... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İş, oluş, durum bildiren cümleler

Fiiller, anlattıkları hareketin niteliğine göre değişik özellikler gösterir.Bunları üç grupta inceleyebiliriz:




a)Kılış fiilleri



b)Durum fiilleri



c)Oluş fiilleri.



Bunları birbirinden ayırt etmek için pratik olarak şu bilgiyi kullanabiliriz.:



Eğer bir fiil geçişli ise (yani ‘neyi’, ‘kimi’ sorularını sorabiliyorsak) kılış fiilidir.



*Kırmak ,atmak , dikmek, içmek, ezmek,delmek,yolmak,dizmek….



Görüldüğü gibi yukarıdaki fiillere ‘neyi kırmak?, neyi atmak…’sorularını yöneltebiliyoruz.



Öyleyse bu fiiller geçişlidir ve geçişli olduğu için de kılış fiilidir.



Fiil, öznenin kendi iradesi dışında geçirdiği değişimi anlatıyorsa ve bir hareket bildirmiyorsa o fiil oluş fiilidir.



*Sararmak ,Yaşlanmak,Uzamak, Paslanmak,büyümek,solmak,acıkmak…



Görüldüğü gibi yukarıdaki fiiller geçişli olmadığı için kılış fiili olamaz.Bir hareket olmadığı için ve eylem öznenin kendi isteği dışında gerçekleştiği için bu fiiller oluş fiilidir.



Fiil, öznenin kendi iradesinde yani kendi isteği ile gerçekleşiyorsa ve fiil bir hareket ifade ediyorsa o fiil durum fiilidir.



*Yürümek, oturmak, gitmek, çıkmak,ağlamak…



Görüldüğü gibi yukarıdaki fiiller , bir hareket bildirmektedir ve bu hareket kişinin kendi isteğiyle gerçekleşmektedir bu yüzden yukarıdaki fiiller durum fiilleridir.



Not: Durum fiilleri de oluş fiilleri de geçişsiz fiillerdir.

^ yukarıda ki filleri baz alarak cümlelerinizi kendiniz kurabilirsiniz.Kolay gelsin.

Kan bağışının toplum ve veren kişi için faydaları ve önemi nelerdir?

Siz ya da bir yakınınız.. Veya bir başkası... örneğin dünyaya gözlerini yeni açmış, henüz hiç birşeyden habersiz bir bebek... Daha okula bile başlamamış, minik bir yavrucak.. Nişanı yeni yapılmış ve düğün hazırlıkları içinde olan genç bir kız... Askerden yeni dönmüş, ailesine kavuşacak bir adam düşünün. Bir kaza oldu, ya da bir hastalığa yakalandı.


Hasta yatağında bir damla kana acil ihtiyacı olan ve kısa bir sure içerisinde bulunamaz ise tüm umutları, yarınları bitecek olan birini, hayata, dostlarına hoşçakalın diyebilecek bir fırsatı bile olmayan birini düşünebiliyor musunuz?

Sizi duyarlı olmaya davet ediyoruz! Toplumumuzda bir damla acil kana ihtiyacı olan, yarına umutla bakmak ve gülmek belki de tekrar eskisi gibi mutlu olmak isteyen bir çok insan var.

Acil kan ihtiyacı olan insanlara yardım etmek için lütfen bu mesajı önemseyin! Kan vermeye sıhhi bir engeliniz yoksa kan verin. Acil kan duyurularında bulunan kimselere yardımcı olun, Yarınlara umut olun. Can verin. Hayat verin! Bir yaşamın umudu olun!.



Kan Vermenin Faydaları



*Kemik iliğinin yağlanmasını önleyip, kan yapımı canlı tutulur.

*Verilen kanın yerine, anında vücuttan genç hücreler dolaşımına katıldığı için, bağışçı daha dinç ve canlı olur.

*Kandaki yüksek yağ oranı düşer.

*Kan bağışı kalp krizi ihtimalini %90 azaltır.

*Kan bağışlayan kişide baş ağrısı, stres, yüksek tansiyon, yorgunluk gibi rahatsızlıkların giderilmesinde çok büyük katkısı olur.

*Kan bağışçısı her kan verdiğinde:

AIDS , Hepatit B , Hepatit C , Sifiliz

Kan grubu taramasından ücretsiz olarak yararlanmış olur.

*Trafik kazasında yaralanan bir kimsenin, kan uyuşmazlığı olan bir bebeğin, kan bulunmazsa ölecek bir hastanın sizin verdiğiniz kanla kurtulmasının, size verdiği manevi duygu ölçüsüzdür. Bağışınız çok insancıl ve onurlu bir davranıştır.



Sürekli ve düzenli kan bağışlayanlara:



10 bağışta Bronz Madalya

25 bağışta Gümüş Madalya

35 bağışta Altın Madalya

40 bağışta Plaket verilerek taltif edilir



Kimler kan verebilir?



Donör: Kan bağışı yapan kişi.

Yaş: 18 - 65 yaşları arasında olan her sağlıklı kişi kan verebilir.

Sıklık: Erkekler,en sık 2 ayda bir; kadınlar ise, en sık 3 ayda bir olmak üzere ve yılda toplam 4 üniteyi geçmemek koşuluyla kan verebilirler.

Vücut Ağırlığı: 50 kg'ın üzerinde olan herkes kan bağışı yapabilir.

Miktar: Bağışlanan kan standart olarak 450 mL'dir. İnsan vücudunda toplam 5000-6000 mL kan olduğu düşünülürse, bu miktar, toplam kan hacminin sadece % 7,5-9' u kadardır.Kan bağışını takiben, eksilen sıvı hacmi, damar dışındaki sıvının, damar içine geçmesiyle saatler içerisinde karşılanır. Hücrelerin yenilenmesi süreci ise, 2 ay kadardır. Düzenli aralıklarla yapılan kan bağışının sağlık açısından herhangi bir sakıncası olmadığı gibi, aksine bir çok yararı mevcuttur.

Anemi: Kansızlık, elbetteki kan bağışı için engeldir. Günlük yaşamın olağan sayılabilecek ve çoğunlukla psikolojik kaynaklı olan halsizlik, bitkinlik gibi durumlar, anemi olarak algılanmamalıdır. Anemi tanısı, kan testleriyle yapılmaktadır. Kan bağışı için kriter hemoglobin değeridir..

Saklama: Kanın saklanma süresi, torba içindeki antikoagülan solüsyonun niteliğine bağlıdır. Bugün kullanılmakta olan torbalarda bu süre 35-42 gündür.Bu süre, kanın tüketimi için fazlasıyla yeterli bir depolama süresidir.

Sterilite: Kan torbaları, tek kullanımlık ve steril olarak imal edilmektedir. Bu sebeple, kan bağışı sırasında donöre herhangi bir hastalık bulaştırılması söz konusu değildir.

Yan Etki: Kan bağışının, kilo aldırma, zayıflatma, halsiz bırakma, kaşıntı ve bağımlılık gibi yan etkileri yoktur.

İlaç Kullanımı: Almış olduğunuz ilaçlar, kanınıza geçmektedir. Bu ilaçlardan bazıları kan bağışı yapmaya engel teşkil eder.Kan bağışından önce, eğer sağlığınız açısından mecbur değilseniz, ilaç almayınız. Almak durumundaysanız, kan verip veremeyeceğinizi kan merkezi doktorlarımıza danışabilirsiniz.



1. Aspirin kullanımı: Kan bağışına engel değildir. Sadece, trombosit amaçlı kal alımında veya tromboferezde dikkat edilmelidir.

2. Tegison (Sedef hastalığında kullanılan bir ilaç) kullananlar, ilacı kestikten 3 yıl sonra kan verebilir.

3. Accutan veya benzeri retinoik asit türevi ilaçları kullananlar, ilacı bıraktıktan 4 hafta sonra gönüllü donör olabilir.

4. Faktör konsantresi kullananlar, donör olamazlar.

Tansiyon: Sistolik kan basıncı 180 mmHg'yı, diastolik kan basıncı ise, 100 mmHg'yı aşmamalıdır



Ben bir çok kere kan bağışında bulundum arkadaşlar, özellikle benim kan grubumda olan insanların kanlarına çok ihtiyaç oluyormuş ( 0 rh -) belki inanmazsınız ama insana ruhende bir rahatlama geliyor kan bağışında bulunurken..kim bilir belkide birilerinin sönmek üzere olan hayatlarına ışık olabilme ihtimali olduğu içindir bu rahatlama..her hangi bir rahatsızlığı olmayan kan vermeye müsait olan insanlar bence mutlaka kan bağışında bulunmalı...,
Kimler kan verebilir?


Donör: Kan bağışı yapan kişi.

Yaş: 18 - 65 yaşları arasında olan her sağlıklı kişi kan verebilir.

Sıklık: Erkekleren sık 2 ayda bir; kadınlar ise en sık 3 ayda bir olmak üzere ve yılda toplam 4 üniteyi geçmemek koşuluyla kan verebilirler.

Vücut Ağırlığı: 50 kg'ın üzerinde olan herkes kan bağışı yapabilir.

Miktar: Bağışlanan kan standart olarak 450 mL'dir. İnsan vücudunda toplam 5000-6000 mL kan olduğu düşünülürse bu miktar toplam kan hacminin sadece % 75-9' u kadardır.Kan bağışını takiben eksilen sıvı hacmi damar dışındaki sıvının damar içine geçmesiyle saatler içerisinde karşılanır. Hücrelerin yenilenmesi süreci ise 2 ay kadardır. Düzenli aralıklarla yapılan kan bağışının sağlık açısından herhangi bir sakıncası olmadığı gibi aksine bir çok yararı mevcuttur.

Anemi: Kansızlık elbetteki kan bağışı için engeldir. Günlük yaşamın olağan sayılabilecek ve çoğunlukla psikolojik kaynaklı olan halsizlik bitkinlik gibi durumlar anemi olarak algılanmamalıdır. Anemi tanısı kan testleriyle yapılmaktadır. Kan bağışı için kriter hemoglobin değeridir..

Saklama: Kanın saklanma süresi torba içindeki antikoagülan solüsyonun niteliğine bağlıdır. Bugün kullanılmakta olan torbalarda bu süre 35-42 gündür.Bu süre kanın tüketimi için fazlasıyla yeterli bir depolama süresidir.

Sterilite: Kan torbaları tek kullanımlık ve steril olarak imal edilmektedir. Bu sebeple kan bağışı sırasında donöre herhangi bir hastalık bulaştırılması söz konusu değildir.

Yan Etki: Kan bağışının kilo aldırma zayıflatma halsiz bırakma kaşıntı ve bağımlılık gibi yan etkileri yoktur.

İlaç Kullanımı: Almış olduğunuz ilaçlar kanınıza geçmektedir. Bu ilaçlardan bazıları kan bağışı yapmaya engel teşkil eder.Kan bağışından önce eğer sağlığınız açısından mecbur değilseniz ilaç almayınız. Almak durumundaysanız kan verip veremeyeceğinizi kan merkezi doktorlarımıza danışabilirsiniz.

1. Aspirin kullanımı: Kan bağışına engel değildir. Sadece trombosit amaçlı kal alımında veya tromboferezde dikkat edilmelidir.

2. Tegison (Sedef hastalığında kullanılan bir ilaç) kullananlar ilacı kestikten 3 yıl sonra kan verebilir.

3. Accutan veya benzeri retinoik asit türevi ilaçları kullananlar ilacı bıraktıktan 4 hafta sonra gönüllü donör olabilir.

4. Faktör konsantresi kullananlar donör olamazlar.

Tansiyon: Sistolik kan basıncı 180 mmHg'yı diastolik kan basıncı ise 100 mmHg'yı aşmamalıdır.

Hastalıklar: Yine bazı hastalıklar da ilaçlar gibi kan bağışına sürekli veya belli bir dönem için engel oluşturmaktadır. Bu hastalıklara ilişkin bazı bilgiler aşağıda belirtilmiştir.( Aşağıda olmayan hastalıklar için kan merkezlerinden bilgi alabilirsiniz.)









Kimler kan veremez?

1. Hepatit B (Hiçbir zaman kan veremezler)

2. Hepatit C (Hiçbir zaman kan veremezler)

3. AIDS (Hiçbir zaman kan veremezler)

4. Sıtma (Tedavinin sağlanmasından 3 yıl sonradan itibaren kan verebilirler)

5. Frengi geçiren hastalar iyileşmeden 1 yıl sonra kan verebilirler.

6. Creutzfeldt-Jacob hastalığı olanlar hiçbir zaman kan veremez.

7. Chagas Hastalığı ( Alınan kan sadece fraksinasyon amaçlı kullanılabilir)

8. Tüberküloz (Tedavinin sağlanmasından 5 yıl sonra kan verebilirler)

9. Diabet (İlaç kullanmayan veya ilaç kullandığı halde kan şekeri regüle edilmiş olanlar kan verebilir)

10. Anemi (Anemi teşhisi konmuş kişiler kan bağışçısı olamazlar)

11. Gebeler kan veremez. Doğum veya gebeliğin sonlan(dırıl)masından 6 hafta sonra kan verebilirler.

12. Koroner kalp hastalığı angina pektoris ciddi kardiyak aritmi serebrovasküler hastalıklar arteriyal tromboz veya rekküren venöz trombozu olan kişiler kan veremezler.

13. Allerji ( Astım hastaları kan veremez. Polen allerjisi olanlar ise sadece allerjileri oldukları dönemde kan veremezler.)

14. Otoimmün hastalığı olanlar kan veremezler.

15. Kanama diatezi (Kanama eğilimi) olanlar ömür boyu kan veremezler.

16. Bronşit (Kronik bronşit hastaları kan veremez)

17. Kronik nefrit ve pyelonefritli hastalar kan veremez. Akut glomerulonefrit geçirmiş olanlar ise iyileşmeden 5 yıl sonra bağış yapabilir.

18. Malign (Habis) hastalığı olanlar gönüllü donör olarak kabul edilmezler.

19. Brusella almış olanlar tam iyileşmeyi takiben iki sene sonra kan bağışı gönüllüsü olabilirler.

20. Epilepsi hastaları kan veremezler.

21. Osteomyelit geçirmiş hastalar tam düzelmeden 5 yıl sonra kan verebilirler.

22. Cerrahi: Büyük ameliyatlardan sonra 6 ay boyunca kan bağışı alınmaz.Mide rezeksiyonu geçirenler ise hiçbir zaman donör olamazlar.

23. Transfüzyon: Kan veya kan ürünü alan donörler 1 yıl boyunca kan veremezler.

24. Attenüe virus aşısı yapılmış olanlar 3 hafta kan veremez.( Su çiçeği sarı humma kızamık kızamıkçık oral polio kabakulak)

25. Ölü bakteri aşısı olanlar 5 gün donör olamazlar.( Kolera tifo antrax)

26. İnaktif virus aşısı ve toxoid alanlar ise 3 gün kan veremezler ( Polio-injeksiyon influenza rabies difteri tetanoz)

Rumi Takvim nedir?

Rumi Takvim, İslam Peygamberi Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicretini (Miladi 622) başlangıç kabul eden karma bir takvim. 1840 (Hicri 1256) yılına kadar Ay'ın Dünya çevresinde dolanımını esas alan Kameri Takvim üzerine kuruluyken, bu yıldan sonra ise Dünya'nın Güneş etrafında dolanımını esas alan Şemsi Takvim üzerine kurulmuştur. Kameri takvim sisteminde 1 yıl 354 gün, Şemsi takvim sisteminde ise Dünya'nın Güneş etrafında dolanımı esas alındığından 1 yıl 365 gün olarak alınmıştır.
2006 Miladi yılında, Hicri yıl 1427, Rumi yıl 1422'yi göstermektedir.
Takvimler [değiştir]

Tarih boyunca insanlar toplumsal ve ekonomik işlerin düzenlenmesi için sanal zaman birimlerini saat, gün, hafta, ay, mevsim, yıl başlangıç ve bitiş tarihlerini belirlediler, takvim şeklinde bunları tespit edip uyguladılar.
Zamanın belirlenmesinde güneş, dünya ve ay hareketleri esas alındı. Fakat Dünya'nın Güneş çevresinde dolanımı tam hassasiyetle ölçülemediğinden dolayı zamanla takvimlerde bazı hatalar oluşmaya başladı. Takvimlerdeki eksik yılları ilk düzelten Sezar'dır. Sezar peş peşe gelen 4 yılın ilk üçünü 365, sonuncu yılı 366 yaptı. İÖ 45 yılını 85 gün artırdı, bu takvim Jülyen takvimi olarak 1600 yıl kullanıldı. 13. Gregorius 1582'de 4 Ekimden 15 Ekime atlatarak yılı 10 gün kısalttı, artıkyılları kaldırdı, peş peşe gelen 4 yüzyılın üçünün normal ve 400 tam bölünen yüzyıl başlarının artık yıl olacağını kararlaştırdı. Bu Gregoryen takvimine göre 1700, 1800, 1900 normal, 2000 artıkyıl oldu. 1 Ocak yılbaşı olarak tespit edildi. Evrensel, uluslararası ortak takvim Gregoryen takvimidir, İslam dünyasının bir bölümünde Hicri takvim kullanılmaktadır.
Rumi Takvime Geçiş [değiştir]

Tanzimata kadar Hicri takvim kullanılırken, Tanzimatta yılbaşı Mart ayına alınarak Rumi takvime geçildi. Fakat bu takvimler arasında zaman farkı vardır. Hicri ile Miladi takvim arasında 11, Rumi ile Miladi arasında 13 gün fark vardı. Cumhuriyette Miladi takvime 26 Aralık 1925'de geçildi. 1 Martta başlayan Mali takvim uygulaması ise 1983'e kadar devam etti.
1870'e kadar Hicri takvimin de kullanılması ikiliğe yol açmıştı.(Eskiden devlet işlerinde rumitakvimdini işlerdehicri takvimkullanılırdı.)

Otçul canlılar nelerdir, nasıl beslenirler?

Otoburlar (Birincil tüketiciler veya Herbivor form); bitkisel organizmaları besin olarak kullanan hayvanlardır. Karasal ortamdaki otobur formlarının esasını böcekler, kemirici memeliler, ve gevişgetiriciler oluşturur.



Koyunlar herbivor (sadece otla beslenen) canlılardır.

Deniz ve tatlı sularda ise; fitoplanktonik organizmalarla beslenen küçük boylu kabuklular (Crustacea) ve yumuşakçalar (Mollusca) türleridir.

Meyvelerin içindeki elementler nelerdir?

Elma

ELMA: Kırmızı ve yeşil renklerde çok besleyici bir meyve olan elmada A, C, E ve B grubu vitaminlerin yanı sıra kalsiyum, potasyum, magnezyum, fosfor ve sodyum gibi mineraller ve çeşitli organik asitler bulunur. Bu nedenle günde 1 elma dahi günlük vitamin ve mineral ihtiyacının büyük bir kısmını karşılamaya yeterlidir.

Portakal

PORTAKAL: Başta C vitamini olmak üzere P, B ve E vitaminleri ile fosfor, magnezyum ve potasyum minerali açısından zengindir. Bakır, çinko, demir, bakır ve manganez mineralleri ile protein de bulunur.

Mandalina: Ilıman iklimlerde yetişen tatlı, sulu ve hoş kokulu bir meyve olan mandalina, portakal ile benzer özellikler taşır ve özellikle C vitamini açısından zengindir. Ayrıca, A ve B grubu vitaminleri ile kalsiyum, potasyum, magnezyum, sodyum, demir, brom ve fosfor minerallerini içerir. Mandalinanın kabuğu ise P vitamini açısından zengindir.

Mersin Ağacı (Myrtus communis): 2-3 metreye kadar boylanabilen, mor renkte meyveleri olan, beyaz çiçekli bir ağaçtır. Yaprakları uçucu yağ, tanen, reçine ve acı madde; meyvesi yine uçucu yağ ve tanen ile şekerler ve organik asitler içerir. Mersin yağı ise terpen, pinen, myrtol gibi maddeler içermektedir.

Muşmula Ağacı ve Meyvesi

beyaz ve pembe renklerde çiçekler açan bir ağaç ve bu ağacın buruk tatlı meyveleridir. Muşmula meyvesi C vitamini ile karoten ve çeşitli mineraller içerir.

MUZ: B6 vitamini, potasyum ve folik asit (B9 vitamini) bakımında çok zengin bir besin olan muzda B1, B2, C, D, E ve P vitaminleri ile magnezyum, bakır, demir ve fosfor mineralleri de bulunur.

Üzüm

ÜZÜM: Dünyanın en yaygın ve sevilen meyvelerinden biri olan üzüm, besin değerleri bakımından da oldukça zengindir. Bol miktarda B vitaminleri ile C vitamini içeren üzüm, E vitamini ile potasyum, kalsiyum, magnezyum, sodyum, fosfor, demir ve kükürt minerallerini de içinde barındırır.

Mango
Sarı ve turuncu arasında değişen bu hoş kokulu meyvenin tadına en çok olgunken varabilirsiniz. Mümkün olduğunca çiğ olarak tüketin.
Besin değeri: C vitamini, Provitamin A ve B vitamininin tüm türlerini içerir. B vitaminleri sinirler, cilt ve saçlar için çok yararlıdır.
Önerimiz: Buzdolabında saklamayın. Oda sıcaklığında olgunlaşmasını bekleyin.

Limon
Limon asidi yönünden zengin olan bu meyve, hazmı kolaylaştırır. Olgunlaşmış limonun suyu ise kalbi güçlendirir.
Besin değeri:C vitamini, magnezyum ve bakır içerir. Soğukalgınlığı ve strese karşı birebirdir.
Önerimiz: C vitamini oranı daha yüksek olduğundan iyice sararmış olan limonları almayı tercih edin.

ARMUT: Beyaz çiçekli bir ağacın yumuşak, sulu ve tatlı meyvesidir. Armut, sarı-yeşil arası renklerde, lifli, hazmı kolay ve mineral açısından oldukça zengin bir meyvedir.

AVOKADO: Enerji değeri yüksek bir meyve olan Avokado yağ ve protein açısından da oldukça zengindir. Ayrıca bol miktarda A ve E vitamininin yanında B grubu vitaminleri ve potasyum gibi mineralleri içinde barındıran besleyici bir besindir.

Ayı Üzümü (Vaccinium arctostaphylos): 2 metreye kadar boylanabilen, kırmızı çiçekli, meyveleri siyahımsı renkte bir bitki olan Ayı Üzümü, Trabzon Çayı olarak da bilinir. İçerisinde çeşitli organik asitler, tanen ve arbutin bulunur.

AYVA: İri ve pembe renkte çiçekler açan ayvanın meyvesi sarı renkli, tüylü, ufak çekirdekli, iri ve serttir. Ayva, özellikle A ve B vitaminleri açısından oldukça zengin bir meyvedir.

ÇİLEK: Pembe renkli ve kokulu bir bitki olan çilek oldukça yararlı ve besleyici bir meyvedir. Çilekte bol miktarda demir ve fosfor bulunmaktadır. Ayrıca C, B ve K vitamini açısından da zengindir.

Çoban Üzümü (Vaccinium myrtillus): Yeşilimsi renklerde çiçekler açan, meyveleri koyu kırmızı olan, ortalama 30 cm boyunda bir bitkidir. Meyvesi çeşitli meyve asitleri, A ve C vitaminleri ile pektin, tanen, şekerler ve boya maddesi içerir. Yaprakları ise tanen, arbutin ve hydrochinon barındırır.

ERİK: A, C ve B grubu vitaminleri ile potasyum, magnezyum, fosfor ve demir mineralleri açısından zengin bir meyvedir.

Greyfurt (Citrus paradisi): Bol miktarda C vitamini barındırmasının yanında, A ve B gurubu vitaminleri ile kalsiyum, potasyum, magnezyum, bakır, sodyum ve fosfor mineralleri açısından da zengin bir meyvedir.

Hurma Ağacı ve Meyvesi (Phoenix dactylifera): Dekoratif yapraklı bir palmiye türü olan Hurma Ağacı, tropikal ve ılıman iklimlerde yetişen bir ağaçtır. Besleyici değeri oldukça yüksek olan Hurmanın meyvesi, en temel vitaminleri, özellikle de B9 yani Folik Asit, ve proteinleri bünyesinde barındırır. Ayrıca kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, demir ve sodyum mineralleri ile meyve şekeri açısından da zengin bir besindir.

İNCİR: Çok lifli bir besin olan incir A, C ve B vitaminlerinin yanında sodyum, potasyum, kalsiyum, fosfor, magnezyum ve demir mineralleri açısından oldukça zengindir. Ayrıca, özellikle kuru incirde omega-3 ve omega-6 yağ asitleri ve protein bulunur.

KARPUZ: Sıcak yaz günlerinde içerdiği su oranı ile susuzluğa ilaç gibi gelen karpuz daha çok sıcak iklimlerde yetişen, sarı renkli çiçekler açan, iri meyveli bir bitkidir. Karpuzun kalori oranı düşüktür. %90�ı su olan Karpuz, vücudun sıvı ihtiyacını büyük oranda karşılamasının yanında, B ve C vitamini ile sodyum, kalsiyum, potasyum ve demir mineralleri açısından zengin bir meyvedir.

KAVUN: Büyük yapraklı, sarı çiçekli, sürüngen bir bitki olan kavun sulu ve kokuludur. Bol miktarda su barındırmasının yanında A ve C vitaminlerince de zengin bir besindir. Ayrıca iyot ve krom gibi mineralleri de içinde barındırır.

KAYISI: A, B, C ve P vitamini açısından zengin bir meyve olan kayısı aynı zamanda bol miktarda demir içerir. Ayrıca magnezyum, kalsiyum, fosfor, kükürt, bakır, krom ve manganez mineralleri açısından da zengindir.

Kızılcık: 5-6 metre yüksekliğinde, çalı şeklinde sarı çiçekli bir ağaç olan kızılcık ağacının kırmızı renkli ve oval meyvesi C vitamini açısından çok zengindir.

KİRAZ: A, C ve B vitaminleri ile potasyum, magnezyum, sodyum, kireç, çinko ve demir mineralleri bulunan kiraz, sulu ve şekerli bir meyvedir.

KİVİ: A ve C vitaminleri ile potasyum açısından çok zengin bir meyve olan kivi, ayrıca kalsiyum, demir ve magnezyum gibi mineraller açısından da zengindir. Besleyici değeri yüksek bir besin olan kivinin bir tanesi ile günlük A ve C vitamini ihtiyacı karşılanabilmektedir.

Koruk: Olgunlaşmamış ham üzüme koruk, diğer adıyla ekşi üzüm denir. Ekşi tadı içeriğindeki elma asidi ve tartarik asitten kaynaklanmaktadır. Ayrıca, potasyum, magnezyum ve kalsiyum gibi mineraller içerir.

KUŞBURNU: Başta C vitamini olmak üzere bol miktarda vitamin ve mineral içeren çok besleyici bir besindir.

NAR: Potasyum ve demir minerali ile C vitamini açısından çok zengin bir meyve olan nar, B1, B2 vitaminleri ile kalsiyum ve fosfor minerallerini de barındırır.