Alkolde bulunan zararlı maddeler nelerdir?

Alkol

Biz diyabetlilerde alkol alımının tamamen yasaklanmasını önermiyoruz. Bununla birlikte, alkolün etki mekanizmasını bilerek, kararında içmek, sarhoş oluncaya kadar içmemek önemlidir. Henüz kanunen alkol alacak yaşta değilseniz, alkol alıp almamanız konusunda son söz her zaman anne-babanızındır. Alkol satın alabileceğiniz yaş sınırı ülkeden ülkeye değişmektedir. Biz diyabet kliniğinde ne herhangi birşeyi yapmanıza izin vermek ne de yasak koymak durumundayız. Biz size sadece etki mekanizmalarını anlatarak özellikle nelerin farkında olmanız gerektiğini söyleyebiliriz.

Karaciğerde tıkanma

Alkol, karaciğerdeki enzimleri alkolün yıkılması ile meşgul ederek karaciğerin yeni glukoz üretimini (glukoneogenezis) etkisiz hale getirmektir. Karaciğer yine de glikojen depolarından glikoz açığa çıkabilir fakat depolar boşaldığında hipoglisemi ortaya çıkacak ve alkol alımından sonra kanda kortizon ve büyüme hormonu konsantrasyonu azalacaktır. 

Her iki hormonun salınımından 3-4 saat sonra ortaya çıkan kandaki glukoz seviyesinin arttırıcı etkileri bulunmaktadır. Bu durum alkol alımından saatler sonra hipoglisemi riskinin artması riskini açıklamaktadır. Karaciğerin serbest yağ asitleri üretme yeteneği de azalacaktır. Bu biyolojik faktörlerin birlikteliği hipoglisemi riskinin alkol alımından sonra önemli ölçüde artmasına neden olur.
Alkolün karaciğerdeki glukoz üretimini bloke ettiği çok iyi bilinen bir gerçektir. Bu yemek yemeden önce bir kokteyl alınması geleneğini açıklamaktadır. Alkol karaciğeri bloke edecek, kan glukoz seviyesi hafif düşecek ve bu durum iştahın artmasına neden olacaktır. Diyabet hastalığında kan şekerinin çok düşük düzeylere düşme riski bulunmaktadır. Alkolün bu etkisi vücudunuzdaki alkolün karaciğerde parçalanması için geçen süre kadar devam eder. 
Karaciğer, kg başına vücut ağırlığına göre, saatte 0.1 gr (1.5 grains) saf alkolü parçalamaktadır. Örneğin vücut ağırlığınız 70 kg (155 pound) ise, bir şişe az alkollü biradaki alkol bir saatte, 4 cl likörde 2 saatte ve bir şişe şarapta 10 saatte parçalanacaktır. Bu nedenle, eğer akşam alkol alırsanız, bütün gece ve kısmen ertesi gün hipoglisemi riskiniz olacaktır.

Diyabette alkollü olmak neden tehlikelidir?
Diyabetiniz varsa, insülininizi zamanında ve doğru dozda almak ve insülin eksikliği yada hipoglisemide kendinizi iyi hissetmediğinizi anlamanız gibi çoğu zamanda berrak düşünebilmeniz gereklidir. Eğer alkollü iseniz alkol aldıktan sonra güvenli olarak araba kullanamassınız. Alkol alımından sonra gelişen ağır hipogliseminin diyabetli gençlerde çlüme yol açtığı görülmüştür. Yakın zamanda yapılan çalışmalar, alkolün hipoglisemideki rolünün, karaciğerin glıkoz üretim yeteneğinin kısıtlanmasından daha çok hipogliseminin saptanabilirliğinin azalmış olmasıyla ilgili olduğunu göstermektedir. Yapılan bir çalışmada yetişkin diyabetlilere yemekle birlikte 1 g/kg (34 grains/pound) vücut ağırlığına eş değer alkol (yemekle birlikte aparatif alkol 4 cl votka, ½ şişe şarap ve kahve ile birlikte 4 cl konyak) verilmiştir. Bir yetişkinde bu miktardaki alkolün yıkılması için yaklaşık 10 saat gerekmektedir. Bu yetişkinlerde kandaki alkol yoğunluğu en fazla yaklaşık ‰ 1 (22 mmol/L)'e ulaşmıştır. Ertesi sabah saat 10'a kadar yinelenen kan glukozu değerleri aynı kişilerin aynı miktarlarda maden suyu içtikleri kontrol günündeki çlçümlere yakın değerlerde bulunmuştur. Bu kişilerin hiç birinr hipoglisemi bulguları gçrülmemesine karşın açlık kan glukozu düzeyleri alkol alımından sonraki sabah yapılan ölçümlerden ortalama 0.7 mmol/L (13 mg/dL) daha düşüktü.
Temel kurallar 
Alkol alırken her zaman bir şeyler yiyin. Ertesi günde hipoglisemi risk olacağından yediklerinizin " uzun etkili" karbonhitratlar olması gerektiğini hatırlayın. Şeker içeren alkollü içecekler (likör gibi) başlangıçta kısa bir süre kan glukoz düzeyinin yükselmesine daha sonra hipoglisemi riskinin ortaya çıkmasına neden olur. Bir kadeh biradaki karbonhidrat oranı yaklaşık bir bardak sütteki ile aynıdır.
Diyabetli bir yetişkin eğer aynı zamanda yemek yiyorsa ılımlı miktarlarda alkol alabilir. Yemekle birlikte alınan 1-2 kadeh şarap ya da 6-8 cl (1/5-1/4 sıvı ounce) likör ertesi geceki hipolisemi riskini artırmaz.
Alkol ve kalori
Alkol alımı 
Alkol içeriği 
Kcal 
Karboh. 
1 şişe, 33 cl (1 sıvı ounce) 



Az alkollü bira 
1.8% 
96 
13 
Bira 
2.8% 
112 
14 
Alkolü yüksek bira 
4.5% 
149 
11 




1 kadeh, 15 cl (1/2 sıvı ounce) 



Kırmızı şarap 
9.9% 
114 
3.5 
Beyaz şarap, sek 
9.5% 
99 
0.7 
Beyaz şarap, tatlı 
10.7% 
147 
8.9 




6 cl (1/5 sıvı ounce) 



Şeri 
16% 
91 





4 cl (1/7 sıvı ounce) 







Votka 
32% 
88 

Viski 
32% 
88 

Punch 
20% 
104 
12 
Likör 
19% 
134 
21 
Aşırı miktarda alkol aldığınızda ne yapmalısınız? 
Yatmadan önce fazladan bir şeyler yiyin. Bu durumda, birkaç saat süre boyunca kan glukozunun yavaş yükselmesini sağlayan patates kızartması (gevreği) yiyebilirsiniz. Yatmadan önceki kan glukoz düzeyi 10 mmol/L (180 mg/dL)' den daha az olmalıdır. Hipoglisemiden kaçınmak için gece yatmadan önceki insülin dozunu 2-4 ünite azaltın. Tek başınıza yatmayın - gece boyunca ciddi hipogliseminizin çıkması durumunda size yardımcı olacak birine ihtiyacınız olacaktır. Eğer eve çok geç gelirseniz anne veya babanızı durumunuzdan haberdar etmeyi ihmal etmeyin. Her ne kadar utandırıcı olsa da aslında bu sizin yaşam sigortanız olabilir. Ertesi sabah kalkar kalkmaz iyi bir kahvaltı etmeyi ihmal etmeyin. Alkol alınması halinde glukagonun kan glukozu düzeyini artırıcı etkisinin daha zayıf olacağını bilmek önemlidir. Bunun nedeni alkolün, glukaganun karaciğerdeki glukoz üretimini arttırıcı yeteneğini engellemesidir. 
Evinizde alkol alabilir misiniz? 
Bir çoğumuz "gizli yapılan zevklerin en güzel olduğunu" düşünür. Gençlerin bir köşede gizlice alkol almaları yerine evde ebeveynlerinin gözetimi altında içmeyi denemeleri daha iyidir. Bununla birlikte, yapılan çalışmalar evde alkol alınmasına izin verilmesi durumunda daha fazla çocuğun içkiye başladığını göstermiştir. Bu çalışmalara göre, gençlere alkolü tamamen yasaklayıcı bir tutumun alkolün evde denenmesini öneren yaklaşıma göre daha fazla engelleyici etkisi olduğu düşünülmektedir. Aynı yaklaşım sigara için de geçerlidir. Ebeveynlerin alkolün evde denenmesine izin verip vermemesinin bu çalışmalara etkisi, kendilerinin sigara ve alkol kullanmaları durumuna göre daha fazla olmuştur.

alkol icindeki maddeler, alkolun icinde bulunan maddeler, alkolun icindeki maddeler, alkolun icindeki zararli maddeler, ickinin icindeki maddeler, 


Kur'an-ı Kerim ne zaman bir araya getirilmiştir?


Kur’an nasıl yazıldı, nasıl toplandı, günümüze nasıl geldi? 
Sahâbe Hz. Peygamber’in zamanında Kur’an’ı tamamen ezberlemiş ve yazmıştı. 23 yıl boyunca Cenab-ı Hak’tan gelen vahiy önce Rasûlullah (SAV) tarafından ezberleniyor, vahiy kâtiplerine okuyarak yazdırıyordu. Bu arada okuma yazma bilen-bilmeyen diğer sahâbeler de Kur’ân’ı ezberliyorlardı. Allah Rasûlü Kur’ân’ın sadece ezberlenmesini yeterli görmüyordu.
Sayıları 40’ı bulan vahiy kâtipleri “kemik, tahta, papirüs, deri ve kiremit inceliğindeki pişirilmiş tuğlalardan” bulabildikleri malzemeler üzerine yazıyorlardı. Hz. Peygamber (SAV) zamânında vahiy devam ettiği için iki kapak arasına alınamamıştı. Hz. Ebû Bekir’in halifeliği zamanında meydana gelen Yemame savaşında 70 kadar hâfız sahâbenin şehit olması müslümanları telaşlandırdı.

Hz. Ömer’in teklifi ile, hâfız ve vahiy kâtiplerinin en meşhuru olan Zeyd bin Sâbit başkanlığında bir komisyon oluşturuldu. Komisyon, sahâbede bulunan Kur’an nüshalarını, Rasûlullah’ın huzurunda yazıldığına dair iki şahit şartı ile toplattı. Böylece yazılı bütün metinler toplanarak bir araya getirildi.

Kur’ân’ın asıl nüshası yazılarak Halife Hz. Ebû Bekir’e teslim edildi. Bu nüshaya “İmam Nüsha” denildi. 

Hz. Ömer’in halifeliğinde Kur’an öğrenimine ve hâfızlığa önem verilmiş, hâfız sahâbeler, yeni İslâm’a giren bölgelere gönderilerek eğitime devam edilmişti. Hz. Osman’ın zamanında Kur’an eğitiminde bütünlük sağlamak için “İmam Mushaf” esas alınarak 7 nüsha yazdırılarak çoğaltıldı. Bunlar, Medine, Mekke, Şam, Kûfe ve Basra’ya gönderildi. Bu yedi nüshadan birisi İstanbul’daki Topkapı Müzesinde, diğeri ise Taşkent Müzesinde bulunmaktadır. Şu anda dünyanın her yanında bulunan, okunan, ezberlenen Kur’an’la İstanbul ve Taşkent’teki Hz. Osman’ın yazdırdığı Kur’an arasında hiçbir farklılık söz konusu değildir.


kuran ne zaman kitap haline geldi, kuran ne zaman yazildi, kurani kerim ne zaman cogaltildi, kurani kerim ne zaman yazildi, kurani kerimi kim cogaltti, 


Günlük yaşantıda matematik nerelerde kullanılır?

Matematiğin amaçlarını ve etkilerini genel olarak şöyle sıralayabiliriz: 
Günlük Yaşamda;
· Düşünceleri açık ve kesin olarak belirtebilme
· Sezgisel egemenlik ve sağduyu sahibi olabilme
· Açık ve kesin anlatım gücü kazanma
· Bağımsız ve özgün düşünme alışkanlığı geliştirme
· Yeni düşünceleri kabule hazır olma
· Kendine güven duygusu geliştirme ve güçlü kişilik özelliklerine sahip olma
· Problem çözme becerilerini geliştirme ve bu becerileri gerçek yaşam problemlerini de içeren matematiksel problemleri çözmede kullanma
Eğitim Hayatında;
· Verileri sistematik olarak düzenleyebilme ve yorumlayabilme
· Usavurma yoluyla doğru sonuçlara ulaşabilme
· Temel ilişkileri bularak bir problemi çözümleyebilme
· Özgün düşünebilme ve araştırabilme
· Özel kavramları kesin olarak genelleyebilme.
· Matematiksel usavurma, istatistiksel usavurmanın doğasını ve sınırlılıklarını kavrama 
· Sonuca ulaşmak için bilimsel düşünme ve usavurma alışkanlığı geliştirme
· Düzenli çalışma alışkanlıkları ve bir konu üzerinde yoğunlaşabilme gücü geliştirme
· Problem çözmede hesap makinesi ile bilgisayar kullanmayı öğrenerek matematiksel iletişim kurma
· Bir görevi sistematik olarak ve mantıksal bir biçimde tanımlama alışkanlığı geliştirme
Günlük yaşam ve eğitim hayatı şeklinde gruplara ayrılmasına rağmen matematik hayatın her alnında kullanıldığı için grupların birbirinden kesin sınırlar dahilinde ayrılması zordur.
Bununla birlikte, toplumlarda matematikle ilgili bazı efsaneler yaratılmış olup bunların bazıları kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır: 
· Matematik yapmak, doğru yanıtı elde etmektir.
· Tüm yararlı matematik, yıllar önce keşfedilmiştir.
· Matematikte başarılı olmak daha çok doğuştan yeteneklere bağlıdır çok çalışmaya değil.
· Çok iş, az matematik gerektirir.
· Bayanlar matematikte daha az yeteneklidir.
Bu tür soruların yanıtını, matematik eğitimcileri uzun süre araştırmış, efsanelerin geçerli olmadığı görülmüştür.

1.4. Matematik Hangi Alanlarda Karşımıza Çıkmaktadır?
Matematiğin bireyi ve toplumu hangi işlevleriyle, nasıl etkilediğini bilmek gerekliliği kaçınılmazdır.
Matematik, gelişmesini her yönde sürdürmektedir ve bu anlamda çok canlıdır. Son iki yüzyıl boyunca görünümünü oldukça değiştirmiş olmasına karşın; geçmişinden hiçbir şeyi yadsımamıştır. Evkleides teoremlerini içeren önermeler, günümüzde de teorileri olarak kalmıştır. Olsa olsa tuttukları yer değişiktir. Günümüzde matematik kendi dinamiğinin yanı sıra başka bilimlerle arasındaki etkileşim nedeniyle çok hızlı bir gelişme göstermektedir. XlX. yüzyıl içinde matematikte görülen hızlı ve olağanüstü gelişmeler, aynı zamanda felsefî nitelikler de taşımaktadır. Genel düşünce ve çözümlere önem vermektedir. ‘XX.yüzyıl matematiği eski ve klasik yapıyı hemen hemen her dalda değiştirecek yeni ve geniş ufuklara açılmıştır. Bu arada “Modern Matematik” denilen çok gelişmiş; o ölçüde de basitleşmiş, kolaylaşmış yeni bir matematik şekli ortaya çıkmıştır. Uzay yolculuklarının çok rakamlı hesapları, ancak bu yöntemle yapılabilmektedir. “Elektronik Beyin” denilen bilgisayar makineleri de bu esasa göre kurulmuştur.’ (3) Bilgisayarların geliştirilmesiyle hesaplamalar için gereken süreler kısalmıştır. Astronomi ölçüleri ve zamanın belirlenmesiyle ilgili hesapların doğruluk derecesi arttıkça, denizcilik ve haritacılık da gelişti, zaman içinde matematik daha iyi gemilerin, lokomotiflerin, otomobillerin ve sonunda da uçakların tasarımı için kullanıldı. Radar sistemlerinin tasarımında aya ve bazı gezegenlere roket gönderilmesinde de matematikten yararlanıldı. İşte bu birkaç örnek matematiğin yeni gelişimini bize gösterir.
Okullarımızda, matematiğin yaşamın bir parçası olduğu öğrenciye hissettirilmelidir. Öğrendiği bilgileri yaşamına uygulayabilmelidir. Öğretim sistemimizde sanki gelenekleşen yanlış düşünceler vardır. Matematiği aile olarak, öğretmen olarak, okul olarak çoğunlukla yanlış yorumluyoruz. Zekâ ve yeteneğin asıl ölçeği olarak görüyoruz. Oysa matematik de, diğerleri gibi öğrenilmesi gereken bilgilerdendir. Öğrencinin ilgi ve yeteneğine göre az ya da çok öğretilmelidir. Başka bir deyişle; matematiği ürkütücü kılan psikolojik nedenler öncelikle giderilmelidir.
‘Çocuk psikolojisi üzerinde çalışanlar, çocukların özellikle ilkokulda matematiğe karşı tavır aldıklarını belirtiyorlar. Sorun, hem işlevsellik hem de yöntem sorunudur. Özellikle temel eğitimde öğrenci, öğrendiği bilgileri kullanabilmelidir. Çocuk, günlük hayatında bin bir türlü matematik işlemi ile karşı karşıyadır. Matematiğin sağladığı olanaklarla kavramsal düşünecektir.’(2)
Matematik dersinin her basamakta hayat için olması zorunludur. Yeni yetişen kuşaklara matematiksel görüş, matematiksel düşünüş vermek artık bir zorunluluktur. Matematiği bir eğitim olgusu olarak düşünmek gerekir ve matematiği diğer derslerle paralel yürütmenin de önemini bilmek gereklidir.
Matematik, “İnsanca” yaşamayı, öğretmeyi hedefler. Öğrencilerin analiz, sentez, kavrama, tümdengelim, tümevarım gibi akıl yürütmelerine olanak sağlar. Öğrencilerin kararlı, düzenli ve sistemli olmalarına yardım eder. Öğrencileri ön yargılardan uzak tutar, sabırlı olmayı öğretir. Edinilen bilgilerin günlük yaşama geçirilmesine etkin olur. Yorum güçlerini geliştirir. Edinilen bilgileri fen ve sosyal bilimlere transfer etme olanağını sağlar. Zihin ve yetenek gelişmesine yardımcı olur.
Matematikte düzenli, planlı ve sabırlı çalışma ile başarılı olunabilir. Soruları çözerken çağrışım, benzerlik yorumlara yer verilmeli, çok uygulama yapılmalıdır. Verimli etkin çalışma ile düzenli tekrar teknikleri kullanılmalıdır, hedef belirlenmeli, program yapılarak kararlı bir biçimde uygulanmalı, başarılı olunacağına inanılmalıdır.
‘İnsanoğlu binlerce yıl boyunca, doğa olaylarını açıklamaya, içinde yaşadığı evreni bilmeye ve doğaya egemen olmaya çabalamaktadır. Bu çabada onun en sağlam aracı, matematiktir. Doğaüstü görünen pek çok olayın açıklaması yine matematikle verilebilmiştir. Ve yine temel yapısı matematiğe dayanan elektrik ve magnetizma kuramı olmadan; radyolarımız çalmaz, televizyonlarımız göstermez, evlerimiz aydınlanmaz, fabrikalarımıza enerji akmaz, röntgen aygıtı çalışmaz, haberleşme ağı kurulamazdı.’ (7)
İnsanlar ufkunu ne kadar geliştirirlerse, matematik de hiç durmadan gelişimini devam ettirecektir. Toplum; bu yeni gelişmeler ve eğilimler sayesinde matematiği daha da geliştirip ondan daha fazla yararlanma olanağını elde edecek ve matematik diğer bilimlerde anahtar görevi görmeye devam edecektir. Süregelen tarihi sürecinde Matematiğin amacının insanların doğuştan getirdiği düşünme kabiliyetini geliştirmek olduğunu söyleyebiliriz. Matematik, bizlere bir kısım bilgiler kazandırarak karşılaşacağımız olay ve problemlerde inceleme, araştırma ve karşılaştırmalar yaptırarak, düzenli ve dikkatli olmamızı, mantıklı düşünmemizi ve her konuda doğruyu bulmamızı sağlar. Problemleri çözerken değişik bağlantıları bulmak insana heyecan verir. Böylece insanda yeni şeyler bulma arzusu doğar. Bütün bilimlerin doğması ve gelişmesi insandaki bu arzudan doğmuş bu da matematik yardımıyla olmuştur. Bu sebeple bütün bilim dallarında matematikten yararlanılır. Matematik nitelikleri değil nicelikleri konu edinir, fakat niteliği bulunan her şeyin sayılabilir ve ölçülebilir olması, matematiğin fen bilimleri ve teknolojinin yanında değil sosyal bilimlerde de vazgeçilmez olmasını sağlamıştır. Bu yüzden matematik her öğrencinin öğrenmesi gereken bir bilimdir.
Temel matematik bilgi ve becerileri edinmemiş bireyin yaşantısını sürdürmede, özgürleşmekte ve yaşam boyu öğrenme sürecinde çeşitli sorunları olacaktır. Bu nedenle hayatın içinden gelen matematiği yine hayatımızı kolaylaştırmak için hayata katarız. 
‘Günlük yaşantımızda, okulda ve iş dünyasında matematiğin önemi ve gerekliliği yadsınmamaktadır. Bunun kanıtı, ilköğretimin ilk yıllarından başlayarak zorunlu eğitim süresi içinde öğretim programlarında matematik derslerine zaman çizelgesinde yer verilir; bir üst okulların veya bir mesleğe giriş sınavlarında bir takım matematik soruları sorulur. Bunun, kuşkusuz, bir dizi önemli ve tartışmasız kabul edilen nedenleri vardır. Bunlardan biri, matematiğin güncel yaşamda, düşünme ve karar vermede vazgeçilmez zihinsel etkinlikler içermesi iken diğer bir nedeni de matematiğin bilimsel çalışmalarda ortak dil ve araç olmasıdır. Ancak, başta matematikten ne anlaşıldığı olmak üzere okullarda neyin, niçin, ne ölçüde ve nasıl öğrenme-öğrenme konusu olacağı, sürekli tartışma konusu olmaktadır.’ (4)
‘İnsanlar günlük yaşamda sık sık aritmetikten yararlanmakla birlikte üzerinde hemen hemen hiç düşünmezler. Örneğin; günlük dilde kullandığımız birçok sözcüğün anlamını da pek bilmeyiz. Sorulursa şaşırırız, bocalarız. Aslında düşünmeden yaptığımız birçok davranışın nedenlerini de araştırmayız. Herhangi bir şey satın alan biri ödediği ücreti ve geri aldığı para üstünü sayarken ticaretin başladığı dönemden beri kullanılan bilgileri kullandığını fark etmez bile, temel toplama ve eşitlik kavramlarını kullandığını düşünmez.’ (5) Pazarda alışveriş yaparken, arsasını ölçerken, borsaya bakıp hissesinin değerinin artış miktarını hesaplarken, kişi bilinçli bir şekilde matematik yapmakta, matematik becerilerini ve bilgilerini kullanmaktadır.




matematigi nerede kullaniriz, matematigi nerelerde kullaniriz, matematik nerede kullanilir, matematik nerelerde kullanilir, matematik nerelerde kullaniliyor,

Böbreklerin görevleri nedir?

Boşaltım Sistemi
Boşaltım sistemi vücutta homeostazın sağlanmasında çok önemli bir yere sahiptir.
Böbrekler, üreterler ve mesaneden oluşan boşaltım sistemi, metabolizma sırasında ortaya çıkan atık maddelerin atılımından sorumludur. Vücut fonksiyonlarının devamı için hücrelerden atık maddelerin atılması lazımdır. Katı ve sıvı atıklar, kan içinde erimiş olarak taşınırlar ve böbreğe ulaştırılarak filtre edilirler (süzülürler). Bu atıklar üreterler yoluyla mesaneye geçerek, belli aralıklarla mesanede idrar olarak depolanıp, periyodik olarak vücuttan atılırlar.

Boşaltım Sisteminin Fonksiyonları

• Hücrelerden atık maddelerinin uzaklaştırılmasını sağlar.
• Kanın hacmini ve basıncını idrarla su kaybının düzenlenmesi yoluyla ayarlar.
• Sodyum, potasyum ve klor gibi elektrolitlerin plazma konsantrasyonlarını ayarlar.
Böbrekler Böbrekler omurganın her iki yanında, kaburgaların hemen altında bulunup, sağ böbrek üzerinde bulunan karaciğer dolayısıyla biraz daha aşağı seviyededir. Yetişkin bir insanda her biri 130-150 gr ağırlığında olan böbrekler, yumruk büyüklüğünde, fasulyeye benzeyen bir çift idrar yapan organdır. 
Fonksiyonları 
Böbreklerin vücut için oldukça önemli fonksiyonları vardır. Böbreğin başlıca işlevleri vücutta su, tuz, kalsiyum dengesinin sağlanması, idrar aracılığı ile zararlı maddelerin ve ilaçların vücuttan atılması ve hormon, şeker metabolizmasına olan katkılarıdır.
• Böbrekler kanı süzerler. Böbrekler, kanı nefron adı verilen milyonlarca mikroskobik filtre aracığıyla temizleyerek idrar oluşturur. Kan atardamarlardan böbreğe doğru akarken yüksek basınçtan dolayı plazma (kanın sıvı bölümü) hücreler ve büyük proteinler hariç glomeruler kapsüle (böbreğin kabuk bölümündeki damar ve sinir yumağı) geçer. Hücreler ve büyük proteinler glomeruler kapsülde kalırlar. Bu olaya glomeruler filtrasyon adı verilir.
• Vücut için gerekli olan suyun alım ve atım dengesini yani homeostazı sağlarlar. Böbrekler vücutta bulunan suyun durumuna göre seyreltik ya da yoğun idrar çıkarırlar.
• İdrar aracılığıyla vücutta metabolizma sonucu oluşan zararlı maddelerin kandan atılmasını sağlarlar. Bu atık maddelerinden özellikle üçünün atılımı homeostazın korunmasında oldukça önemlidir. Bunlar; üre, ürik asit ve kreatinindir. Bunlarla beraber Na, K, CI gibi iyonların gerektiğinden fazlası uzaklaştırılır.
• Böbrekler vücut için gerekli bazı hormonları salgılarlar. Bunlar kemiklerde kırmızı kan hücrelerinin üretimini harekete geçiren eritropoetin; kan basıncını düzenleyen renin ve sağlıklı kemikleşme için gerekli olan D vitaminidir.
• Bunun dışında kan basıncının düzenlenmesi, kan hücrelerinin yapımının kontrolü, kemik gelişiminin sağlanması gibi başka görevleri de vardır.
Yapısı
Böbrekleri saran tabakalar içten dışa doğru capsula fibrosa, capsula adiposa ve fascia renalis’dir.Böbrek çevresinde bulunan bağ dokusunun kalınlaşmasıyla oluşan tabaka fascia renalis adını alır. Fascia renalis, capsula fibrosa denilen ve böbreği çevreleyen sağlam zara sıkıca tutunmuştur. Fascia renalis arkasında yer alan yağ dokusuna corpus adiposum pararenale denilir. Fibröz kapsül ile böbrek fasyası arasında capsula adiposa (perirenal yağ dokusu) denilen bir yağ tabakası daha vardır. Böbreğin damarlarını, sinirlerini ve pelvis renalis'i içeren kısmına hilum renale adı verilir. Hilum böbreğin iç kenarında yer alan çukur yeridir. Hilumun böbrek içinde açıldığı boşluğa sinus renalis denir.Böbrek cortex renalis (kabuk) ve medulla renalis (öz) olmak üzere iki kısımdan oluşmuştur. Korteks homojen görünümde olup, kırmızımsı-kahverenklidir ve idrar yapan oluşumları içerir. Medulla ise soluk ve daha koyudur ve toplayıcı kanallardan oluşur. Medulladan sinus renalise (böbrek sinirleri) doğru uzanan konik şekilli yapılara böbrek piramitleri denir. Sayıları her böbrekte 12-14 kadardır.Böbrekler, dıştan içe doğru dış korteks, santral medulla ve internal kaliksler ve pelvisten meydana gelirler. Böbreğin fonksiyonel birimi nefron adını alır. Böbrekte idrarın yapıldığı morfolojik üniteyi oluşturan nefron, kanın süzüldüğü glomerül ve devamı olan tüplerden oluşur. Bir böbrekteki nefron sayısı 1-3 milyon arasındadır. Nefronlar ortak açılma kanalları ile böbrek papillaları üzerindeki deliklere açılırlar. Böylece oluşan idrar ilk olarak kalikslerde ve dolayısı ile pelviste biriktirilmiş olur. Nefronlarda gerçekleşen süzme (filtrasyon), salgılama (ekskresyon) ve geri emilme (rezobsiyon) aşamalarından sonra idrar şeklinde atılan miktar 1.5 lt kadardır.Bir nefron şu kısımlardan oluşur:
1- Renal korpüskül (Bowman kapsülü + Glomerulus)
2- Proksimal tübül (düz kısım + kıvrak kısım)
3- Henle kulpu (inen kol + yükselen kol)
4- Distal tübül kıvrık tübül
5- Toplayıcı kanal
Glomerulus:Böbreğe gelen kanın süzüldüğü filtredir. Nefronun asıl görevi kanın böbreklerden geçişi esnasında içindeki istenmeyen maddeleri temizlemektir.
Atar damarlar yoluyla nefrona gelen kanın içindeki atık maddeler burada filtre edilerek süzülür. Glomerul, kılcal damarlardan oluşmuş yumak şeklindeki bir yapıdır. Buradaki kılcal damarlar vücudu saran diğer kılcal damarlardan farklı olarak üç katmanla sarılmıştır.
Böbreğe gelen kanın içinde glikoz, bikarbonat, sodyum, klor, üre ve keratin gibi birçok madde vardır. Böbrek, bu maddelerin bazılarının tamamını, bazılarının ise bir bölümünü vücuttan atarken, bazılarını da tamamen kana gönderir. Temizlenmesi gereken maddeler özellikle üre, ürik asit, kreatinin gibi metabolizmanın son ürünleridir. Ayrıca sodyum, potasyum, klor gibi iyonların gerektiğinden fazlası uzaklaştırılır. 
Glomerüllerin bu seçiciliği sıvının içindeki moleküllerin elektrik yüklerine ve büyüklüklerine bağlı olarak belirlenir. Glomerüller, sıvının içinde karışık olarak bulunan sodyum ile glikozun molekül ağırlığını hesaplama ve proteinlerin negatif elektrik yüklü olduklarını tespit edebilme yeteneğine sahiptir. Böylece vücut için hayati öneme sahip olan proteinlerin vücuttan atılmayıp, tekrar geri alınması sağlanmış olur.
Proksimal Kıvrımlı Tübül:
Bowman kapsülüne yakın olan kısımdır. Glomerulusta kandan filtre edilen sıvıdan su, üre, elektrolitler, glukoz ve bazı aminoasitlerin geri emildikleri yerdir. 
Henle kulpu: 
Proksimal tübülden sonra gelen kısımdır. İnen ve çıkan henle kulpu olarak adlandırılan iki kısımda incelenir.
İnen henle kulpunda su, sodyum, klor ve ürenin geri emilimi devam eder. Çıkan henle kulpunda ise sodyum, klor ve bikarbonatın geri emilimi devam eder.

Distal kıvrımlı tübül:
 Tübüler yapının son bölümüdür. Çok fazla sayıda mitokondri içerir. Bu mitokondriler buradan gerçekleşen aktif taşıma için gerekli enerjiyi sağlarlar. 
Toplayıcı kanallar: 
Distal kıvrımlı tübülden geçen filtrat toplayıcı kanallara akar. Filtrat artık bundan sonra idrar adını alır.

Böbreklerin Beslenmesi Genellikle her bir böbreği aortdan çıkan tek bir renal arter besler. Renal arter, anteriorda (ön kısım) yer alan renal ven ve posteriorda (arka kısım) yer alan renal pelvis arasından hilusa (bronş ve damarların akciğere girdiği bölge) girer. Böbreğe girmeden önce iki veya daha fazla dala ayrılabilir. Pelvis ve üreter dublikasyonunda genellikle her bir renal segmentin ayrı beslenmesi vardır. Renal arter anterior ve posterior dallara ayrılır. Posterior dal arka yüzün orta segmentini besler. Anterior dal ise üst ve alt polleri ve ön yüzü besler.
Renal venler arterlerle yan yana yer alırlar. Fakat bir dalın tıkanması durumunda başka bir dal drenajı üstlenir. Bazen klinik önemi de olabilen aksesuar dallar olabilir. Çünkü bunlar üretere baskı yapıp hidronefroza sebep olabilirler.

Üreterler Üreterler, böbrek ile idrar torbası arasında bulunurlar. 25-30 cm uzunluğunda, 4-7 mm çapında, kas liflerinden oluşmuş boru şeklinde yapılardır. Böbreklerde oluşan idrar bu ince borucuklar vasıtasıyla idrar torbasına ulaşır.
Ureter pars abdominalis ve pars pelvica olmak üzere iki kısımda incelenir. Ureterin üç yerde darlığı vardır. Birinci darlık başlangıç yerinde, ikinci darlık linea terminalis’i çaprazladığı yerde, üçüncü darlık da mesaneye girdiği yerdedir (en dar yeri burasıdır).


Mesane (İdrar Torbası)
 Mesane yoğun kas liflerinden oluşmuş, idrarın depolandığı, genişleme özelliğine sahip torba şeklinde yapıdır. Mesane dolduğunda mesane duvarını oluşturan kas lifleri gerilerek idrara çıkma hissi uyandırır ve duvarındaki kasların kasılması ile mesane boşalır. Kadınlarda pelvis boşluğunun tabanında, erkeklerde rektumun önünde ve prostatın üzerindedir.
Üretraİdrarın mesaneden alınarak, vücut dışına atıldığı son kanaldır. Kadınlarda 3-4 cm, erkeklerde yaklaşık 20 cm uzunluğundadır.

İdrar oluşumu İdrar oluşumunda üç önemli olay yer alır.
1- Glomerüler filtrasyon
2- Tübüler reabsorpsiyon (geri emilim)
3- Tübüler sekresyon (salgılama)
Glomerüler filtrasyon idrar oluşturmada ilk basamaktır. Filtrasyon, hidrostatik ve onkotik basınçların bir sonucu olarak gerçekleşir. Oluşan ultrafiltrat nefronların tübüllerinde hacim ve kompozisyon olarak önemli değişikliklere uğrar. Bazı maddeler tamamen yada kısmen reabsorbe (geri emilim) edilirken, bazı maddeler de filtrasyona ilaveten peritübüler hücreler
tarafından tüp lümenine salgılanır.
Tübüler reabsorpsiyon ve sekresyon olayları aktif ve pasif olarak gerçekleştirilir. Maddelerin tüp lümeni ile peritübüler bölme arasındaki değişimi transsellüler ve parasellüler yolla gerçekleşir.

Her iki böbrekteki nefronlardan bir dakikada meydana gelen filtrata glomerüler filtrasyon hızı denir ve bu yaklaşık 125 ml/dk.dır. Bu miktarın sade 1 ml/dk.si idrar olarak mesaneye ulaşır.
İdrarın Özellikleri İdrar, metabolizma sonucu üretilen artık maddelerin taşındığı % 95 oranında sudan oluşan sarı renkli bir sıvıdır. Normal bir insan günde 1200-1700 ml kadar idrar çıkarır. Bu miktar bazı durumlara bağlı olarak değişir.
İçilen su miktarı, beslenme tarzı, diüretik kullanımı, kullanılan ilaçlar, ortamın sıcaklığı, kan basıncına bağlı olarak idrar miktarı ve niteliği değişir.


bobregin gorevi, bobregin gorevi nedir, bobregin gorevleri, bobreklerin gorevi, bobreklerin gorevleri

İttifak devletleri hangileridir?

İttifak Devletleri, Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve İtalya'dan oluşan devletler grubudur. İtalya daha sonra İtilaf Devletleri tarafına geçmiştir. Daha sonra gruba Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan da katılmıştır. İttifak Devletleri I. Dünya Savaşı'nda, İtilaf Devletleri grubuna karşı savaşmış ve 1918'de savaştan yenik olarak çıkmışlardır. Bu savaş sonucu İtilaf devletleri Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşmışlardır.



itilaf ve ittifak devletleri, ittifak devletleri, ittifak devletleri hangileridir, ittifak devletleri nelerdir, kutsal ittifak devletleri, ...