Tüfek Mikrop ve Çelik Kitap Özeti

“Neden Avrupalılar Amerika’yı keşfetti de Amerikalılar Avrupa’yı keşfetmedi?” Bu basit sorunun ardında insanlığın MÖ 11.000′den günümüze tarihi gizli. Fizyoloji profesörü Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik’te, aklımıza gelmeyen, 
geldiğinde çocukça bulduğumuz soruların yanıtlarını araştırırken, tarımın başlamasından yazının bulunuşuna, dinlerin ortaya çıkışından imparatorlukların kuruluşuna, tarihin seyrini belirleyen pek çok önemli adımı ayrıntısıyla inceliyor. İnsan toplulukları arasındaki farklılıkların, eşitsizliklerin nedenlerini, temellerine inmeye çalışarak sorguluyor; günümüz dünyasını biçimlendiren etkenlerin izini sürüyor… Biyoloji, jeoloji, arkeoloji, coğrafya gibi değişik bilim dallarından beslenen, “Batılı” koşullanmalardan arınmış, geleceği gösteren bir tarih kitabı.



Dünyanın farklı bölgelerindeki farklı halklar için tarihin çok farklı biçimde geliştiğini hepimiz biliyoruz. Sonuncu Buzul Çağı’ını izleyen 13.000 yılda dünyanın bazı bölgelerinde metal aletlere sahip olan okuryazar sanayi toplumları ortaya çıktı, buna karşılık başka bölgelerinde okuryazar olmayan, çiftçilikle uğraşan toplumlar, daha başka bölgelerindeyse taş aletler kullanan, avcılık yaparak ve yaban yiyecekler toplayarak geçinen toplumlar vardı. Bu tarihsel eşitsizliklerin uzun gölgelerini bugünkü dünyamızda da gözlemliyoruz, çünkü metal aletleri olan okuryazar toplumlar öteki toplumlar üzerinde üstünlük kurdu ya da onları yok etti. Bu farklılıklar dünya tarihinin en temel olgusudur ama bunların nedenleri belirsiz ve tartışmalıdır. Bana bu farklılıkların nedeniyle ilgili düşündürücü soru 25 yıl önce çok basit ve kişisel bir soru olarak sorulmuştu.
1972yılının Temmuz ayında tropik bir ada olan Yeni Gine’de deniz kıyısında yürüyordum. Bir biyolog olarak kuşların evrimini incelediğim yerdir Yeni Gine. Yali adında müthiş bir yerli siyasetçiden söz edildiğini duymuştum, o günlerde o bölgede dolaşıyormuş. Bir rastlantı sonucu o gün Yali ile ikimiz aynı yöne doğru yürümekteymişiz. Yali arkamdan yetişti. Bir saat birlikte yürüdük ve bir saat boyunca konuştuk.
Yalı insanları etkileme gücü olan, enerji saçan biriydi. Gözlerinin parlaklığı gözlerinizi kamaştırırdı. Büyük bir özgüvenle kendinden söz etti ama aynı zamanda derin bir merakı yansıtan pek çok soru sordu, büyük bîr dikkatle dinledi. Sohbete o günlerde Yeni Gine’de herkesin zihnini meşgul eden bir konuyla başladık çok hızlı gelişen siyasal olaylar. O günlerde, Yali’nin ülkesinin bugünkü adını kullanırsak, Papua Yeni Gine, Birleşmiş Milletler’in bir kararı uyarınca hâlâ Avustralya yönetimi altındaydı ama bağımsızlık rüzgârları esmeye başlamıştı. Yali bana yerli halkı kendi kendilerini yönetmeye hazırlamaktaki rolünü anlattı.
Bir süre sonra Yali konuyu değiştirdi ve beni sorguya çekmeye başladı. Yeni Gine’den dışarı adım atmamıştı, yüksekokuldan sonra eğitimine devam edememişti ama doymak bilmez bir merakı vardı. Önce benim Yeni Gine kuşları üzerinde nasıl bir çalışma yaptığımı öğrenmek istedi (bu iş için kaç para aldığımı sormayı da ihmal etmemişti). Farklı kuş topluluklarının milyonlarca yıllık bir süre İçinde Yeni Gine’yi kendilerine nasıl yurt edindiklerini anlattım. Sonra o bana, kendi halkının atalarının son on binlerce yıl İçinde Yeni Gine’ye nasıl geldiklerini ve son 200 yıl içinde beyaz Avrupalıların Yeni Gine’yi nasıl sömürgeleştirdiklerini sordu.
Yali ile benim temsil ettiğim toplumlar arasındaki gerilimi ikimiz de biliyorduk ama aramızdaki dostluk havası bozulmadan devam ediyordu, iki yüzyıl önce bütün Yeni Gineliler “hâlâ Yontma Taş Çağı n da yaşıyorlardı”. Yani Avrupa’da binlerce yıl önce yerlerini metalden yapılma aletlere bırakmış olan taştan yapılma aletleri hâlâ kullanıyorlardı, merkezi bir siyasal gücün çevresinde örgütlenmemiş olan köylerde yaşıyorlardı. Beyazlar geldiler, merkezi yönetimi getirdiler, çelik baltalardan, kibritten, ilaçtan giyim kuşama, meşrubata, şemsiyeye kadar çeşitli mallar getirdiler; Yeni Gineliler bu malların değerini hemen anladı. Yeni Gine’de bütün bu malların hepsinin toplu adı “kargo” idi.
Beyaz sömürgecilerin pek çoğu Yeni Ginelileri “ilkel” diye açıkça küçümsedi. Yeni Gine’deki beyaz “efendilerin” 1972′de hâlâ onlara “efendi” deniyordu en işe yaramazı bile Yeni Ginelilerden, hatta Yali gibi etkili siyasetçilerden daha iyi bir hayat yaşıyordu. Ama Yali bana sorduğu gibi pek çok beyaza da sormuştu, ben de pek çok Yeni Gineliye sordum. Ben de Yali de çok iyi biliyoruz ki Yeni Gineliler ortalama olarak en az Avrupalılar kadar zekidir. Herhalde Yali o parlak gözlerini dikip sorgular gibi bana baktığında kafasından bunlar geçiyordu. “Neden siz beyazların bu kadar çok kargosu var, bunları Yeni Gine’ye neden getirdiniz ve biz siyahların kendi kargosu neden bu kadar az?” diye sordu.
Bu basit bir soruydu ama Yali’nin tanıdığı şekliyle hayatın en can alıcı sorusuydu. Evet, ortalama bir Yeni Ginelinin hayat tarzıyla ortalama bir Avrupalının ya da Amerikalının hayat tarzı arasında hâlâ büyük farklılıklar var. Bunların dışında kalan halkların hayat tarzları da benzer farklılıklar gösteriyor Bu büyük farklılıkların gerisinde önemli nedenler yatsa gerekir ve insan bunların çok açıkça görülebilecek nedenler olduğunu sanabilir.
Oysa Yali’nin basit gibi görünen sorusu yanıtlanması güç bir soru. O zamanlar bu sorunun yanıtını bilmiyordum. Tarih uzmanları yanıt konusunda anlaşamıyorlar; çoğu artık böyle bir soru sormuyor bile. Yali ile aramızda bu konuşmanın geçtiği günden bu yana insanlığın, tarihin ve dillerin evriminin başka yönleri üzerinde araştırmalar yaptım, yazılar yazdım. Yirmi beş yıl sonra yazılmış bu kitapla Yali’nin sorusunu yanıtlamaya çalışacağım.
Yali’nin sorusu yalnızca Yeni Ginelilerle Avrupalı beyazların hayat tarzları arasındaki farkla ilgiliydi ama çağdaş dünyadaki daha pek çok karşıtlığı kapsayacak şekilde genişlet ilebilir. Avrasya kökenli, özellikle şu an hâlâ Avrupa’da ve Doğu Asya’da yaşayan halklar ile Kuzey Amerika’ya göç etmiş olanlar, zenginlik ve güç bakımından dünyaya egemen olmuş durumdalar. Afrikalıların çoğu da içinde olmak üzere öteki halklar Avrupa’nın sömürgesi olmaktan kurtuldular ama zenginlik ve güç bakımından çok gerilerde kaldılar. Dahası Avustralya’nın, Kuzey, Orta ve Güney Amerika’nın, Güney Afrika’nın yerli halkları artık kendi topraklarının efendisi bile değiller, Avrupalı sömürgeciler tarafından katledildiler, boyunduruk altına alındılar hatta bazı durumlarda tamamıyla yok edildiler.
O bakımdan çağdaş dünyada görülen eşitsizliklerle ilgili soruyu şöyle sormak gerekir: Neden şu anda Avrupalı ve Asyalı halklar zenginlik ve güç sahibi de başkaları değil? örneğin neden Amerika, Afrika ve Avustralya yerlileri gidip Avrupalıları ve Asyalıları öldüremedi, egemenlikleri altına alamadı, onların köklerini kazıyamadı?
Bu sorunun kolayca bir adım gerisine gidebiliriz. MS 1500 yılında Avrupalı sömürgeciler dünyaya yayılmaya başlarken farklı kıtalardaki halklar teknoloji ve siyasal örgütlenme bakımından büyük farklılıklar gösteriyordu. Avrupa’da, Asya’da, Kuzey Afrika’nın büyük bir bölümünde metal aletler kullanan devletler ya da imparatorluklar vardı, bunların bazıları sanayileşmenin eşiğine gelmişti. Amerika’nın iki yerli halkı, Aztekler ve İnkalar taştan yapılma aletlerle imparatorluklar yönetiyordu. Afrika’da Sahranın güneyinin bir bölümü demir aletler kullanan küçük devletler ya da şefliklere bölünmüştü. Başka halkların çoğu çiftçilikle uğraşan kabileler ya da taştan yapılmış aletler kullanan avcı/yiyecek toplayıcı insan sürüleri halinde yaşıyorlardı bunların arasında Avustralya ve Yeni Gine’de yaşayan halklar. Büyük Okyanus adalarının ve Kuzey, Orta ve Güney Amerika kıtalarının büyük bölümünde, Sahra’nın güneyindeyse küçük bir bölümde yaşayan halklar da vardı. Kuşkusuz MS 1500 yılında görülen bu teknolojik ve siyasal farklar çağdaş dünyadaki eşitsizliklerin en yakın nedenidir. Ama dünya 1500 yılındaki durumuna nasıl geldi?
Yine, yazılı tarihlere ve arkeolojik bulgulara dayanarak bu sorunun da kolayca bir adım gerisine gidebiliriz. Son Buzul Çağı ‘nın sonuna, yani MÖ 11.000 yılına kadar bütün kıtalardaki bütün halklar bâlâ avcılık ve yiyecek toplayıcılığıyla geçiniyordu. MS 1500 yılında görülen teknolojik ve siyasal farklılıkların gerisinde. MÖ 11.000 yılıyla MS 1500 yılı arasında farklı anakaralardaki farklı halkların farklı hızda gelişim göstermiş olması gerçeği yalıyordu. Avustralya ve Amerika yerlileri avcı/yiyecek toplayıcı olarak kalırken, Avrasya halklarının büyük bölümü, Amerika’da ve Sahra’nın güneyinde yasayan halkların epeycesi tarım, hayvancılık, metal işleme teknolojisi, karmaşık siyasal örgütlenme evrelerine geçmişti. Avrasya’nın bazı bölgeleriyle Amerika’nın bir bölgesinde yasayan halklar birbirinden bağımsız olarak yazıyı da bulmuşlardı. Ama bu yeni gelişmelerin hepsi Avrasya’da başka yerlere oranla daha erken bir tarihte oldu. örneğin Güney Amerika And Dağları’nda bronz aletlerin seri Üretimi 1500yılından önceki yüzyıllarda ancak başlarken Avrasya’nın bazı bölgelerinde 4000 yıl önce başlamıştı. Tasmanya’nın Avrupalı kâşiflerce MS 1642 yılında ilk keşfedildiği zamanki taş teknolojisi, Yukarı Avrupa’nın on binlerce yıl önce Yontma Taş Çağındaki teknolojisinden daha basitti.
O halde çağdaş dünyadaki eşitsizliklerle ilgili sorumuzu şöyle sorabiliriz: İnsanlar neden farklı kıtalarda farklı hızda gelişti? Tarihin seyrini oluşturan şey bu hız farklılıklarıdır ve benim kitabımın konusu da işte budur.
Dolayısıyla bu kitap sonuçta tarihle ve tarih öncesiyle ilgili ama konusu yalnızca bilimi ilgilendiren bir konu değil, aynı zamanda uygulama ve siyaset açısından son derece önemli. Çağdaş dünyayı fetihler, salgın hastalıklar ve soykırımlar

Metin2 hız hilesi,Metin2 hız hilesi indir,Metin2 hız hack,

Metin2 hileleri için yeni bir konu giriyoruz. Adını siz yakından biliyorsunuz. Hız hilesi olarak bilinen dosya sayesinde işlemlerinizi daha hızlı yapabileceksiniz. Metin2 yi daha iyi şartlarda oynamanızı kolaylaştıracak bir özellliktir. Aşağıda sizlere linkini sunacağımız dosyayı ve şifresini belirteceğiz.

İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ 

RAR ŞİFRESİ : ridkes

Cevat Şakir Kabaağaçlı / Halikarnas Balıkçısı

Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı. 1890’da İstanbul’da doğdu. 13 Ekim 1973’te İzmir’de yaşamını yitirdi. Yazılarında, çok sevdiği Bodrum’un antik çağlardaki ismi olan Halikarnasos’tan esinlenerek Halikarnas Balıkçısı takma adını kullandı. Osmanlı Padişahı Abdülhamit döneminin devlet adamlarından tarihçi Şakir Paşa’nın oğlu. Çocukluğu babasının görevi nedeniyle bulundukları Atina’da geçti. İlköğrenimini Büyükada Mahalle Mektebi’nde, ortaöğrenimini Robert Kolej’de tamamladı. İngiltere’ye gitti. Oxford Üniversitesi’nde dört yıl Yakın Çağlar Tarihi okudu, üniversiteyi orada bitirdi. İstanbul’a dönünce Diken, Resimli Gazete, Resimli Ay, İnci gibi dergilerde yazılar yazdı, kapak resimleri ve süslemeler yaptı, karikatürler çizdi. Çizgi romanlar yaptı. İlk öyküleri 1920’li yılardan başlayarak yayınlandı. Cumhuriyet’in ilanından sonra asker kaçaklarıyla ilgili bir yazısı yüzünden 3 yıl kalebentliğe mahkum edildi ve Bodrum’a sürüldü. 1.5 yıl Bodrum’da kaldı. Cezasının son yarısını İstanbul’da geçirdi. Yeniden yürekten bağlandığı Bodrum’a döndü. 1947’den itibaren çocuklarının eğitimi için İzmir’e yerleşti. Ölümünden sonra da kendi eseri olan Bodrum’a gömüldü. Mezarı Bodrum’da. 


ESERLERİ: 

ROMAN: 
Aganta Burina Burinata (1946) 
Ötelerin Çocuğu (1956) 
Uluç Reis (1962) 
Turgut Reis (1966) 
Deniz Gurbetçileri (1969) 

DENEME-İNCELEME-MİTOLOJİ: 
Anadolu Efsaneleri (1954) 
Anadolu Tanrıları (1955) 
Anadolu’nun Sesi (1971) 
Hey Koca Yurt (1972) 
Düşün Yazıları (1981, ölümünden sonra) 

ÖYKÜ: 
Ege Kıyılarından (1939) 
Merhaba Akdeniz (1947) 
Ege’nin Dibi (1952) 
Yaşasın Deniz (1954) 
Gülen Ada (1957) 
Ege’den (1972) 
Gençlik Denizlerinde (1973) 

ANI: 
Mavi Sürgün (1961) 

ÇOCUK KİTAPLARI: 
Denizin Çağrısı 
Yol Ver Deniz


James Joyce Kimdir?

Basılmadan önce, birçok yayınevinin reddettiği ''Dublinliler'' ve yakılmaktan son anda kurtarılan ''Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi'' kitaplarının yazarı kimdir?

JAMES JOYCE


James Augustine Aloysius Joyce (1882 - 1941) İrlanda asıllı yazar. Getirdiği anlatım yenilikleri ile 20. yüzyıl edebiyatını derinden etkilemiştir.

James Joyce, 1882 yılında Dublin’de doğdu. Cizvit okullarında eğitim gördü; Dublin’deki University College’de felsefe ve modern diller okudu. 1900’de, henüz üniversite öğrencisiyken Ibsen’in oyunu üzerine kaleme aldığı uzunca yazı Fortnightly Review dergisinde yayımlandı.

O sıralar, daha sonra Chamber Music (Oda Müziği) adlı kitapta toplanacak olan lirik şiirlerini yazmaya başladı. 1902’de Dublin’den ayrılıp Paris’e gitti; ama ertesi yıl ölüm döşeğindeki annesini ziyaret için tekrar İrlanda’ya döndü. 1904’ten sonra Nora Barnacle’la yaşamaya başladı. 1905’ten 1915’e kadar Trieste’de yaşadılar. 1906 yazında Roma'ya giden Joyce yaklaşık dokuz ay boyunca bir bankada çalıştı. Roma'dan sıkılınca 1907 kışında tekrar Trieste'ye döndü. Trieste’de Berlitz School’da İngilizce öğretmenliği yaptı. Dublinliler, 1914 yılında İngiltere’de yayımlandı. Joyce, 1915’te tek oyunu olan Sürgünler’i yazdı. Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi adli otobiyografik romanı 1916 yılında yayımlandı. Aynı yıl Joyce ve ailesi Zürih’e taşındı.

Büyük bir yoksulluk içinde yaşadıkları Zürih’te en büyük eseri olan Ulysses üzerine çalıştı ve bu kitap Little Review adlı bir Amerikan dergisinde dizi halinde yayımlanmaya başladı. Dizileştirme 1918’de başladı, ancak kitap hakkında dava açılması nedeniyle 1920’de diziye ara verildi. Ulysses kitap olarak ilk kez 1922’de Paris’te basıldı. Dublin'de geçen 24 saati anlatan roman Homeros'un Odyssea'sı üzerine kuruludur. Pek çok yeni tekniğin kullanıldığı roman yayınlandığında büyük yankı uyandırmıştır.
Joyce, ailesi iki büyük savaş arasında Paris’te kaldı. Bu dönemde son romanı olan Finnegans Wake üzerinde çalıştı. 1939’da, Finnegans Wake basıldı. 13 Ocak1941’de James Joyce öldü. Portre’nin ilk taslağı Stephen Hero yazarın ölümünden sonra, 1944 yılında basıldı. İlk basımı birçok dizgi yanlışı içeren “Ulysses”in aslına uygun halde basılması 1984 yılında gerçekleşti. Ulysses'in Türkçe çevirisi Nevzat Erkmen tarafından gerçekleştirildi ve 1999 yılında basıldı.

Eserleri

  • Dublinliler
  • Sürgünler
  • Giacomo Joyce
  • Sanatçının Mektupları
  • Oda Müziği (Şiirler)
  • Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi
  • Ulysses
  • Finnegans Wake