Karadeniz Bölgesi ikliminin günlük yaşantı üzerinde ki etkisi


1. Her mevsimi yağışlıdır.
2. Buradaki bol yağışları gezici minimumlar getirir, yüksek dağ yamaçları bu yağışların daha bol yağmasına imkan verir.
3. Depresyonik ve orografik yağışlar hakimdir.
4. Kıyı bölgesinde batıya bakan yamaçlar, doğuya bakan yamaçlardan daha çok yağış alır.
5. Sıcaklık şartları deniz iklimi özelliğindedir.
Ara sıra, don olayları olur, sis belirir, kar yağar. Bu kıyı boyu bölgesinin hemen güneyinde uzanan ve içerisine bolu, Kastamonu, Çorum, Merzifon, Amasya, Tokat, Şebinkarahisar taraflarını alan yerleri “Karadeniz İç Bölgesi” olarak vasıflandırmak yerinde olur. Kıyı boyundaki nispeten dar, tam deniz iklimli bölge ile onun hemen gerisindeki iç taraflar, Karadeniz bölgesi olarak, yağış ve sıcaklık bakımlarından birbirinden farklı bölümler gösterir.
Kıyı boyunda farklı üç bölüm ayırt edilebilir: Doğu, Orta, Batı Karadeniz iklimi.

1. Doğu Karadeniz İklimi:
 Bu kesimde çok fazla yağış vardır. Kıyı boyundaki birçok yerlerde yılda 2 metre kadar. Hemen gerideki dağlarda daha da çok. Yaz sıcakları oldukça fazladır. Kışlar ılımlı geçer.
2. Orta Karadeniz İklimi: Yağış, bu kıyı boyu ölçüsüne göre orta derecededir ve 70-80 cm. kadardır.
3. Batı Karadeniz İklimi: Doğu Karadeniz iklimine göre daha az yağışlı (100-120 cm.) sıcaklık, Karadeniz boyunun öteki kesimlerine göre gerek yazın ve gerekse kışın daha azdır.
4. Karadeniz Ardı Bölgesi: Karadeniz iklim bölgesinin bu kıyı boyunun üç çeşidinin hemen güneyinde, İç Anadolu iklim bölgesine doğru bir geçiş alanı başlar. Burada, batıdan doğuya doğru gidildikçe ve Karadeniz’in etkilerinden uzaklaşıldıkça farklı iklim yöreleri belirmiş bulunmakla beraber, “Karadeniz kıyı boyu” ile “İç bölgeler” iklimleri arasında bir geçiş iklimleri şeridi özelliği gösterir: Yağış maksimumu ilkbahar sonralarına kaymış, yaz ortalarında kurakça bir süre belirmiştir.



Arkeologların çalışma imkanları ve iş alanları hakkında bilgi


GÖREVLER
- Eski çağlardan günümüze kalmış toprak veya su altındaki eserleri gün ışığına çıkarmak için kazılar yapar,
- Kazılardan elde edilen eserleri temizler,
- Parça eserlerin yapıştırılmasını (konservasyon), bakım-onarım ve restorasyonunu yapar,
- Eserlerin kaydını tutar, korunmasını sağlar ve halkın bilgisine sunar,
- Kültür Bakanlığında çalışması durumunda; kazılarda gözlemci olarak görevlendirilebilir,
- Korunması gereken kültür ve tabiat varlıklarını saptar ve kaydını tutar, bunlara yönelik koruma ve restorasyonlar konusunda kararlar çıkarılmasını sağlar,
- Çevresindeki antik kentlerin (ören yerlerinin) belirli aralıklarla denetimini yapar,
- Müzelerde çalışanlar koleksiyoncuların denetimini yapar.

KULLANILAN ALET VE MALZEMELER
Spatüla (ucu sivri küçük mala), kazma, kürek, el arabası, keski, su terazisi, fırça, süpürge, fotoğraf makinesi, metre, ölçüm, çizim araç-gereçleri, kimyasal maddeler, sondaj aletleri.

MESLEĞİN GEREKTİRDİĞİ ÖZELLİKLER
Arkeolog olmak isteyenlerin;
- Üst düzeyde genel yeteneğe ve özellikle sözel düşünme ve neden-sonuç ilişkisini ortaya çıkarabilme gücüne sahip,
- Tarih ve kültür konularına meraklı ve bu alanlarda başarılı,
- İyi bir gözlemci ve araştırıcı,
- Açık havada çalışma yapmaktan hoşlanan,
- Bedence sağlam,
kimseler olmaları gerekir.

ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI
Arkeologlar görevlerine göre değişik ortamlarda çalışırlar. Araştırma yapan arkeologlar, çoğunlukla okuyarak, yazarak görev yaparlar, yaz aylarında kazı çalışmalarını açık havada yürütürler. Müzelerde çalışanlar için çalışma ortamı temiz ve sessizdir. Bir kazıda ilginç bir parçanın bulunması ve ait olduğu dönemin belirlenmesi uzun ve zahmetli bir çaba sonucunda gerçekleşir ve bu durum kişiye büyük bir mutluluk verir. Arkeologlar, eski çağ tarihçisi, heykeltıraş, mimar, topoğraf, teknik ressam, fotoğrafçı, epigraf (yazıt okuyan kişi) gibi meslek elemanlarıyla sürekli iletişim halinde çalışırlar.

ÇALIŞMA ALANLARI VE İŞ BULMA OLANAKLARI
Arkeologların çalıştıkları kuruluşlar; üniversiteler (öğretim görevlisi veya araştırmacı olarak), Müzeler ve Anıtlar Genel Müdürlüğü'ne bağlı çeşitli müzeler, kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulları, özel müzeler, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Maden Tetkik Arama Enstitüsüdür.

MESLEK EĞİTİMİNİN VERİLDİĞİ YERLER
Mesleğin eğitimi çeşitli üniversitelere bağlı fakültelerin “Arkeoloji” bölümlerinde verilmektedir.

MESLEK EĞİTİMİNE GİRİŞ KOŞULLARI
Bu bölümlere girebilmek için Öğrenci Seçme Sınavında (ÖSS) yeterli “Sözel (SÖZ)” puanı almak gerekmektedir.

EĞİTİMİN SÜRESİ VE İÇERİĞİ
Mesleğin eğitim süresi 4 yıldır.
Eğitim süresince;temel kavramlar ve terimler öğretilmektedir. Arkeoloji alanında eğitim veren bu anabilim dallarının birinci sınıfında temel kavramlar ve terimler öğretildikten sonra diğer sınıflarda her anabilim dalı kendi konusu çerçevesinde insanlığın sosyo-kültürel yapısını ve kültür ortam ilişkilerini işler. Klasik arkeolojide Yunanca ve Latince öğretilmektedir. Dönem özelliklerinin incelendiği heykel, seramik, mimari, tarihi coğrafya vb. dersler verilmektedir.

MESLEKTE İLERLEME
Lisans eğitimini tamamlayan kişiler üniversitelerde görev almak isterlerse araştırma görevlisi olarak göreve başlarlar. Doktora derecesi aldıktan ve gerekli çalışmaları tamamladıktan sonra yardımcı doçent, doçent ve profesör olarak meslekte ilerleyebilirler.
Meslek elemanları belli bir alanda uzmanlaşabilirler. Bunlar; eski tunç çağı eserleri, konservatör (yarım eserlerin yapıştırılması, onarılması), sikke (numismat), arkaik dönem heykeltıraşlığı, helenistik çağ mimarisi, seramik, vb. alanlardır.
BENZER MESLEKLER: Sanat tarihçisi, tarihçi.

BURS, KREDİ VE ÜCRET DURUMU
Öğrenciler üniversitelerin veya müzelerin yaz aylarında yapmış olduğu kazılara katılırlarsa asgari ücret seviyesinde ücret alabilirler.
Şartları uyan öğrenciler Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun sağlamış olduğu kredi ve yurt hizmetlerinden yararlanabilmektedirler. Çeşitli kurum ve kuruluşlarca başarılı öğrencilere karşılıksız veya mecburi hizmet karşılığı verilen burs olanağı da vardır.
Eğitim sonrası teknik hizmetler sınıfında göreve başlarlarsa asgari ücretin 3-3,5 katı dolayında maaş almaktadırlar.

DAHA AYRINTILI BİLGİ İÇİN BAŞVURULABİLECEK YERLER
- İlgili Eğitim Kurumları,
- Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü Ankara Meslek Danışma Merkezi,
- Bünyesinde Meslek Danışma Merkezi Bulunan Türkiye İş Kurumu İl Müdürlükleri.

Milli Bayramlarımız ve Tarihleri

Milli Bayramlarımız ve Tarihleri Nelerdir? Milli bayramlarımız ve tarihleri ile ilgili kısa bilgi. Milli bayramlarımızın adları ve ilan edildikleri tarihler hakkında yazı. Milli bayramlarımız kaç tanedir? Milli bayramlar nasıl ilan edilmiştir?

Ülke çapında çeşitli tören ve büyük katılımlarla kutladığımız milli bayramlarımızın hepimizin gönlünde ayrı bir yeri vardır. Büyük gurur ve şerefle kutladığımız bu günlerin neden ve nasıl bayram olduğunu tekrar hatırlayalım.

Milli Bayramlarımız Hakkında Özet Bilgiler:

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı günün yıldönümü olarak kutlanmaya başlanan bu bayram, çocuklara armağan edilmiş tek bayramdır. İlk kez 23 Nisan 1920’de “Hakimiyeti Milliye Bayramı” olarak kutlandı. 1935 yılında adı “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak belirlendi. 1979’un UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) tarafından “Çocuk Yılı” ilan edilmesiyle de bu bayram, uluslararası bir nitelik kazandı.

1979 yılından beri her yıl TRT tarafından geleneksel olarak “23 Nisan Çocuk Şenliği” düzenlenmekte, bir hafta süren bu şenliğe dünyanın değişik ülkelerinden gelen çocuklarda katılmaktadır. 23 Nisan, Atatürk’ün çocuklara armağanı olan dünyadaki tek çocuk bayramıdır.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

16 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan Samsun’a hareket eden Atatürk, 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a gelerek Kurtuluş Savaşı’nı bu tarihte başlatmış, Atatürk’ün Samsun’a geliş tarihi olan 19 Mayıs günü Atatürk’ün isteği üzerine “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanmaya başlanmıştır. 20 Haziran 1938’de “Gençlik ve Spor Bayramı” adı ile milli bayramlarımız arasına katılan bu bayram, 1981 yılından itibaren “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanmaktadır.

30 Ağustos Zafer Bayramı

Kurtuluş Savaşı’nın sonucunu belirleyen Büyük Taarruz’un son günü yapılan Başkumandanlık Meydan Savaşı’nın (30 Ağustos 1922) yıldönümlerinde kutlanan milli bayramlarımızdan biridir. 30 Ağustos Zaferi, ilk olarak 30 Ağustos 1923’te Ankara, İzmir ve Afyon’da şenlikler düzenlenerek kutlanmıştır. 1935’te çıkarılan bir yasayla “Zafer Bayramı” olarak kutlanması kabul edilmiştir.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

29 Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nda (1921 Anayasası) yaptığı değişiklikle devletin yönetim biçimini “Cumhuriyet” olarak ilan etti. Cumhuriyetin ilan edilmesi aynı gece 101 pare top atışı ile kutlandı. 2 Şubat 1925’te Hariciye Vekaleti (Dışişleri Bakanlığı) tarafından düzenlenen bir kanun teklifi ile 29 Ekim’in bayram olması önerildi. Teklif 19 Nisan’da TBMM tarafından kabul edildi. Böylece 29 Ekim, 1925 yılından itibaren yurt içinde ve dış temsilciliklerimizde bayram olarak kutlanmaya başlanmıştır.