“Türk Kara Kuvvetleri Brövesi” semboller ne anlama geliyor?

Aşağıda yer alan “Türk Kara Kuvvetleri Brövesi” başlıklı etkinlikte sembollerin ne anlama geldiklerini araştırarak boş bırakılan yerlere yazınız.
Dört adet büyük  yıldız: Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın düzeyini gösterir.
Defne yaprakları: “Yurtta barış, dünyada barış ilkesi”ni anlatır.
Bordo zemin üzerine ay yıldız: Türk milletinin emrinde olunduğu ifade ediliyor.
16 adet küçük yıldız: Tarihimizde kurulmuş olan 16 büyük Türk devletini temsil etmektedir.
MÖ 209 rakamı: Türk ordusunun Mete Han tarafından kurulduğu tarih.

11. sınıf serveti fünunla ilgili kompozisyon

SERVET–İ FÜNUN EDEBİYATI (Edebiyatı Cedide)
II. Abdülhamid’in saltanat yıllarında siyasetten bahsetmemek şartıyla fenni ve edebi birçok dergi çıkarılır. Servet–i Fünun bu dergiler arasında en uzun müddet yaşayanlardan olacaktır.(1944 senesine kadar muhtelif baskılarla 2464 sayı) “Fenlerin,ilimlerin zenginliği” anlamına gelen Servet–i Fünun bu derginin yalnız 1896–1901 yılları arasındaki beş-altı senelik bir müddeti içine alır.Edebiyatımızın belki kısa fakat zengin bir çağını teşkil eden bu devreye Edebiyat–ı Cedide denmiştir.Servet–i Fünun sanatçıları aile yapıları bakımından ortak bir nesle mensupturlar. Tevfik Fikret’in babası küçük bir memur; Mehmet Rauf bir şehit binbaşının oğludur. Halit Ziya’nın babası ticaretle uğraşır. Böylece Tanzimat sanatçılarına nazaran saraydan da uzak ve halka daha yakın bir çevreden yetişmişlerdir. Yetişme tarzları da Tanzimatçı lara nazaran daha farklıdır. Daha dergi etrafında toplanmadan önce, aralarında arkadaşlık ve öğretmen– öğrenci ilişkisi vardır.Tevfik Fikret,Recâizade Ekrem’in öğrencisidir.Halit Ziya,İzmir’de Ekrem Bey’le mektuplaşırdı. Servet–i Fünun edebiyatının ortaya çıkışı “eski–yeni” çatışmasına dayanır. Recaizade Ekrem çevresinde bulunan sanatçılarla, Muallim Naci çevresinde toplanan sanatçılar arasındaki tartışma “kafiyede sözcüklerin yazımının mı, seslerinin mi temel alınması gerektiği” konusunda olur.Söz konusu gençlerin Servet–i Fünun mecmuası etrafında
toplanması sonucunda bu edebi hareket doğmuştur.

Toplumun gelişmesinde bilim mi daha etkili yoksa sanat mı

Toplumun gelişmesinde sanat mı bilim mi önemli, toplumun gelişmesinde sanat mı yoksa bilim mi daha önemlidir konusunda sizlere kısaca bilgi aktaracağız. İnsanlar, sanat alanını bir uğraş, belki hobi belki de insanları olgunlaştıran bir çalışmalar bütünü olarak görmektedirler. Bilim alanı ise, insana gerçek dünyanın ürünlerini deney- gözlem yoluyla ve kesin bilgilerle insanlara sunan sistematize edilmiş be belirli bir sıraya konulmuş bilgi birikimidir demek doğru olacaktır. Toplumun gelişmesinde sanat mı yoksa bilim mi daha önemli sorusuna ise kesin bir çizgi çizip evrensel bir cevap vermek imkansız olmasa da zordur. Ama şunu söylemek mümkündür ki; toplumların gelişmesinde sanatın rolü bilime göre daha fazladır ve toplumların gelişmesinde sanat daha fazla önemlidir. Eski Türklerin nasıl yaşadıkları, neler yaptıkları, nasıl beslendikleri konusunda bir çok bilgiye sahibiz. Örneğin; ilk insanların paleolitik dönemlerde avcılık toplayıcılık yapıp hayvanlarla haşır neşir olduklarını biliyoruz. Bunları mağaralara çizdikleri resimlerden yani yaptıkları resim sanatından öğrenebiliyoruz. Ya da kullandıkları aletler, araç-gereçler konusunda yaptıkları aletlerin çıkarılmasıyla öğrenebiliyoruz. Eski Türklerde bile bu tarz sanat eserleri yapılmıştır, tabi ki o dönemlerde sanattan çok hayatlarını devam ettirmek için yapmışlardır ancak biz bu eldeki resimlerle, aletlerle o dönemlere ait bilgilere ulaşıp toplumu aydınlatabilmekteyiz. Bu nedenle her ne kadar bilim ile sanat iç içe gibi görünse de toplumların gelişmesinde sanat, geçmişe daha büyük ışık tutmaktadır ve böylece toplumun ilerlemesi daha kolay olmaktadır.

Vincent Van Gogh'un yaptığı ''Yıldızlı Gece'' tablosu hakkında bilgi verir misiniz?

Saint-Remy-de-Provence Üzerindeki Yıldızlı Gece-1889

Usta, acaba astronomi biliminin o günkü verileriyle ne kadar iç içeydi? Yoksa, tablolarında gökyüzünü işlerken, sadece içinde bulunduğu bunalımın etkisinde miydi? Birkaç yıldır, bu sorular konunun uzmanlarını karşı karşıya getiriyor. Özellikle, ünlü ressamın 4 tablosu tartışılıyor: "Rhone Üzerindeki Yıldızlı Gece", "Saint-Remy-de-Provence Üzerindeki Yıldızlı Gece", "Arles'te Gece, Kahve Terası" ve "Beyaz Ev, Gece"... Sanatçı, gerçekten de bu tablolarında gökyüzünün işlenişine önemli yer ayırıyor. Hatta, o günlerde kız kardeşine yazdığı bir mektupta "Yıldızlı bir gökyüzünü resimlemek için, kuşkusuz, siyah bir zeminin üzerine beyaz noktalar koymak yetmiyor" diye yazıyor.

Uzmanların, üstünde en çok kafa yordukları tablo, ressamın 1889 yılında yaptığı "Saint-Remy Üzerindeki Yıldızlı Gece" eseri... Paris yakınlarındaki Meudon Gözlemevi görevlilerinden astrofizikçi Jean-Pierre Luminet, uzun süredir bu tablonun güzergâhını çözmeye çalışıyor. Ona göre, tablo her şeyden önce sanatçının tüm yaratıcı özelliklerini yansıtıyor. Gökyüzündeki renk anaforları ve gezegenlerin çevresindeki halkacıklar, Van Gogh'un astronomi bilgisinin değil, dünya resmine katkılarının kanıtı...

Üstelik, resimdeki şiddet ve dalgalanmalar, sanatçının o tarihte içinde bulunduğu psikolojik durumu da yansıtıyordu. 1889 yılında, psikolojik sorunlar nedeniyle, Van Gogh Saint-Remy-de-Provence'deki hastaneye kaldırılmıştı. Çünkü, iki ay önce dostu Paul Gauguin ile büyük bir kavga etmiş, hatta onu öldürmeye çalışmıştı. Daha sonra, kendisine bir ceza olarak bir kulağını kesip, otoportresini yapmıştı. Kısacası, sanatçının o günkü psikolojik ortamından yola çıkarak, bu tablolarda astronomik kaygılar güttüğünü söylemek çok zor...