Numaran hala var bende, olur ya bir gün ararsın belki. Sesinden tanırım ama, ya tanıyamazsam ve ''Kimsin?'' sorusuyla karşılarsan?.. İncinirsin belki, bundan korkuyorum.

Rıdvan Keskin

İlkokulda öğretilen akrostiş şiir saçmalığı ile birleşmiş bir ilkokul öğrencisi aklı arasında gidip gelen aşk filminin yönetmenliğini üstleniyordum... O güne kadar sadece beslenme çantasının boynumda yaptığı iz acıtırdı canımı, birde asfaltlardan kalma küçük-büyük yaralar... Aşkın yanak kızartıcı bir tokattan daha sert olduğuna, okul yolunda kovalayan köpeklerden daha çok kalp çarptırdığına inanıyordum artık.. ''Hayatına giren ilk iki kadını mutlu et'' demişti babam. ''Seni seviyorum'' cümlesini, Anneler Günü'nde hazırladığım hediyelerin üstlerine karaladığım akrostiş şiirlerde kullanırdım o güne kadar.Sonunda daima bir eklenti olurdu; anneme...

Kim bilir belki de bir çok şiir yazıldı adına, hepsini okudun ama hiç birisi etkilemedi seni.. Hiç birisi bir ben olamadı ya da hiçbirisi sevemedi seni ben gibi. Diyorum ki kadın, çıkarsa eğer karşına gözlerinin kahverengiden ibaret olmadığını gören bir adam, mutlu olun. Eğer mutlu olabiliyorsan benden ayrı, adlarımızın baş harfleri sadece alfabenin yazılı olduğu panolarda asılı kalsın bırak. Süslenmesin boş yere arabalar, bilirsin... Cenaze evinde düğün olmaz. 

-Rıdvan Keskin

Seviyorsam seveceksin arkadaş

 ''Seviyorsam seveceksin arkadaş!'' lardan geldik buraya kadar, kendi başına gelince aynısı olmuyor işte.. Seni seven umrunda olmuyor, olmuyor ya da saçma sapan sebepler içinde boğuluyorsunuz.. Bir yandan da kıramama hevesi, kırmak kolay değil bizim için.. ‘’Arkadaş kalalım’’ yaraları var bedenlerimizde, fakat biz kullanamıyoruz aynı cümleyi. Kaybetmek istemiyoruz, imkansızdan da vazgeçemiyoruz. Kusura bakmayın lütfen! Hepimiz, aşk fakirleriyiz.

-RIDVAN KESKİN

Fazla bir şey istemiyorum

Fazla bir şey istemiyorum;

Aynaya bakma önceliği kavgası mesela,
Aynı evde..
Bizi tanıştıran bir ortak arkadaşın düğününe gideriz belki?
ya da bir nikaha, nikah şaidi olarak?
Diğerlerinden bir farkımız olmalı,
Düğün salonuna el ele girmeliyiz,
5 parmağım 5 parmağına sarılı.
Dışarısı soğuk, üşümüşler ama umurlarında değil.
Görenler en içten ''Allah ayırmasın''larını söylemeli bize.

Kavga ediyorsak eğer,
Konusu ''Sabah kahvaltıyı kim hazırlayacak?'' olmalı,
veya çoraplarımı koltuğun kenarına iliştiriyorum diye kızabilirsin bana..
Bir kavga olacaksa eğer aramızda, aynı evde olmalı.

Varsın konu, hazırladığın yemekleri beğenmemem olsun.
Kızabilirsin bana..
Eğer aynı evde olacaksak, hep sen haklısın.

Fazla bir şey istemiyorum;

Yağmurlu bir günde,
Gök gürültüsünden korkarak ortamıza girmeye çalışan birisi..

Sabah uyandığımda seni göremiyorsam eğer,
Bu sadece kahvaltı hazırlamak için mutfakta olduğunu anımsatsın bana.

Seni göremiyorsam eğer,
Gök gürültüsünden korkan ve aramıza girmeye çalışan birisi yüzünden olsun.

Bunların hepsi olacaksa eğer,
Bırak aynı evde olsun.


Rıdvan Keskin

Rıdvan Keskin


''Seviyorsam seveceksin arkadaş!'' lardan geldik buraya kadar, kendi başına gelince aynısı olmuyor işte.. Seni seven umrunda olmuyor, olmuyor ya da saçma sapan sebepler içinde boğuluyorsunuz.. Bir yandan da kıramama hevesi, kırmak kolay değil bizim için.. ‘’Arkadaş kalalım’’ yaraları var bedenlerimizde, fakat biz kullanamıyoruz aynı cümleyi. Kaybetmek istemiyoruz, imkansızdan da vazgeçemiyoruz. Kusura bakmayın lütfen! Hepimiz, aşk fakirleriyiz.

-Rıdvan Keskin