlerinde, analog sinyal dilimlere bölünerek düzgün palslara ayrılır. Bu palslar daha sonra kodlanarak verici anteninden `0`, `1` sayısal yayın olarak gönderilir. Kodlanma işlemi her konuşma için ayrı ayrı yapılabildiği için bir antenden aynı anda binlerce sayıda konuşma palslar halinde yayınlanabilir. Alıcı telefon, istasyondan alınan bu binlerce yayın tekrar kod çözücüde çözümlenerek, audio sinyal haline çevrilerek santral mantık devresinden geçerek abonelere ulaşır. Kodlanmış palslar antenden yayınlanabildiği gibi koaksiyel kablolardan da gönderilebilir. Koaksiyel kablolarda kayıplar çok azalır. Koaksiyel kablo yerine bundan daha süratli yüksek kapasiteli ve kayıp oranı çok düşük optik fiber kablolar da kullanılabilir. Optik fiber sisteminde kodlanmış sayısal sinyaller optik sinyallere çevrilerek gönderilir. Karşı santralde optik sinyaller önce elektronik sinyallere daha sonra da odyo analog sinyale çevrilerek lokal santral mantık devresinden abonelere ulaştırılır.
İki telli muhabere sisteminde aynı anda bir konuşma yapılır. Halbuki pals kod modüleli sayısal radyo link muhabere sisteminde 30 kanal mevcuttur. Koaks kablolu sayısal radyo link muhabere sistemiyse en az saniyede 30 megabit bilgi gönderme kapasitesine sahip olup, 1920 kanallıdır. 1985 senesinde F. Almanya`da hizmete girmiş olan böyle bir sistem saniyede 565 mbit kapasiteye; bir başka ifadeyle aynı anda 7680 konuşma veya bilgi aktarmaya müsaittir. Fiberoptik sistemler 140 mbit/saniye ve daha yukarı kapasitede görev yapmaktadır. Fiberoptik muhabere sistemi kapasite yüksekliği, montaj kolaylığı, bakım istememesi, yüksek kaliteli bilgi göndermesiyle mevcut sistemlerin en mükemmelidir.
Özet olarak telefon santrallarının isimleri şunlardır: Elektromekanik telefon santralı, elektronik telefon santralı, otomatik telefon santralı, şehirlerarası telefon santralı, transit telefon santralı, yarıelektronik telefon santralı, yarıotomatik telefon santralı, mahalli (yerel) telefon santralı... olmak üzere çeşitleri vardır (1994).
Telefonun tatbikatta sağladığı en büyük fayda muhaberenin süratli bir şekilde yapılmasıdır. Fiberoptik, koaksiyel kablo ve elektromanyetik yollarla uydulardan yansıtılarak yapılan telefon görüşmeleri dünyanın her köşesini birbirine bağlamıştır. Telefon sistemlerinin kanal kapasiteleri her geçen gün artmaktadır. Kanal sayısında artışlar telefonu daha da pratik bir hale sokmaktadır. Telekomünikasyon arasındaki önemli gelişmelerden biri de, telsiz telefonun ortaya çıkmasıdır. Kısa dalga radyo alıcı-vericilerin normal telefon sistemine bağlamasıyla hareket halinde telefonla konuşma imkanı ortaya çıkmıştır. Bu sistemle bölgeler arası kesintisiz bağlantı olduğu gibi, çok uzun menzilli yolculuklar yapan bile istediği yeri anında arayabilir.
Telefon teknolojisinde son gelişmeler ve GSM.
Yirmi birinci yüzyıla yaklaştığımız şu günlerde, teknoloji gelişmişlik-iletişim ve bilgi birbirlerinden ayrılmaz parçalar oldu. Bugün iletişim çağın gerisinde değil, hep bir adım önünde gitmektedir. Hücresel mobil servisleri; ????? başlarından bu yana, hareket halindeki insanların haberleşme ihtiyaçlarını gidermeye çalışmıştır. Geçen 10 yıllık sürede hücresel telefonlar, otomobillerden başlayarak, diğer tip taşıtlarda da kullanılabilecek şekilde gelişmiş ve sonunda da taşınabilir (cep telefonu) bir özelliğe kavuşmuştur.
Haberleşme alanında her geçen gün daha da artan gereksinimler, alabildiğince çok haberleşme servisini içine aldı ve kitlelerin bulundukları coğrafi dağılım bölgelerinden bağımsız olarak bu servislere ulaşmalarını sağlayacak merkezi bir hücresel mobil haberleşme şebekesinin kullanılmasına ortam hazırlamış ve bunun sonucunda da GSM (İng: Global System for Mobile Communication) doğmuştur.
Bugüne kadar hücresel bir mobil haberleşme şebekesi kurulurken veya sığası arttırılırken, analog şebekelerin kullanılmasından dolayı frekans ve hücre planlamalarında birçok güçlükler çıkıyordu. GSM frekans problemlerini, hücre ve kanal planlamalarındaki zorlukları ortadan kaldırmaktadır.
Mobil telefon kullanımını en üst düzeye ulaştıran GSM, sayısız üstünlük ve olanakları bir arada sunmaktadır. Bu yeni sistemle ağırlığı 200-250 grama kadar düşen cep telefonları ile net bir şekilde sadece Türkiye sınırları içinde değil, bütün Avrupa`da rahatça ve ses yitimi olmadan konuşma yapılabilmektedir. GSM sistemi, her türlü ilerlemeye açık olarak geliştirilmiştir. Uygulanmak istenen her türlü yenilikler (kısa mesaj, faks, telfoto... vs.) çok basit, hızlı programlama tekniğiyle cep telefonuna aktarılabilecek. GSM teknolojisi, düşük güç çıkışlı cihazların kullanımını sağladığı için cep telefonları ile uzun süre konuşma yapmak olası olabilecektir.
Bir GSM abonesi, yerleşik analog hücresel şebekelerden farklı olarak kendi terminallerini bütün Avrupa devletlerinde kullanabilecektir. Aynı zamanda GSM şebekesi, abonelerin devamlı değişen ortamlarının kaydını tutarak, gelen çağrı mesajlarını otomatik olarak coğrafi bölgelere aktarabilecektir ve yönlendirebilecektir. Sistem abone numaraları SIM(Subscriber Identity Module) adlı kredi kartı ebadında, kişinin cüzdanında taşıyabileceği büyüklükteki kartlara programlanıyor. Ayrıca Plug-in olarak adlandırılan daha küçük boyutlarda bir kart daha kullanılmaktadır. Bununla birlikte her abonenin kendisi için özel tanımlanmış özel kimlik numarası olan PIN(Personal Identity Number)ı girmesi koşuluyla mobil telefonlardan konuşma yapılabilinmektedir. Bu sistemle hiç kimse bir başkasının SIM kartını kullanamamaktadır.
Kullanılacak Smart Card teknolojisiyle aboneye ait bütün bilgiler, bu abone kartına toplandığından, yurtdışına çıkan bir abone, artık yanında telefon aygıtı (cep telefonu) taşımak zorunda kalmayacaktır. Her yerde, kendi adına kayıtlı SIM kartı ile bir el (cep) telefonu kiralayıp istediği görüşmeyi yapabilecektir.
Türkiye`de de GSM`nin alt yapı çalışmaları olanca hızıyla devam etmektedir. GSM projesi ilk beş yıl içinde Türkiye`nin bütün illerinde sistem ağını kuracaktır.
Bu sistem, otomobilimizde faks çekme, telekonferans düzenleme, çağrı gönderme, borsayı takip edebilme, nerede olursa olsun sağlıklı ve parazitsiz telefon edebilme, veri gönderebilme, ... vs. birçok kolaylıkları olacaktır.
Sonuç olarak haberleşme alanında GSM sistemi, serbest bilgi dolaşımını sağlayacaktır.
Bu gelişmeyle birlikte görüntülü telefon, konuşma ve görüntüyü aynı anda aktaran sistem de artık yaygınlaşma aşamasındadır. Görüntülü telefon 1964 yılında ilk önce ABD`de yapılmaya başlamıştır. Buna rağmen görüntülü telefon sistemi hala gerekli pazara ulaşamamıştır.
Türkiye`de de görüntülü telefon çalışmaları ciddi bir şekilde 1994 yılında başlamıştır. 2000`li yıllarda ise artık `Görüntülü Cep Telefonları` yılları olacaktır. Telefon, teknolojinin insanlığa sunduğu en yararlı araçlardan birisidir.
GSM sisteminin yanında çoklu ortama hitap edebilen UMTS sistemi bütün dünyada yerini almaya başlamıştır. Uzun vadede UMTS in GSM

Mektup nasıl yazılır?

Mektup Nasıl Yazılmalıdır?

Mektup planı şu şekilde olabilir:

a. Hitap-seslenme Bölümü
: Mektubun bu bölümü mektubu yazdığımız kişi ile olan ilişkimize göre olur. Hiç tanımadığımız birisine samimi bir arkadaşımıza sesleniyor gibi seslenemeyiz.
Hitap örnekleri: Sevgili Babacığım, Canım Kadar Sevdiğim Kardeşim, Aziz Hemşerim, Efendi Oğlum, Gözümün nuru kızım, Sayın Yönetici, vb.
Hitaplar mektubun diğer bölümlerinde yeri geldiğinde tekrarlanabilir, hitaptan sonra virgül konur.

b. Giriş Bölümü: Mektubun giriş bölümünde genellikle en son mektuplaşmadan söz edilir. Neden mektup yazıldığı anlatılır.

c. Gelişme Bölümü: İletmek istediğimiz düşüncelere haberlere genişçe yer verilen bölümdür. Verilecek haberler konularına göre paragraf halinde yazılmalıdır. Özel mektuplarda konu birliği önemli olmadığından her paragrafta bir konu olmalıdır.

ç. Sonuç Bölümü: İyilik dilekleri, selam, samimiyet ifade eden cümleler yer alır. Tek paragraf halinde kısa olarak düzenlenir.