GÖKTÜRK YAZITLARI EDEBİ Mİ TARİHİ BİR METİN MİDİR?
SORU 1) Orhun Kitabeleri ya da Göktürk Yazıtları EDEBİ BİR METİNDİR..Dil, yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçe'dir. Yazıtlarda yer yer gerçekçi tarih dili, yer yer eleştiri cümleleri, yer yer de güçlü bir söylev dili kullanılmıştır. Yazıtlarda aliterasyonlu (ses tekrarına dayalı) bir söyleyiş vardır. Ayrıca hükümdar Bilge Kağan’ın ağzından Türk halkına seslenen eşsiz bir hitabet örneğidir.
Bu kitabe çok gelişmiş, zengin kelimeli bol mecazlı edebi bir hitabe örneği olarak yazılmıştır.İşte bu sebeplerden Göktürk Yazıtları edebi bir eserdir.
2)GÖKTÜRK Yazıtlarının dini, tarihi ve siyasi önemi
Orhun veya Göktürk Yazıtları Türk dünyası için birçok yönden önem taşır. Bunların başında yazıtların Türkçenin ilk yazılı belgeleri olması gelir. Gerçektende günümüze dek yapılan araştırmalara göre Orhun alfabesiyle yazılmış yazıtlar ve belgeler, Türk dili tarihinin ilk somut verilerini oluşturur. Bu yazıtların dili incelendiği zaman Türkçenin o döneme göre oldukça gelişmiş bir dil olduğu sonucu çıkarılabilir. Gerek dilbilgisi birimlerinin çeşitliliği, gerek sözcük dağarcığının kullanarak uygulanması, bu belgelerdeki dilin sözlü ve yazılı anlatıma büyük yatkınlık gösterdiğini açıklamaktadır.
Orhun yazıtları, düz yazı örnekleridir, bununla birlikte kimi dilciler yazıtların şiir biçiminde yazıldıklarını ileri sürmektedirler. Ancak bunu doğrulamak pek olanaklı değildir. Gerçi yazıtlardaki dil ve söyleyiş şiire elverişli görünmektedir. Ama bu özelliği onun türünden kaynaklanmaktadır.
Orhun Yazıtları, anı-söylev karışımı bir türde yazılmıştır denilebilir. İlk bakışta dikkati, konuşan kişi, yani Bilge Kağan çekmektedir. Bilge Kağanı güçlü bir söylevci yapmaktadır. İkinci vurgulanması gereken yönde yazıtların tarihsel ve siyasal bir içerik taşımasıdır.
Orhun Yazıtları, Türk tarihi, toplum yaşamı, kültürel yapısı yönünden de aydınlatıcı bilgilerle doludur. Yazıtlar Göktürk Kağanlığının resmi ağızdan yazılmış bir tarihi görünümündedir. Tarihte ilk kez Türk adıyla kurulan bu devlet bozkır devletlerinin belirgin özelliklerini taşır. Aynı soydan gelen bütün boylarını “il” adıyla oluşturacak yapıda merkezi otoriteye bağlanması, siyasal erkin hemen bütünüyle orduya dayandırılması, dolayısıyla da iktisadi gücün bu orduyla sağlanması…
3.soru: İstemi Yabgu ve Batı Tarafı adlı metin tarihi bir metindir; çünkü Göktürkler hakkında bilgi vermeye yönelik dilin göndergesel işlevde kullanıldığı bir üslupla tarihi bir olayı neden-sonuç ilşkileri içinde nesnel bir şekilde vermektedir.
4) Göktürk Yazıtları söylev özelliklerini taşıyan edebi bir dilin, mecazların söz sanatlarının kullanıldığı bir metindir.Diğer metin ise tarihi bir metin olduğu için öğretmeye dayalıdır.Mecazlar, yan anlamlar yoktur, dil göndergesel işlevde kullanılmıştır.buradan hareketle edebiyat ve tarih arasında şöyle bir ilişki vardır:
Edebiyat ve tarih birbirilerinin verilerinden yararlanan iki bilim dalıdır.Edebiyatla tarih arasında çok sıkı bir ilişki vardır.Her edebi eser dönemin zihniyetinden izler taşır, edebi eserler de yazıldığı dönemin siyasi sosyal ekonomik vb…özelliklerinden etkiler taşıdığı için tarihin verilerinden yararlanabilir.Tarih bilimi de edebiyattan yararlanır, örneğin bir yazarın anıları yazıldığı döneme ışık tuttuğu için tarihsel bir belge niteliği taşır.(Örneğin Yakup Kadri'nin Halide Edip'in anı kitapları...) O anılardan tarihçiler yararlanabilir ve tarihi olaylara ışık tutarlar…Edebi eserler pek çok bakımdan tarihe kaynaklık eder.Göktürk Yazıtları ve Dede Korkut Hikayeleri birer edebi metin olmakla beraber tarihe ışık tuttukları için de tarihi belgedirler.Aynı zamanda Oğuz Kağan, Şu...Destanı, İlyada ve Odise, Şehname gibi Türk ve dünya edebiyatına ait destanlar toplumların geçmişini yansıttığı için tarih açısından önemlidir.Bunun yanı sıra seyahatnameler, tezkireler, hatıralar edebiyat tarihi için olduğu kadar tarih için de çok önemli kaynaklardır.
5.soru: "Çanakkale Şehitlerine" şiiri Mehmet Akif tarafından Çanakkale Savaşı'nda (1918) şehit olan askerlerimiz için yazılan destansı bir manzumedir.Şiir tarihin en kanlı savaşı olan Çanakkale Savaşı'nda şair Asım'ın Nesli olarak belirttiği kahraman askerimizin teknikçe çok üstün olan Avrupalılara karşı iman gücüyle kazandığı destansı savaşı çok canlı tasvirler ve muhteşem imgelerle betimlemektedir.
6.SORU: Çanakkale Savaş'ının yapıldığı dönemin siyasi ve tarihi olayları şiire yansımıştır.
Bir muharebe sahnesinin tasviriyle başlayan parçada, düşmanın hem sayıca çokluğu, hem de biraraya gelmiş milletlerin ve kavimlerin çeşitliliği karşısında Mehmetçiğin kahramanlığı devleşir. Batı'nın yirminci asırda medeniyet adına yaptığı zulüm ve işkence tabloları çizilir. Nihayet, bu savaş sahnelerinin asıl kahramanına sıra gelmiştir. Akif, bu kahraman iradesini, gücünü ve bu irade ile gücün ilahi kaynağını tasvir ettikten sonra, şehadet faslına gelir. Şair, şiirinin bu kısmında sanatının bütün ustalığını göstererek harikulade mukayeseler, teşbihler yapar.
SAYFA 15
7.soru: Halide Edip Adıvar'la ilgili araştırmayı internetteki çeşitli sitelerden, ansiklopedilerden, hakkında yazılmış biyografi kitaplarından yapabiliriz...
EDEBİYAT TARİHİNİN İNCELEDİĞİ KONULAR: (edebiyat tarihinin kapsamı da denebilir)
1) Edebi dönemler
2) Şair ve yazarların hayatları
3) Şair ve yazarların edebi kişiliği
4)Sanatçıların(şair ve yazar) eserleri
4) Edebi dönemlerin belirleyici özellikleri
5) Edebiyatı etkileyen tarihi olaylar
6)dönemin siyasi özellikleri
7)-dönemin sosyal özellikleri
8) edebi türlerin gelişimi
1.etkinlik
Soruda verilen üç metin de Türk tarih ve kültürü için eşsiz eserlerdir, eğer bu eserler hiç yazılmamış olsaydı Türk tarih ve kültürü için büyük bir kayıp olacak, bir döneme ışık tutacak bilgilerden, belgelerden mahrum olacaktık.Örneğin ilk yazılı belgelerimiz olan Göktürk Yazıtları hiç yazılmamış olsaydı tarihteki ilk Türk devleti olan Göktürkler hakkında bilgilerimiz hep eksik kalacak ilk alfabemiz olan Göktürk alfabesini hiç bilmeyecek olacaktık.Bunun yanı sıra o dönemki toplum yaşayışı hakkında da bilgilere sahip olamayacaktık.
8)"Ateşten Gömlek" Kurtluş Savaşı'nı ve etkilerini anlatan bir romandır.(Edebiyatçı Cevdet Kudret'e göre Ateşten Gömlek; edebiytımızda Kurtuluş Savaşı üzerine yazılmış romanların ilki ve hala en güzelidir.) Ateşten Gömlek İzmir’in işgali üzerine şehri kurtarmaya amaçlayan milli mücadele hareketlerinin hedeflerine nasıl ulaştığını anlatıyor.Halide Edip, 1919 yılında İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir. Kurtuluş Savaşı'nda cephede Mustafa Kemal'in yanında görev yapmış, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılmıştır. Savaş yıllarında Anadolu Ajansı'nın kurulmasında rol alarak gazetecilik de yapmıştır.Yani sanatçı yaşadığı dönemin zihniyetini eserlerine yansıtmış ve dönemin olaylarından etkilenmiştir.
2.etkinlik:
İslamiyet Öncesi Türk edebiyatında ortaya çıkan türler: destan
İslam uygarlığı çerveçesinde gelişen Türk edebiyatında ortaya çıkan türler: mesnevi, masal
Batı uygarlığı etkisinde..... hikaye, roman, tiyatro( 19 yüzyılda Tanzimat döneminde)
9) Tablodaki edebi türler ortaya çıktıkları dönemin dil, üslup ,tema, işlenen konu, kullanılan kelime ve kelime grupları ile ilişkilidir.Örneğin mesnevi İran edebiyatından edebiyatımıza girmiş beyit nazım birimiyle aruz ölçüsüyle yazılan ve uzun aşk ve kahramanlık olaylarının anlatıldığı bir türdür.Her edebi tür ortaya çıktığı uygarlıktan izler taşır.
10a) Şemadaki başlıklar bize bir edebi eseri tam ve doğru bir şekilde çıkarımlarda bulunmamız için büyük katkı sağlar.Çünkü edebi eserler verilen başlıklardaki kriterlerden doğrudan etkilenir...
b) Hepsiyle ilgili bilgileri bünyesinde barındırabilir.
c) cevabı 7.sorudaki maddeler...
ç) Tarih, sosyoloji, psikoloji...
SAYFA 16
ANLAMA VE YORUMLAMA:
1) Edebiyat tarihçisi edebi eserleri incelerken şunlara dikkat etmeli:
a) sanatçıların hayatını incelemeli (fiziki ve ruhi yapısı,yaşadığı sosyal ve fiziki çevre...)
b) edebi dönemleri incelemeli
c) dönemin sosyal, siyasi ve tarihsel olaylarını bilmeli
d) Dönemin sanat zevkini ve anlayışını incelemeli
e) Dönemin dil özellikleri iyi bilmeli
2) sosyoloji
felsefe
psikoloji
tarih
mantık
bilim ve teknoloji
3) Nutuk, İnkılâp Tarihimizin önemli ve gerçek kaynaklarındandır. Türk Kurtuluş Savaşı’nın dününe, bugününe ve yarınına ait her yönü Nutuk’ta bulmak olanağı vardır.Bizzat Atatürk'ün ağzından Türk Kurtuluş Savaşının gerçek öyküsüdür Nutuk...Mustafa Kemal Atatürk bu eseriyle bir milletin kurtuluşunun ne kadar zor ve çetin şartlarda kazanıldığının gelecek kuşakların da bilmesi için bu eseri yazmıştır.
4) Atatürk, gençliğe hitabında, Nutuk'un felsefesi hakkında ipuçları vermektedir.
Atatürk, Nutuk ile geçmişi anlatıp aynı zamanda gelecekte düşebileceğimiz tehlikeleri önceden sezmemiz için alınacak derslerden bahsetmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı dönemi'ni birinci ağızdan aktardığı, Cumhuriyet tarihi açısından önemli bir eserdir.
Bazı sayfalarda açıkça belirttiği "sonraki yıllarda durumun kolay ve açıkça değerlendirilmesi için bu kadar ayrıntıya yer verilmiştir" sözü ile Atatürk ileri görüşlülüğünü bir kere daha ortaya koymuştur.
Göktürk Kitabeleri ise bilinen ilk yazılı belgelerimiz olduğu için çok önemlidir.
Ø Türklerin ilk yazılı eseridir.
Ø Doğu Göktürklerin tarihine ışık tutar.
Ø Söylev türünde yazılmıştır.
Ø Oldukça gelişmiş ve işlenmiş bir dil kullanılmıştır.
Ø Türk dilinin gelişmişlik düzeyine ilişkin etraflı bilgiler edinilebilir.
Ø Hem dinî hem de din dışı konular işlenmiştir.
Ø Tarih, coğrafya ve edebiyata kaynak olacak niteliktedir.
Ø Türk tarihini, toplumun yaşam biçimini, dünyaya bakış tarzını ortaya koyar.
2.etkinlik cevabı sayfa 12'de var fakat siz de edindiğiniz bilgilerinizden ve yaptığınız araştırmalardan hareketle kendi görüşlerinizi kendi cümlelerinizle yazınız.
DEĞERLENDİRME:
1) Edebi dönemler
2) Şair ve yazarların hayatları
3) Şair ve yazarların edebi kişiliği
4)Sanatçıların(şair ve yazar) eserleri
5) Edebi dönemlerin belirleyici özellikleri
6) Edebiyatı etkileyen tarihi olaylar
7)dönemin siyasi özellikleri
8)-dönemin sosyal özellikleri
9) edebi türlerin gelişimi
2) (D)
3) (Y) (Y)
5) EDEBİYAT
6) iSLAMİYET ÖNCESİ
7) C
Sayfa 17
Hazırlık Soruları
1.)Türk devletleri bir taraftan birbirlerinden küçük dil, din, gelenek fartklılıkları olan bir çok "boy"un "konfederasyonuna" dayandığı için; diğer taraftan doğu ve batı (Çin ve İran, Bizans) kültür ve uygarlıkları arasındaki ticaret yolu üzerinde bulunduğundan dolayı, inanç ve geleneklerde geniş hoşgörü gösteren devletler idiler Türkler hem Orta Asyada iken hem de Anadolu'ya yerleştikten sonra, devamlı olarak doğu ve batı medeniyetleri arasında bir köprü görevi görmüşlerdir Türk devlet teşkilâtının başında "yabgu", "kağan", "han" (daha sonra da "sultan" ve "padişah") adlı, soy olarak asil bir yönetici bulunurdu Devlet başkanlığının ya babadan oğula ya da yakın akrabalar arasında geçtiği görülmektedir Bu gelenek daha sonra da devam etmiş, ancak Cumhuriyet döneminde meclisin seçimine bırakılmıştır.
2.)bütün dünyayı etkiliyen veya etkileyebilcek önemli olaylara göre çağlar belirlenir veya başlar biter ilk çağ yazının bulunmasıyla başlar kavimler göçüne kadar devam eder
orta çağ kavimler göçü ilr başlar istanbulun fethine kadar devam eder
yeni çağ istanbul un fethi ile başlar fransız ihtilali ile biter
yakın çağ fransız ihtilali ile başlar günümüz kadar devam eder. s
3.)Geçmiş, geleceğe yön verir. Geçmiş nasıl yazılırsa yetişen kuşaklar o geçmişe bakarak geleceğin doğrultusunu çizmeye çalışırlar. Başka deyişle nasıl bir gelecek tasarımı yapılmışsa, ona göre bir geçmiş yazılır. Bu anlaşılabilir bir durumdur. Perşembenin nasıl olmasını istiyorsanız ona göre bir Çarşamba düzenlerseniz yetişen kuşaklar büyük ölçüde verilen doğrultuda yollarına devam ederler ve tasarım gerçekleşir. Tasarımın gerçekleşmesi yetişen kuşaklara yüklenen paradigmaya ve onun niteliğine bağlıdır.
Paradigma: Dünyaya nasıl bakılması gerektiği konusunda bir takım önerme ve tezler... Aldığımız eğitim ve deneyimler sonucu kazandığımız bakış açısı... Farkına varmadan taktığımız psikolojik bir gözlük...
Sistemler nasıl bir gelecek tasarımı yapmışlarsa, geçmişi ona göre yazarlar. Geçmiş ile gelecek arasında çelişkinin ortaya çıkması, sistemin çocuklar tarafından yok edilmesi böylelikle önlenmeye çalışılır. Aşağıda tarihteki iki büyük siyasal ekonomik ve felsefi sistemin (sadece) tarihi sınıflamaları karşılaştırılarak ikisinin de aslında tarihin (en azından) çağ sınıflamaları konusunda yeterli açıklamayı yapamadıkları ortaya konmakta ve bir başka yaklaşım sunulmaktadır.
Sayfa 18
1.) İslamiyetin Kabulünden Önceki Sözlü Dönemde Oluşmuştur.
SAYFA 19
5) “Ali Bey, diri diri mezara gömülen bir kişi , çözümsüz bir bilmece ” gibi söz ve söz grupları dönemin zihniyetini yansıtmaktadır.
6) Bu metin Tanzimat dönemindeki Batılılaşmaya başlayan Türk toplumunun yaşayış, inanç ve adetlerini yansıtmaktadır.
7) Metin Türklerin İslamiyet’ten öncesi yaşayışarını yansıtan ırki özellikler 1.metin
Metin İslamiyetin kabulü ile oluşam medeniyetten…. 2. Metin x
Metin modern dönemde aklın ve bireyin……………………….. 3 .metin x
1.ETKİNLİK:
Türk edebiyatında İslam ve Batı medeniyetinin çok büyük etkisi vardır.Din ve medeniyet bir edebiyatı en fazla etkileyen faktörlerdendir. Türk tarihinde görülen üç medeniyet (iki medeniyet değişikliği), edebiyatın da seyrini değiştirmiş, onun konu ve şekil özelliklerini de etkilemiştir.
Bu arada tanışılan ve alış verişte bulunulan uluslar da edebiyatı etkilemişlerdir.
Meselâ, Araplardan ilmî eserlerle birlikte Arapça kelime ve tamlamalar, İranlılardan da İslâmiyet’le birlikte nazım tür ve çeşitleri alınmıştır.
SAYFA 20
8.soru:
* Dil anlayışı
* Dini hayat
* Kültürel farklılaşma
* Sanat anlayışı
* Coğrafya değişimi
* Lehçe ve şive ayrılıkları
9.soru )
TÜRK EDEBİYATI
1) İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı
2) İslam medeniyetinin etkisindeki Türk Edebiyatı
3)Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatı
10) Gazel ve koşmayı karşılaştırdığımızda:
Dil olarak gazelde Arapça ve Farsça kelime ve kelime gruplarının fazla, dilinin ağır sanatlı ve süslü olduğunu görürüz.Koşma ise son derece sade yalın ve anlaşılır bir dille yazılmıştır.
İçerik olarak gazelde aşk,kadın temasını işlenirken koşma koçaklama türdedir, yiğitlik teması epikçe bir söyleyişle anlatılmıştır.
Gazel Divan edebiyatı zevk ve sanat anlayışını yansıtırken koşma halkın beğeni ve zevkinin bir ürünüdür.
Gazel tahsil görmüş eğitimli yüksek bir zümreye hitap ederken koşma halka seslenmektedir.
Aynı dönemde yazılmasına rağmen iki şiirin farklı olması farklı edebi kollara (divan-halk) mensup şairlerin kalemlerinden çıkması farklı sanat anlayışlarını benimsemiş olmalarından kaynaklanmaktadır.
SAYFA 21
ANLAMA VE YORUMLAMA
1) Bozkurt Destanı: İslamiyet öncesi Türk edebiyatı(sözlü edebiyat)
2) Vesiletü’n Necat:İslami devir Türk edebiyatı
3) İntibah: Batı etkisindeki Türk edebiyatı (Tanzimat dönemi)
4) Gazel( İslami Devir Türk edebiyatı- Divan edebiyatı)
5) Koşma(İslami Devir Türk edebiyatı ( Aşık tarzı halk edebiyatı)
Bu dönemleri belirlerken
Dil özelliklerine
Tema ve konuya
Nazım biçimlerine, yazın türlerine
Sanatçılarına ve onların özelliklerine
Sanat anlayışlarına…dikkat ettik.
2) Dil
Kullanılan nazım biçimleri ve türleri
Tema ve konu
Sanat anlayışı, zevki
Alfabe(Göktürk,Arap,Uygur,Lati n)
Yazın türleri(roman, hikaye, tiyatro)
2.etkinlik:
Resimlerdeki üslup farklılığının sebebi sanatçılarının farklı dönemlerde farklı sanat ve zevk anlayışlarını benimsemesidir.Bu farklılıklar edebi eserler için de geçerlidir.
Sayfa 22
3.Edebi eserlerden hareketle bir milletin duygu ve düşüncede geçirdiği evreleri inceleyebiliriz.Toplumunun aynası olan edebi eserler toplumun bir parçası olan bireyin de kendini tanımasına, anlamasına olanak verir.
DEĞERLENDİRME:
1) Destan döneminde kavmi(ırki) özelliklerin , dini dönemde dinin ,modern dönemde akıl ve mantığın etkisi edebi eserlerde çoktur.Ayrıca nazım ve nesir türlerinde, tema ve konularda, dil, üslup,sanat ,estetik ve zevk anlayışında belirgin farklılıklar vardır.
2) (Y)
3) (D)
4) (D)
5) (C)
6) (B)
1.soru
dil farkı
anlayış farkı
coğrafya farkı
kültür farkı
2. soru ( y)
3. soru ( d)
4. soru ( d)
5. soru c sıkkı
6. soru b şıkkı
Sayfa 23
1.soru--> türk edebiyatı en eski çağlardan bugüne kadar bütün sahaları devirleri ve sosyal tabakaları ile türk milletinin hayatını zevkini dünya görüşünü yaratma gücünü gösteren bir duygu düşünce ve hayal dünyasıdır onu ne kadar tanımaya çalışırsak kendimizi o kadar iyi anlarız.
2. soru ( d)
3. soru (y)
4. soru (d)
5. soru
birinci boşluk islamiyet öncesi
ikinci boşluk islamiyet sonrası
üçüncü boşluk batı etkisi
6. soru
edebiyat tarihi
7 .soru
1.islamiyet öncesi türk edebiyatı
2.islamiyet sonrası türk edebiyatı
3.batı etkisindeki türk edebiyatı
8. soru d şıkkı
9. soru e şıkkı
10. soru d şıkkı
11. soru e şııkı
1.ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRMESİ
1) Milletler uzun tarihleri boyunca edebiyatla ilgili sayısız eserler meydana getirirler. Edebiyat bir milletin hayat damarıdır. Edebiyat eserleri olmayan milletler uygarlaşamaz, tarih sahnesinden silinirler.
İşte edebiyat tarihi, bir ulusun yüzyıllarca meydana getirdiği edebî eserleri inceleyerek geçirdiği dönemleri kronolojik bir sıra içinde inceleyen bilim dalıdır.
Edebiyat tarihi, edebî eserlerle o eserleri yaratanları sosyal çevresi ile beraber inceler. Böylece geçmiş dönemlerde yaşayan atalarımızın duygu, düşünce ve sanat anlayışları hakkında bize bilgi aktarır. Edebiyat tarihi aracılığıyla değişik çağlardaki kültür birikimimizi tanırız.
Toplumların düşünce yapılarını, dünya görüşlerini öğreniriz. Bütün bu bilgiler bir edebiyat eserinin değerlendirilmesinde bize yol gösterir.Hülasa(özetle) Edebiyat uygarlık içindeki gelişmelere her zaman ön ayak olmuştur.
2) (D)
3) (Y)
4) (Y)
5) İslamiyet öncesi sözlü edebiyat döneminde, İslami , Batı etkisindeki
6) Edebiyat tarihi
7) 1)İslamiyetten önceki Türk edebiyatı
2) İslami Devir Türk edebiyatı
3) Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatı
8) (D)
9) (E)
SAYFA 24
10-(A)
11-(E)
2.ÜNİTE DESTAN DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
SAYFA 26
HAZIRLIK SORULARI
*İLİYADA ve ODYSSEİA (Yunan) Truva filminin konusuyla aynıdır.
ŞEHNAME İRAN) İran-Turan mücadelelerini, Rüstemin yiğitliklerini,İskender'in İran'ı fethi anlatılır.
KALEVALA FİN) Doğaya karşı savaşan Finlillerin erdemlerini anlatır.
GILGAMIŞ (SÜMER) Ölümsüzlüğü arayan kral Gılgamış'ın hikayesidir.
BOEWULF İNGİLİZ) Yiğit Boewulf ve arkadaşlarının canavarla mücadelelerini anlatır.
MAHABARATA HİNT) Kaurava’nın Pandallarla yaptığı savaşı, Krişna ve Arcuna’nın kahramanlıkları...
CİD İSPANYOL)Ulusal kahramanları Rodrigo’nun 11.yy.da Araplarla mücadelesi anlatılır.
CHANSON de ROLAND FRANSIZ)Charlemagne döneminde Müslümanlarla yapılan savaşları anlatır.
NİBULENGEN ALMAN) 5.yy’da yapılan Hun-Alman savaşlarını anlatır.
ŞİNTO JAPON) Japonların milli destanıdır.
İGOR RUS) 12.yy’da Kıpçak’larla Rusların yaptığı savaşları anlatır.
*Akıl erdiremedikleri olayları olağan üstü güçlerle yorumlamışlardır.Örneğin tabiat olaylarının sebeplerini bilmedikleri için bunları kendileri dışında bir güçle açıklamaya çalışmışlardır.
1.soru: Oğuz Kağan destanı M.Ö 209-174 tarihleri arasında hükümdarlık yapmış olan Hun Hükümdarı Mete Hanın hayatı etrafında şekillenmiştir.Bütün Türk destanlarında olduğu gibi destanın ilk şekli günümüze ulaşmamıştır.
2.Metinde Türklerin İslamiyetten önceki yaşayışları görülüyor.
Göçebe yaşam tarzı
Göktanrı inancı
Toy(ziyafet) verilmesi
Kurultayın toplanması
Elçiler gönderilmesi
Oğuz Kağan'ın devletinin başına kağan olması
Bozkurtun yol göstermesi ve ordunun önünde olması
Akınların yapılması
Gerçek üstü olaylar vb...
3. AĞAÇ: Destanlarda ağaç motifi üç yönüyle yer alır: Sığınak (Oba), Ana ya da Ata, varlığı, devleti temsil eden sembol...
SU: Türkler arasında temizleyici, kötü ruhlardan ve hastalıklardan koruyucu bir unsur olarak kabul edilmiş, ateşe bağlı olarak birçok inancın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
IŞIK: Bu motif destanların kuruluşunda kutsiyetten kaynaklanan hayat verici bir özelliğe sahiptir. Destanların büyük kahramanları; bu kahramanlara kadınlık ve mukaddes Türk çocuklarına annelik yapan kadınlar ilahî bir ışıktan doğarlar.
BOZKURT: destanlarda hayat ve savaş gücünü temsil eder. Bozkurt, destanlarda Tanrı kurt ,anne kurt, ordular önünde yürüyen kumandan olarak geçer.
6) Mitolojik dönemde şimşek, rüzgar, kasırga yankı, şafak gibi nice şeyler birer tanrı olarak tasarlanırdı.Tabiatın her şeyine karşı korku ve hayranlık duyulurdu.İşte bu korku ve hayranlık önce mitoslar sonra da masal ve destanları meydana getirmiştir.Atatürk'ün sözü ile mitolojik ögeler arasındaki bağlantıyı bu şekilde açıklayabiliriz.
SAYFA 28
1.) İslamiyetten önceki sözlü edebiyat dönemine aittir.
2.)
Yaşayış özellikleri: Yarı göçebe hayatı yaşıyorlar ve avcılıkla uğraşıyorlar. Savaşçı ve cesurdurlar.
Irki Özellikler: Savaşçı,cesur, özgürlüğüne düşkün,Tabiat ve olağanüstü güçlerle mücadele
İnanç özellikleri: Gök Tanrı inancı vardır.
3.)
ağaç : Ağaç miti Türk düşüncesinde yaratılış nedeninin başlıca motiflerinden biridir. Bu düşünceye göre ilk insan 9 budaklı bir ağacın altında yaratılmıştır.
su : Türkler arasındaki temizleyici kötü ruhlardan ve hastalıklardan koruyucu bir unsur olarak kabul edilmiştir. Ateşe bağlı olarak birçok inanca zemin hazırlamıştır.
toprak :
ışık : Kutsiyetten kaynaklanan hayat verici bir özelliğe sahiptir. Kahramanların anneleri de ilahi bir ışıktan doğar.
bozkurt : Diğer adı da "Asena"dır. Neslin devamını sağlamak, Türklere rehberlik etmek, Türkleri felaketlerden kurtarmak.
SAYFA 29
4.) Bu sorunun cevabı metnin çoğunda yer almaktadır.
5.) Olağanüstü olaylara ve kişilere yer verilir.
Destanların söyleyeni belli değildir.
Bir milletin ulusal törelerini,inançlarını ve değerlerini yansıtır.
Destan kahramanlarına tarih sayfalarında rastlanabilir(Oğuz Kağan Destanı-Mete Han)
SAYFA 30 - ANLAMA VE YORUMLAMA
1.) Göçebe bir hayat yaşadıkları ve avcılıkla uğraştıkları için, güçlü ve cesurdur.
Oğuz Kağan için söylenenler eskiden övgü anlamı taşırken, günümüzde yergi (eleştiri) anlamı taşımaktadır. ( Ayakları öküz ayağı gibi, beli kurt beli gibi,...)
2.) Bütün dünyaya hakim olma düşüncesindedir.
"Güneş tuğumuz olsun gök çadırımız."
3.) Oğuz Kağan kurultay toplayarak halkına yaptığı işler hakkında hesap vermektedir. Bugünkü demokrasiden farkı yoktur.
4.) Her milletin milli destanı vardır. Bilimin hakim olmadığı zamanlarda ortaya çıkmıştır.
5.) Destanlar bilimin hakim olmadığı zamanlarda ortaya çıkmıştır. Günümüzde milli destanlar gerçekleştirilemez.
1. Etkinlik: Atatürk Türk milletindeki bağımsızlık aşkını mitolojik ögelerle anlatmaktadır.
SAYFA 31 - DEĞERLENDİRME
1.) Eski çağlarda (İslamiyetten önceki Türk Edebiyatı - Sözlü Edebiyat) bilimin hakim olmadığı devirlerde ortaya çıkmıştır. Deprem,savaş, yangın ve yıldırım düşmesi gibi olaylar karşısında insanlar aciz kalmış. Bunları açıklayabilmek için
destanlar oluşturulmuştur.
2.) D
3.) D
4.) D
5.) olağanüstü
6.) mitolojik
7.) E
8.) C
Sayfa 37
Değerlendirme
1.)
Bilindiği gibi söz yazıdan öncedir Böyle olunca da yazılı edebiyat ürünlerinden önce, sözlü edebiyat ürünlerinin oluştuğu ortadadır Bütün ulusların edebiyatında olduğu gibi Türklerin edebiyatında da sözlü edebiyatın doğuşu dinsel temellere dayanır Sözlü edebiyat ürünleri, daha yazının bulunmadığı dönemlerde, dinsel törenlerde üretilmeye başlanmış, kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılmıştır
2.)
1. "Kopuz" adı verilen sazla dile getirilmiştir.
2. Ölçü olarak ulusal ölçümüz olan "hece ölçüsü" kullanılmıştır.
3. Nazım birimi "dörtlük"tür.
4. Dönemine göre arı bir dili vardır.
5. Dizelere genel olarak yarım uyak hakimdir.
6. Daha çok doğa,aşk ve ölüm konuları işlenmiştir.
7. Bu döneme yönelik elimizdeki en eski kaynak Kaşgarlı Mahmut'un "Divan-ı Lügat-it Türk" adlı eseridir.
3.)D
4.)D
5.)Y
6.)A (hece ölçüsü kullanılmıştır)
SAYFA 38
A.COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER(ŞİİRLER)
HAZIRLIK SORULARI:
* Eski Türk topluluklarında da ozan ya da kam, baksı gibi adlarla anılan Halk şairleri, söz söylemeye, saz / kopuz / davul çalma gibi yeteneklerin yanı sıra, büyücülük, hekimlik vb. çeşitli görevleri de üzerlerinde toplamışlardır. Bu bakımdan da toplum üzerinde oldukça etkindirler. Kam, Baksı, Şaman, Ozan gibi halk şairlerinin görevleri, destanların müzik melodileri yardımıyla okunmasını ve dilden dile dolaşarak akılda kalmasını sağlamışlardır. Ayrıca başka tür görevlerde de bulunan bu halk şairleri, dinsel törenler için din adamları, sağaltım için hekim, vb. meslekler gelişmiştir.
kam:büyü yapan.
baskı:ağır hastaları tedavi eden bir hekimdir.
ozan:sadece insanları eğitmez aynı zamanda eğlendirir.
şaman:alt ve üst dünyada yardım eder.
* İnsanlar sevindikleri zaman dışa dönük olurlar. Mutluluklarını jest ve mimiklerle belli ederler.Yüzleri güler. Ölüm karşısında ise üzülürler ve içlerine kapanırlar.İnsanlar duygularını çok çeşitli yollarla anlatabilirler.Bazen duygularını şiir yazarak bazen şarkı söyleyerek vb. şekilde ifade ederler.Eski çağlarda insanlar da duygularını ifade etmek için şiir yazmışlar, bir ölünün ardından ağıtlar yakmışlar, aşk ve sevgi gibi duygularını da şiirle yansıtmışlardır.
ALP ER TUNGA SAGUSU
a----Alp Er Tunga/ öldi mü “dimü”ler redif
a----Isız ajun/ kaldı mu “l” yarım uyak
a---Özlek öçin/ aldı mu
b---Emdi yürek/ yırtılur
c---Ögreyüki /mundağ ok “ok” redif
c----Munda adın/ tigdağ ok
c----Atsa ajun /uğrap ok
b----Tağlar başı/ kertilür
d-----Begler atın/ argurup “up” redif
d------Kagdu anı/ turgurup “r” yarım uyak
d------Menğzi yüzü/ sargarup
b------Körküm ağnar/ türtülür
e---Ulşıp eren/ börleyü “leyü” redif
e----Yırtıp yaka/ urlayu “r” yarım uyak
e----Sıkrıp üni/ yurlayu
b-----Sıgtap közi /örtülür
f--Könğlüm için/ örtedi “di” redif
f---Yitmiş yaşığ /kartadı
f--Keçmiş özüg /irtedi
b---Tün kün keçüp/ irtelür
SAYFA 39
ALPE ER TUNGA SAGUSU
AHENK UNSURLARI:
Ölçü: 4+3 7’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.(/) durakları gösterir.
Uyak: aaab/cccb/dddb/eeeb/fffb… düz kafiye vardır.Genelde yarım kafiye kullanılmıştır.
Redif: Yukarıda gösterilmiştir.
Sese dayalı edebi sanatlar: “t,g,k” seslerinin sık tekrarlanmasıyla ali terasyon, “”a,u” seslerinin tekrarıyla asonans yapılmıştır.
YAPI UNSURLARI:
Nazım birimi: dörtlük
Nazım birimi sayısı: 5
Uyak şeması: aaab/cccb/dddb/eeeb/fffb (düz kafiye örgüsü)
Tema:Ölümün ardından duyulan acı (ağıt)
Nazım türü: Sagu
Ses ve anlam kaynaşmasından oluşan birimler “ağıt” teması etrafında bir araya gelmiştir.
2) “Alp Er Tunga öldü mü?” denilerek tecahül-i arif (bilip de bilmemezlikten gelme sanatı)
“Felek öcünü aldı mı?” felek’e insani özellik kazandırılarak teşhis (kişileştirme)
“Şimdi yürek yırtılır.” Mübalağa
“Felek niyet edip ok atarsa” teşhis
“Safran sürülmüş gibi” teşbih(benzetme) yüz rengi safrana benzetilmiş…
“Erkekler kurt gibi uluyorlar” teşbih (benzetme)
“Kalbimin içi yandı” mübalağa (abartma)
Metinde kullanılan bu sanatlar anlatımı güçlendiriyor.
3) Bu ifade tarzları ölümün ardından duyulan acıyı daha güçlü anlatmak için kullanılmıştır.
4) Teması: Ölümden duyulan acı (ağıt)Bu tema şiirin daha hüzünlü ve acıklı olmasını sağlıyor.
5) Temalar şiirin söyleyiş vurgu ve tonlamasını belirler.Şiir bu temaya uygun şekilde okunur.
6)”Alp Er Tunga, ısız ajun, felek,ok atmak,kurt gibi,yaka yırtıp çığlık atmak” gibi söz ve söz grupları dönemin yaşantısını yansıtmaktadır.Eski Türkler “yuğ” adı verilen törenlerde ölenin ardından onun yiğitlik ve kahramanlıklarını anlatarak ölen kişinin ardından duyulan acıyı canlı bir şekilde ifade etmişlerdir.Okuduğumuz sagu her yönüyle dönemin zihniyetini yansıtmaktadır. Eski Türklerde önemli bir kişi öldüğünde ceset bir çadıra konur, ölen kişinin akrabaları kurbanlar keserek bu kurbanları çadırın önüne koyar, sonra hep birlikte atlara biner. Çadırın çevresinde yedi defa dönerlerdi.Ölüyü gömmek için uğurlu bir gün beklenir, ölü gömüldükten sonra da benzer törenler yapılarak kurbanlar kesilir ve mezarın etrafında yedi kez dönülürdü.Gömülen kahramanın mezarı çevresine balbal denilen taşlar dikilirdi.Türkler arasında yazı yaygınlaşınca böyle taşlar üzerine kitabeler dikilmeye başlandı. Köktürk Kitabeleri bu işlevle dikilmiş balballardır. Saz şairleri bu yas törenlerinde çeşitli şiirler söylerdi.
SAYFA 41
7.AHENK UNSURLARI
Ölçü: 4+3 7’li hece ölçüsü
Uyak ve redifler:
a……..esneyu “yu” redif
a……..osnayu
a……..kasnayu
b……..kükreşür
c…….ıngraşu “şu” redif
c……möngreşü
c…..tanglaşu
b……mangraşur
d……yaşnadı “dı” redif
d…….tuşnadı
d……kişnedi
b……okraşur
e……yagmurın “ın” redif , “r” yarım uyak
e……torın
e……..karın
b…….engreşür
f…….erüşdi “di” redif “ş” yarım uyak
f…….akışdı
f……..örüşdi
b……..ügrişür
g……..kölerdi
g…….ilerdi “di” redif “r” yarım uyak
g…….yılırdı
b……çergeşür
h….saçıldı
h…..suçuldı “dı” redif “l” yarım uyak
h….açıldı
b….yugruşur
ı…..tizildi
ı……yazıldı
ı…….özeldi “dı” redif “l” yarım uyak
b…….adrışur
Sese dayalı edebi sanatlar: Her birimde (dörtlükte) tekrar eden ünsüz harflerle aliterasyon; ünlü harf tekrarlarında ise asonans vardır.
YAPI UNSURLARI:
Nazım birimi: dörtlük
Nazım birimi sayısı: 8
Uyak şeması: aaab/cccb/dddb/eeeb/fffb/gggb/… (düz kafiye örgüsü)
TEMA:Bahar
Nazım türü: Koşuk
8) Edebi sanatlar:
1.birimde Rüzgar kar tipisine benzetilerek teşbih
5.birimde bulutlar kayığa benzetilmiş teşbih
6.birimde dünyanın nefesi denilerek teşhis
7.birimde çiçekler inciye benzetilerek teşbih
8.birimde çiçeklerin sıkılması teşhis
Bu sanatlar anlatımı güçlendirmektedir.
9)”Kuydı bulıt yagmurın” “tümen çeçek tizildi” “kökşin bulut örüşdi” “ajun tını yılırdı” tü tü çeçek çergeşür” gibi ifade kalıpları şiirin temasına uygun şekilde baharın gelişini canlı bir şekilde tasvir edilmesini sağlıyor…
10) Koşuk bahar teması etrafında ses ve anlam kaynaşmasından oluşan birimlerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur.Tema şiiri ifade ederken vurgu ve tonlamayı belirleyen en önemli faktördür.
11) “Bulutlar gürleyip insanlar bağrışıyor” “Halk soğuktan titreşerek evlerine girdi.” İfadeler dönemin yaşantısını yansıtmaktadır.Halkın sağanak yağmurlar karşısında hayret etmesi ve bağrışması o dönemki insanların tabiat olaylarına takındığı tavrı da gösteriyor…Hayvancılık ve doğayla iç içe yaşıyor olmaları o dönem halkının yaşam tarzı hakkında bilgi veren örneklerdir.
1.etkinlik: Bknz.Hazırlık çalışması
SAYFA 42
1. İslam öncesi Türkler arasında , bir kahraman, bir devlet büyüğü öldüğünde bunlar için yapılan yuğ adı verilen yas törenlerinde kopuz eşliğinde söylenen şiirlere sagu denir.
a. Ölen bir kişinin arkasından söylenen ağıt şiirleridir. “Yuğ” denilen ölüm törenlerinde söylenir.
b. Ölen kişinin kahramanlıklarını, başarılarını, erdemlerini anlatır; ölümlerinden duyulan üzüntüyü dile getirir.
c. Koşuk nazım şekliyle söylenir.
d. Dörtlükler halinde söylenir.
e. 4+3=7’li hece ölçüsüyle yazılır.
f. Bu şiirlere İslâm sonrası halk edebiyatında “ağıt”, Divan edebiyatında “mersiye” denir
g. Divanu Lûgatit-Türk’teki Alp Er Tunga sagusu bu türün önemli bir örneğidir.
h. Sagu söyleyen kişilere sagucu ya da ağıtçı denir.
* 2. Hece vezni ve yarım kafiye ile söylenen şiirlerdir.
* Kopuz eşliğinde söylenir.
* Yiğitlik, aşk, tabiat konularını işler.
* Nazım birimi dörtlüktür.
* Bu şiirlerde düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca. (aaab cccb dddb)
* Bu şiirlerin İslâm sonrası halk edebiyatındaki adı koşma'dır.
* Sığır denilen sürek avlarında söylenen lirik şiirlerdir.
3estan döneminin zihniyeti:
* Destan döneminde ırka(kavmi) özgü özellikler hayata hakimdir.
* Göçebe bir yaşam sürüyorlardı.
* Avcılık, hayvancılık önemli geçim kaynaklarıdır.
* Pagan inanışı, Şamanizm ve GökTanrı inancı Türklerin ilk dinî inancını oluşturuyordu
* Türkler, ehlîleştirdikleri atlarla akıncılık yapmışlar, çiftçilikle uğraşan kavimler üzerinde üstünlük sağlamışlardır…
* Destan döneminin temel zihniyeti olağanüstü varlık ve figürlerin hayata hakim olmasıdır.
* Destan döneminde şimşek, rüzgar, yankı ve yağmur gibi doğal olaylara doğa üstü nitelikler kazandırılmıştır.
4: Sözlü edebiyat döneminde nazım(şiir) en geniş yeri tutar.kopuz denilen bir çalgı eşliğinde söylenirdi.O dönemde şiir yazılmaz ,söylenirdi.Bu yüzden akılda daha iyi tutulması ve gelecek kuşaklara aktarılmasının daha kolay olması sebebiyle nesirden ziyade ezberlenmesi daha kolay olan nazım tercih edilmiştir.
* 5. Ölen kağanları için verilecek en özel hediyenin saçları olduğu
* Cesedin için boşaltılıp bahar yastıklarıyla doldurulması
* Ölenin önce altın tabuta sonra da ince işlemeli tahta bir tabuta konması
* Tam bir hafta boyunca davulların çalması
* Şamanların sagu söylemesi, genç kız ve kadınların ağlaması, şarkılar söylemesi
* Tabutun önünden geçen herkesin kağanın ismini mırıldanması
6) Her iki saguda ölenin ardından duyulan acı çeşitli şekillerde ifade ediliyor.Alp Er Tunga sagusunda da ölen kağanları için ağlayan , kurt gibi uluyan yakalarını yırtan sagular söyleyen insanlar vardır.
7) Sagular yuğ törenlerinde koşuklar ise sığır adı verilen sürek avı törenlerinde söylenen şiirlerdir.Sagu acının bir ifadesi koşuklar ise daha çok aşk, ayrılık, tabiat gibi durumlardaki duyguların ifadesidir.
8) Oğullar adlı metinde insanlar üzüntülerini ağlayarak, şarkılar söyleyerek, çığlıklar atarak davul çalıp dans ederek ortaya koymuşlardır.Benzer adetler günümüzde yapılmamaktadır.Günümüzde insanlar cenazelerde ağlayarak ya da ağıt yakarak üzüntülerini gösterirler.
9) Günümüzde incelediğimiz şiir beznerleri doğum ölüm ve eğlence gibi ortamlarda söylenmemektedir.Ama yöreden yöreye de değişen adet ve gelenekler yok da değildir.
SAYFA 44
DEĞERLENDİRME
1.Sagu bir kişinin arkasından söylenen ağıt şiirleridir, koşuk ise doğa sevgisi, aşk, kahramanlık, yiğitlik konularının işlendiği şiirlerdir.
Sagu “yuğ” törenlerinde koşuk ise “sığır” ve “şölen” adı verilen törenlerde söylenir.
Temaları farklı olduğu için söyleyişleri vurgu ve tonlamaları da farklıdır.
2.(Y)
3.(Y)
4)(D)
5. dörtlük
6)Alp Er Tunga
7) (A) şıkkı
8)(B)
9) Bence soru hatalı;çünkü “dı-m ve di-m “ ekleri aynı görevde(di'li geçmiş zaman ve 1.tekil şahıs eki) olduğu için rediftir.kelimelerin kökünde de benzer ses olmadığı için uyak kullanılmamıştır. Yine de zorlarsak D şıkkı denebilir
SAYFA 45
B.OLAY ÇEVRESİNDE GELİŞEN METİNLER(DESTAN)
HAZIRLIK
İlk Türk Destanları
1.Altay - Yakut
Yaradılış Destanı
2.Sakalar Dönemi
a.Alp Er Tunga Destanı
b.şu Destanı
3.Hun Dönemi
Oğuz Kağan Destanı
4.Köktürk Dönemi
a.Bozkurt Destanı
b.Ergenekon Destanı
5.Uygur Dönemi
a. Türeyiş Destanı
b. Göç Destanı
c.Mani Dininin Kabulü Destanı
İslamiyetin Kabulunden Sonraki Türk Destanları :
1.Karahanlı Dönemi
Satuk Buğra Han Destanı
2.Kazak-Kırgız Kültür Dâiresi
Manas
3.Türk-Moğol Kültür Dâiresi
Cengiz-name
4.Tatar-Kırım
Timur ve Edige Destanları
5.Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemleri
a. Seyid Battal Gazi Destanı
b. Danişmend Gazi Destanı
c.Köroğlu Destanı
• Türk destanlarında yer alan kişi, zaman, mekan ve mitolojik ögeler günümüz edebiyatında kullanılmaktadır.Örneğin Nihal ATSIZ’ın “Bozkurtların Ölümü" Göktürk Kağanlığı tarihinden bir bölümü ve Kür Şad Destanı'nı anlattığı romanıdır.Latife Tekin’in “Sevgili Arsız Ölümü’nde romanında roman kişileri gibi zaman ve mekân algısı da hep düş, rüya, fantezi hurafe, gibi olağanüstü ögelerle sürekli iç içelik arz eder.Rasim Özdenören’in “Hastalar ve Işıklar” romanında “ışık” miti canlı şekilde anlatılır.Örnek metin:
Yüzbaşı Yağlaklar üç yaşında Ötüken’e getirilmiş bir Kırgız’dı. Kaç yıldır, bir fırsat bulup Kögmen
Dağı’nı aşarak atasının yurduna gitmeği, baba ocağını görmeği tasarlıyor, fakat her yıl bir
engel çıkıyordu. Bu buyruğu alınca artık Kögmen’i aşmak umutlarını bırakmak gerektiğini anladı.
Çünkü kendi yüz atlısıyla bir tümen Çinliyi oyalamak pek yakında Uçmağa varmak demekti. Fakat
pek yakında öleceğini düşünmek onu asla yüksündürmedi. Koca Kırgız yüzbaşı, içinde dirliğe veda
etmenin garipliği de çınlıyan çok gür ve heybetli bir sesle erlerini çabucak çevresine topladıktan
sonra yüz kişiyle on bin Çinliye daldı. Yağlakar, her kılıç vuruşta bir Çinli deviriyor ve : “Al! Kögmen
Dağı aşkına...” diye bağırıyordu, erleri de coşmuşlardı. Onlar da Çinlileri ikiye biçen vuruşlarını
“Ötüken aşkına”, “Kara Kağan aşkına”, “İ-çing Katun aşkına”, Şen-king aşkına” diye bağırarak
yapıyorlar, bir yandan da güneş görmüş kar gibi eriyorlardı.(Hüseyin Nihal ATSIZ “BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ ROMANINDAN alınmıştır.)
• İnsanlar kendisini etkileyen kendilerinde şaşkınlık uyandıran kişi ya da olayları olağanüstü unsurlar ekleyerek ve abartarak anlatmaya yatkındır.Bu şekilde çekirdek gerçekliği olan bir olay zamanla kulaktan kulağa aktarılarak gerçeklikle ilişkisini kaybeder.
• SAYFA 46
1) Şu destanı M.Ö. 330-327 yıllarındaki olaylarla bağlantılıdır. Bu tarihlerde Makedonyalı İskender, İran’ı ve Türkistan’ı istilâ etmişti. Bu dönemde Saka hükümdarının adı Şu idi. Bu Destan Türklerin İskender’le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatılmaktadır.
• Olay örgüsü:
• İskender’in Semerkand’ı alıp Türk illerine doğru ilerlemesi
• Türk hükümdarı “Şu”nun Hucend vadisinin kıyılarına 40 öncü kumandan göndermesi
• Halkın Şu’nun hazırlıksız olduğunu düşünmesi ve karamsarlığa kapılması
• İskender’in ırmağı geçmesi,Şu’nun ise onunla savaşmak yerine doğuya çekilmesi
• 22 ailenin doğuya gidenlere katılmaması
• İskender’in bu 22 kişiyi görmesi ve onlara bir şey yapmaması
• Doğu’ya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adıyla anılması
• Şu’nun Çin tarafına geçmesi
• Şu ile Zülkarney’nin savaşması
• Türk kolunun İskender’in askerlerini bozguna uğratması
• Zülkarneyn ve Şu’nun barışması
• İskender’in Uygur şehirlerini yaptırıp geri dönmesi
• Şu’nun Balasagun’a gelip Şu şehrini kurması ve buraya tılsım koydurması
Kişiler:
Zülkarneyn(İskender), Şu ,Türklerden geriye kalan 22 kişi, diğer iki kişi, vezir
Zamanestanda belirsiz bir zaman söz konusudur.””Geceleyin, sonra, sabah olunca,ertesi gün , sonra” gibi yaklaşık zaman ifadeleri vardır.
Mekan: Semerkand,Balasagun, Şu Kalesi, çadır,Çin,Uygur yakınları, Altın Han dağı…”
4) Metnin yapı unsurları tasvir edilmeden anlatılmıştır.Olayın geçtiği mekanlar sadece yer adı olarak yer almış,bu mekanlarla ilgili betimleme yapılmamıştır.Zaman ifadeleri de belirsizdir, kişiler belirgin ve ayırt edici özellikleriyle anlatılmamıştır.
SAYFA 47
5) Metnin yapı unsurları temayı(iletiyi) vermede ve somutlaştırmayı gerçekleştirmede birer araç işlevi görmektedir.
6) Şu destanı M.Ö. 330-327 yıllarındaki olaylarla bağlantılıdır. Bu tarihlerde Makedonyalı İskender, İran’ı ve Türkistan’ı istilâ etmişti. Bu dönemde Saka hükümdarının adı Şu idi. Bu Destan Türklerin İskender’le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatılmaktadır. Doğuya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adıyla anılmaları ile ilgili sebep açıklayıcı bir efsane de bu destan içinde yer almaktadır.
Destandaki olay ve kişiler zamanla halkın ağzında dolaşa dolaşa olağanüstülükler kazanmış ve bugünkü halini almıştır.
7)Şu denilen şehri yaptı.Oraya bir de tılsım koydurdu.Bugün leylekler o şehrin kapısına kadar gelir,fakat şehri geçip gidemezler.Bu tılsımın tesiri bugüne kadar sürmektedir.Bu ve benzeri olağanüstülükler metnin destan olma özelliğinden kaynaklanmaktadır.Çünkü destanlar çekirdek bir gerçekliğin zamanla halkın hayal gücünün etkisiyle olağanüstülük kazanıp yayılması ve sonrasında yazıya geçirilmesiyle oluşur.
8)”Şu Destanı” bir edebiyat metnidir.Kurmacadır.
9)Destanda hem öğretici hem de sanat metni işlevi bir aradadır.
SAYFA 48
10)
Deli Kurt’un analığından dinlediği masalın etkisinde kalması
Gökçen kızın pınardan su almak için gelmesi, Deli Kurt ve yanındakilere yaklaşması
Deli Kurt’un Gökçen isimli kızı görünce onun güzelliğinden adeta büyülenmesi
Gökçen’in pınara gelmesi
Gökçenle Satı Kadın’ın konuşmaları
Gökçen kızın pınardan uzaklaşması Deli Murat’ın kızın etkisinden kurtulamaması
Kişiler:
Deli Kurt,Gökçen kız,Satı Kadın, üç sipahi, Çakır
Zaman: Belirgin zaman ifadeleri yoktur.
Mekan: Pınar başı
11) Her iki metin de anlatmaya bağlı metin olduğu için yapı unsurları olay örgüsü, kişiler yer ve zaman ögelerinden oluşmuştur.”Deli Kurt” romanında kişi ve olaylar canlı bir şekilde tasvir edilmiştir,bu durum Şu Destan’ında yoktur.
12)Destanda kullanılan dil romandaki gibi edebi değildir.Deli Kurt romanında yazar son derece akıcı ve yalın Türkçe’yle bir aşkı oldukça çarpıcı canlı tasvirlerle ve dilin inceliklerini kullanarak anlatmıştır.Destanda ise dil son derece basit ve genelde göndergesel işlevde kullanılmıştır.
13) “Şu Destanında her şeyi öncesi ve sonrasıyla bilen ilahi bakış açılı (hakim) anlatıcı vardır.Anlatıcının hedeflediği kitle halktır.
14) Şu destanı, M.Ö. 330-M.Ö. 327 yıllarındaki olaylarla bağlantılı olan eski bir Türk destanıdır.
Bu tarihlerde Makedonyalı İskender, İran'ı ve Türkistan'ı istilâ etmişti. Bu dönemde Saka hükümdarının adı Şu idi. Bu Destanda Türklerin İskender'le mücadelelerini ve geriye çekilmelerini anlatılmaktadır. Doğuya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adıyla anılmaları ile ilgili sebep açıklayıcı bir efsane de bu destan içinde yer almaktadır.
Deli Kurt, Yıldırım Beyazıd’ ın oğlu isa bey in hiç göremediği çocuğudur. isa bey hamile olan hatununu en çok güvendiği sipahilerden biri olan Çakır’a emanet eder, o da bala hatun’u tımarının yakınındaki anasının obasına götürür ve yerleştirir. bala hatun’un murad adında bir oğlu olur, obada Murad’a “ deli kurt” lakabı takılır...Deli kurt gün geçer gerçek bir sipahi olur, orduya girer, ağasıyla tımar komşusu olur... Bir gün Gökçen adında bir kız görür, bu kız oba halkı tarafından pek tekin görülmez. peri kızıdır diye konuşurlar, doğaüstü güçlerini bilirler, uğraşmazlar. Deli kurt bu kıza gönlünü kaptırır, bir sipahiye yakıştıramaz ama yine de onu düşünmeden edemez...aşkıyla yanar tutuşur, en sonunda aşkını itiraf eder karşılıkda bulur, fakat deli kurt un savaşa gittiği bir sırada obayı sel basar, hem analığı, hem gökçen kızı sel alır gider. savaş dönüşü bunu duyan deli kurt atına atlar ve evini yurdunu bırakarak hiç bilmediği bir yere doğru gider, uzaklaşır...
15) Şu Destanı’nda Şu ve Zülkarneyn destanın baş kişileridir.Olaylar bunların etrafında şekillenir.Deli Kurt’ta ise Deli Kurt ile Gökçen kız romanın baş kahramanıdırlar.Olaylar bu kişilerin etrafında şekillenir.Diğerleri yardımcı karakterdirler…
1.etkinlik: bknz.Hazırlık bölümü
SAYFA 51:
16) Her iki destanın teması da kahramanlıktır.Kahramanlık teması evrenseldir
2.ETKİNLİK:
Şu Destanı Odysseia
Kişiler Şu, İskender …
Kişiler: Odysseia , Kikonlar,Lotofaglar,Kirke,Kaly psoPenelope,Laertes,Antinoos
Tema: Kahramanlık Kahramanlık
Kişiler bakımından her iki destanda da olağanüstü güçlere sahip kahramanlar bulunmaktadır.
18) Mitolojik unsurlar,hayatla mücadele, dini inançlar ve musiki destan dilinin oluşmasını sağlayan unsurlardır.Destan dili bu ögeler üzerine kurulur.
• 19) Destan dili şiirsel bir yapıya sahiptir, doğal dil değildir.
• Destan dili ahenklidir, doğal dil değildir.
• Destan dilinde sanatsal işlev vardır, doğal dilde genelde göndergesel işlev kullanılır.
• Destan dili mitolojik unusurları barındırır, doğal dil barındırmaz.
• Destan dilinin coşkulu, epik bir anlatımı vardır, doğal dilin genelde yoktur.
• Doğal dil destan diline göre daha akıcıdır.
• Destan dili abartılıdır, doğal dil daha yalın ve sadedir.
• Doğal dildeki göstergelerin karşılama gücü belli yere kadardır.Fakat insanların hayal dünyası sınırsız olduğu için göstergeleri belli bir noktaya kadar kullanabilir.Bu nedenle göstergeleri bir noktaya kadar kullanabilir.Destan dilinin olağanüstülükleri karşılaması ancak bununla mümkün olur.
0 Yorum var "9.Sınıf Edebiyat Kitabı Cevapları Yeni Müfredat (Yeni Kitap Cevapları 2010 - 2011 Sezonu)"
Yorum Gönder