4 Türk atleti Avrupa Takımı'na seçildi



Atletler, 4-5 Eylül tarihlerinde, Hırvatistan'ın Split kentinde düzenlenecek Kıtalararası Kupa'da Avrupa Takımı formasını giyecek.

Organizasyon Önceki yıllarda ''Dünya Kupası'' adıyla düzenlenmiş ve Türkiye'den sadece 2002 yılında Süreyya Ayhan katılmıştı. Split'teki kupada, Nevin Yanıt 100 metre engellide, Alemitu Bekele 3000 metrede, Elvan Abeylegesse 5000 metrede ve Aslı Çakır da 1500 metrede Avrupa'yı temsil edecek.

Türk atletlerin de yer alacağı Avrupa Takımı, Kıtalararası Kupa'da, Afrika, Amerika (Kuzey ve Güney Amerika ile Karayipler) ve Asya-Okyanusya Karması'na karşı mücadele verecek. Yarışmalarda her branşta, her takımdan ikişer atlet yarışacak.

-YARIŞLARIN STATÜSÜ-

Dört yılda bir düzenlenen Kıtalararası Kupa'da atletler, branşlarındaki sıralamalarına göre takımlarına puan kazandırıyor.

Şampiyon takım, bayan ve erkeklerin toplam puanına göre belirleniyor. Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF), branşını kazanan her atlete 30.000 dolar olmak üzere, tüm yarışmacılara nakit ödül dağıtıyor.

'Erbakan'ı teğmene tokatlatacaklardı'



TRT Haber’de dün gece Rıdvan Memi’nin Kozmik Oda programına konuk olan Çiller’in ‘Kara Kutusu’ olarak tanınan eski danışmanı Şükrü Karaca, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Karaca, Erbakan'ı istifaya götüren süreçi anlatırken, bir teğmenin Erbakan'ı kameralar önünde tokatlayacağını iddia etti.

Karaca, Koç Ailesi'nin Gümrük Birliği'ne girilmemesi konusunda Tansu Çiller'e baskı yaptığını ve girilmesi durumunda da yüksek miktarda sübvansiyon istediğini söyledi.

Başbakan Erdoğan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın yaptığı Dolmabahçe görüşmesinin içeriğini de açıklayan Şükrü Karaca, Dolmabahçe Protokolü'ne göre Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmayacağı ve Yaşar Büyükanıt'ın görev süresinin uzatılacağını, protokolü eski Genelkurmay Başkanları'ndan Hüseyin Kıvrıkoğlu'nın bozduğunu iddia etti.

Şükrü Karaca, Faili meçhuller devlet politikasıydı diyen emekli Koramiral Atilla Kıyat için ise 'Pandoranın Kutusu'nu açtı yorumunda bulundu.

“Erbakan’ı bir teğmene tokatlattıracaklardı”

28 Şubat sürecinde Erbakan’ı istifa etmeye ikna eden isim olan Şükrü Karaca, bunu da “siyasi onurunun zedeleneceği olaylara maruz kalabileceği” uyarısıyla yapmıştı. Karaca, Kozmik Oda programında Erbakan’a söylediklerinin blöf olmadığını söyledi. “Başbakan’ı istiskal edeceklerdi” diyen Karaca, Rıdvan Memi’nin ısrarla bunun içeriğini sorması üzerine şunları söyledi: “İstifa etmediği takdirde Erbakan’ı genç bir teğmene tokatlatacaklardı örneğin. Bunu kameraların karşısında herkesin gözü önünde yaptıracaklardı. Bu bu açıklıkta söylemedim Erbakan’a, ama anladı ve bu noktadan sonra istifa etti”

“Koç Ailesi’nin Patronları Çiller’den sübvansiyon istedi”

Karaca, Tansu Çiller’in medya patronlarını hedef alan 1997 Sultanahmet konuşmasının bir sürecin sonucu olduğunu söyledi. Kavganın çok önce başladığını belirten Şükrü Karaca, meselenin birilerinin istediklerini alamaması olduğunu söyledi.

Karaca bizzat Çiller’in anlatımını aktararak, Koç ailesinin patronlarının Çiller’e Gümrük Birliği’ne girmemesi yönünde baskı yaptığını, bunu başaramayınca da bu sefer Çiller’den bir kaç milyar dolarlık sübvansiyon talep ettiğini anlattı. Karaca bu talepler karşılanmayınca kavganın başladığını, Sultanahmet konuşmasının da bunun sonucu olduğunu vurguladı.

“Dolmabahçe Mutabakatı ile Büyükanıt’ın görev süresi uzayacaktı, Kıvrıkoğlu engelledi”

Şükrü Karaca, Başbakan Erdoğan ve Eski Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın Dolmabahçe görüşmesine de ilişkin de ilginç yorumlar yaptı. Söz konusu Dolmabahçe mutabakatının Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasıyla sona erdiğini iddia eden Karaca, mutabakatın birinci maddesinin Gül’ün Cumhurbaşkanı olmaması olduğunu ayrıca Büyükanıt’ın görev süresinin uzatılmasının da diğer bir madde olduğunu ileri sürdü. Aslında Gül’ün köşke çıkmasıyla bu mutabakatın bozulduğunu söyleyen Karaca, bu sırada 2002’de emekli olmuş olan Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu’nun Büyükanıt’a ‘Protokolü biliyoruz’ mesajını göndererek Büyükanıt’ın görev süresinin uzatılmasını istemekten vazgeçmesini sağladığını iddia etti.

“Kıyat’tan Çiller’e mesaj: Senin ne haddine böyle bir şey söylemek”

Emekli Koramiral Atilla Kıyat’ın “93-97 arası faili meçhuller devlet politikasıydı” iddiasının sorulması üzerine de Şükrü Karaca, “Atilla Kıyat böyle bir açıklama yapıyorsa bunun arkasında bir şey aramak gerekir” dedi. Karaca, Kıyat’ın askeri çevrelerde Nato Paşası olarak nitelendirildiğini ve Nato’nun duyarlılıklarıyla hareket eden bir yapıya sahip olduğunu söyledi. Şükrü Karaca, Kıyat’ın Brüksel’de görev yaptığı sırada Türkiye’nin AB’ye alınmaması halinde Avrupa Ordusu’nun NATO’ya katılımını veto etmekten söz eden Çiller’e “Senin ne haddine böyle bir şey söylemek” şeklinde bir mesaj gönderdiğini açıkladı. Kıyat’ın dış projelere duyarlı birisi olduğunu söyleyen Karaca, bu isme ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini savundu ve “Atilla Kıyat böyle bir şey diyorsa, Türkiye’nin sorunlu bölgeleri ile ilgili bir yerlerde bir şeyler kotarılıyor demektir. Pandoranın kutusunu açıyor Atilla Kıyat” dedi.

Hırsız Temel

Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş , son celsede hakim delil yetersizliğinden Temel'in tahliyesine karar vermiş. Temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime ; - Uy cözünü sevdigumun hacim beyi , yani şimdi bu paralar penim oldu değil mu .....?

Sarışın Öğretmen

Sarışının biri ilkokul öğretmeni olarak staja başlar, çok heveslidir. Bir gün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol oynarken bir çocuğun oyun alanının sonunda kenarda durduğunu görür. Çocuğun iyi olup olmadığını öğrenmek üzere yanına yaklaşır ve çocuk bir sorununun olmadığını söyler. Bir süre sonra sarışın çocuğun yine tek basına aynı yerde durduğunu görür, içi rahat etmez ve tekrar çocuğa yaklaşarak, -Senin arkadaşın olmamı ister misin? diye sorar, çocuk pek hevesli olmamakla birlikte "tamam" der. İlerleme kaydettiğini düşünen sarışın öğretmen Bütün çocuklar topun pesinde koşturup oynarlarken sen neden burada duruyorsun? diye sorar. Afallayan cocuk hayretle cevap verir: -Çünkü ben kaleciyim!!!

** BİR HİKAYE **


göndereceğini söylediler, fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?" Tanrı, doğmak üzere olan bebeğe gülümsemiş. "Tüm meleklerin arasından bir melek de senin için seçtim" demiş. "O seni dünyada bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana her gün şarkı söyleyecek, gülümseyecek, acıktığında karnını doyuracak, uykun geldiğinde uyutacak. Sen her anında onun sevgisini duyumsayarak büyüyecek ve mutlu olacaksın." Bebek yine sormuş: " Peki insanlar bana birşey söylediklerinde, ben onları nasıl anlayabileceğim" demiş. "Dillerini bilmiyorum ki... Söylediklerini anlayamam ki..." Tanrı, çaresiz bebeği yine cesaretlendirmiş: " Tüm varlığınla güvenebilirsin meleğine," demiş. "Anlamadığın herşeyi o sana anlatacaktır. O seni, yaşamı pahasına bile hep koruyacaktır." O sırada bir sessizlik olmuş... Dışardan "Dünyanın sesleri" gelmeye başlamış. Çocuk, dünyaya ayak basmak üzere olduğunu anlamış ve çabucacık bir soru daha sormuş Tanrı'ya: "Tanrım galiba dünyaya ayak basmak üzereyim" demiş. " Sormayı unuttum, meleğimin adını... Lütfen hemen söyler misin adını?" Bebek "yola" çıkmadan Tanrı onu son kez cesaretlendirmiş: "Meleğinin adının önemi yok yavrum" demiş. "Sen ona nasıl olsa " anne " diyeceksin."