Marie CURIE (1867-1934) ve Pierre CURIE (1859 1906)
Curie'ler, bir atom çekirdeğinin ışınımlar yayarak kendiliğinden parçalanıp başka bir elementin atomuna dönüşmesi olan radyoaktiflik konusundaki ilk çalışmaları gerçekleştirenler arasında seçkin bir yere sahiptir.
Polonyalı bir fizik ve matematik profesörünün kızı olan Marie Sklodowska Varşova'da doğdu. 1891'de Paris'e giderek Sorbonne Üniversitesi'nde fizik ve matematik eğitimi gördü. 1895'te Fransız fiziksel kimyacı Pierre Curie ile evlendi. Pierre Curie 16 yaşındayken Sorbonne'a girmiş, iki yılda diploma alarak aynı üniversitede asistan olmuştu. Kristallerin ısıyla elektriklenmesini (piroelektrik) araştıran ve kristallerin basınçla elektriklenmesi (piezoelektrik) olgusunu bulan Pierre Curie, magnetizma konusundaki teziyle 1895'te doktora derecesini almıştı. Pierre Curie'nin bazı kristallerin titreşince elektrik ürettiğini ve elektrik verilince titreştiğini bulması kristallerin radyolarda kullanılmasına yol açmıştır.
Marie ve Pierre Curie evlendikten sonra bilimsel araştırmalarını birlikte sürdürdüler; Fransız fizikçi Henri Becquerel'in 1896'da uranyum elementinde varlığını ortaya koyduğu ve sonradan radyoaktiflik olarak adlandırılan olguyu incelemeye başladılar. Marie Curie toryumun da uranyum gibi radyoaktiflik özelliği gösterdiğini buldu; çeşitli maddelerin yaydığı radyasyonu karşılaştırmak için özel bir elektroskop geliştirdi. Uranyum elde etmekte kullanılan pekblend cevherinin uranyumdan daha radyoaktif olduğunu görerek, bu cevher içinde uranyumdan daha radyoaktif bir madde olması gerektiği sonucuna vardı. Curie'ler, uranyumu ayrılmış tonlarca pekblend artığı üzerinde araştırma yaparak, bu çok radyoaktif maddeyi cevherden ayırmak için çalışmaya giriştiler. Eski bir barakada çok güç koşullarda yürüttükleri ve sık sık para sıkıntısıyla engellenen çalışmalarında, birçok kez yineledikleri kimyasal işlemler sonunda 1898'de cevherdeki çok radyoaktif maddeyi ayırmayı başardılar. Tonlarca pekblend kullanarak çok az miktarda elde edebildikleri ve radyoaktifliği uranyuma oranla binlerce kez fazla olan bu madde iki elementten oluşuyordu. Bunlardan birine, Madam Curie'nin anavatanı Polonya'nın adını yüceltmek amacıyla polonyum adı verildi; öbürüyse radyum olarak adlandırıldı. Ama, Madam Curie saf radyumu ancak 1910'da elde edebildi.
Bu çalışmanın yanı sıra, Curie'ler radyumdan yayılan radyasyonu incelediler; magnetizmanın radyasyon üzerindeki etkisini ve radyasyonun ısıtma gücünü araştırdılar. Curie'lerin çalışmaları daha sonraki nükleer fizik araştırmalarının temelini oluşturdu.
Pierre Curie 1900'de Sorbonne'da öğretim üyesi oldu. Marie Curie Recherches sur les substances radioactives (Radyoaktif Maddeler Üzerine Araştırmalar) adlı teziyle 1903'te doktora derecesi aldı. Aynı yıl, Pierre Curie ve Henri Becquerel ile birlikte Nobel Fizik Ödülü'nü kazandı. Üç yıl sonra Pierre Curie bir yük arabasının çarpması sonucu Paris'te ölünce, Marie Curie kendini tümüyle araştırmalarına verdi. 1906'da, Pierre'in ölümüyle boşalan Sorbonne Üniversitesi fizik kürsüsüne atandı ve Sorbonne'da ders veren ilk kadın oldu. 1908'de profesörlüğe yükseldi ve 1911'de Nobel Kimya Ödülü'nü de alarak iki kez Nobel Ödülü alan ilk kişi oldu. Marie Curie I. Dünya Savaşı sırasında Fransız hastanelerinde radyoloji servisleri kurulması için çalıştı. Daha sonra, Paris Üniversitesi'nde kurulmasına öncülük ettiği Radyum Enstitüsü'nün araştırma bölümü başkanı oldu. 1922'de Tıp Akademisi üyeliğine seçilen Madam Curie radyoaktif maddelerin tıptaki kullanım olanakları konusunu araştırmaya yöneldi.
Bilimle uğraşan çok az kişi Curie'lerden daha güç koşullar altında çalışmıştır. Paralarının çoğunu gerekli aygıt ve gereçleri almak amacıyla harcadıkları için, yoksul mahallelerde yaşadılar; çoğu zaman yeterince yiyecek bulamadılar; rüzgâra ve yağmura karşı yeterince korunmamış bir barakayı laboratuvar olarak kullandılar. O günlerde radyoaktif maddelerin insan sağlığı için yarattığı tehlikeler hiç bilinmiyordu. Marie Curie radyum bileşikleri ile çalışırken oluşan yanıklar yüzünden çok acı çekti ve radyoaktif ışınımın neden olduğu kan kanserinden öldü.
Bu iki büyük öncünün anısına, bir radyoaktiflik birimine "curie" adı verilmiştir. Büyük kızları Irene Joliot-Curie de radyoaktiflik konusunda araştırmalar yapmış ve Nobel Kimya Ödülü'nü almıştır.
Curie'ler, bir atom çekirdeğinin ışınımlar yayarak kendiliğinden parçalanıp başka bir elementin atomuna dönüşmesi olan radyoaktiflik konusundaki ilk çalışmaları gerçekleştirenler arasında seçkin bir yere sahiptir.
Polonyalı bir fizik ve matematik profesörünün kızı olan Marie Sklodowska Varşova'da doğdu. 1891'de Paris'e giderek Sorbonne Üniversitesi'nde fizik ve matematik eğitimi gördü. 1895'te Fransız fiziksel kimyacı Pierre Curie ile evlendi. Pierre Curie 16 yaşındayken Sorbonne'a girmiş, iki yılda diploma alarak aynı üniversitede asistan olmuştu. Kristallerin ısıyla elektriklenmesini (piroelektrik) araştıran ve kristallerin basınçla elektriklenmesi (piezoelektrik) olgusunu bulan Pierre Curie, magnetizma konusundaki teziyle 1895'te doktora derecesini almıştı. Pierre Curie'nin bazı kristallerin titreşince elektrik ürettiğini ve elektrik verilince titreştiğini bulması kristallerin radyolarda kullanılmasına yol açmıştır.
Marie ve Pierre Curie evlendikten sonra bilimsel araştırmalarını birlikte sürdürdüler; Fransız fizikçi Henri Becquerel'in 1896'da uranyum elementinde varlığını ortaya koyduğu ve sonradan radyoaktiflik olarak adlandırılan olguyu incelemeye başladılar. Marie Curie toryumun da uranyum gibi radyoaktiflik özelliği gösterdiğini buldu; çeşitli maddelerin yaydığı radyasyonu karşılaştırmak için özel bir elektroskop geliştirdi. Uranyum elde etmekte kullanılan pekblend cevherinin uranyumdan daha radyoaktif olduğunu görerek, bu cevher içinde uranyumdan daha radyoaktif bir madde olması gerektiği sonucuna vardı. Curie'ler, uranyumu ayrılmış tonlarca pekblend artığı üzerinde araştırma yaparak, bu çok radyoaktif maddeyi cevherden ayırmak için çalışmaya giriştiler. Eski bir barakada çok güç koşullarda yürüttükleri ve sık sık para sıkıntısıyla engellenen çalışmalarında, birçok kez yineledikleri kimyasal işlemler sonunda 1898'de cevherdeki çok radyoaktif maddeyi ayırmayı başardılar. Tonlarca pekblend kullanarak çok az miktarda elde edebildikleri ve radyoaktifliği uranyuma oranla binlerce kez fazla olan bu madde iki elementten oluşuyordu. Bunlardan birine, Madam Curie'nin anavatanı Polonya'nın adını yüceltmek amacıyla polonyum adı verildi; öbürüyse radyum olarak adlandırıldı. Ama, Madam Curie saf radyumu ancak 1910'da elde edebildi.
Bu çalışmanın yanı sıra, Curie'ler radyumdan yayılan radyasyonu incelediler; magnetizmanın radyasyon üzerindeki etkisini ve radyasyonun ısıtma gücünü araştırdılar. Curie'lerin çalışmaları daha sonraki nükleer fizik araştırmalarının temelini oluşturdu.
Pierre Curie 1900'de Sorbonne'da öğretim üyesi oldu. Marie Curie Recherches sur les substances radioactives (Radyoaktif Maddeler Üzerine Araştırmalar) adlı teziyle 1903'te doktora derecesi aldı. Aynı yıl, Pierre Curie ve Henri Becquerel ile birlikte Nobel Fizik Ödülü'nü kazandı. Üç yıl sonra Pierre Curie bir yük arabasının çarpması sonucu Paris'te ölünce, Marie Curie kendini tümüyle araştırmalarına verdi. 1906'da, Pierre'in ölümüyle boşalan Sorbonne Üniversitesi fizik kürsüsüne atandı ve Sorbonne'da ders veren ilk kadın oldu. 1908'de profesörlüğe yükseldi ve 1911'de Nobel Kimya Ödülü'nü de alarak iki kez Nobel Ödülü alan ilk kişi oldu. Marie Curie I. Dünya Savaşı sırasında Fransız hastanelerinde radyoloji servisleri kurulması için çalıştı. Daha sonra, Paris Üniversitesi'nde kurulmasına öncülük ettiği Radyum Enstitüsü'nün araştırma bölümü başkanı oldu. 1922'de Tıp Akademisi üyeliğine seçilen Madam Curie radyoaktif maddelerin tıptaki kullanım olanakları konusunu araştırmaya yöneldi.
Bilimle uğraşan çok az kişi Curie'lerden daha güç koşullar altında çalışmıştır. Paralarının çoğunu gerekli aygıt ve gereçleri almak amacıyla harcadıkları için, yoksul mahallelerde yaşadılar; çoğu zaman yeterince yiyecek bulamadılar; rüzgâra ve yağmura karşı yeterince korunmamış bir barakayı laboratuvar olarak kullandılar. O günlerde radyoaktif maddelerin insan sağlığı için yarattığı tehlikeler hiç bilinmiyordu. Marie Curie radyum bileşikleri ile çalışırken oluşan yanıklar yüzünden çok acı çekti ve radyoaktif ışınımın neden olduğu kan kanserinden öldü.
Bu iki büyük öncünün anısına, bir radyoaktiflik birimine "curie" adı verilmiştir. Büyük kızları Irene Joliot-Curie de radyoaktiflik konusunda araştırmalar yapmış ve Nobel Kimya Ödülü'nü almıştır.