Tarihin Saklanan Yüzü – Milli Mücadele

Kitabın Adı Tarihin Saklanan Yüzü – Milli Mücadele
Kitabın Yazarı Tuncer BAYKARA
Yayınevi ve Adresi Kültür Ve Turizm Bakanliği Yayinlari, Ankara
Basım Yılı 1993
KİTABIN ÖZETİ
Kitap Milli Mücadele öncesi, Milli Mücadele dönemi ve sonrası olaylarla ilgili geniş bilgi vermektedir. I. Dünya Savaşı’nın başlangıcı ve nedenlerinden başlayarak cumhuriyetin ilanına kadar olan süreci anlatıyor. Konu kitapta hiçbir peşin fikre kapılmaksızın, bir plan dahilinde ele alınmıştır.
Kitap,1900 ile 1918 yılları arası yani, Osmanlı’nın son dönemlerinden Kurtuluş Savaşı’na kadar olan dönemle başlar. Burada Osmanlı’nın siyasi ve idari yapısındaki bozulmanın, çürümüş faaliyetlerin, politika ve idare içindeki menfaatçiliğin ülkeye ne kadar zarar verdiğinden bahsedilmektedir.
Artık halk, otoritesi kalmamış padişah tarafından yönetilmekten bıkmış ve kendi sorunlarını en azından gözler önüne serebileceği bir mekan aramıştır. Bu boşluk nispeten de olsa II. Meşrutiyet ile doldurulmuştur.
Fakat hasta adamın iyileşmesini, kendisini toparlamasını istemeyen batı uygarlığı sürekli olarak ülkenin başına çeşitli dertler açmaktadır. Bunlardan birisi de Balkan Savaşıdır. Bu döneme damgasını vuran başka bir olay da İttihat ve Terakki’nin iktidarı ele geçirmesidir. Artık, Cihan Harbi başlamış ve Osmanlı Devleti savaşa İttihatçıların kararı ile Almanya yanında girmiştir. Mustafa Kemal Çanakkale’de bir çok başarılara imza atmış, Türk askeri orada destan yazmıştır. Fakat bütün bu fedakarlıklar pek bir işe yaramamış çünkü, devlet savaştan mağlup olarak çıkmıştır.
Savaşın hemen ardından Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Lakin bu bir ateşkes antlaşmasından çok ülkeyi daha kolay parçalayabilecek bir plan niteliğindedir. Artık hasta adam yavaş yavaş ölmeye başlamıştır.
Galip devletler ülkenin her bir köşesini kendi aralarında paylaşmış, bölgede yaşayan Türk halkına da kötü davranmaya, onları yıldırma çalışmalarına başlamıştır. Milletin artık bu zulümlere daha fazla dayanacak sabrı kalmamıştır.Mustafa Kemal Paşa’nın gayretleriyle Milli Mücadelenin ilk tohumları atılmış, çeşitli cemiyetler kurulmuş, gizli toplantılar düzenlenmiş, bu sayede halk bilinçlendirilmeye çalışılmıştır.
İzmir’in işgali artık bardağı taşıran son damla olmuş ve halk bu olanlara bir dur demenin, ancak silahla olacağını anlamıştır. Fakat bu düzensiz ve birbirinden habersiz insanları örgütleyecek, onların yapacakları faaliyetleri düzenleyecek bir lidere ihtiyaç duyulmaktadır.
Mustafa Kemal bu sırada Anadolu’ya geçer. Burada halkı bir araya getirecek kongreler düzenler ve onları ortak bir amaca yani bağımsızlığa yönlendirir. Bu vakitten sonra İstanbul’la olan bütün bağlar kesilir ve onların diğer devletlerle yaptığı hiçbir anlaşma kabul edilmez. Bundan böyle halkı temsil edecek bir organ kurulma zamanı gelmiştir. Bu da TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’dir.
Böylece yeni Türkiye’nin temeli atılmıştır. Artık halk tek başına bir kişinin idaresinde değildir. Millet kendi kendini yönetmeye başlamıştır. Bağımsızlık için ateşli çalışmalar yoğunlaşmış, halkın seçtiği temsilciler onların haklarını korumak ve ülkeyi parlak bir geleceğe taşımak için varını yoğunu ortaya koymuştur. Yapılan bu siyasi çalışmalar askeri harekatlarla desteklenmiş ve Mustafa Kemal ve arkadaşlarının büyük fedakarlıkları sayesinde mutlu sona ulaşılmıştır. Cumhuriyetin ilanı ile Türk Milleti yepyeni bir döneme adımını atmıştır.
Bu kitap insanlığın sonsuz gelişmesi içinde Türk devletinin varlığı ve bağımsızlığı için göze aldığı kutsal mücadeleyi anlatmaktadır. Türk milletinin zaferle sonuçlandırdığı, dedesinden ninesine, çocuğundan gencine herkesin hayatı pahasına geri almak istediği yurdu için yaptığı kutsal savaşı anlatmaktadır.

Akın Kitap Özeti (Faruk Nafiz Çamlıbel)

Kitabın Adı :Akın
Yazarı : Faruk Nafiz Çamlıbel
Akın Kitabının Özeti :
Akın, konusunu İslamiyet öncesi Türk Tarihinden almakta­dır. Anayurt’taki iç denizin kuruması olayı, şiir-piyes biçiminde, destan olarak anlatılmaktadır. Yıllarca süren kuraklığın sona er­mesi için, yasa gereğince, İhtiyar Hakan İstemi Han’ın kurban edilmesi gerekmektedir.
İstemi Han’ın hedefi ise, suyu, yeşili, ağacı bol bereketli topraklara akınlar düzenleyerek, yerleşmek için yeni yurtlar ele geçirmektir. Gün, Batı ve Doğu beyleri bu hükmü yerine getirmek için İstemi Han’a gelirler. Bu üç beyin oğullan da devlet yönetimini Öğrensinler diye İstemi Han’m ya­nındadırlar. Üç başbuğ, kuraklık devam edeceği ve kurban edilme sırası İstemi Han’dan sonra kendilerine geleceği için hileye başvu­rurlar ve İstemi Han yerine kızı Suna’nın öldürülmesi için baş bakıcıyı kandırırlar. Gün Başbuğunun oğlu Demir ise Suna’yı sevmektedir. Hileyi meydana çıkarır. Mertliğe sığmayan bu tu­tumları yüzünden, halk üç başbuğu öldürür. Bunların oğullan Bumin, Bayan ve Demir başbuğ olur ve İstemi Han’ın “Akın” ülküsünü gerçekleştirirler.
Türklerin Anayurt’tan göç etmelerinin en Önemli sebebi olan kuraklıktan dolayı yeşile, suya ağaca olan özlem, Demir’in sevgi­lisi Suna’ya hediye ettiği çiniye bakılarak, İstemi Han tarafından işte böyle anlatılmaktadır:
“Yeşilde ne arar da bulamaz insan oğlu?
Yeşil bu.. .Varlık dolu, gök dolu, umman dolu!
Bir ucu gözlerinde, bir ucu engindedir,
Meyve veren ağaçlar bu çini rengindedir,
Bu çini rengindedir bahar, deniz, kır, orman
Bana Tanrım gözükür yeşil dediğin zaman.
Toplanmış bütün bunlar yeşil çininde senin,
Gizli arzulan var bunda bütün ülkenin.
Bunu ancak biz duyar, biz anlarız bu dilden…
Kızı Suna, babasının bu kadar üzülmesine dayanamaz ve:
“Yeter, baba, bu kadar içlendiğin yeşilden ” der. İstemi Han, nasıl İçlenmesin, nasıl özlem duymasın ki yeşile? Şu dizeler çektiği acıları gayet net bir şekilde açıklamaktadır:
“Tanrım, nasıl kesildi köpüren, taşan
sular? Dağlar mı yassûaşii? Ovalar mı
delindi? Neden coşkun suların sesi
gittikçe dindi?
Yıllarca bulutlara bakarak derin derin
Bekledik hiç gelmeyen yağmurunu
göklerin, Başaklar yandı gitti boyunu
gösterirken Koyunlar can çekişti
yavrusunu verirken Meyveler
kızarmadan dalı üstünde soldu, Irmak
yatağı kumsal, kırlar dikenlik oldu.
Eskiden güneş derdim bereketin eşidir
Bugün başucumuzda Tanrı’nın ateşidir,
O da susuz kalınca benzedi kudurmuşa,
Şimşek gibi çarpıyor aslana,
kurda,kuşa… İrmak bugünün yolu,
deniz yarının çölü… Tarlalar yangın
yeri.. .sürüler canlı ölü..
Dağlarının başından bulutu eksilmeyen,
Yılın dört mevsiminde susuzluk ne
bilmeyen Rüzgârlı ülkelere göç etmeli,
akmalı.. Yalnız bu anayurdu kimlere bırakmalı?
Yurdunda bir dikili ağaç kalmadığı gün
Yerinde durduğunu görürler gene Türk’ün..
Ayırmağa çalışmak ikisini boş etmek:
Türk demek yurt demektir, yurt demek de Türk demek!
Sizdedir bu varlığı kurtaracak son
büyü. Sîzin göç etmenizdir diriltecek
ölüyü… Bekçisi kalsın artık bu yurdun
ihtiyarlar, Koç yiğitler arasın başka
güzel diyarlar,
Bilgi bir elinizde, san’at bir elinizde,
Altınızda yağız at, dal kılıç belinizde,
Okları hiç şaşmayan yayınızla
yürüyün, Akın alaylarını arkanızdan
sürüyün. Kulağınızda kalsın ölürsem
vasiyetim: Gençleri yollamaktı sağa
sola niyetim.

bir dakikalık baba

KİTABIN ÖZETİ :
İşinde başarılı bir işadamı ve karısı ailesinden gördükleri sevgi ve disiplin içinde çocuklarını yetiştirmeye çalışır. Baba çocuklarıyla fazla ilgilenemez, genelde anne onlarla ilgilenir ve yetiştirmeye çalışır. Bir gün anne vefat eder, baba 5 çocuğu ile yapayalnız kalır. Problemler bu safhadan sonra başlar. Baba ne yapacağını şaşırır. Çocuklarına nasıl davranacağının ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu, onları nasıl yönlendireceğini bilemez. Çocukları kendi disiplin yöntemleri ile yönlendirmeye çalışır. Fakat; işler yine de yolunda gitmez. Çocukları ile yeterince ilgilenemediğinin farkına varır. Ama; iş işten çoktan geçmiştir. Gün geçtikçe çocukları ile uyumsuzluk ve huzursuzluk başlamıştır. Onları sürekli kendi yöntemleri ile cezalandırmaktadır.
Baba en sonunda bir doktora gitmeye karar verir. Doktora, çocuklarını yetiştirmede çektiği güçlükleri, uyum zorluğunu, onları disipline edememe konusunu ve karısı ölene kadar onlara yeterince ilgi göstermediğini, bu aşamada neler yapabileceğini anlatır. Doktor dinledikten sonra sorununu anlar. Doktor kendi geliştirdiği bir yöntemi teklif eder. Aynı zamanda bu yöntem kendi çocuklarına da uyguladığı bir yöntemdir.
Baba bu yöntemi uygulayıp uygulayamayacağı konusunda tereddüt eder. Ancak çocuklarını disiplin edebilme ve onları daha iyi birer birey olarak yetiştirme konusunda sorumlu olduğunu, her ne pahasına olursa olsun uygulamaya karar verir. Şu ana başlıklar altında uygulamaya başlar.
1. BİR DAKİKALIK AZARLAMA :
Çocuklarından herhangi biri hata yaptığında onu azarlar. Yaptığı işin hatalı olduğunu, kendisini üzdüğünü söyler. Aradan kısa bir zaman geçtiğinde onu yanına çağırır. Onu çok sevdiğini söyler ve çocuklarına bütün samimiyetini gösterir. Zamanla çocuklar yanlış yaptıklarını anlarlar ve bu hatalarından vazgeçer.
2. BİR DAKİKALIK ÖVGÜ :
Baba birinci aşamada güçlükler çekmiştir. Ama istediği disiplin ortamını da oluşturmuştur. İkinci aşamada, çocuklarını yaptıkları her olumlu hareketi takip ederek onları över ve onlara güven aşılar. Zamanla başarılı olur. Bu çocuklar arasında takdirle karşılanır. Sevgi ve saygıları artar.
3. BİR DAKİKALIK AMAÇ :
Baba çocuklarına kişilik kazandırmak amacının doğru olup olmadığı konusunda telkinde bulunur. Aile içinde toplantı yapılır, bu toplantıda amaçlar belirlenir. Neyin doğru, neyin yanlış ve neyin gerekli, neyin gereksiz olduğu aile ortamında tesbit edilir.
”Bir dakikalık baba” 5 çocuğu ile yukarıda ana başlıklarla belirtilen uğraşılardan sonra mutlu bir aile ortamı kurmuştur. Herşey mükemmel gitmektedir. Çocukların ne istediğini ve çocuklarının kendisinden ne beklediğini çok iyi tesbit eder. Kurallar tam oturmuştur. İletişim sağlanmıştır. Bütün bireyler ne yapacaklarını ve nasıl yapacaklarını çok iyi bilmektedir.
Birgün ”bir dakikalık baba’nın” uygulamasını duyan genç bir adam çocuklarıyla aynı sorunu yaşaması sebebiyle ondan bilgi almak ister ve randevu alır. Bir dakikalık baba, buna çok sevinir ve anlatmaya örneklerle başlar. Başlangıçta genç adama pek uyumlu gelmemiştir, ancak o da uygulamasında başarılı olur, gün geçtikçe bu yöntem yaygınlaşır ve başkalarıyla paylaşılır.

bellek güçlendirme teknikleri kitap özeti

KİTABIN ÖZETİ :
Bu kitabın amacı; belleğimizi daha etkili kullanma yollarını içeren bir alıştırma programı sunmaktır. Belleğimiz aslında pekala yapabileceği şeyleri aslında yapmıyorsa bunun tek nedeni bizim beynimizi işini yapması için serbest bırakmamızdır.

Kimsenin dalgınlıktan yada unutkanlıktan yakınması gerekmez. Bu kitabı yada bir benzerini okuduğumuz zaman yanılmaz bir hafızaya sahip olacağımız iddia edilmemekte ancak ne kadar çok çaba gösterirsek belleğimizin de o kadar kuvvetli olacağı vurgulanmaktadır.
Beyin, biz farkında olsakta olmasakta deneyimlerimizi saklayan geniş bir depo gibidir. Bununla beraber kendi gereksinimlerimiz ve anımsamak istediğimiz detayların bu gereksinimlerimizi karşılayıp karşılamayacağına karar vermek ve bu doğrultuda düşünmek hatırlama kapasitemizi genişletmemizi sağlar.
Dikkatimizi bir hedefe yönelterek belleğimizi bizim için en önemli, en acil, ve en verimli şeyler üzerinde odaklayabiliriz. Hatırlamak istediğimiz şeylere öncelik sırasında üst yerlerde tutar daha az önemli şeyleri belleğimizin daha alt taraflarına gönderebiliriz.
İçinde yaşadığımız dünyaya daha fazla dikkat göstererek bütün duyularımızı aynı anda seferber edebilir; fikirleri, sayıları, yüzleri, isimleri vb. hatırlamamıza yardımcı olacak daha fazla ipucu toplayabiliriz. Sürekli çalışan bir beyin uyuşuk bir beyinden daha iyi anımsar.
Konunun ana fikrini veren ipucu sözcükleri hem bir konuşmayı dinlerken hem de konuşma yaparken kullanacağımız çok yararlı araçlardır. Bunlar birer kanca gibi konunun çeşitli bölümlerini birbirine bağlayıp bir arada tutarak bu bölümlerin bir bütün halinde odaklanmasını sağlarlar.
Yapacağımız bir konuşmayı hafızamıza yerleştirmeye çalışırken aralıklı tekrar yöntemini kullanmak sözleri ve anlamlarını ezberlememizi kolaylaştırır. Konuşmayı ister bütün halinde ister parça parça ezberleyelim aralıklı tekrar yöntemiyle çok daha iyi sonuç alırız. Konuşmayı yüksek sesle kendi kendimize tekrarlamak ve sesli prova yapmak konuşma metnin belleğimize daha iyi oturmasını sağlar.
Okuduğumuzu anımsamamız ne kadar okuduğumuzdan çok nasıl okuduğumuza bağlıdır. Ne kadar etkin bir şekilde okursak ve beynimize ne kadar alıştırma yaptırırsak beynimiz de elbette o kadar iyi çalışacaktır. Göz gezdirme, tarama ve ön okuma hem yüzeysel bilgi edinmek için okuma, hem de derinliğine kavramak için okuma becerimizi yükseltir. Derinliğine anlamak için okuma ilgi, dikkat ve tekrar gerektirdiği gibi ipucu sözcüklerini not etmemizi yada en azından kenar notları almamızı gerektirir.
Görselleştirmeyi ve çağrışım ilkesini kullandığımızda adları ve yüzleri daha kolay anımsarız. Bu araçları anahtar sözcük alfabesiyle birlikte kullandığımız zaman yanılmaz bir sayı hafızasına sahip olabiliriz.
Belleğin geliştirilmesi için kullanılabilecek bir çok yöntem vardır. Bu sistemlerin nasıl çalıştığını anladığımız zaman bizde kendimize daha uygun kendi yöntemimizi geliştirebiliriz.

BİR KAPI AÇILIR BİR KAPI KAPANIR

KİTABIN ÖZETİ :
BİR KAPI AÇILIR BİR KAPI KAPANIR
Yaşamı boyunca bir çok başarısızlıkla yüz yüze gelen insanoğlu inatla savaşır, yeteneklerine güvenir ve asla vazgeçmezse başarıdan başarıya koşar. Önemli olan kapıların kapanmasını yeni bir şans olarak değerlendirmektir. Hiçbir şey olanaksız değildir. Yeter ki hayallerinizi gerçekleştirmek için gerekli olan adımları cesurca atın, gerisi zaten gelir.

Başarısızlığa uğrayan insanların, parçalanmış ailelerin, kentlerin ve çöken politik sistemlerin sıkça görüldüğü günümüz dünyasında yinede başarılarıyla başarısızlıkları gölgeleyen insanlara rastlıyoruz. Bir kapı kapanıyor bir kapı açılıyor.

Aslında başarısızlık içimizdeki cevheri ortaya çıkarmak ve “ yaşam fırsatlarla doludur” sözünün doğruluğunu kanıtlamak için binlerce fırsatla doludur. İyimser olan ve zorluklarla mücadele edip yılmayan insanlar yaşam boyunca kazanır, yılgınlıkla yere düşenlerse hep kaybeder. Başka bir deyişle; mücadeleci insanlar için başarısızlık, büyük başarılara açılan bir kapı olarak algılanmalıdır. Kendinizi kötü, karamsar bir durumdan kurtarmak için başkasına veya şansa bel bağlamayın, kendi gücünüzü sonuna kadar kullanın. Çünkü sizin dayanma noktanızı başkası bilemez. Aksilikleri, zorlukları, başarısızlıkları yeni kapıları aralamak için altın tepsi ile getirilmiş fırsatlar olarak görün. Hangi durumda olursanız olun yeteneklerinize güvenin. Kötü bir tecrübe azminizle hatırı sayılı bir kariyerin başlangıcı olabilir.
Kapıların neden kapandığını iyi irdelerseniz, yani geçmişe yönelik muhakemenizi ne kadar iyi yaparsanız bunu olumlu bir deneyime dönüştürme şansınız o kadar artar zirveye ulaşmak için kısa kısa ama temkinli adımlar atın. Her adımda geriye dönüp neleri eksik yaptığınızı bulun. Bu şekilde zirveye çıkanlar kolay kolay alçaklara inmezler.
İçinde bulunduğunuz durumu değiştirmek, istediğiniz başarıya ulaşmak zor hatta imkansız görünüyorsa, kısa süreli hedefleri düşünün. Kendiniz için neyin önemli ve öncelikli olduğunu düşünün planlarınızı ona göre yapın başarısızlık ve hayal kırıklığı pes etmezseniz size mutlaka yeni kapılar açacaktır. Hiç beklemediğiniz bir anda yaşamınızın en verimli ve başarılı çağında değişim planlarınız birden bire geriye tepebilir, yıkılabilirsiniz. Ne olmuş yani? Kariyer ve mevki sahibi insanların tamamına yakını mutlaka başarısızlıklarla tanışmıştır. Peki onların diğer insanlardan farklı kılan nedir? Onlar olumsuz deneyimleri olumluya dönüştürerek yaşamda başarıya ulaştıran bir yola odaklanmış ve kazanmışlardır. Fakat bunu her insandan beklememiz yanlış olur. Bir çok kez başarısızlığa uğrayabilirsiniz. Ama bunun sizi yıkmasına izin vermeyin, umutsuzluğa kapılıp kendinizi bırakmanız tamamen aptalca bir davranış olur. Böyle bir tutum ancak öz benliğini yitiren zavallı insanlara yakışır.
Başarıya giden yol kendine inanmaktan geçer. Kariyer sahibi insanlar bir kapının yüzüne kapanıp hemen ardından yenisinin açılması deneyimini yaşamıştır. Hepsinin kendisine söylediği tek söz ise “kendime inanıyorum” olmuştur. çok istediğin arzu ettiğin şey gerçekleşmiyorsa bile o isteğinden hemen vazgeçme. Durumu değerlendir, çok az bir ihtimal bile olsa kapıyı aralamaya, başarıyı yakalamayı çalış çaba göstermek sana bir şey kaybettirmez. Aksine kendine inanmanı sağlar. Ayrıca vazgeçmeme, o şeyi ne kadar çok istediğinizin somut bir kanıtıdır. İçinde bulunduğunuz koşullar ne olursa olsun isteğinizi almak için sonuna kadar uğraşın.
Kaç kez başarısız olduğun önemli değil, önemli ola tek bir başarıdır. Kapanan bir kapıyı üzüntüyle, hayal kırıklığı ile terk etmeyin, uzaklaşmadan önce kapıyı tekrar çalmak için zorlayıp, zorlayamayacağınızı bakın, bir çatlak görürseniz yaslanın, kapıyı tüm gücünüzle ittirin, ağırlığınızı verin, vazgeçmeyin.
İlerlemenin tek yolu değişimi benimsemektir. Bunu yapamıyorsanız , zaten baştan kaybetmiş olursunuz. Değişim yeni planlarınızda size yeni ufuklar açacak bir anahtardır. Bu anahtarı doğru kullanırsanız başarıyı yakalarsınız. Değişim onunla birlikte hareket ederseniz iyidir. Başarıyı yakalamak için taktik değişikliği de yapabilirsiniz. bir sefer başarısız olduysanız başka sefer aynı amaç için yeni bir yol deneyin. Sürekli aynı düşünmeyin bırakın aklınız yeni fikirlerin peşinde koşsun. Azminiz size fazlasıyla karşılığını verecektir.
Yeni kapılar aralamak için size yakın olan dostlarınızla fikir alış-verişinde bulunabilirsiniz. Sizi iyi tanıyan ve artılarınızı belirlemenizde yardımcı olabilecek bir dostunuzla oturup düşünün. Ayrıca başarısız olduğunuzda kendinize “bu durumdan çıkartabileceğim olumlu dersler nelerdir?” deye sorun. Bu ilerdeki girişimlerinizde size yardımcı olacaktır.
İnsanlarla iyi iletişim kurmakta sizi başarıya ulaştıracaktır. insanlara vereceğiniz intiba çok önemlidir. Konuşurken dik durun sakin bir ses tonuyla konuşun göz temasından kaçınmayın. Dış görünümünüzde başarıya giden yollardan birisidir.
İnsanlara karşılıksız yardım etmek‘de sizi başarıya götürecektir. iyi insan ilişkileri size beklenmedik kapılar açacaktır. Bunu sakın aklınızdan çıkarmayın insanlara yardım edin. Yükselirken yardım ettiğiniz insanlar bir kapı kapandığında ve onlara gereksinim duyduğunuzda size yardım edeceklerdir. Yaptığınız en küçük bir kötülükte size aynı kapının kapanmasına neden olabilir.
Siz başarıya ulaşmak için bütün zorluklara göğüs gererken, sizden yararlanmak isteyen insanlar olabilir. Bunlara asla taviz vermeyin ve zamanı geldiğinde kendi iyiliğiniz için bu tür insanların suratlarına kapıyı kapatmaktan çekinmeyin. Böyle yapmazsanız başarı kapılarınız açılmada kapanır. Arkadaşlığınızı riske etmek uğruna olsa bile onlarla yüzleşmekten çekinmeyin.
Bir kapı kapanır – ne olur yani?
Kendine ve yeteneklerine güveniyorsan kendi ayaklarınız üzerine konarsın.
Kapıların kapanmasını yaşamın sizin için başka planları olduğu şeklinde yorumlayın.
Hiçbir şey olanaksız değildir.
Kapılar kapandığında paniğe kapılmayın. Sisi geriletmesine izin vermezseniz, bundan sizin yararınıza büyük şeyler doğar.
Hayallerinize tutunun,onları gerçekleştirmek için elinizden geleni yapın. Gerisi zaten gelir.
Asla vazgeçmeyin.
Deyişimi benimseyin,ilerlemenin tek yolu budur.
Başkalarına suçlamayın, istediğiniz her şeyi gerçekleştirebilirsiniz. Deneyin durun ve düşünün. Sonra yüne deneyin. Daha iyi bir yol bulun.