İlkokulda öğretilen akrostiş şiir saçmalığı ile birleşmiş bir ilkokul öğrencisi aklı arasında gidip gelen aşk filminin yönetmenliğini üstleniyordum... O güne kadar sadece beslenme çantasının boynumda yaptığı iz acıtırdı canımı, birde asfaltlardan kalma küçük-büyük yaralar... Aşkın yanak kızartıcı bir tokattan daha sert olduğuna, okul yolunda kovalayan köpeklerden daha çok kalp çarptırdığına inanıyordum artık.. ''Hayatına giren ilk iki kadını mutlu et'' demişti babam. ''Seni seviyorum'' cümlesini, Anneler Günü'nde hazırladığım hediyelerin üstlerine karaladığım akrostiş şiirlerde kullanırdım o güne kadar.Sonunda daima bir eklenti olurdu; anneme...

Kim bilir belki de bir çok şiir yazıldı adına, hepsini okudun ama hiç birisi etkilemedi seni.. Hiç birisi bir ben olamadı ya da hiçbirisi sevemedi seni ben gibi. Diyorum ki kadın, çıkarsa eğer karşına gözlerinin kahverengiden ibaret olmadığını gören bir adam, mutlu olun. Eğer mutlu olabiliyorsan benden ayrı, adlarımızın baş harfleri sadece alfabenin yazılı olduğu panolarda asılı kalsın bırak. Süslenmesin boş yere arabalar, bilirsin... Cenaze evinde düğün olmaz. 

-Rıdvan Keskin

Paylaş

0 Yorum var " "

Yorum Gönder