Doğal afetlerle ilgili faaliyet gösteren, yardım eden kuruluşlar hangileridir?

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
Devlet Vatandaş işbirliği ile alacağımız tedbirler olmalıdır. Bütün her şeyi devletten bekleyeceğimize, sivil toplum kuruluşları ile birlikte kurtarma birlikleri kurarak alternatif yardım ve dayanışma birlikleri oluşturmalıyız. Sivil toplum kuruluşları da ülkemizin önemli dinamiklerinden olduğu bilinmektedir. En iyi gönüllü örgütlenmeyi sağlayan STK’ ları sadece İnsan hakkın ihlallerinde öne çıkmamalı, aynı zamanda Deprem ve benzeri felaket günlerinde, yaşama hakkı ve devamının sağlanması için enkaz altında kalanları kurtaracak, ilk yardımı yapacak, yardımların düzenli dağıtımında yardım edecek ekipler oluşturabilirler. Deprem bölgelerine ülkemizin değişik il ve ilçelerinden yardım için gelen vatandaşlarımız, ferdi yardımlarda bulunduklarından çeşitli zorluklarla karşılaşmışlar. Hatta yardım paketlerini asıl ihtiyaç sahiplerine ulaştıramadıkları gibi organizasyonların istedikleri düzeyde olmadıklarını görmüşlerdir. Ekip çalışmasının daha düzenli, ihtiyaç sahiplerine ulaşmak ise daha kolay olacaktır...
17 Ağustos sonrası Sakarya İl’inde Kızılay’a gelen yardımların, düzenli bir şekilde paketlenip dağıtılmasında en çok ve en iyi bir şekilde organize işini İstanbul’ dan gelen bir grup ( kız-erkek ) Üniversite öğrencilerinin yaptığım gördük. Karşılık beklemeden büyük özveri ile çalışan bu genç arkadaşlarımızı burada anmadan geçemiyeceğim. Sivil Savunma ve Sivil Toplum Kuruluşları Üniversitelerle işbirliği yapmalı , buradaki gençliği bu tür
sosyal işlere kanal ize etmelidir.
Afet sonrası Arama Kurtarma çalışmaları yapacak ekipler; Sivil Savunma ekipleri ve bölgeyi iyi tanıyan yerel yönetim ve emniyet personelinden faydalanabilirler. Kurulacak kriz masalarında ekip sorumluları çalışmaların yönlendirilmesinde, taleplerin karşılanması gibi konularda organizeyi sağlarlar.
Bu konuda, İl Emniyet Müdürlüğünün çeşitli birimlerine de iş düşmektedir. Toplu olarak görev yapan Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde ve diğer birimlerde çalışan polis ve amirlerine 12/24, 12/36 yada sürekli gündüz çalışma esasına göre görev yapan bu birimler gece—gündüz görev yapıyor, muhtemel olaylara karşı bekliyorlar .Bu birimlerde çalışanlar, gönüllü veya zorunlu olarak deprem, sel gibi afetlerde görev alacak memurlardan tatbiki olarak eğitimden geçirildikten sonra, Acil Kurtarma Timleri, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü personelinden ÇEKUT Çevik Kurtarma Timi kurulabilir.
Çevik kuvvet şube müdürlüklerinde hizmet içi eğitim programlarına deprem ile ilgili programlar konulmalı. 2 yıldır gönderilen hizmet içi eğitim müfredat programında deprem ve etkileri konusunu içeren dersler yoktur. Ayrıca bu konuda yeterli sayıda eğitilmiş personele ihtiyaç duyulmaktadır.Bunlar depremlerde asıl görevli ekipler gelene kadar neler yapılabilir. Kurtarma çalışmalarına aktif olarak katılma , İlk Yardım, vb. öncelik gerektiren konular öğretilmelidir. Ayrıca, Polis Meslek Yüksek Okullarında okuyan öğrencilere yönelik eğitim programları konularak okullarda tatbiki olarak öğretilmelidir.
Meydana gelen deprem veya diğer afetlerde kurtarma timlerinde ve mıntıka karakollarında bulunması gereken malzemeler şunlar olabilir.
El feneri, seyyar jeneratör, demir kesmek için makas, kazma, kürek, halat, sedye, gaz maskesi hava yastığı ve can simidi diğer ihtiyaç duyulan malzemeler.
APK Dairesi Başkanı sayın; Dr. A.Nihat DÜNDAR “ Teşkilatımız Sivil Savunma hizmetlerinin yeterince etkin ve verimli olduğu söylenemez . Oysa ülkemiz bir deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır ?” sorusuna;
Çözüm önerisi olarak; Bu hizmet yeniden yapılandırılmalı, gerekli önem verilmeli ve uzman personelle desteklenmelidir. Polisin de bir AKUT ü olmalıdır, diyerek özlemini dile getirmektedir. polis dergisi. 156.yıl özel sayı.sayfa 157
Bu konuda ülkemiz gibi deprem kuşağında olan Japonya da benzer tedbirler aldıkları bu ülkeye iki ülke polis teşkilatı arasındaki işbirliğini geliştirmek ve incelemelerde bulunmak üzere giden Emniyet Müdürü Sayın Muzaffer SOYLUOGLU ve Selim MORAN’ın raporundan anlaşılmaktadır. Japonya ’da polis afet ve felaket zamanlarında da görev yapacak şekilde teçhiz edilmiş olup, İl Emniyet Müdürlüklerinde afet ve felaket merkezleri ileri teknoloji içeren haberleşme ve iletişim sistemleri ile donatılmıştır. Polis dergisi, sayı:22 syf:522
Deprem ve benzeri doğal afetlerde vatandaş her zaman polisi hatırlıyor, bu ve benzeri olaylarda polisi kurtarma çalışmalarında görmek istiyor. Polis, kurtarma ve yardım yaparken yeterli donanıma sahip olmalıdır. Hiçbir zaman elimizde yeterli malzeme, ve eleman yoktur mazeretlerine sığınmamalıyız. Bu konu özveri ve gönüllü olmayı gerektirir.
DEPREM ve AFETLERDE POLİS NELER YAPABİLİR
1- Deprem ve diğer afetlerde felaket yerlerine ilk ulaşan ekiplerden biri polis birimleridir Yeterli malzeme ve donanıma sahip olan ekipler ilk 15-20 dakikada kurtarılacak olanlara ilk müdahaleyi yapabilir.
2- Enkaz altında kalanların yerlerini tespit edip, uzman ekipler geldiğinde yerlerini bildirir. 0 zamana kadar vatandaşın hayatta kalma mücadelesinde gerekli telkinleri yapabilir.
3- Deprem zedelere asıl görevliler gelene kadar psikolojik destek verebilir.
4- Gıda ve çadır dağıtımında kargaşalığı önlemek için gerekli düzenlemeleri ve koordinasyonu sağlar.
5- Çadır kurmada vatandaşa yardımcı olur.
6- Kriz merkezleri ile yardımların ilgili kişilere ulaşmasında koordineli çalışabilir.
7- Vatand4ların getirdiği yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması sağlanır.
8- Deprem öncesi, sivil savunma arama kurtarma ekipleri ile eğitici kurtarma çalışmaları yapıp halkı , polisinde etkin kurtarma çalışmalarında bulunacak donanıma ve yeteneğine sahip olduğu intibaını verir.
9- Aşırı yağmur yağdığında, meteoroloji’den ve diğer yetkililerden alınan haberler değerlendirilerek sel baskınlarına karşı tehlikeli yerlerden başlayarak meskenlerin boşaltılmasını sağlamak için erken yapabilir.
10-Yağmur yağması sonucu, zaman zaman dereler ve kanalizasyonların taşması ile ev ve işyerlerini su basmaktadır. Yerel yönetimler ve bunlara bağlı, Fen işleri, Su Kanalizasyon ekipleri ile birlikte DSI Köy Hizmetleri araç gereç yönünden destekte bulunarak Avrupa ülkelerinde uygulanan kum torbaları ile taşkınların önünü kesmek için bentlerin yapımında çalışabilir.
11 Sele kapılanları, boğulma tehlikesi geçirenleri kurtarmak için, balık adamların yerine intikalini sağlayabilir.
12- Tehlikenin büyük olması durumunda yetkilileri süratle durumdan haberdar eder.
Geçtiğimiz 2002 yılı Haziran ayında doğu Karadeniz bölgesinde aşırı yağmur yağışından meydana gelen sel felaketinde Giresun il’inde sele kapılan vatandaşlarımızdan 5-6 kişinin Giresun emniyet müdürlüğü personeli tarafından kurtarılmış olması halkın takdirini kazanmıştır.
Ayrıca 2002 yılı Temmuz ayının son haftasında Yozgat Çorum, Rize ve diğer illerimizde aşırı yağıştan dolayı sel basan illerde de birimlerimiz, asıl kurtarma ekipleri gelene kadar, sel’e kapılanları kurtarma çalışmalarında bulundukları görülmektedir. Ne yazık ki en basit malzeme olan halat, can simidi şişirme bot’ların eksikliğinden yetersiz kalmaktayız. Bu malzemeler mutlak surette her ihtimale karşı merkezi birimlerde bulundurulması gerekir.
2002 yılı Ağustos ayının ilk haftalarında Avrupa ülkelerinde aşırı yağış sonucu meydana gelen sel felaketlerinde kurtarma çalışması yapan sivil toplum ve resmi kurumlardaki iş birliği, yeterli teçhizatlara sahip olmaları, su taşkınlarını önceden hazır bulundurdukları kum torbaları ile düzenli bir çalışma ile istif edip set çekmişlerdir. Yerel Yönetimler de eksiklerini tespit edip, ihtiyaç duyulan malzemeleri temin etmeli, ayrıca Sivil Savunma Kızılay ve Sivil Toplum Kuruluşları da bu iş birliğine katkı sağlamalıdır.
Yaz gelmesinden dolayı; serinlemek için denize, gölet, ırmak ve havuzlara girenlerin, boğulma tehlikesi geçirenler olduğunda vatandaşlarımız hemen 1 55’i arar yada haber verir. Bu konuda da kurtarma da kullanılan can simit’i, halat, palet vs. kolay temin edilebilen malzemelerin temin edilmesi, yüzme bilen personelden gönüllü olanları dalgıçlık kursuna göndermeli ve bilmeyen personelin kurtarma çalışmalarında bulunması teşvik edilmelidir.
Sel felaketleri, heyelan ve çığ düşmesi ülkemizde büyük oranda can ve mal kayıplarına neden olmaktadır. İnsanlarımız ve yerel yönetimler öncelikle yerleşim birimlerini kurarken, riskli alanlara ev, iş yeri kamu binası yapmamalı. Bu yerleşim alanları yapılırken jeofizikten, meteorolojiden, deprem mühendisliği ve diğer mühendislik alanlarından yararlanmalıdır.Devlet mekanizmaları ev yapan vatandaşlarımıza bu konuda yol gösterici olmalı. Gecekondulaşmayı önlerken, sürekli çıkartılan imar afları, sonucu katlanılamayacak zararlara yol açmaktadır.
Deprem ve sel gibi afetlerde; suiistimalleri , yardımları hak etmeyen kişilerin almalarını önlemek için, mıntıka karakollarında mahalle muhtarları ile birlikte çıkartılacak ikamet envanteri ile sağlıklı bir organizasyon yapılabilir. Nakil ve yer değiştirmelerde ikamet tezkeresi alma zorunluluğu getirmeli.
17 Ağustos ve 12 Kasım da meydana gelen depremde ihtiyaç sahibi olmayanların yardım malzemelerini aldıkları , ihtiyacı olanların ise bu yardımları alamadıklarını kamuoyu televizyon ve basın aracılığı ile öğrenmiştir.
Deprem, sel ve benzeri afetlerin olması ile insanlarda bir korku, endişe ve güvensizlik oluşur, yüzlerce hatta binlerce insanın yakınlarını kaybetmesi, evinin yıkılması eşyalarının tarumar olması, bedeninin yaralanması, sakat kalması . .gibi durumlarda oluşan kaosu dağıtmak, emniyette olmalarını sağlamak için hemen etkili bir kriz yönetiminin oluşturulması gerekir. Bunun için çağdaş ülkelerde ve bizim ülkemizde de adını sık sık Marmara depreminde duyduğumuz kriz masaları oluşturulur. Ancak bütün kurumlar gibi kriz yönetimi de bu konuda istenilen ölçülerde oluşturulamamış, kriz çözme yerine adeta kriz üretmiştir.
Bütün yukarıda sayılan önerilerin tek bir merkezden yönetimini sağlamak için, etkili bir Kriz Yönetim Merkezinin koordinasyonunda bulunması gereklidir.
Etkili kriz yönetimi oluşturulması için önceden planlar yapılmalı, oluşturulan kriz yönetimi yetkililerinin, bir kriz meydana gelmeden önce kriz durumlarını belirlemeleri ve kriz yönetim sistemlerini ve organlarını geliştirmeleri gerekir.
Kriz örneklerini sıralayacak olursak , depremler, su baskınları, heyelan, büyük yangınlar,ayaklanmalar, protestolar, spor olayları, ulaşım kazaları vb. Kriz masası görevlileri mutlaka yukarıda sayılan doğal afetler ve diğer olaylar meydana gelmeden konularıyla ilgili konularda uzman kişilerin başkanlığında yönetim, sevk ve idare de alternatif konularda çalışmalar yapmalıdır. Afetlerden sonra oluşturulacak kriz masaları sevk ve idarede yetkilerini kullanabilmeli, diğer yardım ekiplerini yönlendirmede yerel yöneticilerden faydalanmalı.
Aşağıda yazacağım öneri ve tavsiyeler ABD’de kriz zamanında alınacak tedbirler ile ilgili olarak inceleme ve araştırmalar yapan Komiser Mevlit AKKAŞ ‘in yaptığı gezi ve inceleme notlarım polis dergisinin 26.sayısında şu şekilde özetlemiştir.
KRİZ MASASI
Kriz, her zaman kriz masası yöneticilerinin karar vermelerini ve müdahale etmelerini gerektiren ciddi güçlükler ve tehlikeleri kapsar. Kararların verilmesi ve müdahale edilmesi çok kısa bir zamanda ve genellikle elde olan çok az bilgi ile gerçekleşir.
Etkili kriz masası yönetimi için temel kural “krize sadece cevap vermekle kalmamak, aynı zamanda krize etki etmeyi öğrenmeyi” çalışma olmalıdır. Önceden durum tahmini yapılarak hazırlanan bir kriz masası yöneticisi krizden önce risk ve zayıf noktaları değerlendirir. Çeşitli etkinliklerin alternatiflerini ve sonuçlarını gözden geçirir ve kriz üzerinde maksimum kontrolü sağlayabilmek için tedbirler alır.
Etkili kriz masası yönetimi bir olağanüstü durumdan önce ve o anda planlama ve koordinasyon gerektirir. Bunun içinde kendi içerisinde; planlama, grup çalışması ve sorumlulukların dağıtılması rol oynar.
Kriz masasının başarılı olması için aşağıdaki maddelere uygun olarak planlanması ve organize edilmesi, etkinlik göstermesi gerekir.
1- Kriz masasının yönetimi tamamen kanuni ve uzman kişilerden olmalıdır.
2- Kriz masası yöneticileri krize cevap verirken diğer devlet dairelerinden de yardım isteyebilmeli. (DSL Köy Hizmetleri, itfaiye Ekipleri Kara Yolları ‘nın araç gereç kapasitesini bilmeli) ve eşgüdümlü çalıştırmalı.
3- Farklı durumlara uyum sağlayabilmek için plan ve yöntemleri değiştirmek eklemeler yapmak, esnekliğine ve pratiğine sahip olması gerekir.
4- Kriz durumunun halledilmesi, kabul edilen hedef ve amaçlara ulaşılması için gerekli sabır ve kararlılığı gösterebilmeli.
Etkili bir kriz planı oluşturmak için deprem ve felaket bölgesinde riskli ve zayıf noktaların tespiti önemlidir. Öncelikle ana yolların açık olması sağlanmalı, tehlikeli durum arz eden sonradan yıkılabilecek binaların tespiti önemlidir
Şehrin risk arz eden alanları doğalgaz, yakıt ve su depoları, barajların ivedilikle kontrol edilip gerekli işlemleri yapılıp , tedbirler alınırken halka da ne yapmaları gerektiği duyurulmalıdır.
Genelden özele doğru çalışarak hedeflerin belirlenmesi, planın uygulanması için strateji hazırlanması ve stratejiyi destekleyen eylemlerin belirlenmesi gerekir. Plan grubunun büyüklüğü ve yapısı, planda önemli rol alacakların belirlenmesi resmi kurum ve Sivil Toplum Kuruluşlarının görevlilerinin tespit edilmesi, plan hakkında bilgi sahibi olması gereken hükümet yetkililerinin belirlenmesi gerekecektir.
Kriz masasındaki yöneticiler ne kadar mükemmel olsalar ve ne kadar önemli kaynaklara sahip olsalar görev ve sorumluluklar açıkça belirlenmedikçe kriz masasının verimli çalışması beklenemez.
Kriz ne olursa olsun polise görev düşer, krizle halk arasındaki tampon polistir. Kriz esnasında halkın gözü polis üzerindedir. Bundan dolayı kriz esnasında polisin rolü hayatidir.
Etkili bir kriz masası yönetimine özel sektörün katılması son derece önemlidir. Özel sektör yöneticileri devletin değil kendi kurum ve çalışanlarının riskte olduğunu anla,nalıdır. Buna karşılık resmi görevlilerde özel sektörün kaynaklarının kriz masası idaresinde önemli olduğunu kabul etmelidir.
Etkili bir kriz masası yönetimi oluşturmak için yönetimde bulunanların afet planına uygun envanterler çıkarması gerekir. Bunlar;
• Hastanelerin sayı ve kalitelerini kapsayan bilgiler,
• Ülke çapında yol ve otobanların durumu,
• Risk altındaki tesislerin detaylı harita ve planları,
• Yeterli çadır, battaniye ilaç vb. ihtiyaç duyulan malzemelerin stok durumu,
• İtfaiye ekiplerinin,Köy Hizmetlerinin, Kara Yollarının ve diğer kamu ve özel kuruluşlarının araç park mevcudu, ve çeşitlerini,
• Asker ve polis kuvvetlerinin kapasiteleri,
• Haberleşme araçlarının durumu ve kapasiteleri ,ve bunlara benzer ihtiyaç duyulacak araç ve gereçlerin envanterinin bilinmesi gerekir.
Bütün bu kullanılabilecek araç gereç ile görev alacak personelin,; kimin? nerede? ve nasıl? Müdahalede bulunacağını açıklayan bir plan hazırlanmalıdır.
Amerika Birleşik Devletlerinde uygulanan KRİZ esnasında oluşturulacak kriz masası yöneticisinin elinde her türlü krize ait en ince detaya kadar düşünülmüş ve hazırlanmış bir kriz planı bulunmaktadır... Kriz planları çekmece ve dolaplarda değil her an ulaşabilecekleri yani masalarının üzerinde bulundurdukları belirtilmiştir.
Ayrıca bu kriz planları sadece üst düzey yöneticinin değil en alt düzeydeki kişilerin dahi haberdar oldukları planlardır. Kriz planları ile her kurumun sene içinde belirli aralıklarla yaptıkları hizmet içi çalışmaları bulunduğu, her kurum ve personelin çok farklı kriz durumlarında ne yapması gerektiği üzerinde eğitilmekte, görünen yanlışlıkların hizmet içi kurslarda düzeltildiği ifade edilmektedir.
Kriz sonrası, krize neden olan doğal afetler sonrası yada toplumsal olayların çıkmasına neden olan aksaklıklar giderilmelidir. Örnek olarak 17 Ağustos depreminde yıkılan binaların yerine yeni bina yapılırken deprem riski göz önüne alınıp zemini sağlam olan yerlere yapılmıştır. Aynı konu geçtiğimiz 2002 yılı Temmuz ayı içerisinde Rize bölgesinde heyelan sonrası yıkılan binaların olduğu bölgeye, ilgili kuruluşlar tarafından 1996 yılında
tehlikeli bölge olarak açıklanmış olmasına rağmen yerleşim alanları yapılmıştır. Bu konudaki uyarıları dikkate almak gerekmektedir.
Marmara depremindeki büyük kayıplar ,deprem yönetimindeki düzensizlik , yasal çerçevedeki hata ve noksanlardan değil, bu yasal çerçevenin depremden önce yapılması gereken hazırlık döneminde ve bunun sonucu olarak deprem sonrasında gereği gibi uygulanamamasından doğmuştur. Sivil savunma, Kızılay ve diğer resmi kuruluşların yeterli hazırlığının ve koordinasyonun olmamasından kaynaklanmıştır.
Düzce-Bolu depreminde ise Marmara depreminde görülen eksiklikler giderilmiş, bir çok çevre illerden kurtarma ekipleri kurularak, deprem bölgesine 3- 4 saat içerisinde ulaşmışlardır.
Uzman bilim adamlarından oluşan Uluslar arası Japon İşbirliği Ajansı (JISA)üyesi altı kişilik ekip tarafından hazırlanan rapora göre; Muhtemel bir depremde koordinasyonsuzluk yine büyük can kaybı ve kaosa sebep olacak denmektedir. Ulusal Deprem Konseyi Başkanı Tuğrul TANKUT tarafından açıklanan raporda ısrarla altı çizilen nokta deprem konusunda çalışmalar yapan birimler arasında koordinenin olmamasına dikkat çekmektedir.
Buna rağmen, teşkilatımız uhdesinde kurulu olan İl Emniyet Müdürlüğü Sivil Savunma Büro Amirlikleri bu konuda yetersiz konumdadır. Büro amirlikleri bir amir ile en fazla 2-3 memur ile çalışmaktadır. Genelde İl’lerde sivil savunma büro amirliklerinde yaptığım araştırmada, kağıt ilgili ekipler kurulmuş ama hiç birine ait kullanabileceği malzeme yoktu. Nedeni ise ihtiyaç duyulan malzemelerin alımı için gerekli ödeneğin olmamasıydı.
Burada yapılması gereken polis — halk dayanışmasını sağlayacak organizasyonlar ile ekonomik durumu iyi olan esnaf ve sanayicilerle, Sivil Toplum Kuruluşları ile bu malzemeler temin edilebilirdi. Yardım yapan kişi ve kuruluşlar bu yardımların, belki de kendi hayatını yada yakınlarından birisini veya komşusu kurtaracaktır. Bu bilinçle toplanan yardımlar ile yukarıda bahsedilen malzemeler alınarak, acil kurtarma ekipleri kurulur.
Ayrıca deprem bölgesine gönderilen takviye güçleri ihtiyaçları olan malzemeleri yanında götürmelidir. Bunlar çadır, battaniye, tüp, gıda maddeleri, temizlik malzemesi, yeterli su vb.leri. deprem zedelere gelen bu yardımlar tarafımızdan kullanıldığında yanlış anlaşılıyordu.
Son olarak Bingöl de meydana gelen depremde, insanların 1 .ve 2.asıl ihtiyaçlarının fizyolojik ve güvenlik ( beslenme ve barınma) ihtiyaçlarının karşılanamayacağı duygusu ile provokatörlerin oyununa gelmişler. Devlete olan kızgınlıklarını güvenlik güçlerine yöneltmişlerdir. Bu da konferansını ilgi ile izlediğim İstanbul Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Başkanı, Prof Dr. Kerem DOKSAT’ ın tespitleriyle örtüşmektedir. Afetlerin insanlar üzerindeki etkilerini sıralarken 3.sıralamada ve uzun vadede çıkan sorun olarak,
A - Dayanışma ve yardımlaşmanın kesilmesi,
B - Umutsuzluk, çaresizlik, isyan ve çatışmalar,
C - Ağır ruhsal sorunların , görülebileceğini belirtmektedir.
Depremle psikolojisi bozuk olan insanlara nasıl davranmalı iletişim kurmadaki zorluklar nasıl aşılır bu gibi sıkıntıları aşmak için uzman psikologlar bölgede yer almalıdır.
Ülkemizde yaşanan her deprem sonrası sivil toplum kuruluşları ve devletin deprem zedelere bakış açısı ve yardım ile kurtarma ve sonrasındaki psikolojik destek sağlama ve depremin bıraktığı ruhsal sorunların tedavisi konusunda gönüllü psikolog ve eğiticilerin bölgeye gitmesi önemli gelişmelerdir
Depremi yaşayan insanların psikolojisi bozulmakta ve davranış bozuklukları görülmektedir. Bunlar öncelikle beslenme gereksinimleri ile barınma ve sığınma ihtiyaçlarını gidermek istemektedir.devlet ve kriz masası yetkilileri öncelik gerektiren bu ihtiyaçları süratle gidermeli,
DEPREM VE AFETLERDE KİMLERE NE DÜŞÜYOR
Bu soruya bir konferansta kendisini dinlediğimiz Prof Dr. Kerem DOKSAT şunları söylüyordu;
Devlet’e: İmkanlarını kaynaklarını, reflekslerini; geliştirmesi gerekiyor. Kısa, orta ve Uzun vadeli planlar yapmalı.
Medya’ya : sorumluluk duygusu taşıyan yayınları ile eğitim ve bilgilendirme seferberliği yapmalı.
Vatandaşlara ise; Sivil Toplum Örgütlerinin faaliyetlerini takip etmeli, kendilerinin bilgi ve becerileri doğrultusunda, her alanda örgütlenmesi, kamu kuruluşlarının hizmetlerinin yetersiz kaldığı konularda açıklarını kapamalı, yaraların sarılmasında, bilgilendirmede, vatandaşların yanında olduğu mesajı koşulsuz ayınmsız olarak vermesi gerekir. Ayrıca uluslararası yardım kuruluşları ile iletişime girmesi gereklidir.
Sonuç olarak; Doğal Afetlere karşı bilinçli , sistemli ve hazırlıklı yaklaşmamız gerekmektedir.

Marmara Bölgesi'nin dağ, ova, göl ve nehirleri hakkında bilgi verir misiniz?

Marmara Bölgesi, Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Balkan Yarımadası ile Anadolu arasında köprü niteliği ile Avrupa ve Asya'yı birbirine bağladığı söylenebilir. Yaklaşık 67.000 km2 lik bir yüzölçüme sahip olup Türkiye'nin %8,5'una karşı gelir.
Marmara Bölgesinde sanayi, ticaret, turizm ve tarım gelişmiştir. Bölgedeki en gelişmiş sanayi İstanbul-Bursa-İzmit şehirlerinde olmakla birlikte bölgenin diğer yörelerinde de yaygın sanayi faaliyetleri vardır. Başlıca sanayi ürünleri olarak; işlenmiş gıda, dokuma, hazır giyim, çimento, kağıt, petrokimya ürünleri, beyaz eşya sayılabilir.
Ekili alanların yaklaşık yarısı buğday olup buğdayı şekerpancarı, mısır ve ayçiçeği izler. Bölge, Türkiye'nin ayçiçeği üretiminin yaklaşık %73'ünü, mısır üretiminin ise yaklaşık %30'unu gerçekleştirir. Bağcılık da hayli gelişmiş olup Tekirdağ, Şarköy, Mürefte, Avşa ve Bozcaada üzüm ve şarapları meşhurdur.
Yedi coğrafi bölge içinde yükseltisi en az olan bölgedir. Ekili-dikili arazi oranı %30'dur. Ormanlık alan oranı %11,5'tur. Kümes hayvancılığı ve ipek böcekçiliği yaygındır. Nüfus ve nüfus yoğunluğu, göç olma nedeniyle çok yüksektir. Enerji tüketimi ve turizm gelirleri en yüksek bölgedir.


İstanbul, Tekirdağ,Edirne, Kırklareli, Yalova, İzmit tamamen bölge sınırları içinde; Sakarya ve Bilecik'in Karadeniz Bölgesi'nde oprakları olup; Bursa ve Balıkesir'in Ege Bölgesi'nde de toprakları vardır. Çanakkale ilinin topraklarının çok büyük bir bölümü Marmara Bölgesi içinde olup sadece Edremit Körfezi çevresindeki yerleşim yerleri Ege Bölgesi sınırları içinde kalır. Marmara bölgesi'nin en büyük kenti İstanbul'dur özocannn Yüzölçümü ve nüfusuyla özgür en küçük olan Marmara Bölgesi kenti , Yalova kentidir .En yoğun nüfus buralardadır.Kütahya'nın Domaniç ilçesi diye tabir edilen kuzey bölümü de Marmara bölgesi'ndedir. İstanbul , Marmara bölgesinin yoğun nüfuslu olmasında önemli bir rol oynar.
İl merkezleri baz alındığında Marmara Bölgesinde yer alan iller şunlardır.
İstanbul (il) Edirne Kırklareli Tekirdağ Çanakkale Kocaeli Yalova Sakarya Bilecik Bursa Balıkesir Kısmen Düzce de Marmara'da yer alır. Bölümleri

Adapazarı Ovası'nın doğusundan başlayarak, Silivri'ye kadar devam eder. Marmara Bölgesi'nin kuzeydoğu topraklarını kapsayan bu bölüm İstanbul Boğazı ile ikiye bölünür. Doğudaki kısım Kocaeli Yarımadası ve Adapazarı Ovası, batıdaki kısım ise Çatalca Yarımadası'dır. Bölüm akarsular ile parçalanmış olup, yer yer tepeliklere sahiptir. Ortalama 150 - 200 metre yükseklik gösteren bu tepeler plato özelliği taşır.
Bölümün Karadeniz kıyılarını bakan taraflarında ormanlar görülürken, Marmara Denizi kıyısında bitki örtüsü yerini maki ve zeytinliklere bırakır. Bölümde toprakları bulunan İstanbul, Kocaeli ve Sakarya illerinin üçünde de kuzayde yerleşim seyrektir. Nüfus yoğunluğu daha ılıman iklime sahip olan, güneydedir. Kuzeydeki en öenmli yerleşim merkezi Şile'dir. Buna karşılık güneyde en önemli yerleşim birimleri, İzmit, Gölcük ve İstanbul'dur. []]şeker pancarı, zeytin, sebze üretimi ve tahıl çeşitleridir. Silivri ve Çatalca ilçelerinde önemli ölçüde hayvansal gıda üretilir. Tereyağı, peynir ve yoğurt bunların başlıcalarıdır.
Çatalca ilçesindeki ocaklardan çıkarılan grafit işlenmesi için İstanbul'a gönderilir. Durusu Gölü çevresinde çıkarılan linyit İstanbul'da yakacak ihtiyacı için kullanılır.
Bölümün böylesine gelişmesinin sebebi Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan Boğaz Köprülerinin bu bölüm içinde İstanbul ilinde olmasıdır. İstanbul ticaret, sanayi, bankacılık, kültür, sanat, medya, ulaşım, tekstil, kimya, dericilik, kundura, ilaç, cam, besin ve turizm bakımından Türkiye'nin merkezidir. Tüm bu sunduğu imkânlar dahilinde İstanbul uzun yıllar durmak bilmez bir göç dalgası ile karşı karşıya kalmış ve bugün Türkiye'nin toplam nüfusunun 8/1'nin bünyesinde bulundurur. Aldığı nüfus ile hızla büyüyen İstanbul ili yaşayanlara yeterli altyapı ve konut sunamamaktadır ve plânsızca büyümektedir. Devlete ve özel sektörün çabalarıyla şehirde kentsel dönüşüm seferberliği başlatışmış, gecekondulaşmanın yerini toplukonutlar ile çözme yoluna gidilmiştir. Günümüzde İzmit, Adapazarı ve Gölcük, İstanbul'un hemen arkasında hızla büyümektedir. İstanbul ve Adapazarı arası büyük bir sanayi sahasıdır. Buralarda devlete ve özel sektöre ait birçok tersane, çimento, beyaz eşya fabrikaları, alüminyum ve petrokimya tesisleri bulunur. Gölcük ilçesi bir donanma üssü ve askerî araçların yapıldığı bir sanayi merkezidir.

Yıldız Dağları Bölümü

yıldız Dağları Bölümü, Marmara Bölgesi'nin kuzeybatısını oluşturur. İsmini alanın büyük bir alanını kaplayan Yıldız Dağları'ndan alır. Batıda, Bulgaristan sınırından, doğuda Durusu Gölü'ne kadar uzanır. Yıldız Dağları'nın Karadeniz'e bakan yamaçlarında Karadeniz iklimi etkilidr. Doğal bitki örtüsü makilik olup, yaklaşık 150 metre yükseklikten sonra ormanlar başlamaktadır. Yıldız Dağları'nın batı kısımları plâto özelliği taşır, ve bu alandaki verimli tarım arazilerinde buğday, ayçiçeği, şeker pancarı ve mısır tarımı yapılır. Küçükbaş hayvancılık oldukça gelişmiştir ve buna bağlı olarak bölümde birçok mandıra ve peynir imalâthanesi vardır. Bölümdeki başlıca yerleşim merkezleri, Kırklareli, Vize, Pınarhisar ve Saray'dır. Sanayi bakımından en önemli tesis Pınarhisar'daki çimento fabrikasıdır. Nüfus yoğunluğu en az bölümdür.

Ergene Bölümü

Ergene Bölümü, adını içinealan bu bölüm Yıldız Dağları ile Koru Dağları arasında kalmış bölümü kapsar. Tekirdağ ve Edirne illerinin bütünü ile Kırklareli'nin yarıya yakınını ve Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinin çok küçük bir alanını kapsar.
Marmara Bölgesi'nin, en soğuk, en az yağış alan, bitki örtüsünün en cılız olduğu yer Ergene Bölümüdür. Genel bitki örtüsü bozkırlardır. Bölümde yetiştirilen başlıca ürünler; buğday, mısır, çeltik, şeker pancarı, ayçiçeği, susam ve patatestir. Bağcılık ve ayçiçeği üretimi çok gelişmiş olduğundan, buna bağlı olarak da alkollü içecek ve yağ sanayii gelişmiştir. En önemli yerleşim merkezleri,Uzunköprü,Meriç, Babaeski, Lüleburgaz, Çorlu, Çerkezköy, Malkara, Keşan, Edirne, Tekirdağ ve İpsala'dır. Hamitabat beldesinde çıkarılan doğalgazdan elektrik üretilir. Trakya Birlik'e bağlı ayçiçeği fabrikaları bölüm ekonomisini önemli ölçüde canlandırmıştır.

Güney Marmara Bölümü

Güney Marmara Bölümü yeryüzü şekilleri bakımından Marmara Bölgesi'nin en fazla çeşitlilik gösterdiği bölümdür. Plâtolar, ovalar, göller, akarsular, körfezler bölümün başlıca yer şekilleridir. Saros Körfezi ile İzmit Körfezi'nin güneyinde kalan, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Yalova, Bilecik illeri ile, İzmit ve Sakarya illerinin bir kısmını kapsayan alandır. Bölümdeki ovalarda buğday, ayçiçeği, şeker pancarı ekimi ile dutluklar ve meyve bahçeleri vardır. Küçükbaş hayvancılık çok gelişmiştir. Bursa yöresinde ipek böcekçiliği yapılır. Gelibolu ve Kapıdağ yarımadaları ile Çanakkale ilinin genelini kapsayan Biga Yarımadası nüfusun en seyrek olduğu yerlerdir. Buralarda engebe fazladır. Çanakkale Boğazı, Gelibolu Yarımadası ile Biga Yarımadası'nı birbirinden ayırır.
Bölüm akarsu, göl, körfez ve adalar yönünden oldukça zengindir. Bölgenin en önemli akarsuyu Susurluk Çayı'nın vadisi Marmara Denizi'nin ılıman havasının iç kesimlere ulaşmasını sağlar. Biga Çayı ile Gönen Çayı diğer önemli akarsulardır. İznik, Ulubat ve Kuş Gölü bu bölümde bulunur. Bunlar içinde Kuş Gölü dünyaca üne sahip bir millî parktır.
Bölümün en önemli yerleşim birimi Bursa'dır. Bir süre Osmanlı Devleti'ne başkentlik yapmış Bursa, tarihî, doğal ve ekonomik ve kültürel yönden gelişmiş bir turizm şehridir. Diğer önemli yerleşim merkezleri Balıkesir, Çanakkale, Erdek, Gemlik, Karacabey, Mustafakemâlpaşa, Bandırma, Biga, Gönen'dir. Art bölgesin gelişmiş olması, bölümünde gelişmesine sağlamıştır. Bursa, Bandırma,Balıkesir, Çanakkale, Yalova ve Bilecik'te gıda sanayiinde, Balıkesir'de şeker ve kâğıt sanayiinde, Bursa'da tekstil, otomotiv ve konserve sanayiinde Bandırma'da kimya sanayiinde gelişmiştir.
Çanakkale'ye bağlı Biga ve Çan ilçelerinde hâlâ faal olan linyit ocakları mevcuttur. Bandırma limanı bölge için çok önemlidir. İstanbul - Bandırma arasında arabalı feribot taşımacılığı yapılır. Gönen'de kaplıca turizmi, Susurlukta bor çıkarımı, Bilecik ve Marmara Adası'nda ise mermercilik yapılmaktadır


Akarsu ve Göller


Bölge genelinde, küçük ölçekli olmalarına rağmen sık bir akarsu ağı vardır. Sakarya, Ergene, Susurluk, Meriç ve Biga Çayı bölgedeki başlıca akarsulardır. Bölge'de irili ufaklı bir çok doğal ve yapay göl bulunur. Büyükçekmece Gölü, Küçükçekmece Gölü, Durusu Gölü, İznik Gölü, Sapanca Gölü, Ulubat Gölü ve Manyas Gölü, açık havası olan tatlı su gölleridir. Bunların haricinde özellikle Güney Marmara Bölümü'nde Biga Yarımadası üzerinde sulama amaçlı birçok baraj gölü ve gölet bulunur.

Marmara Bölgesi'nin iklimini söylerken,tek bir iklim adı ile başlıklandırmak doğru olmaz, Marmara Bölgesinde hüküm süren iklim Karadeniz İklimi, Karasal İklim ile Akdeniz İklimi arasında bir geçiş evresidir. Bölgede yıllık yağış 500 - 1000 mm arasındadır. En çok yağış kış mevsiminde Aralık, Ocak, Şubat aylarında düşer. En kurak aylar ise Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarıdır. Karlı ve donlu günlerin sayısı kıyı kesimlerde en azdır. İç kesimlere gidildikçe karasallık etkisi artar. Ege ve Marmara denizi kıyılarında makiler, güney Marmara sahillerinde ise zeytinlikler bulunur. Makiler 200m yüksekliğe kadar baskın bitki örtüsüdür. Ergene Havzası'nda bozkırlar oluşmuşsa da bölgenin tamamında yaygınlık göstermez. Yükseltinin olduğu yerlerde, özellikle Trakya'da ormanlara rastlanır.
Hava sıcaklığının 0°C nin altında geçtiği gün sayısı çok kısadır. Marmara Bölgesi'nin yıllık sıcaklık değerleri: ortalama 14 -16oC, en sıcak ay ortalaması: 23-25oC, en soğuk ay ortalaması: 5-6oC'dir. Yıllık yağış miktarı 600-700 mm civarındadır. Marmara bölgesinde hâkim rüzgârlar genelde Kuzey ve Kuzeydoğu yönlerinden eser.

1071-1453 yılları arasında gelişen olaylar nelerdir?

1071
• 16 Nisan- Güney İtalya'da Bizans kontrolünde olan son şehir olan Bari, Norman Robert Guiscard tarafından ele geçirildi.
• 26 Ağustos- Bizans İmparatorluğu, Alp Arslan komutasındaki Türk ordusuna Malazgirt Savaşı'nda yenildi. Bu galibiyet sonucunda Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı.
1072
Erzurum çevresinde saltuklar kuruldu.
Alp arslan Selçuklu hükümdarı öldü
Mengüçlü beyliği
1073
Selçuklular ankarayı ele geçirdi.
1075
İznik te Türkiye Selçuklu devleri kuruldu
1078
Abdül kadir geylani doğdu.
1079
Kılıç arslan doğdu Selçukluların hükümdarı.
1080
Mengücekli Devleti'nin kuruluşu.
Danişmentliler Devleti'nin kuruluşu.
1081
Çaka beyliği kuruldu
1092
1.kılıç arslan Türkiye Selçuklu devletinde tahta çıktı.
Danişmedliler kuruldu

1093
Çaka Beyliği yıkıldı
Ahmet Yesevi, Türk mutasavvıfı
1096
1.haçlı seferi
1098
Haçlılar Antakya'yı işgal etti.
Çaka beyliği yıkıldı
1099
1.haçlı seferinin sonu
1102
Hasankeyf artukluların kuruluşu
1105
Kınnesrin Savaşı ve Haçlıların Halep'i işgali
1106
Mardin attuklularının kuruluşu
1107
Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan savaş sonrası Habur suyunda boğularak öldü.
1110
Emîr Mevdûd idaresindeki Selçuklu kuvvetlerinin Urfa'yı kuşatması.
1115
• Melik Rıdvân, şiddetli bir hastalığa yakalanarak 10 Aralık'te Haleb'te ölmüştür.
1147
2.haçlı seferi
1149
1. haçlı seferinin sonu
1155
CENGİZ HAN:Büyük Moğol İmparatoru Dünyanın En BÜyük Devletini Kurmuş Olan 'CEHENNEMDEN GELEN ADAM' sıfatıyla ne kadar acımasız olduğu belirtilmiş olan büyük komutan.
1156
Ahmet Yesevi, Türk mutasavvıfı
1166
Abdülkadir Geylani vefat etti.
1176
Miryokefalon savaşı.(Bizans Türkleri anadoludan atamayacağını anladı.)
1178
Danişmentlilerin yıkılışı
Harput artuklularının kuruluşu
1189
3 Eylül Aslan yürekli Richard İngiltere Kralı oldu
3.haçlı seferi
1192
3.haçlı seferinin sonu
1193
Selahaddin Eyyubi öldü
1202
-Saltukluların yıkılışı
1204
4.haçlı seferi
Haçlılar IV.Haçlı Seferi'nde İstanbul'u yağmaladı.
1205
1205’te I. Gıyaseddin Keyhüsrev ikinci kez tahta çıktı.
1207
30 Eylül - Mevlâna Celâleddin-i Rumi doğdu
1209
Hacı Bektaşi veli doğdu.
1211
I. Gıyaseddin Keyhüsrev 1211'de öldü ve yerine büyük oğlu I. İzzeddin Keykavus tahta çıktı.
1214
1214 - Sinop’u Anadolu Selçuklu Devleti sultanı İzzeddin Keykavus ele geçirdi.
1215
1215-Magna Carta bildirgesi İngiltere'de kabul edildi.
1217
5.haçlı seferi
1221
Harzemşahlar Devleti, Cengiz'in bir darbesi ile yıkıldı gitti
5.haçlı seferinin sonu
1223
16 Temmuz Moğollar ile Ruslar arasında 'Kalka Meydan Muharebesi' oldu.
1226
Alanya'da Kızılkule'nin yapılması.
1228
Mengüceklilerin yıkılışı
1233
Harput artuklularının yıkılışı
1238
Yunus emre doğdu
1243
Kösedağ Savaşı(Türkiye Selçukluları yıkılış sürecine girdi)
1248
7.haçlı seferi
1251
Mengü (Möng-ke)'nin Moğol İmparatorluğu'na Büyük Kağan seçilmesi.
1254
7.haçlı seferi sonu
1256
Alamut Kalesi'nin Hülagû Han tarafından alınması. Karakurum'daki Büyük Kağan'a bağlı olarak Hülagû Han İlhanlılar devletini kurdu.
1258
I.Osman (Osman Bey): Osmanlı devletinin kurucusu.
1260
Moğollar ilk kez Sultan Kutuz tarafından tamamen kılıçtan geçirildi
1277
Mengüçlü beyliğinin yıkılışı
1281
Hasankeyf artuklularının yıkılışı
1299
Osmanlı Devleti'nin kuruluşu. Selçuklu Devleti'nin dağılmasından sonra Anadolu'da kurulan beyliklerden Osmanoğulları'nın başındaki Osman Gazi tarafından Osmanlı Devleti kuruldu.
1329
Maltepe savaşı.Bizans Osmanlı.osmanlılar yeniyor.
1362
Devletin başına 1. murat geçti
1363
Sazlıderede Bizans Bulgar ordusunu Osmanlı yenilgiye uğrattı.
1364
Sırpsındığı savaşı
1389
1.kosava savaşı
Yıldırım beyazit tahta çıktı(1.muradın oğlu)
1396
Niğbolu savaşı
1402
Ankara savaşı(önemli)
1413
Fetret devri
1421
Sultan 2.murad padişah oldu

1444
Varna savaşı
1448
2.kosava savaşı
1453
İstanbul feth edildi Osmanlı yükselme dönemine girdi

1920-1922 arasında geçen önemli olaylar nelerdir?

1920 - 1922



1.İnönü Savaşı (9-11 Ocak 1921)

İsmet İnönü komutasındaki birliklerin Bilecik-Eskişehir istikametinde Yunan kuvvetleriyle girdikleri çatışmaların adı. Yunanlılar geri çekilmek zorunda kaldılar.


Çerkez Ethem Vakası (24 Ocak 1921)

Kurtuluş Savaşı esnasında yöresel dağınık birliklerin başında çeşitli kişiler vardı. Bunların en ünlüsü ve etkilisi de Çerkes Ethem'di. Kendisi "Umum Kuvayı Seyyare ve Kütahya Havalisi Komutanı" sıfatı kullanıyordu. Ancak zamanla direnişi merkezileştirmek ve kızışan savaşta düzenli orduya geçmek zarureti doğduğunda Çerkez Ethem buna direndi. Elindeki kuvvetlerle TBMM emrindeki düzenli orduyla çatışmaya girdi. Ancak Çerkez Ethem kuvvetleri daha fazla dayanamayarak, Simav yönü Demirci kasabasına doğru çekildiler. Teslim olunması istendiğinde Çerkez Ethem elindeki birliklerle birlikte Yunanlılara teslim oldular.


Mustafa Suphi'nin katli (28-29 Ocak 1921)

TKP önde gelenleri başta Mustafa Suphi olmak üzere Türkiye'ye Kurtuluş Savaşına destek için geldiler. Ne var ki, 28-29 Ocak gecesi Karadeniz'de bindikleri motor Teşkilat-ı Mahsusacı ***** Kaptan tarafından basılacak, Suphi ve arkadaşları Karadeniz'de boğularak öldürüleceklerdir. Emri kimin verdiği bugün dahi tartışma konusudur.


İstiklal Marşı (1 Mart 1921)

Kurtuluş Savaşı esnasında başlayan milli marş arayışı önce bir güfte yarışmasıyla neticelendi. Mehmed Akif Ersoy'un güftesi büyük bir heyecanla kabul edildi. Daha sonra açılan beste yarışmasını Ali Rıfat Bey'in (Çağatay) bestesi kazandı ve 1930'a kadar gündemde kaldı. 1930'dan bugüne kadar kullandığımız beste ise Osman Zeki Bey'e (Üngör) aittir.


Koçgiri Ayaklanması (6 Mart 1921-17 Haziran 1921)

Sivas, Erzincan ve Tunceli yöresinde, adını ayaklanan Koçgiri aşiretinden alan, 3,5 ay süren ayrılıkçı ayaklanma. Türk ordusu tarafından bastırılmıştır.


Talat Paşa Öldürüldü (15 Mart 1921)

İttihat Terakki'nin önde gelen liderlerinden Talat Paşa bir Ermeni komitacı tarafından öldürüldü.


2.İnönü Savaşı (23 Mart 1921)

İkinci dalga Yunan saldırısına karşı yapılan direnme savaşı. Göğüs göğüse, süngü süngüye çarpışılmıştır. Atatürk bu savaşla ilgili İsmet İnönü'ye çektiği telgrafta; "Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz." demiştir.


Ankara Anlaşması (20 Ekim 1921)

İlk defa Misak-ı Milli itilaf devletlerinden biri olan Fransa'ya kabul ettirilmiş oldu.


Sevr Anlaşması (10 Ağustos 1921)

Osmanlı Devleti'ninFransa'nın Sevres kentinde imzaladığı ve işgal koşullarını kalıcı kılan ve topraklarının paylaşımına izin veren teslimiyet anlaşması. Bu anlaşma ile işgal devletleri Osmanlı topraklarını paylaşıyor, Doğu Anadolu'da bağımsız bir Kürdistan ile bağımsız bir Ermenistan kurulması öngörülüyordu. Ancak anlaşma hukuken ve fiilen uygulanamadı ve Ankara Hükümeti bu anlaşmayı imzalayanları "Vatan Haini" ilan etti.


Kemal Film (1922)

İlk özel Türk film şirketi olan Kemal Film kuruldu.


İstiklal Mahkemeleri (31 Ocak 1922)

Cumhuriyetin kuruluş aşamasında adından en çok söz ettiren kurumlar arasında gelmektedir. Aslında kuruluşu cumhuriyetin ilanından önceye denk gelse de, cumhuriyetin "olağanüstü" kurumları arasında sayılmaktadır.Ülkenin muhtelif yerlerinde olağanüstü yetkilerle donatılan bu mahkemelerde birçok asker kaçağı, casus, suikastçi, isyancı ve rejim muhalifi yargılanmış ve aralarında idamlar da olmak üzere muhtelif ağır cezalara çarptırılmışlardır. Bu mahkemelerdeki savcı ve üyelerinin çoğunun adının "Ali" olmasından dolayı "Dört Aliler Mahkemesi" olarak da anılmıştır. (Ali Çetinkaya, Kılıç Ali, Necip Ali Küçüka, Rize Milletvekili Ali) İstiklal mahkemeleri bugün dahi tartışılan ve en bilinen devrimci Cumhuriyet kurumları arasındadır.


Cemal Paşa öldürüldü (22 Temmuz 1922)

İttihat Terakki önderlerinden Cemal Paşa bir Ermeni komitacı tarafından öldürüldü.


Başkomutanlık Meydan Savaşı (26-30 Ağustos 1922)

Bizzat Mustafa Kemal'in komutanlığında yapılan, "Dumlupınar Meydan Savaşı" olarak da bilinen savaş. Türk kuvvetleri general Trikopis'in emrindeki Yunan kuvvetlerini perişan etmişti.


İzmir'in kurtuluşu (9 Eylül 1922)

Dumlupınar'dan sonra Ege'ye doğru hızla ilerleyen Türk Kuvvetleri İzmir'e girdiler. Böylelikle İzmir Yunan işgalinden kurtarılmış oluyordu.


Mudanya Müterakesi (11 Ekim 1922)

Türk-Yunan savaşını sona erdiren ve Mudanya'da imzalanan anlaşma. Bu anlaşma aynı zamanda fiilen Kurtuluş Savaşı'nın sonu anlamına da geliyordu.


Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922 )

Milli irade tümüyle TBMM'nin eline geçmiş, padişah Vahidettin İngilizler'in elinde kukla bir padişaha dönüşmüştü. Bunun sonucunda artık son bağın da kesilip atılması gerekiyordu. Bu nedenle TBMM aldığı bir kararla Saltanatın kaldırıldığını bildirdi.


Vahidettin İstanbul'dan ayrıldı (17 Kasım 1922)

Son Osmanlı padişahı Vahidettin, Malaya isimli İngiliz zırhlısına binerek İstanbul'dan ayrılıp, Malta'ya gitti.

İlk 20 elementin adı, simgesi, fiziksel ve kimyasal özellikleri nedir?

İlk 20 Elementin Genel Özellikleri
Hidrojen
Hidrojen ilk olarak 1776 yılında Henry Cavendish tarafından keşfedilmiştir. Hidrojen ismi ise Antoine Lavoisier tarafından verilmiştir. Doğada gaz hâlde bulunur. Renksiz bir gazdır.

Helyum
1868 yılında Fransız Pierre Janssen ve ingiliz Norman Lockyer birbirinden bağımsız olarak helyumu keşfettiler. Helyum atmosferde çok az miktarda bulunmaktadır. Güneşte ve diğer yıldızlarda bol miktarda bulunur. Doğada gaz hâlde bulunan renksiz bir gazdır.

Lityum
Lityum ilk olarak 1817 yılında Johann Arvedson tarafindan keşfedilmiştir. Gümüşürnsü gri metalik renkte bulunur. Oda koşullarında katı hâldedir.

Berilyum
1828 yılında, birbirlerinden bağımsız olarak Friedrich Wöhler ve Antoine Bussy tarafindan elde edilmiştir. Oda koşullarında gri renkli katı bir maddedir.

Bor
Bor, siyah metalik görünümlü bir element olup 1808'de Gay-Lussac ve Thenard tarafindan elde edilmiştir. Oda koşullarında katı hâlde bulunur.

Karbon
Karbon elementi saf hâlde karbon, elmas, grafit, is, kömür gibi çok çeşitti maddelerde bulunur. Grafit yapısı siyah, elmas yapısı ise renksizdir. Doğada katı hâlde bulunur.

Azot
Azot ilk olarak 1772 yılında Daniel Rutherford tarafindan keşfedildi. Renksiz ve kokusuz bir gazdır.

Oksijen
Oksijen ilk defa 1774 yılında Joseph Priestly tarafindan elde edildi. 1781 yılında Lavoisier, oksijenin havada bulunan ve yanmaya etki eden bir madde olduğunu bildirdi. Renksiz bir gazdır.

Flor
İlk defa 1886 yılında Henri Moissan tarafindan elde edilmiştir. Açık san renkli gaz bir maddedir.

Neon
Neon 1898 yılında Wiltiam Ramsay ve Morris Travers tarafindan keşfedilmiştir. Renksiz bir gazdır.

Sodyum
Sodyum ilk olarak 1877 yılında Humphrey Davy tarafindan elde edilmiştir. Yumuşak, kaygan bir metal olup gümüşürnsü beyaz renktedir.Doğada katı hâlde bulunur.
Magnezyum
1755 yılında İngiltere Joseph Black tarafindan ilk olarak keşfedilmiştir. Gümüşürnsü beyaz renkli bir katıdır.

Alüminyum
1827 yılında Wohler tarafindan bulunmuştur. Alüminyum, yumuşak ve hafif bir metal olup mat, gümüşürnsü bir renktedir.

Silisyum
Silisyumun ilk keşfi 1824 yılında Berzelius tarafindan gerçekleştirilmiştir, yeryüzünde en çok bulunan elementlerden bir tanesidir. Koyu gri renkli katı bir maddedir.
Fosfor

Fosfor ilk olarak 1669 yılında Hennig Brand tarafından keşfedildi. Renksiz ve beyaz, kırmızı, siyah renklerde bulunabilen oda koşullarında katı bir maddedir.

Kükürt
Kükürt, antik çağda bilinen dokuz cisimden biriydi. Kükürdün kimyasal bir element olduğunu 1777'de Lavoisier ortaya attı. 1810 yıllarında Gay Lussac ile Thenard tarafindan deneysel olarak doğrulandı. San renkli, tatsız, kokusuz katı bir maddedir. Isı ve elektriği iyi iletmez.

Klor
Klor ilk olarak 1774 yılında Cari Wilhelm Scheele tarafindan keşfedildi. 1810 yılında ise Humphry Davy tarafindan bugünkü ismi verildi. Oda koşullannda san-yeşil renkli zehirli bir gazdır.

Argon
1785 yılında havada argon olduğu ilk defa Henry Cavendish tarafindan iddia edilmiş ve 1894 yılında Lord Rayleigh ve VVilliam Ramsay tarafindan keşfedilmiştir. Gaz ve sıvı hâlde bulunabilir. Kokusuz ve renksiz bir gazdır.

Potasyum
Gümüşürnsü beyaz renkte bir katı maddedir. İlk olarak 1807 yılında Humphrey Davy tarafindan elde edilmiştir.

Kalsiyum
Kalsiyum elementi gümüş gibi parlak ve beyaz renktedir. İlk olarak 1808 yılında Berzelius ve Pontin tarafindan, daha sonra saf olarak ilk defa Humphry Davy tarafindan elde edilmiştir.