şiir dinle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şiir dinle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ezan-ı Muhammedi - Yahya Kemal Beyatlı

 
Emrr-i bülendsin ey ezan-i Muhammedi
Kafi değil sadana cihan-i Muhammedi

Sultan Selim-i Evvel-i rametmeyup ecel
Fethetmeliydi alemi şan-i Muhammedi

Gök nura garkolur nice yüzbin minareden
Şehbal açınca ruh-i revan-i Muhammedi

Ervah cümleten görür ALLAHU EKBER-i
Akseyleyince Arşa lisan-i Muhammedi

Üsküp-te kabr-i madere olsun bu nev-gazel
Bir tuhfe-i bedi-ü beyani Muhammedi

Geçmiş Yaz - Yahya Kemal Beyatlı


Rü'yâ gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,
Her ânını, her rengini, her şi'rini hazdan.
Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan

Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
Mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin...
Velhasıl o rü'yâ duruyor yerli yerinde!

Yol Dusuncesi - Yahya Kemal Beyatli


Bu def’a farkına vardım ki ihtiyarlamışım.

Hayâtı bir camın ardında gösteren tılsım

Bozulmuş, anlıyorum, çıktığım seyâhatte.

Cihan ve ben değiliz artık eski hâlette.

Mısır ve Sûriye, pek genç iken, hayâlimdi;

O ülkelerde gezerken kayıdsızım şimdi.

Bu gözlerim, medeniyetlerin bıraktığını,

Beş on yıl önce, görür müydü, böyle taş yığını?

Bugünse yeryüzü hep madde, her ufuk maddî.

Demek ki alemin artık göründü serhaddi.



Ne Akdeniz’'de şafaklar, ne çölde akşamlar,

Ne görmek istediğim Nil, ne köhne Ehrâmlar,

Ne Bâlebek’te lâtin devrinin harâbeleri.

Ne Biblos’un Adonis’den kalan sihirli yeri,

Ne portakalları sarkan bu ihtişamlı diyâr,

Ne gül, ne lâle, ne zambak, ne muz, ne hurma ve nar,



Ne Şam semâsını yâlel’le dolduran şarkı,

Ne Zahle’nin üzümünden çekilmiş eski rakı,

Felekten özlediğim zevki verdiler, heyhât!

Bu hâli, yaşta değil, başta farzeden bir zât

Diyordu: "İnsana çarmıhta haz verir îman!"

Dedim ki: "Hazreti İsâ da genç imiş o zaman."



Eğer mezarda, şafak sökmiyen o zindanda,

Cesed çürür ve tahayyül kalırsa insanda,

- Cihan vatandan ibârettir, îtikadımca -

Budur ölümde benim çerçevem, murâdımca;

Vatan şehirleri karşımda, her saat, bir bir;

Fetihler ufku Tekirdağ ve sevdiğim İzmir;

Şerefli kubbeler iklimi, Marmara’yla Boğaz;

Üzerlerinde bulutsuz ve bitmiyen bir yaz;

Bütün eserlerimiz, halkımız ve askerimiz;

Birer birer görünen anlı şanlı cedlerimiz;

İçimde dalgalı Tekbir’i en güzel dînin;

Zaman zaman da "Nevâ-Kâr’ı" doğsun, Itrî’nin.

Ölüm yabancı bir âlemde bir geceyse bile,

Tahayyülümde vatan kalsın eski hâliyle.

YAHYA KEMAL BEYATLI

Yahya Kemal Beyatlı - Sessiz Gemi


SESSIZ GEMI
Artik demir almak günü gelmisse zamandan,
Mechule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hic yolcusu yokmus gibi sessizce alir yol;
Sallanmaz o kalkista ne mendil ne de bir kol.

Rihtimda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Bicare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranli hayatin ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmis ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmiyecekler.

Bircok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir cok seneler gecti; dönen yok seferinden.

Samiha İkbal ' in Hayatı

Samiha İkbal

HAYATI
1975 yılında Samsun'da doğdu. Sosyal Bilimler eğitimi aldı. Şiir ve Deneme dallarında ödülleri bulunan şairin şiirleri muhtelif dergilerde ve antolojilerde yayımlandı.
Türkiye Yazarlar Birliği üyesi olan şair, evli ve Melek Sima adında bir kız çocuk annesi.


3 Nokta
ESERLERİ
Şairin Dolunay Yayınlarından yayınlanmış iki şiir kitabı vardır.
Bunlar;
Üç noktanın ikisi-2002
ve
Kırda kelebek kovalarken adını unutan çocuk-2006
Kırda Kelebek Kovalarken

Samiha İkbal - Peltek vaizin dilinden değil, yüreğinden dökülenler...

Hayallerimi boyuyordum
Yaşam merdivenlerinde
düştüm...

Bir cirkin ördek yavrusunun
Kuğu olmasıydı hikayem
çözdüm...

Tüm kuşkuları boğarak
En adaletsizi ile dostun
Zaman denizinde
yüzdüm....

Celladın üç silahı varmış
Bir.... iki..... üç......
bildim....
 
Samiha İkbal

Samiha İkbal - Mum Işığı



Keşişler kıllı parmaklarıyla açtılar kitabı:
Eylüldü
İason kar serpmekte şimdi olmuş ekinlere.
Ellerden bir gerdanlık verdi sana orman,
böylece
ölmüş, yürümektesin ipin üstünden.
Mavinin daha koyusu ihsan edilmiş saçlarına,
ben aşktan konuşuyorum.
Deniz kabuklarına, inçe bir buluta
sesleniyorum, bir sandal
tomurcuklanıyor yağmurda
Bir tay düşüyor yaprak gibi dökülen
parmakların üzerinden
Kapkara açılıyor büyük kapı, benim şarkımla:
Nasıl yaşamıştık burada biz?

RAHATÇA karlarla
ağırlayabilirsin beni
yürüdüğüm sürece
dut ağaçıyla omuz omuza
yazın içinden,
hep çığlık atmıştı
en genç
yaprağı.

GELEÇEĞİN kuzeyindeki
ırmaklara atıyorum
taşlarla nakışlanmış
gölgelerle
duraksayarak ağırlaştırdığın
ağları.

DURMAK, gölgesinde
havadaki yara izinin.

Kimse-ve-hiçbir-şey-için-Durmak.
Tanımaksızın,
yalnızca kendi
adına.

O gölgede konuşmadan da
barınabilen her şeyle
birlikte

ELLERİMİN derisinin altına
dikilmiş,ellerin avuttuğu adın.

Gıdamız olan
hava toprağını yoğurduğumda
bir acılık katıyor hamura
delice açık tenden yansıyan
harflerin parıltısı.

 
Samiha İkbal

Samiha İkbal - Kimsin sen

Kimsin sen
Şişelerdeki badeler gibi yıllanmış
Gönüllerde sevdan

Sahi kimdin sen?
Masal bahçelerinin
Hiç solmayan çiçeği mi?

Yorgun göçmen kuşlarının
Kanatlarını kaldıran sonbahar rüzgarı mı?

Sahi sen kimdin?
Anamın belediği benimle birlikte beşiğe
Sıcacık.

Alacakaranlıkta gözlerin
Birer ateş topu
Yıkıyor gönül tabularını
Sahi kimsin sen?
Çilekeş aşkların davetsiz konuğu.

Yürekteki fırtınanın devrilen ağaçları
Yuvasız kalan kuşları.

Göl ortasında susuzluğa susamış
Bir nilüfer mi?
Çöl ortasında yağmura aşık
Bir bedevi mi?

Sahi kimsin sen?
Bir yerlere yazmıştım adını
Bulabilirsem...
Samiha İkbal

Samiha İkbal - Kırda kelebek kovalarken adını unutan çocuk

Düşümde düşündüm
Düşünülmemiş düşleri
Çam ağaçlarının yapraklarını yoldum
Saçlarını ördüm.
Kırda kelebekleri kovalarken
Adımı unuttum.

Gereğinden fazla yaşamışım
Upuzun yalnızlığımda
Buluş ve kaybedişten hemen sonra
Düşümde düşündüm.

Düşümde bile yakıştıramadım
Ölümü çocuklara
Savaşı büyüklere yakıştıramadığım gibi
Silahı sevmediğim, kavgayı bilmediğim gibi

Düşümde düşündüm
Görkemini gözyaşının
Bu kaçıncı uyku
Bu kaçıncı uyanış
Bu kaçıncı unutuluşu İSMİN.
 
Samiha İkbal

Samiha İkbal - İzler

Hala hayal kırıklarını anlatır annem
Yaşama dair bildiklerini
Anne olmanın inceliklerini

Bakıp annemin buğulu gözlerine
-Konuş diye bağırdım

Hep doşruyu söyleyen yalanım ben
Tırnaklarımı söksen sesim çıkmaz
Ucunda evlat olunca
Kalbim bir atar bir atmaz
Evladın gözüne bakınca
Hep doğruyu söyleyen yalanım ben
 
Samiha İkbal

Samiha İkbal - Gülkırmızı Gülüşlerle

Öğrenmesi gerek çocukların
Güneşin her zaman sıcak ve aydınlık doğmayacağını
Ve onlara anlatmalı birileri
Suların daima bulanık akmayacağını

Çizgi filmler, resimler birer hayaldir
Öğrenmesi gerek çocukların
Her uykunun bir uyanışı olduğunu,
Yer yer korkuyu bilmeli çocuklar
Zaman zaman korkusuzluğu
Umudu...
Ve öğrenmeli çocuklar
Duraksız istasyonlarda durdurmayı gideni
Bitmeyen sevdalara dayalı
Yürekleri olmalı çocukların
Kutlu yolculukta yorulmak bilmeyen ayakları

Öyle gelsin gelecekse ağlamayı bilen gözleri
Güneşi emmişken, ısınmışken gönülleri
Tükenmeyen sevgileri olmalı
Kurak iklimlerde

Yıllar var, göremedim, duyamadım, dokunamadım
Titreyişini hissettiğim yürekleri var çocukların
Gelecekten endişeli gözleri
Ve bir ömür coşkuyu öğrenmeli çocuklar
Bir yolculuğa son vermeden varılmaz
Varılası ufukları olmalı çocukların

Çocuk olmayan yollara düşmesin yolum
Çünkü çocukların olmadığı yollar karanlık
Çocuk olmayan geceler yıldızsız
Çocuksuz kapılar nefessiz

Ey çocuk, senin de gözlerinde yıldızlar parlayacak
Yıldızlar toplayacağız gözlerinden
Gülkırmızı gülüşlerle.
Samiha İkbal

Samiha İkbal - Göz Aydınlığı

Göz aydınlığı veriyor birileri
Dar çerçeveli pencerelerden
Sarkamıyoruz sokaklara
Şenliğine çocukların,
Seslerine sesimiz karışamıyor.

Göz aydınlığı veriyor birileri
Bizim gözlerimiz hep yaşlı,
Sözlerimiz hep acıklı,
Ellerimiz titreme nöbetlerinde
Bakışımız hummalı.

Göz aydınlığı veriyor birileri
Şairler şiirlerini bitiriyorlar
Temiz bir sayfa çekiyorlar önlerine.

Göz aydınlığı veriyor birileri
Yaşlı demir kapıların ardından doğuyor gün
Çatlak duvarlardan ılık havayı getiriyor rüzgar
İnanasımız geliyor...

Göz aydınlığı veriyor birileri
Herkes duyuyor,
Kimse görmüyor,
Herkes inanıyor.
Samiha İkbal

Samiha İkbal - Eylül

İnerken akşam
Eylül hüzünleriyle
Sönüyor umutlarım.
Mavilerin derinliğine gömülüyor
Çığlık çığlığa gözlerim.

Mehtabın olmadığı bir yerde
Kumsala yazılmış adım.
Dalgaların dövdüğü
Bir şiirin son dizeleri
Martıların bile okumadığı.

Eylül'ün kalbe olan ihaneti
Buharlaştırdı son doğan Güneş, duyguları
Nedenleri, nasılları
Yalancı sevgilerin
Okşayışı gibi saçları...
 
Samiha İkbal

Samiha İkbal - Dua, eylem ve şükür...

1.

Ben ağırlaşırken
Bir tarafı hafifliyor dünyanın
Gün tebessümleri taşıyor ağır ağır
Belli ki yağmur yağacak.

2.

Yine de dirençli dağlar
Kendinden ayrılmayan kışa rağmen
İktisatlı kullanıyor olmalı
Siyah ve beyazı.

3.

Özünde, sevgiye gebe toprak
Yerli yerine oturunca sonsuz yaşam.
Kuşanınca sabrı
Yaşanan hangi öykü inkar edecek bizi.

4.

Zaman nazlı nazlı süzülüyor
Çarmıha gerilirken korku.
Acı, beklenen beste.
Yürek titriyorsa herşey iyi olur.

5.

Sabrın bereketi hayata dekor oluşturuyor
Mesuliyet ağır, her yağan yağmur sonuçta cansuyu
Yasak, her müfredatta,
Vakit geç mi olur
Bulutlar yürürken maveraya.

6.

Hayat asil duruşunda, ölüm kaçınılmazı oynuyor
Devasa bir kararlılık, onun adıyla başladım duaya
Siyah ve beyaz tutuştu kavgaya
Bu eyleme gülümsedi gökyüzü.

7.

Sır çıktı, fikir kaldı.
 
Samiha İkbal

Samiha İkbal - Birer melek kucakladı bizi

Birer Melek kuçakladı bizi
Kaybedenlerden olmadık
Rabbim güzel insanlara cevirdi yüzümüzü

Yaşamın sırrına erdik mi bilemiyorum
Geçtik sarp ve korkunç vadileri
Güneşe bile leke süren diller var
Yağmura söven

Aşk savaştığım zaman bulurdu beni
Madde gibi bir kuma sardım başıma

Yaşama dair ümitlerim vardı
Hiç sevmedim gözlerimde yıkanmamış yağmuru
Lanetlenmiş sözleri vardı insanlarımın
Rabbim,
Kıymadı kıyılası yüreklere
Cevirmedi yüzünü

Ne söylenen ne de hissedilenleri duymadık
Tuz basıldı yaramıza
İnsanlar insanların kölesi olmuşsa
Senin ve benim yapabileçeğimiz budur.

Rabbim,birer Melekle ödüllendirdi bizi
Kaybedenlerden olmadık
Güzel yarınlara çevirdi yümüzü.
 
Samiha İkbal

Samiha İkbal - Bir Mevsim ki



Kanatsız bir demdi
Kara düğüm olmuş duygularla
Bedbinlik her dem
Fersiz gözlerinde sadece
Gözyaşı vardı çocukların
Ne yapalım yangınını söndürmek için
Kaba eller üzerinde kafatasları
Taşınır bir merminin ışığında ruhlar
Dağınık ve kudsi ve de binlerce.
Sana ne oluyor ey melek
Ters çevir gazab rüzgarını
Meydan okurdum sana olmasa
Olmasa ilahi emir.

Samiha İkbal - Aşk

Aşk...
Öncelerde aşk;

En unutulmadık çağda
Bir utangaçlık yüzde al al
Yürekte bir anlamsızlıktı.

Öncelerde aşk;

Okul sıralarından
Kütüphane merdivenlerine taşınırdı.
Akar sulardaki berraklık, ışıltı
Bitimsiz, samimi, sınırlı...

Öncelerde aşk;

Ateşten bir deniz, küstah
Mevsimsiz solmalar, gurur
Uçurum başlarında fırtınalı
Ayrılıklarla bezenmiş, dilsiz
Sarı bir keder, gri bir hüzün
Öfke...

Şimdilerde aşk;

Bildiğim bütün duyguların
En bereketlisi, en sadakatlisi
En dürüstü
Görkeminde yaradılışın
En helali...

Şimdilerde aşk;

Avuç kadar yüzde
Bukle bukle saçlar
İki vucutta carpan tek kalp

Hep aşk;
Ölümsüzlüğünde nefesin
Yaradana sığınmaktır.
 
Samiha İkbal

Samiha İkbal - 1. Yağmuru sevme denemeleri

Tarihi icerken yudum yudum
Kayıpları sayıyor yağmur damlaları...

Şemsiyesiz gözlerde camurlar yıkanıyor
Ve coğalıyorsun damla damla
Deneyleri icerek...

Sızıyor bir yerlerden ihanet
Taşı bile deliyor yağmur

Hangi tarih tualine resmedilmemiş
Acıdan başka nedir ki savaş.

Hangi yana aktığını bilmeden
Düşüyorsa yağmur toprağa
Tut yağmuru kollarından gözyaşına bağla.

Kırmızı intiharı var yüreğin
Bir gizemli tahtın umut eşiğinde.

Yankılanıyor sessiz ve derinden
Birazdan yağmur dinecek
İntiharı tarihte kalanlara bırakarak.
 
Samiha İkbal

Samiha İkbal - Beklerim

Bazen görünmez karanlıkta güzellikler
Güneş doğsun diye beklerim

Kurur dudaklarım bir kelam edemem
Yağmur yağsın diye beklerim

Kulaklarım bir tatlı nağmeyi özler
Sesin gelsin diye beklerim

Etrafımı sarar bembeyaz bir sis
Rüzgar essin diye beklerim

Dayanmaz bu hasrete yüreğim
Seni,bana dönsün diye beklerim.
 
Samiha İkbal