Bitki Örtüsünün Dağılışını Etkileyen Faktörler

1- İklimin Etkisi: Bir bölgede görülen iklim özelliklerini en iyi yansıtan canlı bitki örtüsüdür. Bu nedenle bitki örtüsüne ‘İklimin Aynası’ denilmiştir. Benzer bitki topluluklarının görüldüğü bölgelerin iklimleri de benzerdir.
Bitki türlerinin dağılışında, iklimin sıcaklık ve yağış elemanlarının belirleyici etkisi vardır. Her bitki türünün uygun koşullarda gelişebileceği veya uyum sağlayabileceği bir sıcaklık ortamına ihtiyacı vardır.
Doğal bitki örtüsünün Ekvator ile kutuplar arasında veya dağ yamaçları boyunca geniş yapraklılar, iğne yapraklılar şeklinde kuşaklar oluşturması, sıcaklığın bitki örtüsü dağılışı üzerindeki etkisine örnektir.
Bitkilerin yaşamlarını sürdürebilmeleri su ihtiyaçlarının karşılanmasıyla ilgilidir. Bu nedenle, yağışların bol ve düzenli olduğu Ekvator ve ılıman okyanus iklim bölgelerinde gür bitki örtüsünün geliştiği görülür. Buna karşılık yağışların az ve belli mevsimlere toplandığı iklim bölgelerinde ise otsu bitkiler ya da kurakçıl ağaçların geliştiği görülür. Kurak bölge ağaçları, gerek daha fazla su kazanmak gerekse terleme yoluyla su kaybını azaltmak için gövdeleri bodur, dalları kısa, yaprakları kalın zarlı, yaprak yüzeyleri ise kadifemsi tüylerle kaplı olarak yaratılmışlardır. Ayrıca bu bitkilerin kökleri uzun ve gelişmiştir.

2-
Yer Şekillerinin Etkisi:Yükselti, dağların uzanışı, bakı gibi faktörler iklimin sıcaklık ve yağış koşullarını belirlediklerinden bitki örtüsünün dağılışında etkili olur. Bir dağ yamacı boyunca yükseltinin artmasına bağlı olarak sıcaklık düşer. Bu durum bitki örtüsünün dağın alt yamaçlarından yukarıya doğru geniş yapraklı ormanlar, karışık ormanlar, iğne yapraklı ormanlar ve dağ çayırları şeklinde kuşaklar oluşmasına yol açar.
Dağların denize paralel uzandığı kıyılarda, dağların denize bakan yamaçları daha fazla yağış aldığından buralarda daha gür bitki toplulukları gelişirken, iç kesimlere dönük yamaçlarda daha cılız bitki örtüleri gelişir.
Ayrıca eğime bağlı olarak yamaçlardaki bitki örtüleri, düz alanlara göre daha gür ve çeşitlidir.

3-
Toprak Faktörü: Bitkiler kökleriyle toprağa tutunarak beslenir. İhtiyaç duydukları mineralleri de topraktan eriyik halde alır. Bu nedenle bitkilerin yetişmesi için en elverişli toprak, yağış sularını emebilen, suyu tutabilen topraktır.
Bitkiler, ihtiyaç duyduğu mineralleri toprakta bulamazsa yeterince gelişemez veya yetişemez. Örneğin, yüksek oranda tuz ve kireç içeren topraklar bitkilerin yetişmesi için elverişli değilken, mineral ve organikmadde bakımından zengin topraklar yetişmesi için oldukça elverişlidir.

4-
Biyolojik Faktörler: Bitki örtüsünün başta insanlar tarafından yıllar boyu tahrip edilmesi bitki örtüsünün dağılışında etkili olmuştur. Örneğin, karasal iklim bölgelerinde ağaçların tahribiyle antropojen stepler, Akdeniz iklim bölgelerinde makilerin tahribiyle garig adı verilen bitki türleri ortaya çıkmıştır.

AKARSULAR VE AKARSULARIN OLUŞTURDUĞU YER ŞEKİLLERİ

A. AKARSULAR
 
Akarsuyun, içerisinden geçtiği yatağı kazması ve kopardığı parçacıkları taşıması olayına aşındırma denir. Akarsular kimyasal ve fiziksel (mekanik) yollarla aşındırma yaparlar.
 
1. Kimyasal aşındırma: Sıcaklığın yüksek olduğu zamanlarda veya sürekli sıcak bölgelerde, akarsuların geçtikleri yeri eritmesiyle yaptığı aşındırmadır.
 
 2. Fiziksel (Mekanik) aşındırma: Akarsular, eğime bağlı olarak kazandıkları güçle, yatağındaki kayaları parçalayarak aşındırır. Akarsular genelde fiziksel yolla aşındırma yaparlar.
 
Akarsuların fiziksel aşındırması üç şekilde olur.
 
a. Derine aşındırma: Akarsuların yatağını düşey doğrultuda ışındırarak, deniz seviyesine indirmeye çalışmasıdır.
 
b. Yana aşındırma: Akarsuların içlerindeki materyallerle birlikte, eğimin azaldığı yerde salınımlar yaparak, yanlara çarpması sonucu meydana gelen aşındırmadır.
 
c. Geriye aşındırma: Akarsularda su miktarı en çok ağız kısmında olur. Çünkü, bu kısımda akarsu bütün kollarından aldığı suyu taşır. Bu kesimdeki su fazlalığı nedeniyle, akarsular yataklarını, denize döküldükleri yerden başlayarak geriye doğru aşındırmaya başlarlar. Böylece aşınan nokta, kaynağa doğru kayar ve zamanla akarsu üzerindeki şelaleler ortadan kalkar. Buna geriye doğru aşındırma denir.
 
Geriye doğru aşındırma ile akarsular, çevredeki küçük akarsuları kollarıyla birlikte kendisine bağlar. Buna akarsu kapması veya kapma denir
 
Akarsular vadilerini kazıp derinleştirdikçe, yataklarının eğimi gittikçe azalır. Bu yüzden zamanla akış yavaşlar, aşındırma eski hızını kaybeder ve en sonunda hemen hemen sona erer. Akarsu yatağında artık, başlangıçtaki pürüzler, şelaleler ortadan kaldırılmış olur. Bu duruma erişen bir akarsuyun, ağzından kaynağına doğru uzanan profili iç bükey bir eğri halindedir. Buna denge profili denir.
 
 Denge profiline ulaşmış bir akarsuda;
 
Yatak eğimi azalmıştır. Akış hızı azalmıştır.
Aşındırma gücü azalmıştır. Su potansiyeli azalmıştır.
Enerji üretimi için elverişsizdirler. Üzerinde ulaşım ve taşımacılık yapılabilir.
 
 
B. AKARSULARIN OLUŞTURDUĞU YER ŞEKİLLERİ
 
AKARSULARIN AŞINDIRMASIYLA OLUŞAN YER ŞEKİLLERİ
 
1. Vadiler
 
a. Boğaz Vadi (Yarma Vadi): Yüksek dağ sıralarını enine yarıp geçen akarsular bu tür vadiler oluştururlar. Vadilerin yamaçları oldukça diktir ve vadi dardır.
 
Türkiye'de, Kızılırmak, Yeşilırmak, Fırat, Sakarya, Seyhan ve Göksu nehirleri ile Zap suyu böyle vadilerden akarlar.
 
b. Kanyon Vadi: Yamaçlardaki farklı aşınma sonucu, basamaklı bir biçimde oluşan vadi tipidir. Yamaçlar oldukça dik ve derindir. Genellikle kolay aşınabilen kalın kalker tabakaları içerisinde oluşurlar.
 
Kanyon vadiler, Türkiye’de pek yaygın değildir. Akdeniz Bölgesi’ndeki Göksu vadisinde kanyonlar görülür.
 
c. Çentik (Kertik) Vadi: Akarsu yatağında aşındırma derine doğru sürüyorsa “V” şekilli vadiler oluşur. Bu tür vadilere çentik vadi adı verilir.
 
Çentik vadiler ülkemizde en yaygın olan vadi tipleridir. Dağlık alanlarda bu tür vadilere sıkça rastlanır.
 
d. Yatık yamaçlı vadi: Farklı aşınma sonucunda farklı yükseklikteki yamaçlara sahip olan vadi tipidir. Akarsu yatağının eğiminin azaldığı yerlerde görülür.
 
e. Tabanlı vadi: Akarsu aşındırmasının ileri safhalarında oluşan vadi şeklidir. Vadi tabanı ova özelliği kazanır. Vadi yamaçları iyice yatıklaşır ve belirginliğini kaybeder.
 
Türkiye’de özellikle Batı Anadolu’da bu tür vadiler yaygındır.
 
 
2. Menderesler
 
Akarsular, eğimlerinin azaldığı yerlerde kıvrılarak akarlar. Hem aşındırma, hem de biriktirme sonucunda, bu kıvrımlar daha da genişleyerek menderesleri oluştururlar.Hem aşındırma hem biriktirme şeklidir.
 
Mendereslerde yana aşındırma fazla olduğu için sık sık yatak değiştirirler. Ülkemizde, ovaların tabanlarında ve olgun vadilerdeki akarsular menderesler çizerek akarlar.
 
Menderesler oluşturan bir akarsuyun;
 
Yatak eğimi azalmıştır.   
Akarsu hızı azalmıştır.
Uzunluğu artmıştır.                  
Aşındırma gücü azalmıştır.
Biriktirme faaliyetleri yaygındır.
 
 
3. Kırgıbayır (Badlands)
 
Şiddetli yağmurların oluşturduğu selinti suları, bitki örtüsünün bulunmadığı ve kolay aşınabilen arazileri aşındırır.
 
Bunun sonucunda, arazi yüzeyi girintili çıkıntılı bir görüntü alır. Bu tür arazilere kırgıbayır adı verilir.
 
Kırgıbayır, özellikle sağanak yağışların görüldüğü, yarı kurak bölgelerde daha sık meydana gelir. Türkiye’de, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygındır.
 
4. Çağlayan ve Çavlanlar (Şelaleler)
 
Akarsu yataklarında, bazen bazı tabakalar aşınmaya karşı farklı direnç gösterirler. Bunun sonucunda da basamaklar oluşur. İşte, akarsuların bu basamaklardan akan kısımlarına çağlayan adı verilmektedir. Eğer basamaklar yüksekçe ve düşen su miktarı fazla ise, böyle kısımlar da çavlan veya şelale olarak isimlendirilir.
 
Ülkemizdeki en tanınmışları, Manavgat Çağlayanı ile Düden, Muradiye ve Gürlevik şelaleleridir.
 
Çağlayan ve çavlanlarda suların yüksekten düştüğü kısım aşınırsa, derin oyuklar oluşur. Bu oyuklara dev kazanı adı verilir
 
5. Peribacaları
 
Volkanik arazilerde, selinti sularının, aşınmaya karşı farklı dirençteki tabakaları aşındırması sonucunda oluşan şekillerdir.Oluşumunda volkanik tüflü arazi,sel ve yağmur suları,bitki örtüsünün az olması ve rüzgar etkilidİR.
 
Türkiye’de Nevşehir, Ürgüp, Göreme, Avanos çevresinde yaygındır.
 
6. Peneplen (Yontukdüz)
 
Akarsuların ve akarsularla birlikte diğer dış kuvvetlerin, yeryüzünü aşındırması sonucunda deniz seviyesinde hafif dalgalı düzlükler oluşur. Bunlara peneplen (yontukdüz) adı verilir.
 
Ülkemiz yeryüzü şekilleri IV. jeolojik zamanın başlarında toptan yükseldiği için, iç kısımlarda peneplen izlerini görmek mümkündür.
 
 
AKARSULARIN BİRİKTİRMESİYLE OLUŞAN YER ŞEKİLLERİ
 
AKARSULARDA BİRİKTİRME
 
Akarsuların biriktirme yapabilmesi için;
 
– Eğimin azalması ,Suyun azalması
 
 
– Akarsu hızının azalması, Akarsu yükünün artması
 
 
gereklidir. Bu faktörler bir arada olunca, akarsuyun gücü azalır ve biriktirme başlar.
 
AKARSU BİRİKİM ŞEKİLLERİ
 
1. Birikinti Konileri ve Yelpazeleri
 
Dağ yamaçlarından düzlüğe inen akarsular, taşıdıkları materyalleri eğimin azaldığı yerlerde yarım koni şeklinde biriktirirler. Bunlara birikinti konisi denir.
 
Akarsuların taşıdıkları maddeler ince ise, geniş bir alana yelpaze gibi yayılırlar. Bunlara da birikinti yelpazesi denir. Ülkemizde dağ eteklerinde, bu tip şekillere sıkça rastlanır.
 
2. Dağ Eteği Ovaları Dağ eteğinde, eğimin azaldığı yerlerde meydana gelen birikinti konileri ve yelpazelerinin zamanla yanlara doğru büyüyerek birleşmeleri sonucu oluşan ovalardır.
 
Bursa ovası, Uludağ’ın eteğinde oluşmuş bir dağ eteği ovasıdır.
 
3. Dağ İçi Ovaları
 
Dağ içlerinde, eğimin azaldığı yerlerde, akarsuyun taşıdığı malzemeleri biriktirmesi sonucu oluşan düzlüklerdir. Engebeli ülkelerde daha fazla oluşur.
 
Malatya, Muş, Elazığ ovaları bu şekilde oluşmuşlardır.
 
4. Taban Seviyesi Ovaları
 
Akarsuların denize yaklaştıkları yerlerde taşıma gücü azdır. Böyle yerlerde akarsular, taşıdıkları malzemeleri biriktirirler ve ova yüzeyini alüvyal dolgu alanı haline getirirler. Böyle oluşan düzlüklere taban seviyesi ovası veya alüvyal taşkın ovası denir.
 
5. Delta Ovaları
 
Akarsuların taşıdıkları malzemeleri, deniz içerisinde biriktirmesi sonucu, üçgene benzeyen düzlükler meydana gelir. Bunlara delta ovası adı verilir.
 
Delta ovalarının oluşabilmesi için,
 
Akıntıların olmaması,
Akarsu yükünün fazla olması
Gel - git genliğinin az olması
Kıyının sığ olması gerekir
 
Türkiye’de birçok delta ovası vardır. Başlıcaları Çukurova, Bafra ve Çarşamba ovalarıdır.
 
 6. Taraçalar (Sekiler) Aüvyal tabanlı vadi üzerindeki akarsuların, yeniden canlanarak, yatağını kazması sonucunda oluşan yüksekte kalmış eski vadi tabanlarıdır. Türkiye’de, çeşitli zamanlarda epirojenik hareketler görüldüğü için, vadiler boyunca taraçalar görülür.
 
7. Kum Adacıkları
Akarsu eğiminin azaldığı ve yatağın genişlediği yerlerde, taşınan alüvyonlar ve kumlar küçük adacıklar şeklinde biriktirilir. Bunlara kum adacıkları dENİR.
 

SİVAS KONGRESİ, TOPLANMA AMACI, ALINAN KARARLARI VE ÖZELLİKLERİ

SİVAS KONGRESİ ( 4-11 Eylül )Erzurum Kongresinden sonra Sivas Kongresinin toplanması ile ilgili çalışmalara devam edildi. Bununla beraber İstanbul Hükümeti ve işgal kuvvetleri de kongreyi engellemek için faaliyetlerine devam etmekteydi. İstanbul Hükümeti Elazığ Valisi Ali Galip'i kongreyi engellemekte görevlendirmiş ancak başarılı olunamamıştır.
Mustafa Kemal 2 Eylül 1919 tarihinde Sivas'a geldi. Sivas Kongresi 4 Eylül tarihinde Mustafa Kemal'in davet sahibi sıfatıyla başkanlık kürsüsünden yaptığı konuşma ile açıldı. Mustafa Kemal başkanlığa seçildi. Kongreye 38 kişi katıldı.

Sivas Kongresinin Toplanma Amacı:
Amasya Genelgesinde belirtildiği üzere; ulusal güçleri birleştirmek ve ulusal hareketi idare edebilecek bir teşkilat kurmak ( işgal altındaki vatanın bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını sağlamak için yağılacak çalışmaları belirlemek)

Alınan Kararlar:
1- Millî sınırlar içinde bulunan vatan bir bütündür; birbirinden ayrılamaz.
2- Kuva-yı milliyeyi yetkili ve milli iradeyi hâkim kılmak esastır.
3- Osmanlı ülkesinin herhangi bir kısmına yapılacak müdahale, işgal ve Ermenilik, Rumluk teşkili gayesine yönelik hareketlere toptan karşı konacaktır.
4- Azınlıkların her türlü güvenliği sağlandığından siyasi egemenlik ve toplum dengesini bozacak ayrıcalıklar verilemez.
5- İstanbul Hükümeti, bir dış baskı karşısında topraklarının herhangi bir parçasını bırakmak zorunda kalırsa, buna karşı bütün tedbirler alınır ve kararlar verilebilir.
6- Mondros Mütarekesi imzalandığı tarihte sınırlarımız içinde bulunan, halkı Müslüman olan topraklar üzerindeki tarihi, ırki, dini ve coğrafi haklarımıza saygı gösterilmesini ve bunlara aykırı girişimlerin geçersiz hale getirilmesini bekleriz
7- Devletin bağımsızlık ve bütünlüğü saklı kalmak şartıyla topraklarımızı ele geçirmek isteği olmayan herhangi bir devletin ekonomik, teknik ve sınaî yardımlarını memnuniyetle karşılarız
8- Millî iradeyi temsil etmek üzere Millet Meclisi'nin derhal toplanması mecburidir.
9- Millî vicdandan doğan cemiyetler birleşmiş, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adını almıştır. Bu cemiyet her türlü fırkacılık cereyanlarından, şahsi ihtiraslardan uzaktır. Bütün Müslüman vatandaşlar bu cemiyetin tabii üyesidirler
10-Umumi Kongre tarafından kutsal gayelere erişmek, bunları takip etmek için bir Temsil Heyeti seçilmiştir. (Temsil Heyetinin üye sayısı 15'e çıkarılmıştır.)

Sivas Kongresinin Önemi ve Özellikleri:
1-Sivas kongresi hem toplanış şekli hem de aldığı kararlar bakımından milli bir kongredir.
2- Milli Mücadele Sivas Kongresi ile bir lidere kavuştu ( Mustafa Kemal )
3- Türk Milleti adına söz söyleyecek bir temsil Heyeti Oluşturuldu. (Temsil heyeti Yurdun bütününü temsil eder )
4- Bütün milli cemiyetler "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında birleştirilerek ulusal örgütlenme tüm vatana yayılarak ulusal güçler tek elde toplanmıştır.
5- Anadolu'da gücünü halktan alan yeni bir siyasi otorite ortaya çıkmıştır. ( Temsil Heyeti )
6- İlk kez yürütme yetkisi kullanılmıştır. ( Ali Fuat Paşa batı Cephesi Kuva-yi Milliye komutanlığına atanmıştır )
7- Manda ve Himaye kesinlikle reddedilmiştir. ( Tam bağımsızlık anlayışına ters düşer )
8 Sivas Kongresinde Erzurum Kongresinde alınan kararlar aynen kabul edildi.
Sivas Kongresi Sonrası Gelişmeler:
1- Mustafa kemal İstanbul Hükümetinin kongreyi engellemeye çalışmasından dolayı 12 Eylül tarihinden itibaren İstanbul Hükümetiyle olan haberleşme ve bağlantıyı kesmiştir. Artık başvuru makamının Temsil Heyeti olduğunu ifade etmiştir.
2- Bu baskılara daha fazla dayanamayan damat Ferit Paşa hükümeti istifa etmek zorunda kaldı. Bu sonuç Anadolu'daki hareketin içteki ve dıştaki itibarını artırmış, Anadolu'da tereddüt içinde olan bazı yöneticilerin Mustafa Kemal ve temsil Heyeti saflarına geçmelerini sağlamıştır.
3- Damat Ferit Paşa hükümeti yerine daha ılımlı olan ali Rıza Paşa Hükümeti kuruldu.
4- 14 Eylül'de yayın yoluyla propaganda yapmak, milli mücadelenin haklılığını duyurmak amacıyla İrade-i Milliye adıyla bir gazete çıkarılmaya başlandı.

CERİDE-İ HAVADİS

Ceride-i Havadis, Türk basın tarihinin ilk yarı resmî Türkçe gazetesi olarak kabul edilir. Devletten belli bir yardım alması nedeniyle gazete yarı resmî bir yapıya sahip olmuştur. William Churchill adında bir İngiliz tarafından 1840 yılında çıkarılmaya başlanmıştır. Sadece haber içerikli olan gazete ilk yayımlandığı günlerde hiç ilgi görmemiş, ilk üç sayı bedava dağıtılmıştır.
Daha sonra Batı’dan makale ve şiirler tercüme edildi. Osmanlılar Batı dünyası hakkında fikir sahibi oldu. Gazete sayısı artınca postayla gecikmeli de olsa Anadolu’ya ulaştırıldı; 1860′lardan itibaren Anadolu’da da kamuoyu oluşmaya başladı. Gazete haftalık olarak çıkarılmaya başlanmış, ardından on günde bir çıkarılması kararlaştırılmıştır. Ardından William Churchill, siyasi nüfuz kullanarak devletten ayda 2500 kuruşluk yardım almayı başarmıştır. Gazetede, dış ülkelerdeki muhabirler vasıtasıyla dış haberlere de yer verilmiştir.
Bu özelliği nedeniyle gazete, seçkin zümre tarafından takip edilmiştir. Gazeteye İskenderiye’den haber gönderen bir muhabir, Türk basın tarihinin ilk muhabiri sayılmaktadır. Gazetenin diğer bir özelliği ilanlara yer vermesidir. İlk ölüm ilanları bu gazetede yer almıştır. 1854 Kırım Savaşına, gazete savaş muhabirlerini göndermiştir. Gazete 1864 yılında 1212 sayıyı geride bırakarak kapanmıştır.

Tercüman-ı Ahval

Osmanlı İmparatorluğunda ilk gazete Fransızlar tarafından 1796 yılında çıkarıldı. Bu gazete İstanbul’da yaşayan Fransızlara hitap ediyordu. İstanbul ve İzmir’de başka Fransızca gazeteler de yayınlandı.

 

Daha sonra II Mahmut’un şahsi gayretiyle, ilk Türk gazetesi bir resmi gazete şeklinde 1831 yılında ve Takvim-i Vakayi adıyla yayınlandı.

   

İkinci gazete İngiliz tüccarlar tarafından 1840 yılında Ceride- havadis adıyla yayınlandı. Yayınların niteliğine bakılırsa, bu gazete de yarı resmi bir hüviyet taşımaktaydı.

 

 

Özel teşebbüs eliyle kurulan, Türkiye’nin ilk özel siyasi gazetesi Tercüman-ı ahval’dir. (Ahval bu günde kullanılan bir kelimedir. Hal- vaziyet – sağlık anlamına gelir. ) Gazete 22 Ekim 1860 ‘te çıktı. Sahibi Yozgatlı Çapanoğlu Agah Efendi idi. Önceleri Haftada bir gün, yalnızca Pazar günleri yayınlandı. 25 sayı sonra Nisan 1961 de haftada üç kez yayınlanmaya başladı. Daha sonra yayın günü haftada beş güne çıkarıldı.  

 

Gazetede, Şinasi, Ahmet Vefik paşa, Ziya Paşa, Refik bey yazdı. Bu yazarlar, Osmanlı Toplumunun geri kalmışlık nedenlerini tartıştılar. Bu yazarlar batıcı aydın yazarlardır.

 

Batılı anlamda ilk Türkçe oyun olan Şinasi’ nin ‘’Şair

Evlenmesi‘’ de 186 ta bu gazetede dizi olarak yayınlandı.

 

İlk gazete kapatma örneği de Tercüman- ı Ahval’ da yaşandı. Tercüman-ı Ahval 26 Aralık 1860 tarihinde Ceride-i havadisin sahibinin İngiliz olduğunu ve hükümetten yardım aldığını açıkladı. Ayrıca gazetenin hükümeti tenkit etmesi kapatmanın tuzu biberi oldu… Ve gazete 1861 yılında bir hafta süre ile kapatıldı.

 

Nihayet Gazete 792 sayı yayınlanarak, Agah Efendinin Avrupa’ya kaçmasından bir süre önce 11 Mart 1866 yılında, yayınına son verdi.

 

İstanbul da gazete satışı, sessiz, sedasız yapılırdı. Zira gazeteyi koltuğunun altında satanlar, bağnaz softalardan, medrese öğrencilerinden korkarlardı.  Aynı şekilde, lobutlu, usturalı, kamalı dolaşan hocaların olduğu ve bunların dayak attıkları da yaşanan gerçeklerdi.

ÖZGÜRLÜĞÜN AÇIKLANMASI
 

Tercüman-ı Ahvalı’ın ilk sayısında, Şinasi ünlü giriş yazısında o zaman kadar toplumun alışık olmadığı özgürlük düşüncesini dile getiriyordu. Şinasi ‘’ Halkın görevleri olduğu kadar hakları da var. Ülke yararına görüş bildirmek te bu haklardan biridir. ‘’ diyordu.

 

Şinasi’nin özgürlük düşüncesi, çağın gazeteci ve aydınları tarafından da benimsendi. Ayrıca Sadrazam Ali paşa’nın Totaliter yönetimine de engel olmak isteyen bu aydınlar, ‘’1865’te İstanbul Belgrad ormanında kır yemeği düzenleyerek, gizli örgüt kurdular.


1864’te Matbuat Nizamnamesi çıkarılarak, gazete kapatma, para ve hapis cezaları getirildi.


Gizli örgüt kuran aydınlar , bu baskılar sonucu yurt dışında gazete çıkarmaya başladılar. Meşrutiyet düşüncesini savundular… Demokrasinin önemini anlattılar…  Bu süreçle , ‘’yeni Osmanlılar ‘’ hareketi doğdu.

 
Tercüman- ahval , bir yerde hem ilk özel siyasi gazete, bir yerde de demokrasiyi ilk dile getiren gazetedir. Meşrutiyetin ilk filizlerinin doğduğu gazetedir