YILDIRIM YAYINLARI 11.SINIF EDEBİYAT KİTABI 11,12,13,14,15,16,17,18 CEVAPLARI


YILDIRIM YAYINLARI 2013-2014 11.SINIF EDEBİYAT KİTABI 17-18.SAYFA CEVAPLARI
SAYFA 17 DEĞERLENDİRME SORULARININ CEVAPLARI:
HAZIRLIK SORULARI
1.Yenileşme: Yenileşme ifadesi, var olanın çağın gereksinim ve özelliklerine göre yeniden düzenlenmesidir. Yürürlükte olan uygulamalar ihtiyaca cevap veremiyorsa bu alanlarda yenileşmeye ihtiyaç duyulur.
Yenilik: Var olanı yetersiz görüp yeni biş şeyler ortaya koyma. Daha iyi verim elde edebilmek daha iyi yararlanmak için düzenlemeye ihtiyaç duyulur. Bu özellikler yapının veya nesnenin durumuna göre değişir.
3. Osmanlı toplumunda yenileşme hareketleri:
Her imparatorluk yükseliş dönemini yaşadığı gibi bu sürecin sonunda duraklama ve daha sonrasında da dağılma dönemi yaşamıştır Osmanlı İmparatorluğu da yükseliş döneminin sonrasında duraklama dönemine girmiştir Bu dönemde batı karşısında gerileyen, taşra birimleri üzerindeki denetimini yitiren, tüm kurum ve kuruluşlarıyla hızla çöküşe doğru giden devletin, içinde bulunduğu kötü durumdan telaşa düşen yöneticiler çözüm arayışlarını hızlandırdılar Yeniden eski gücün kazanılması için, yerli kurum ve geleneklerin diriltilmesi yönündeki girişimler, bunları uygulayacak kadroların yetersizliği yüzünden başarılı olunamadı Ayrıca kendisini yenileyecek iç dinamikleri tamamen körelen kurumlar, bozulanyapıyı onarmada yetersiz kalıyordu Bu durumda, daha kolay ve uygulamaya konulabilecek hazır çözümler öneren Batılılaşma gündeme geldi

Avrupa’da yeni bir siyasal düzen ve toplum anlayışının kapılarını açan 1789 Fransız İhtilali,, Osmanlı Devleti’nde “yenilikçi padişahlar dönemi”nin başlangıcıdır III Selim, 1808’e kadar süren iktidarında, askeri, idari, mali ve iktisadi alanlarda ilk köklü değişiklikleri başlattı Bu köklü değişim çabaları daha çok askeri alanda olmuştur Batı orduları karşında alınan mağlubiyetler sonunda tekrar başarılar kazanmak amacı güdülüyordu Bu uğurda III Selim Nizam-ı Cedid’i (Yeni Düzen) teşkil edecektir Hareket esas itibariyle, dış görüntüsünde belirlendiği üzere sadece askeri değildir Talim ve terbiyesi kalmamış bir insan yığınından ibaret olan yeniçeriler karşısında modern bir ordu tesis etmenin yanında, ulema sınıfının nüfuzunu kırmak, selâhiyetlerini azaltmak ve ayrıca Avrupalıların sanat ve ilimdeki ilerlemelerine ortak olucu sınâi, ziraî, iktisadi müesseselerden iktibaslar yapmak arzu ve iştiyakı mühim rol oynamıştır

Yenileşme çabalarının süreklilik kazanması ancak II Mahmud’un saltanatının son devresinden itibaren mümkün olabildi Zarar gören devlet otoritesini onarmak, iç ve dış güvenliği sağlayabilecek askeri güce sahip olmak, mali ve ekonomik yapıyı güçlendirmek ve nihayet sosyal ihtiyaç olarak öne çıkan yenilikleri yapmak Sultan’ın esas amacı idi İşte 1808 tarihinde Padişahın arzusu üzerine Anadolu ve Rumeli Beylerbeyleri İstanbul’a gelmişler ve devletin bu kötü durumuna son vermek için çareler aramaya başlamışlardır Neticede Sadrazam ve Anadolu ve Rumeli Beylerbeyleri bir metin tespit edip, bu metinde belirtilen esaslara sadık kalındığı takdirde, Osmanlı Devleti’nin eski haline gelmesinin mümkün olduğu görüşünde birleşmişlerdir Bu metne Sened-i İttifak ismi verilerek 7 Ekim 1808 tarihinde ilan edilmiştir Bu imzalanan metin o tarihe gelinceye kadar hükümdarlık haklarını hiçbir kayıt ve şarta tabi olmaksızın kullanabilme hakkını bu metinle tespit edilen esaslara göre sınırlandırılmıştır
Osmanlıda başlayan bu yenileşmenin yanında batılaşma hareketleri iç ve dış sebepler sonucunda devam etmiştir

ÇÖZÜMLEME / İNCELEME
1.METİN
1. ETKİNLİK.

XIX.(19.YY) Osmanlı Devleti'nin yükselme döneminin sosyal ve siyasal yapısı nasıldır?
sosyal yapısı
Osmanlı Devleti başlangıçta doğrudan doğruya Türk unsuru tarafından kuruldu. Sonraki yüzyıllarda sınırlar genişledikçe devletin kurucu ve temel unsuru olan Türklerin yanında başka topluluklar da görülmeye başladı. Giderek Osmanlı toplumu çok çeşitli milletlerden oluşan bir özellik kazandı.
Osmanlı Devleti toplumu, islâm Hukuku ve Örfi Hukuk denilen hukuk kurallarına göre biçimlendirdi. Buna göre Osmanlı toplumu iki temel bölüme ayrılıyordu. Bunlardan biri "yönetenler", diğeri "yönetilenler"di. Yönetici sınıfa Osmanlılar, "askerî sınıf diyordu. Osmanlı Devleti'nde "askerî" demek, herhangi bir devlet
hizmeti yapan kişi demekti. Bunlardan askerlik yapanlara seyfiye denirdi, Eğitimö ğretim işiyle uğraşan müderrisler, yargı ve yönetim işlerine bakan kadılar ilmiye sınıfını oluştururdu. Devlet dairelerinde çalışan her kademedeki memurlara ise kalemiye sınıfı denirdi. Genellikle askeriler vergi vermezlerdi. Bunun karşılığında devlete bir hizmet görürlerdi. Böyelce devlet, gelirinin önemli bir kısmını buradan sağlardı. Yönetilenler ise bunların dışında kalan gruptu. Yönetilen sınıfa Osmanlılar "reaya" diyordu. Kırsal kesimde köylüler, çiftçiler, şehirlerde tüccar, esnaf gibi gruplar reaya sınıfını oluştururdu. Reaya vergi verirdi.
siyasi yapısı
Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi ve hukuki rejimi, daha çok bir sentez niteliği taşır. Osmanlı Devleti, her şeyden önce bir Türk ve İslam Devleti'dir. Bir yönüyle de İslamiyet öncesi Türk Devletleri yapısının izlerini taşır.
Eski Türk Devletlerinde, siyasi yapılanmanın en önemli unsurlarından biri kenttir. Bu bağımsız bir şekilde aşiretler halinde yaşayan halkın, barış içinde kalmasını sağlar. Osmanlı'da federatif bir yapı görülmekle birlikte kimi yerlerde de bu kent yapısına rastlanmaktadır.
Zamanla, idare merkezileşti ve hükümdarlar, doğaüstü bir kaynaktan gelme vasıflarını aldılar. Hükümdarlara "padişah-ı cihan" adı verildi. Bu hükümdar, mutlak şahsi evrensel ve kutsal bir kimliğe kavuştu ve bunun gerektirdiği hukuki statüye sahip oldu. Bütün sosyal ve siyasi hayatın hakimi, düzenleyicisi olan en yüksek organ haline geldi.
Osmanlı'nın yapısını büyük ölçüde oluşturan İslam Dini ve bunun temelleri, getirdiği yeni müesseseler dışında, dinde de birtakım değişiklklere yol açtı. Hükümdar, Tanrı'nın tahta çıkardığı değil onun yeryüzündeki temsilcisiydi.
1.
Orta çağa ait dünya görüşünü ifade eden kelimeler: Hüma ‘da mutluluk, ne baykuşta uğursuzluk,ne uğurlu vakit ne ne burçlerın uğursuzluğu,ne atlas dünyayı omuzunda taşıyor,ne ruh göçü kaldı,Ne Amr Zeyd’in esiri,ne Zeyd Amr’ın efendisi...
Modern dünya görüşünü ifade eden kelimeler: Ne zorlama ne zorbalık, Zaman bilim zamanı, Akıl tanrının birliği fikrini ispat ettiği için bütün milletler birlik yolunu tuttu.....
2. Sadullah Paşa Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği
SADULLAH PAŞA KISACA HAYATI,EDEBİ KİŞİLİĞİ MADDELER HALİNDE
3. XVII. Yüzyıldan itibaren osmanlı Devletinde sosyali siyasal , ekonomik ve askeri alanalrda yapılan değişiklikler Osmanlyı Batılı devletler karşısında güçlendirmesi gerekirken bunlar develt içindeki azınlıkların hak arayışınai var olan kültürel yapının bozulmasına dönüşmüş i toplum içinde kültürel ve siyasi çatışmalar yaşanmaya başlamıştır. Bu da Osmanlıyı iyice zayıflatmıştır.
a. Ordu düzeninin bozulması devletin otoriter yapısının bozulmasına sepep olmuştur.
b. Yenileşme devlet yapısındaki çöküşün sonucudur. Sebebi değildir. Bunlar çöküşü hızlandırmıştır.
2. metin
1. Cumhuriyet idaresinde padişah, imparator, sadrazam, dışişlri bakanı vb. yoktur. Bunların herbiri birer memleket ferdidir. Cumhuriyet idaresinde zorla zulumle insanalrı asker yapmaki yüzbinlerce kişiyi yerinden yurdundan ayırıp kışlalarda çüritmek gibi bir usul yoktur……
Yazar böyle bir eleştiriye devlet yönetiminde bulunan kişilerin yaptığı hatalı uygulamalar, baskılari zorbalıklar itmiştir.
2. burada yönetim yönünden, bireysel özgürlükler yönünden, yargı yönünden, hukuki yönden karşılaştırmalar yapmıştır. Bu karşılaştırmalar ile halkı bilinçlendirmeki hak ve özgürlüklerine sahip çıkm abilinci oluşturmak, zalim idareey boyun eğmemek gibi mesajlar verilmek istenmiş olabilir.
3. Ziya Paşa’nın batı düşüncesine, eğitim ve hukuk düzenine, yaşama biçmine ilgi duyması kendi toplunumda bunlaarın olmayışından kaynaklanmaktadır. Osmanlının çöküş döneminde sorunlar artmış, yolsuzluki rüşveti adam kayırma, ahlaki zaafiyet hızla yayılmıştır. 

2. ETKİNLİK.
Ülkeyi yöneten aydınların çoğu Batıda eğitim görmüş, oranın yaşam biçmini benimsemiş aydınalrdır. Bu yüzden Osmanlının kurtuluşunu Batının gelişen biliminde sanatında, kültüründe görmüşlerdir. Kendi kültürene karşı aşağılık kompleksine giren Osmanlı aydını Batının bilimini teknolojisini almak yerine develt yapısınıdeğiştirip yönetime hakim olmak kendi iktidarını kurmak hevesine kapılmıştır. Batının Bilimi yanında halaki zaafiyetlerini de birer medenilik ölçüsü olarak algıla yanlışlığına düşmüştür.

3. ETKİNLİK.
a. Tanzimat Fermanında yer alan genel konular:
*Tüm vatandaşların can, mal ve namus güvenliğinin sağlanması,
*Yargılamada açıklık, hiç kimse yargılanmadan idam edilemeyecek (Hukuk devleti özelliğini yansıtır),
*Vergide adalet,
*Erkeklere dört yıl mecburi askerlik,
*Rüşvetin ortadan kaldırılması,
*Herkesin mal ve mülküne sahip olması, bunu miras olarak bırakabilmesi.(Özel mülkiyet güvence altına alındı. Müsadere kaldırıldı)
*Fermanda verilen bütün sözlerin tamamen yerine getirilememesine rağmen bu çabalar, çağdaşlaşmaya ve cumhuriyet fikrine ön ayak olmuştur. Tanzimat Fermânı'nın okunmasından I. *Meşrutiyet'in ilanına kadar geçen dönem, Osmanlı tarihinde Tanzimat Dönemi (3 Kasım 1839 - 22 Kasım 1876) olarak anılır.
Tanzimat Fermanının ilan edilme nedenleri:
· Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa meselesinde Avrupa'nın desteğini almak
· Avrupa'nın Osmanlı iç işlerine karışmasını önlemek
· Fransız İhtilali'nin milliyetçilik etkisini azaltmak
· Gayrimüslimleri devlete bağlamak

b. Tanzimat fermanı, diğer adıyla ,Gülhane Hattı Humayunu ,3 Kasım 1839Tarihinde Gülhane Parkı’nda Mustafa reşit Paşa tarafından okunarak ilan edildi

4.ETKİNLİK
*Orta Çağ felsefesi ( Skolastik düşünce)tarihsel dönem itibariyle ilkçağ felsefesinin bitiminden modern düşüncenin başlangıcına kadar olan dönemi kapsar. M.S. 2. yüzyıldan 15. yüzyıl sonlarına-16. yüzyıl başlarına, rönesansa kadar olan dönem olarak ele alınır. Bu dönemin felsefe tarihi açısından kendine özgü özellikleri vardır.Bir çok felsefe tarihi kitabında ortaçağda felsefe yok sayılır ya da ortaçağın karanlık bir çağ olduğu değerlendirmesine bağlı olarak felsefenin de karanlığa gömüldüğü öne sürülür. Bunun yanı sıra ortaçağda felsefenin varlığını kabul eden ve bu felsefenin özgül niteliklerini açıklayan felsefe tarihi çalışmaları da sözkonusudur.
* Tanzimat öncesi osmanlı toplumunda islam anlayışının etkili olduğunu görüyoruz. Tanzimat ve sonrasında ise Batı kültürünün ve yaşam tarzının etkili olmaya başladığı görülür. Batı kültüründe ortay .ıkan modern tiyatroi gazete, dergi gibi kültürel ve bilimsel gelişmeler Osmanlı toplumunda da ilgiyle takip edilmiş, bunun sonucunda Batı tarzı yaşam Osmanlı toplumunu etkisi altına almıştır.
Batıda kilisenin baskısı, Otra çağ felsefesi, toplumun üzerinde ciddi bir baskı kurmuş, bu baskıdan bunalan batı toplumu çıkş yolları aramaya başlamıştır. Din adamları, krallar menfaatlerini kilise üzerinden halka dayatmışlar. Bu yüzden her türlü yeniliğe ve buluşa dini değerler üzerinden karşı çıkrak otoritelerini korumaya çalışmışlardır. Bütün bunlara rağmen batı toplumu bilimsel alandaki gelişmesini sürdürmüş, kendini geliştirmiştir. Bu da Osmanlı aydınında Batıya karşı bir hayranlık uyandırmıştır.

ANLAMA YORUMLAMA
1.ON Dokuzuncu Asır
Nazım birimi: beyit
Nazım Şekli : kaside
Ölçüsü: Aruz ölçüsü
Tema: Bilimin Önemi
Dil ve anlatım: süslü sanatlı bir anlatım var. Arapça , Farsça kelim ve kavramlar la yüklü ağır bir dil kullanılmış.
2. Metin: öğretici metin giriş, gelişme ve sonuş bölümlerinden oluşuyor. Birinci paragraf giriş, son Paragrafa kadr olan kısım gelişme, son paragraf sunuç paragrafı
Tema: Cumhuriyet
Konu: Cumhuriyet rejiminin önemi
Dil ve Anlatım: Diğer metne göre daha sade bir anlatımı var. Arapça , Farsça kelime ve kavramlar kullanılmış.
2. Evet , Dış baskılar sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
-Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline gelmiştir.
-Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda kalmıştır.
Islahat fermanının asıl hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer aldı.
3.osanlıtoplumunun Batılılaşmasında aydınların önemli bir rolü var. Batılıaşma haareketi Batıya özellikle Fransaya ilim öğrenmeye giden aydınlarımız tarfından başlatılmıştır. Toplımda batılı sant ve kültür faaliyetleri aydınlarımız tarafından getirilmiştir.
5. ETKİNLİK
Skolastik düşünce, rönasans ve roform hareketleri, pozitivizm akımı batıda atkili olan akımdır.
Skolastik düşünce batıda rönesans ve reform hareketlerini doğurmuş pozitivizm akımı ortaya çıkmıştır.
6. ETKİNLİK.

XIX. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİNDE MEYDANA GELEN GELİŞMELER VE YENİLİKLER

ASKERİ ALANDA 
Askerlik sürelerinin belirlenmesi ve aske ralımının bir usule bağlanması

DÜŞÜNCE HAYATINDA 
Pozitivist düşünce ön plana çıktı.

SOSYAL VE SİYASİ HAYATTA 
önetim merkezi olan babıali güçlendirildi
-Meclis-i ahkam-ı adliye (mahkeme) kuruldu
-Yeni meclisler komisyonlar kuruldu
-Ceza ve ticaretle ilgili yasalar çıkarıldı, yabancılarında katıldığı karma ticaret mahkemeleri kuruldu.
-Padişahın yetkileri kısıtlandı yönetim yetkisi meclise verildi.
- Ülke vilayetlere sancaklara kazalara köylere ayrıldı valiler kaymakamlar görevlendirildi.
Posta telgra teşkilatı kuruldu, haberleşmede gelişme sağlandı.

19. yüzyılda sosyal hayatta yapılan yenilikler
-Posta telgra teşkilatı kuruldu, haberleşmede gelişme sağlandı.
-Yeni yollar yapıldı, ilk demiryollarının yapımına başlandı.
-Belediyeler kuruldu
-İlk nüfus sayımı yapıldı (askere gidecekleri belirlemek için)
-Kıyafet değişikliği yapıldı, devlet memurlarına ceket gömlek fes giyme zorunluluğu getirildi.
-Halk avrupai yaşama özenmeye başladı, evlerde yurtdışından mobilyalar ve ev eşyaları kullanılmaya başlandı, eğlence şekilleri değişti.

EĞİTİM ALANINDA 
1846'da Mekatib-i Umumiye Nezareti kuruldu.1848 de Darülmuallim (öğretmen okulu) açıldı. Harbiye, Bahriye ve Tıbbiye dışındaki okulların kontrolü bu nezarete verildi.
Rüştiyelerin açılmasına hız verildi.
1868'de Fransızca eğitim ve batılı anlamda ilk eğitim verecek olan lise ile üniversite arasında bir kurum olan Galatasaray Sultanisi açıldı.
1869'da Fransız eğitim sistemini örnek alan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayınlandı.
1870'te Dârülmuallimât adında kız öğretmen okulu açıldı.
İlk kez yurt dışına öğrenci gönderildi.
Devlet memuru yetiştirmek amacıyla,Mekteb-i Maarif-i Adliye kuruldu.(II. Mahmut)
EKONOMİ ALANINDA 
1841-1842 yılında ilk bütçe hazırlandı, 1846-1847 yılında ise ilk modern bütçeye geçildi.
Vergilerin mükellefler arasında düzgün ve gelirlere göre dağıtılması amaçlandı.
Devlet görevlilerinin halktan resmi vergiler dışında aldıkları vergiler yasaklandı.
1840'ta Kaime-i Nakdiye ismiyle ilk kâğıt para dolaşıma sokuldu.
1855'te Kırım Savaşı'nın maddi yükünü karşılamak için tarihte ilk kez dış borç alındı.Borç ingiltereden alınmıştı

7. ETKİNLİK
Yenileşme dönemi ile birlikte Osmanlı kültür yapısının bozulmaya başladığı görülmüştür. Batıyı örnek alan aydınlarımız batını bilimini almalrı gerekirken bu istenilen düzyde olmamış Fransada kiliseye duyulan öfkelye ortaya çıkan dini reddeden bir yaşam anlayışı bizim aydınlarımı da etkisi altına almış orada edindikleri bu yaşam tarzını kendi toplumlarına taşımışlardır. Bunu da yeni ortaya .ıkan gazete, dergi, tiyatro, roman gibi sanat dallarıyla gerçekleştirmişlerdir.
II. Mahmut döneminde yenileşmenin önemli bir aracı olacak ilk gazete de çıkar: Takvim-i Vekayi (1831)
Osmanlı Devleti’nde Batı’ya yöneliş Abdülmecit döneminde, Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanan Tanzimat Fermanı (Gülhane Hatt-ı Hümayunu, 1839) ile resmiyet kazanmıştır. Tanzimat, “düzenlemeler” anlamına gelen bir sözcüktür. Bu fermanın ilanıyla birlikte Tanzimat Dönemi de başlamış olur.
Tanzimat Fermanı din, dil, ırk gözetmeksizin bütün halkın can, mal ve namusunun korunacağını, askerlik ve vergi kanunlarının yeniden düzenleneceğini ortaya koyan eşitlikçi bir söylem taşıyordu. Hâkim millet anlayışı yerine kanuni eşitlik getirilmiştir. Böylece Osmanlı Devleti, Batı anayasalarında yer alan temel hak ve özgürlükleri kabul ettiğini duyurmuştur. Tanzimat Fermanı, kökten bir değişme değildir, devlet yönetiminde bazı düzenlemelerden ibarettir. Tanzimat Fermanı’yla padişahın hak ve yetkileri sınırlandırılmıştır. Tanzimat Fermanının ardından ceza ve ticaretle ilgili yeni yasalar hazırlanmıştır. Bankalar kurulmuştur. Ülke vilayetlere, sancaklara, kazalara ve köylere bölünmüştür. Askerlik süresi beş yıl olarak belirlenmiştir. Telgraf idaresi, posta istasyonları kurulmuştur.
DEĞERLENDİRME SORULARI:
1) D,D,Y (1839’da olmalıydı)
2)Boşluk doldurma cevapları:
·         .............Tanzimat edebiyatının hazırlayan nedenlerdendir.
·         Hürriyet,adalet,eşitlik,kanun gibi kavramlar
2.Mahmut
3) E şıkkı
4) D (Osmanlı’daki yenileşme hareketleri ilk askeri alanda gerçekleşmiştir.)
5) Yenileşme Döneminde aydınların Batı’ya yönelmesinin sebepleri:
Osmanlı’nın Avrupa karşısında gittikçe gerilemeye başlaması
Aydınların devletin devamını sağlamak istemeleri...

SAYFA 18:
·         Osmanlı Devletinde Yenileşme dönemi aydınları Batı’nın  düşüncesine, yaşama biçimineve batıda gerçekleştirilen bilimsel gelişmelere ilgi duymuşlardır.
·         Osmanlı Devleti’nde yenileşme çöküşün sebebi değil sonucudur.
2) D/Y cevapları
D,D,D
3)C
4) D
5) B

7) Rönesans, Reform, Pozitivizm, Teknoloji, Bilim, Hukuk,

8) Tanzimat’ı ortaya çıkaran nedenleri iç ve dış faktörler olarak iki kısma ele 
alabiliriz.İç faktörler Tanzimat’ın bir sonuç olarak ortaya çıktığı Osmanlı 
batılaşma hareketlerini anlatırken genel olarak üzerinde durulan hususlardır. 
Dış faktörler ise cereyan eden hadiselerdir.Osmanlının sahip olduğu üstünlüğünü 
kaybedip devlet kurum ve kanunlarının asrın ihtiyaçlarına cevap verecek 
nitelikte olmaması ,devletin maddi ve manevi gücünü kaybetmiş olması bunun 
sonucunda her sahada yenilgiye uğraması yeniden ve geniş bir ıslahat hareketini 
zorunlu kılıyordu. 

YILDIRIM YAYINLARI 11.SINIF EDEBİYAT Sayfa 40,41,42,43,44,45,46,47,48,49,50 CEVAPLARI,Yıldırım yayınları 11.sınıf edebiyat,Yıldırım yayınları 11.sınıf türk edebiyatı,Yıldırım yayınları 11.sınıf edebiyat cevap anahtarı,Yıldırım yayınları 11.sınıf edebiyat sayfa 45,Yıldırım yayınları 11.sınıf edebiyat sayfa 44,Yıldırım yayınları 11.sınıf edebiyat sayfa 40, Yıldırım yayınları 11.sınıf edebiyat sayfa 50,Yıldırım yayınları 11.sınıf edebiyat cevapları,Yıldırım yayınları 11.sınıf edebiyat kitabı cevapları,Yıldırım yayınları 11.sınıf türk edebiyatı kitabı cevapları ,YILDIRIM YAYINLARI 11.SINIF EDEBİYAT KİTABI 11,12,13,14,15,16,17,18 CEVAPLARI 

Tanzimat döneminde türk edebiyatı hakkında bilgi

Türk toplumunda, 1860-1896 yılları arasındaki edebiyat etkinlikleri, "Tanzimat edebiyatı" adı altında toplanır. "Batılılaşma" olgusunu gerek basın, gerek edebiyat yapıtları aracılığıyla yaygınlaştırmaya çalışan Tanzimat dönemi yazarları, Batı şiir, roman ve tiyatrosundan oldukça etkilendiler. Bu etkilenmeler, özellikle çeviri yoluyla gerçekleşti. Tanzimat yazarları sanat anlayışları bakımından ikiye ayrılabilir: 
Namık Kemal Şinasi Ahmet Mithat Efendi, ve  Ziya Paşa'yı kapsayan birinci kuşak (1860-1875);  Recaizade Mahmut Ekrem Sarnipaşazade Sezai, Nabizade Nazım ve Abdülhak Hamit'i kapsayan ikinci kuşak (1875-1896). Birinci kuşak "sanat toplum içindir", ikinci kuşak ise "sanat sanat içindir" İlkesini benimsemiştir.

Tanzimat döneminde ilk olarak Batı edebiyatından bazı romanlar çevrilmiş, bu çevirileri örnek alan Tanzimat romancıları, "Batılılaşma", "yanlış eğitim", "esirlik" gibi toplumsal kavram ve kurumları bazen alaycı, bazen de gerçekçi bir biçimde işlemişler, romantizm (Namık Kemal, Ahmet Mithat Ffendi, Şemsettin Sami) ve gerçekçilik (Recaizade Mahmut Ekrem, Nabizade Nâzım, Samipaşazade Sezai) akımlarını benimsemişlerdir. Ayrıca bu dönemde, Türk tiyatrosu oluşmaya başlamıştır.

Tanzimat dönemi  Türk edebiyatı, birçok eksikliğine ve yanılgılarına karşın, Batı örneğinde Türk edebiyatının başlangıcını oluşturması bakımından önem taşır. Bu dönemde Batı şiiri, romanı, tiyatrosu Türk toplumuna tanıtılmaya çalışılmış, edebiyat yapıtları aracılığıyla toplumun eğitilmesine ve bilinçlendirilmesine önem verilmiştir. Söz konusu dönemde çıkan gazete ve dergilerinde, özellikle siyasal bilinçlenmede büyük katkısı olmuş, XIX. yy'ın sonlarına doğru, yeni yetişen ve özellikle Fransız edebiyatından bazı etkiler alan genç kuşak, servet-i Fünun dergisinde toplanarak, yeni bir edebiyat dönemini başlatmıştır.

Tanzimat Edebiyatı: Tanzimatı hazırlayan tarihi, sosyal, kültürel nedenler, Tanzimatın sınırları, dönemleri, kaynakları, genel nitelikleri, Tanzimatçıların ortak özellikleri, Tanzimat döneminde dil sadeleşmesi ve nesir alanında değişim ve yenilenme, Edebiyatımıza batı edebiyatından gelen nesir türleri; Çeviri: İlk çeviriler, Tiyatro, Tiyatro çalışmaları ve ilk yapıtlar; Gazete ve Dergi: İlk gazeteler; Basın: Roman, Hikaye, İlk romanlar; Diğer Türler: Eleştiri, İnceleme, Tarih, Mektup; Türk Dili ve Tarihi İle İlgili Çalışmalar; Tanzimatta Nazım; Servet-i Fünun Edebiyatı; Milli Edebiyat; Cumhuriyet Dönemi.

NURUZİYA SOKAĞI

De Gaulle, Mitterand, Mimar Mongeri'nin, dans hocası Panosyan'ın, Behice Boran'ın, Kadri Aytaç, Örsan Öymen'in, M. Butterfly'ın, Franz Liszt'in adımlarını duyar gibiyiz bu sokakta. Az daha Kamelyalı Kadın da gelecekti. Galatasaray'daki Nuruziya Sokağı nice misafir ağırlamış, nice ömürler yaşamış, büyük bir yangın geçirip yeniden inşa edilmiş, bazen yalnız kalmış, terkedilmiş, ama mahalle hüviyetini hiçbir zaman yitirmemiş bir sokak.
Nuruziya Sokağı, özellikle dekadan Tanzimat Devri'nin en itibarlı sokaklarındadı. O dönemden, hatta 16. yüzyıldan bugüne kadar siyasi, ekonomik, toplumsal gelişmelerden bu denli etkilenen sokak azdır. Osmanlı - Fransız - Leh uzlaşması, Lehistan'ın bölünüşü, Rus Devrimi, kozmopolit üç kıta imparatorluğunun çöküşü, mübadeleler, "Vatandaş Türkçe Konuş Kampanyası," Varlık Vergisi, 6-7 Eylül, 1964 sürgünü, '74 Kıbrıs krizinin dolaylı ve dolaysız olarak oluşturduğu psikolojik ortam, sokağın topografisini kökten değiştirmiş bulunuyor.
Nuruziya, Galatasaray'dan Tünel'e giderken sol kolda, Odakule'nin tam karşısındaki sokak. Eskiden adı Polonya Sokağı imiş. 1930'larda devrin belediye meclisi tarafından adı değişirilip, Mason dünyasının iki önemli kavramı olan "nur" ve "ziya"yı bir araya getiren "Nur-u Ziya" adını almış. Tarihi boyunca büyük sarsıntılar geçiren bu sokak bugün eski dokusunu tamamen koruyamamakla beraber, gene de taşıdığı melez mimariyle son derece özgün. Bir zamanlar Karaköy - Galatasaray dolmuşlarının kalktığı girişinde bugün sadece High School'un heybetli binası bulunuyor.

TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATI

1860'tan sonra, İmparatorluğun siyasi ve sosyal durumunda mühim gelişmeler göze çarpar ve bunlar, tabiatıyla, edebiuyatın gelişmesine de kuvvetle tesir ederler.
Mustafa Reşid Paşa'nın 1858'de ölümünden sonra 1871 tarihine kadar devlet idaresine çoğu zaman elinde tutan ve karakteri bakımında çok tedbirli ve ihtiyatlı olan Ali Paşa, batılaşma hareketini temposunu da ağırlaştırır. Hareketin yürütülmesi ve sürekliliği bakımından burada dikket edillecek mühim bir nokta, çağdaşlaşmayı sıkı bir kontrol altında tutan politikacıların yanıbaşında, onu samimiyetle benimsemiş, tamamıyla idealist ve aydın bir neslin yetişmiş olmasıdır. Bazı şahsi ihtiras ve kuşguların tesiri ile batılılaşma hareketini geliştirmesi için politikacıların gösterdikleri yavaşlık karşısında, bu nesil II. Abdulhamit dönemine kadar, teşebbüsü elinde bırakmamıştır. Bölelikle batılılaşma, yalnız devlet tarafında yürütülen bir hareket olmaktan çıkararak, aydınların halka da mal etmeye çalıştıkları çok daha şuurlu ve kaplamlı bir duruma gelmiştir.

20 Haziran 1861 de Abdulmecid'in erken ölümü üzerine tahta geçen kardeşi Abdulaziz (1861-1876), ağbesi kadar kültürlü ve batı hayranını olmamakla beraber, ülkenin çağdaşlaşmasına karşıda değldi. Fakat oda, devletin yönetimi konusunda bütün yetkinin kendisinde toplanmasına, yani ozmanlı devlet gleneğinin dev¤¤¤¤¤ taraftardı ve bu geleneği sonuna kadar sürdürdü. Zaaten gülhane hatı ile devletçe tahhüt edilen hususlar, vertlerin abihak ve hüriyetlerini (Can, Mal ve namusun ) teminat altına alınması ve bunlarla ilgili işlemler ve kanunların hakim kılınması idi. Yani gülhane hattı, siyasi olmaktan çok hukiki bir belgeydi. Devlet başkan, bu belgeye göre, ozamana kadar kendisine ait bağzı yetkilerden kendi isteği vazgeçiyor, bu yetkileri kanunlara bırakıyor.

İdari alanda, şimdide yürürlükte olan ve Fransa'dan alınmış bulunan sistem uygulanarak, vilayetler merkez olmak üzere, ilçe (kaza), bucak (nahiye) ve köylerdn oluşan yönetim üniteleri oluşturuldu. Adalet alanında, fertlerin haklarını batılı örnekteki kanunlara göre koruyan nizamiye mahkemeleri isimli yeni mahkemeler kuruldu (1868). Dini konulardaki davalara ise eskisi gibi, şer'iye mahkemeleri yani kadılar bakmakta idi. Huku alanında atılan yeni bir adımda, ozamana kadar yalnız şeriat esaslarına dayanan medeni hukukun günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesidir. Bu düzenlenme görevi Ahmet Cevdet Paşa'ya verildi. Oda, hazırladığı mecalle (1868-1876, 16 cilt ) isimli ve islam hukunun günün şartaları ileuzlaştırılmasını şeklinde bir sentezi ürünü olan büyük eseri hazırla¤¤¤¤¤ (bir heyetin yardımı ile) bu görevi yerine getirmiş oldu.
II. Mahmut devrinde başlamış olan teşkiletı, Apdulaziz zamanında posta pulunun da kullanılmaya başlanılması (1862) ile, yeniden düzenlendi. 1863 de merkezi londrada bulunan bir bankanı istanbul şubesi olarak ve ingiliz fransız ortaklığı ile, ilk banka olan osmanlı bankası (bank-ı osmani şahane açıldı) aynı yıl tarım konusunda istanbulda ilk milletler arası bir sergide açıldı. Fakat batılaşmada en dikkate değer olay ilk defa bir olarak bir osmanlı padişahının yabancı ülkelere resmi ziyarette bulunmasıdır. 1867 yılı yazında pariste açılan büyük sergiyi ziyareti avrupanın başlıca devlet başkanları arasında Abdulaziz de davet edilmiş ve padişah fransa imparatoru III. Napolyonu misafiri olarak perise gitmiştir. Bu ziyaret sırasında ingiltere kral ilçesi viktoryanın yanında davetini kabul ederek londraya geçmiş ve dönüşünde de karayolu üzerinde de bulunan başka Avrrupa ülkelerinin ziyaretin, çagdaşlaşmanın lüzüm ve değeri bakımından padişah üzerinde fazla bir tesir yapmadığı, dönüşünden sonra bu konudaki çalışmaların geliştirilmesine veya hızlandırırılmasına tanık olunamamasından anlaşılmaktadır.

Abdülaziz'in on beş yıllık döneminden, hiçbir yabancı ülkeyle savaş yapılmadı. Devlet sadece iç isyanlarla uğraştı bir savaş çıkmaması bakımında Abdulaziz şanslı sayılır. Çünkü savaş çıkmış olsaydı modern silahlarla donattığı içim övündüğü ordusunun bu silahları gereği gibi kullanmasını bilmemesi yani eğitimsizliği yüzünde yenildiği görülecekti. Bunu yerine geçen yiğeni II. Abdulhamit gördü.

Tanzimât devrinde türl basının hizmeti ve sosyal alanlardaki çağdaşlaşmayayaptığı katkılarıyla bitmez . Bu genel çağdaşlaşma hareketi nin dışında kalamayacak olan türk edebiyatının doğulu yapıdan sıyrılarak batılı bir yapıya sahip olmasını da büyük yardımları dokunur. Bu değişmedeki örneklerde ozamanlar milletler arası kültür ve diplomasi alanlarında hakim dil olan fransızcadan gelir tanzimat devrinde batı edebiyatı demek fransız edebiyatı demektir. Bütün türler değil tanınan ve örnek alınan yazar ve şairler bu edebiyatın temsilcileridir. Gerek fransız edebiyatını tanıtan yazılar gerek yapılan tercümeler ve gerekse onu örnek olarak yapılan bütün denemeler bu devrim gazete ve dergilerinde yer almıştır. Bu bakımdan çağdaş bir türk edebiyatın kurulup geliştirilmesindeki büyük hizmetinin yanında bu devrim basımın türk edebiyatı tarihinde bu devrime ait araştırmalar içinde büyük değer taşımaktadır.

Tanzimât devrinde büyük çoğunluğunu edebiyatçıların oluşturduğu aydın nesille osmanlı devletinin devamını ve dolayısıyla onu kurmuş olan osmanlı oğulları hanedanı bu devletin başında kalmasını isterler. Çağdaş bir siyasi recim olarak sadece meşrutiyeti düşünmelerinin sebebide budur.İçlerinde yalnız sağı Ahmet Beyzade Mehmet ile Hüseyin vasfı paşa gibi bazıları cumhuriyet recimini ileriye sürerler.

Tanzimât bu iki görüşün yanında ancak birinci dünya bir savaşı yıllarında türkçülük adı ile kök salabilecek ve 1923 de milli bir devletin kurulmasını katkısı bulunacak olan milliyetci görüşün tohumlarıda atılmıştır. "Türk tarihinde Osmanlı devletinde çok önce başladı türklerin sadece osnalılardan ve türkçeninde sadece osmanlılarda ibaret olmadığı dünyada dağanık bir şekilde yaşamış ve yşayan ve tarih boyunca bir çok değişik bölgelerde ayrı ayrı devletler kurmuş olan bütün türklerin tek bir millet oldukarı" (Süleyman Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Ali Suavi, Ahmet Mithat) görüşü ildefa tanzimat devrinde ortaya atılmış türk tarihi ve dili hakkındaki ilmi çalışmalarda bu devirde başlamıştı.

Tanzimât devrinde edbi çağdaşlaşmanın öncüsü olduğu kadar basın yoluyla yapılan demokratik yolunda öncüsü olan şinasi çok ihtiyatlı ve çekingen olması yüzünden ülkede görülmesi isteği çağdaş siyasi rejimin adını açıkca söylemeyerek " devletin halkın vekili olduğundan halkn bu sebeple devletin kendi adına vekil olarak yaptığı bütün işler hakkında kendi görüşünüde söylemek hakkına sahip bulunduğunda yani yönetime katılma yetkisini taşıdığında" söz eder. Bu sözlerin anlatmak istedileri yönetim şeklini resmini adını "meşrütiyet" olarak açıkca koyanlar yeni Osmanlı'lardır. Onlara bu rejim insanların medeni ve siyasi hak ve yetkilerini ağlayabilecek tek yoldur. Tanzimat edebiyatında en çok işlenen temalardan biri olan "hüriyet" kavramının altında da bu rejim vardır.

Asırlarca mutlakıyetçi bir yönetimden sonra Türkiye'de meşrutiyet yönetiminin kurullması, çağdaşlaşma yolunda, çok büyük bir olaydı.
Tanzimat Öncesi Türk Edebiyatı TarihiTanzimat Sonrası Türk Edebiyat Tarihi,Tanzimat döneminde türk edebiyatı hakkında bilgi,Tanzimat edebiyatı,Tanzimat edebiyatı sanatçıları,Tanzimat hakkında bilgi,Tanzimat dönemi,Tanzimat edebiyatı hakkında bilgi,Tanzimat edebiyatı gelişme süreci,Tanzimat edebiyatında önemli gelişmeler,Tanzimat edebiyatında gelişmeler,Tanzimat edebiyatı ve Atatürk, Osmanlı'da Tanzimat edebiyatı

İçinde sıfat kullanılan cümleler, Sıfat nedir?

Sıfat
Sıfat, varlıkların niteliğini gösteren ya da onu belirten sözcüklerdir.
Türkçe'de sıfatlar söz diziminde kesinlikle bulunması gereken bir nitelik taşımaz. Cüm­le örgüsü içinde isim türü sözcüklerin çeşit­li niteliklerini göstermek ya da belirtmek için yer alır. Bu amaçla da isimlerin önüne getirilir. Ayrıntı için TIKLAYIN


  • Mutlu yarınlar bizim olacak.
  • Mavi gömleğimi daha çok seviyorum.
  • Üçgen vücutlu olmak isterdim.
  • Sınava kırk öğrenci katıldı.
  • Bazı insanlar bencil olur.
  • Hangi yürek dayanır bu acıya?
  • Şu adam da gelmedi hala.
  • Çarşıdan, ucuz elma, portakal, havuç aldım.
  • Temel, mavi gözlü, sarı saçlı, yakışıklı bir gençti.
  • Bu bilgiyi hangi kitaptan öğrendin?
  • Ne kadar elma yedin?
  • Nasıl bir araba bakmıştınız?
  • Kaçıncı koltuk size ayrılmıştı?
  • Daha önce ne iş yapıyordun?
  • Kaç öğrenci ödevini yapmadı?
  • Yarışmayı kaçar puanla bitirdiniz?
  • Bu bahaneleri çok duyduk.
  • Şu adamı bir yerden hatırlıyorum.
  • Öteki daireye bakıp, karar verelim.
  • Bir daha öyle kelimeler kullanma.
  • Bu soruyu diğer öğrencilere de soralım.

  • Sıfat, Sıfatların İşlevleri ve Anlamları


    Sıfat

    Sıfat, varlıkların niteliğini gösteren ya da onu belirten sözcüklerdir.
    Türkçe'de sıfatlar söz diziminde kesinlikle bulunması gereken bir nitelik taşımaz. Cüm­le örgüsü içinde isim türü sözcüklerin çeşit­li niteliklerini göstermek ya da belirtmek için yer alır. Bu amaçla da isimlerin önüne getirilir.
    Türkçe'de sıfatlar yapılarına göre üçe ayrılır: 
    1. Yalın sıfatlar
    2. Türemiş sıfatlar
    3. Bileşik sıfatlar
    Herhangi bir yapım eki almamış ya da başka bir sözcükle bileşmemiş olan sıfatlara "yalın sıfat" denir:
    • az
    • çok
    • iyi
    • bir
    İsim ya da eylem kök ve gövdelerinden sıfat yapma ekleriyle türetilmiş olan sıfatlar "türemiş sıfat"tır: 
    • Çiçek-li (bahçe)
    • şekersiz (çay)
    • ulus-al (dil)
    • yap-ay (madde)
    • sevil-en (insanlar)
    • beş-inci (sınıf)
    "Bileşik sıfatlar" bileşik sözcük yapısındadır; iki ya da daha çok sıfat ya da başka sözcük türleriyle kurulur: 
    • ağır+başlı (insan)
    • açık+yürekli (insan)
    • kara+biberli (yemek)
    • bir+kaç (gün)
    • elden+düşme (araba)
    • gün+görmüş (insan)