Bedel

KİTABIN ÖZETİ :
Her şey zeki ve çalışkan bir üniversite öğrencisinin, satmakla zorunlu olduğu uyuşturucuların bir kısmını kendine ayırdığının fark edilmesi üzerine, patronlar tarafından feci bir şekilde öldürülmesiyle başlar. Böylece zekilik ve çalışkanlıktan daha da önemli olanın karanlık güce bağlılık olduğu, herkese anlatılmış olur.

Dr.Isaac mesleğinde iddialı bir kimyagerdir. Profesör vermiş olduğu bir konferansta, uyuşturucu ticaretiyle uğraşan ve aynı zamanda psikopat bir katil olan Jimmy Pilgrim’in üzerindeki dikkatini daha da fazla arttırmıştır.

Bu sıralarda, çok uzaklarda giderek yaygınlaşan ve gençleri zehirleyen maddelere karşı savaş açmış olan devlet yetkilileri, çok gizli bir federal teşkilat kurması için Tom Fogarty’e görev vermiştir. Tom Fogarty’e ise federal merkezinden olmayan ve daha evvel kesinlikle işinde açık vermeyen 5 federal ajanı kendi evinde toplayarak onlara görevleri konusunda bilgileri verir. Uyuşturucu şebekesinin başı Locotta ismindeki yer altı patronudur. Locotta’ya bağlı üç büyük patron ve bunlardan en acımasızı olan Pilgrim’in ise sadece kendisine bağlı dokuz adamı mevcuttur.
Pilgrim’in Dr.Isaac’ı kendisi için çalışmasına ikna etmesi fazla zor olmamıştır. Pilgrim, Dr.Isaac’a üniversitede aldığı paranın on kat fazlasını ve istediği bileşeni yapması halinde ise ona büyük bir ikramiye vereceğini, profesörün çalışmalarını destekleyeceğini ve rahat bir çalışma ortamı sağlayacağı garantisini verir. Dr. Isaac bunu fazla zorlanmadan kabul eder. Çünkü çok karlı bir iştir. Bütün bunların karşılığında Pilgrim ise profesörden uyuşturucu maddeler ile aynı özelliği taşımayan fakat, daha da fazla etkisi bulunan bir madde üretmesini istemektedir.
Federal ajanlar ise Pilgrim grubundan başlamayı uygun görürler ve dolayısıyla ilk, Pilgrim’in satıcılarından en aptal olanı üzerinde yoğunlaşacaklardır. Bylighter ismindeki satıcı- diğer adı Gıcırtı – ile temasa geçerler. Fakat umulmadık bazı aksilikler sonucunda Pilgrim’in sağ kolu olan aynı zamanda soğukkanlı ve acımasız katil Raynee’nin kurnazlığı sayesinde 2 federal ajan feci bir şekilde öldürülür.
Federal ajanlar, girmiş oldukları işin ciddiyetini ve iki arkadaşlarının öldürülmesi ile daha fazla çalışmaları ve dikkatli olmalarının gerektiğini anlamışlardır. Gıcırtı’nın bir yargıcın evini soyarken yakalanması , olayın mahkeme salonuna taşınması demektir. Fakat patronlar buna hiçte niyetleri olmadığından rüşvet vererek ve tanınmış olan, en iyi avukatı tutarak Gıcırtı ’yı bu durumdan kurtarırlar. Bu onlar için iyi olmuştur, fakat Gıcırtı ismindeki bu satıcının söyledikleri ve daha da fazla dikkatsizce davranışı patronlarının sonunu getirecektir.
Uyuşturucu timi yavaş yavaş patronlara ulaşmaya başlamıştır. Bunun sonucunda ölümler birbirini izlemektedir. Bu sırada profesörün yaptığı A-17 ismindeki uyuşturucu oldukça yaygınlaşmış ve yeni bir uyuşturucu yaratılmıştır. Gerekli veya gereksiz bir sürü takip ve ölümün ardından patronlar Pilgrim, Raynee ve Locotta yakalanarak, adalete teslim edilir.
Kısa zaman sonra, Locotta ve Pilgrim büyük patronun tutmuş olduğu avukat ve verilen çok büyük rüşvet sayesinde beraat ettirilir. Patron, onlara eski bölgelerine geri dönmelerini ve işleri tekrar yoluna sokmaları emrini verir. Uyuşturucu ajanları ne olacağını bildiklerinden, olaylara kayıtsız kalırlar. Bir süre sonra Locotta ve Pilgrim bir arazide ölü olarak bulunur.

Kitap Özetleri

Bahattin Karakoç'un Hayatı

                              BAHATTİN KARAKOÇ BİYOGRAFİ


Baba Adı: Ümmet
Ana Adı: Fatma
Doğum Yeri Ve Tarihi: Elbistan / 05.03.1930
Medeni Hali: Evli
Dini: İSLÂM
Kan Grubu: A Rh (+)

Hamdolsun yüce Rabb’ına ki Bahaettin Karakoç’u Türkiye’de yaratmıştır.Hamdolsun ki Müslüman’dır, son peygamberin ümmetlerindendir.Bezm-i elest akdine sâdık,Kaalübela’dan beri açlığı,susuzluğu hiç geçmeyen bir âşıktır.Yangını yüreğinden,dumanı başından,zikri yüreğinden hiç eksik olmaz.İşte bir ömrün özeti bu.Fazlası bir teferruattır.

Detaylara gelince:
Soycak şair bir ailenin ilk erkek çocuğu olan Bahaettin KARAKOÇ, K.Maraş’ın Elbistan ilçesi doğumludur.Baba ve anne tarafları oldukça varlıklı ve hoca takımından olduğu için gözlerini dünyaya açtığında oyuncaklarla değil kitaplarla karşılaşmıştır.İlk öğrenimini sonradan Ekinözü adıyla ilçe olan Celâ köyünde, orta öğrenimini ise Adana-Düziçi ve Ankara-Hasanoğlan Köy Enstitülerinde tamamladı.İlkokul 3.sınıfa giderken bir haftada eski yazıyı öğrendi ve bir ayda da Kuran-ı Kerimi aktardı.Ölünceye kadar yakasını bırakmayacak olan şiirin rüzgârına da aynı zaman diliminde yakalandı.29 Ağustos 1944 tarihinde memurluğa atandı.K.Maraş’taki sağlık kuruluşlarında 32 yıl 8 ay sağlık memuru olarak çalıştıktan sonra kendi isteğiyle emekli oldu.
Askerliğini yedek subay olarak İstanbul’da 3.Bağımsız Korugan Taburunda yaptı.
4’ü kız,5’i erkek olmak üzere 9 çocuk babasıdır. İlk şiiri 1942 yılında “Yurt Gazetesi”nde yayınlandı ve böylece 63 yıllık sanat macerası başladı.1960’lara kadar yazıp çeşitli dergilerde yayınlattığı şiirlerinin hiç birini kitaplarına almadı. Esas sanat dönemi 1973’de yayınlanan Seyran kitabıyla başlar ve üslûbu netleşir.
1962’de Akşam Gazetesiyle Türk Kadınlar Birliği’nin ortaklaşa düzenledikleri Türkiye çapındaki bir edebiyat yarışmasında hikâye dalında “İSA ile İSHAK” adlı hikâyesiyle ikincilik ödülü aldı.
1983 yılında KASD (Kayseri Sanatçılar Derneği) tarafından yılın şairi seçildi.
1986 yılında “Bir Çift Beyaz Kartal” adlı kitabıyla şiir dalında Türkiye Yazarlar Birliği ödülünü aldı.
1986 yılında çıkarmaya başlayıp 37 sayı çıkardıktan sonra ekonomik sebeplerden dolayı kapatmak zorunda kaldığı “Dolunay Sanat ve Edebiyat Dergisi” ve ülkenin dört bir yanında kendisini ispatlamış şairlerin katılımıyla 16 yıldır aralıksız gerçekleştirilen “Geleneksel Dolunay Şiir Şölenleri”yle şiiri ayağa kaldırmaya soyundu ve vermek istediği mesaj Türkiye genelinde yayıldı.Kurmuş olduğu Dolunay Yayınları ile de yazarlık ve şairlik damarı olan gençleri edebiyat dünyasına kazandırmayı amaçladı.

1989 yılında Kültür Bakanlığı’nın tercihi ile Türkiye’yi temsilen STRUGUA ULUSLAR ARASI ŞİİR AKŞAMLARI FESTİVALİ’NE katıldı ve burada bir de tebliği sundu.
1991 yılında Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen münacaat yarışmasında “Beyaz Dilekçe”isimli şiiriyle birincilik kazandı.
1993’de Türkçenin Uluslararası 2.Şiir Şöleni”için gittiği Kazakistan Başkalası Almaatı’da “Büyük Abay Ödülü”yle ödüllendirildi.Ayrıca “Uzunağaç Kolhozu”nda kendisine at hediye edildi ve Çapan giydirildi.
1997’de Malatya Büyükşehir Belediyesinin açmış olduğu Malatya konulu şiir yarışmasında birincilik ödülü aldı.
1998’de iki aylık “Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi SEVİYE” (Mart-Nisan 1998) 6.sayısını “Yaşayan Türk Şiirinin Dede Korkutu Bahaettin KARAKOÇ”üst başlığı ile; 2003’de “Mefkûre” Dergisi 11.sayısını “Türk Şiirinin Yaşayan Aksakalı”üst başlığı ile Bahaettin KARAKOÇ özel sayıları olarak çıkardı.Aylık fikir ve sanat dergisi Türk Edebiyatı ise Temmuz 2003 tarihli 357.sayısında kapağına şairin fotoğrafını koyarak”Şiirimizin Yüz Akı Bahaettin KARAKOÇ”spotuyla açtığı dosyada ona geniş sayfalar ayırmıştır.
2003’de Türkiye Yazarlar Birliği 25.yıl faaliyetleri yaşayan yazarlara saygı”kapsamında”Şehrin Kapılarındaki Şair Bahaettin KARAKOÇ ve Türk Şiirinin Çeyrek Asrı”2 gün süren (17 Mayıs 2003-18.Mayıs 2003) bir program gerçekleştirdi.
Çeşitli üniversitelerde şair ve sanatıyla ilgili çok sayıda bitirme ve yüksek lisans tezleri yapıldı.
Onlarca şiiri yabancı dillere de çevrilmiştir.
2004’de sponsorluğunu başından beri Tarsus Belediyesinin yaptığı “Karacaoğlan Şelâle Şiir Akşamları”etkinlikleri içerisinde her yıl bir şaire verilen “Karacaoğlan Onur Ödülü”nü aldı.
Şiir,hikâye ve yazıları Hisar,Varlık Yıllığı,Türk Edebiyatı,Dolunay,Doğuş Edebiyat, Milli Kültür, Kültür ve Sanat gibi yüzlerce sanat edebiyat dergilerinde yayınlandı.Önceleri halk şiirine daha yakın olan şiir anlayışını son dönemlerinde modern tarzla birleştirip kendine özgü yeni bir çizgi ortaya koymayı başardı.
Birebir yaşadıklarını yazan yazarken de yeniden yaşayan KARAKOÇ, gölgesi, çiçeği, meyvesi ve kendine özgü bir aroması olan şairlerdendir. Şiirde biçimi bir enstrümana benzetir, bunu da sesin belirleyeceğine özellikle vurgu yapar.”Yarar yönünden ister meyve versin, ister gölge, ister yaş olsun ister kuru, ister bir tenhada dikili dursun ister bir eşya olarak evimizin bir yerinde otursun, ağaç hep aynı ağaçtır, muhakkak bir yerde ihtiyacımızı karşılar. Sağlam bir etik, ilkeli bir estetik ve helâl ölçekli bir yarar sarmalında şiir de tıpkı bir ağaç gibidir; sanatı besleyen bu üç ana arterdir.”diyen Karakoç bir yerde şiiri tanımlarken de “kalbin bir zikir aracı olan şiir, trajik bir iç yangını, aşkın sıcak kanatları altında doğan bir kutsanmış sözler armonisi ve dört kelimeyle özetleyecek olursak evrensel bir dua biçimidir.”der ve bu tanımlamanın sınırlarını daha da genişleterek”Mutlak Gerçeğe,Mutlak Güzele Yönelmenin dillenişi ve Kalbin Dirilişidir”hükmüyle noktalar.
Bahaettin KARAKOÇ’un sanatı hakkında Prof.Dr.Sadık Kemal TURAL “Baheettin KARAKOÇ kırk yıllık şiir maceramızın dünyasında kendi şiir tekkesinin şeyhi olanlardan.Üslubu,hassasiyeti ve form kullanmasıyla adeta bir şiir şeyhi “derken”, Prof.Dr.Ahmet Bican ERCİLASUN,”Karakoç şiir altın arayıcısıdır ve fakat yalnız altın arayıcısı değil,o bir dil kuyumcusudur da.Ay’ı,güneşi dağı,düzü,geceyi,gündüzü bir mücevher halinde bize sunar ve müthiş bir söz virtüözüdür.Kelimeyle şiirle bizi büyüler ve kendinide bizi de uçsuz bucaksız hayal alemlerinde uçurur”demektedir.
Velûttur.”Mola yok, yola revân”diyor ve hâlâ sımsıcak şiirler yazıyor.
ESERLERİ
Bahaettin KARAKOÇ’un Eserleri:

Mevsimler ve Ötesi (1962)
Seyran (1973)
Sevgi Turnaları (1975)
Ay Şafağı Çok Çiçek (1983)
Kar Sesi (1983)
Zaman Bir Beyaz Türküdür (1984)
İlkyazda (1984)
Bir Çift Beyaz Kartal (1986)
Menzil (1991)
Uzaklara Türkü (1991)
Güneşe Uçmak İstiyorum (1993)
Şiir Burcunda Çocuk (Antoloji- H. ÖZBAY ve M. TATÇI ile beraber–1993)
Beyaz Dilekçe (1995)
Güneşten Öte (1995)
Dolunay Şiir Güldestesi (1996)
Leyl ü Nehar Aşk (1997)
Aşk Mektupları (1999)
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman
Ay Işığında Serenatlar (2001)
Sürgün Vezirin Aşk Neşideleri (2004)
Sürgün Vezirin Aşk Neşideleri (2004) .

Bu eserlerin yanı sıra, üç eserinin daha okuyucusuyla buluşması yakındır.

Bahattin Karakoç

Bahattin karakoç - Ağır Geliyor

Ağır Geliyor
Yaralı kuşumun kanadı
Dallara ağır geliyor.
Yere bassa ayağını
Yollara ağır geliyor.

Uzaktan gider bulutlar,
Çiçekken kurur umutlar,
Suna beklemek her bahar
Göllere ağır geliyor.

Nâçar, vurgun gönlüm nâçar,
Kurt kovalar, ceylan kaçar,
Ufuklar bir konar göçer
Çöllere ağır geliyor.

Yolcu yeler yeler yetmez,
Derdi olmayan kuş ötmez,
Hayattan şikâyet bitmez
Kullara ağır geliyor.

Vakti tırnakla kaşımak,
Kızıl alevde üşümek,
Yorgunlukları taşımak
Sallara ağır geliyor.

Sevda bana vurdu geçti,
Kıran geldi, kırdı geçti,
Desem ki ısırdı geçti
Yıllara ağır geliyor…
 
Bahattin Karakoç