tanzimat ve mesrutiyet donemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tanzimat ve mesrutiyet donemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde edebiyat ile ilgili yapılan çalışmalar nelerdir?

Tanzimat dönemi edebiyatı (1860-1869)

Türk toplumunda, 1860-1896 yılları arasındaki edebiyat etkinlikleri, "Tanzimat edebiyatı" adı altında toplanır. "Batılılaşma" olgusunu gerek basın, gerek edebiyat yapıtları aracılığıyla yaygınlaştırmaya çalışan Tanzimat dönemi yazarları, Batı şiir, roman ve tiyatrosundan oldukça etkilendiler. Bu etkilenmeler, özellikle çeviri yoluyla gerçekleşti. Tanzimat yazarları sanat anlayışları bakımından ikiye ayrılabilir: Namık Kemal, Şinasi, Ahmet Mithat Efendi, ve Ziya Paşa'yı kapsayan birinci kuşak (1860-1875); Recaizade Mahmut Ekrem, Sarnipaşazade Sezai, Nabizade Nazım ve Abdülhak Hamit'i kapsayan ikinci kuşak (1875-1896). Birinci kuşak "sanat toplum içindir", ikinci kuşak ise "sanat sanat içindir" İlkesini benimsemiştir.

Tanzimat döneminde ilk olarak Batı edebiyatından bazı romanlar çevrilmiş, bu çevirileri örnek alan Tanzimat romancıları, "Batılılaşma", "yanlış eğitim", "esirlik" gibi toplumsal kavram ve kurumları bazen alaycı, bazen de gerçekçi bir biçimde işlemişler, romantizm (Namık Kemal, Ahmet Mithat Ffendi, Şemsettin Sami) ve gerçekçilik (Recaizade Mahmut Ekrem, Nabizade Nâzım, Samipaşazade Sezai) akımlarını benimsemişlerdir. Ayrıca bu dönemde, Türk tiyatrosu oluşmaya başlamıştır.

Tanzimat dönemi Türk edebiyatı, birçok eksikliğine ve yanılgılarına karşın, Batı örneğinde Türk edebiyatının başlangıcını oluşturması bakımından önem taşır. Bu dönemde Batı şiiri, romanı, tiyatrosu Türk toplumuna tanıtılmaya çalışılmış, edebiyat yapıtları aracılığıyla toplumun eğitilmesine ve bilinçlendirilmesine önem verilmiştir. Söz konusu dönemde çıkan gazete ve dergilerinde, özellikle siyasal bilinçlenmede büyük katkısı olmuş, XIX. yy'ın sonlarına doğru, yeni yetişen ve özellikle Fransız edebiyatından bazı etkiler alan genç kuşak, servet-i Fünun dergisinde toplanarak, yeni bir edebiyat dönemini başlatmıştır.

Tanzimat Edebiyatı: Tanzimatı hazırlayan tarihi, sosyal, kültürel nedenler, Tanzimatın sınırları, dönemleri, kaynakları, genel nitelikleri, Tanzimatçıların ortak özellikleri, Tanzimat döneminde dil sadeleşmesi ve nesir alanında değişim ve yenilenme, Edebiyatımıza batı edebiyatından gelen nesir türleri; Çeviri: İlk çeviriler, Tiyatro, Tiyatro çalışmaları ve ilk yapıtlar; Gazete ve Dergi: İlk gazeteler; Basın: Roman, Hikaye, İlk romanlar; Diğer Türler: Eleştiri, İnceleme, Tarih, Mektup; Türk Dili ve Tarihi İle İlgili Çalışmalar; Tanzimatta Nazım; Servet-i Fünun Edebiyatı; Milli Edebiyat; Cumhuriyet Dönemi.

NURUZİYA SOKAĞI

De Gaulle, Mitterand, Mimar Mongeri'nin, dans hocası Panosyan'ın, Behice Boran'ın, Kadri Aytaç, Örsan Öymen'in, M. Butterfly'ın, Franz Liszt'in adımlarını duyar gibiyiz bu sokakta. Az daha Kamelyalı Kadın da gelecekti. Galatasaray'daki Nuruziya Sokağı nice misafir ağırlamış, nice ömürler yaşamış, büyük bir yangın geçirip yeniden inşa edilmiş, bazen yalnız kalmış, terkedilmiş, ama mahalle hüviyetini hiçbir zaman yitirmemiş bir sokak. Nuruziya Sokağı, özellikle dekadan Tanzimat Devri'nin en itibarlı sokaklarındadı. O dönemden, hatta 16. yüzyıldan bugüne kadar siyasi, ekonomik, toplumsal gelişmelerden bu denli etkilenen sokak azdır. Osmanlı - Fransız - Leh uzlaşması, Lehistan'ın bölünüşü, Rus Devrimi, kozmopolit üç kıta imparatorluğunun çöküşü, mübadeleler, "Vatandaş Türkçe Konuş Kampanyası," Varlık Vergisi, 6-7 Eylül, 1964 sürgünü, '74 Kıbrıs krizinin dolaylı ve dolaysız olarak oluşturduğu psikolojik ortam, sokağın topografisini kökten değiştirmiş bulunuyor. Nuruziya, Galatasaray'dan Tünel'e giderken sol kolda, Odakule'nin tam karşısındaki sokak. Eskiden adı Polonya Sokağı imiş. 1930'larda devrin belediye meclisi tarafından adı değişirilip, Mason dünyasının iki önemli kavramı olan "nur" ve "ziya"yı bir araya getiren "Nur-u Ziya" adını almış. Tarihi boyunca büyük sarsıntılar geçiren bu sokak bugün eski dokusunu tamamen koruyamamakla beraber, gene de taşıdığı melez mimariyle son derece özgün. Bir zamanlar Karaköy - Galatasaray dolmuşlarının kalktığı girişinde bugün sadece High School'un heybetli binası bulunuyor.

TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATI

1860'tan sonra, İmparatorluğun siyasi ve sosyal durumunda mühim gelişmeler göze çarpar ve bunlar, tabiatıyla, edebiuyatın gelişmesine de kuvvetle tesir ederler. Mustafa Reşid Paşa'nın 1858'de ölümünden sonra 1871 tarihine kadar devlet idaresine çoğu zaman elinde tutan ve karakteri bakımında çok tedbirli ve ihtiyatlı olan Ali Paşa, batılaşma hareketini temposunu da ağırlaştırır. Hareketin yürütülmesi ve sürekliliği bakımından burada dikket edillecek mühim bir nokta, çağdaşlaşmayı sıkı bir kontrol altında tutan politikacıların yanıbaşında, onu samimiyetle benimsemiş, tamamıyla idealist ve aydın bir neslin yetişmiş olmasıdır. Bazı şahsi ihtiras ve kuşguların tesiri ile batılılaşma hareketini geliştirmesi için politikacıların gösterdikleri yavaşlık karşısında, bu nesil II. Abdulhamit dönemine kadar, teşebbüsü elinde bırakmamıştır. Bölelikle batılılaşma, yalnız devlet tarafında yürütülen bir hareket olmaktan çıkararak, aydınların halka da mal etmeye çalıştıkları çok daha şuurlu ve kaplamlı bir duruma gelmiştir.

20 Haziran 1861 de Abdulmecid'in erken ölümü üzerine tahta geçen kardeşi Abdulaziz (1861-1876), ağbesi kadar kültürlü ve batı hayranını olmamakla beraber, ülkenin çağdaşlaşmasına karşıda değldi. Fakat oda, devletin yönetimi konusunda bütün yetkinin kendisinde toplanmasına, yani ozmanlı devlet gleneğinin dev¤¤¤¤¤ taraftardı ve bu geleneği sonuna kadar sürdürdü. Zaaten gülhane hatı ile devletçe tahhüt edilen hususlar, vertlerin abihak ve hüriyetlerini (Can, Mal ve namusun ) teminat altına alınması ve bunlarla ilgili işlemler ve kanunların hakim kılınması idi. Yani gülhane hattı, siyasi olmaktan çok hukiki bir belgeydi. Devlet başkan, bu belgeye göre, ozamana kadar kendisine ait bağzı yetkilerden kendi isteği vazgeçiyor, bu yetkileri kanunlara bırakıyor.

İdari alanda, şimdide yürürlükte olan ve Fransa'dan alınmış bulunan sistem uygulanarak, vilayetler merkez olmak üzere, ilçe (kaza), bucak (nahiye) ve köylerdn oluşan yönetim üniteleri oluşturuldu. Adalet alanında, fertlerin haklarını batılı örnekteki kanunlara göre koruyan nizamiye mahkemeleri isimli yeni mahkemeler kuruldu (1868). Dini konulardaki davalara ise eskisi gibi, şer'iye mahkemeleri yani kadılar bakmakta idi. Huku alanında atılan yeni bir adımda, ozamana kadar yalnız şeriat esaslarına dayanan medeni hukukun günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesidir. Bu düzenlenme görevi Ahmet Cevdet Paşa'ya verildi. Oda, hazırladığı mecalle (1868-1876, 16 cilt ) isimli ve islam hukunun günün şartaları ileuzlaştırılmasını şeklinde bir sentezi ürünü olan büyük eseri hazırla¤¤¤¤¤ (bir heyetin yardımı ile) bu görevi yerine getirmiş oldu. II. Mahmut devrinde başlamış olan teşkiletı, Apdulaziz zamanında posta pulunun da kullanılmaya başlanılması (1862) ile, yeniden düzenlendi. 1863 de merkezi londrada bulunan bir bankanı istanbul şubesi olarak ve ingiliz fransız ortaklığı ile, ilk banka olan osmanlı bankası (bank-ı osmani şahane açıldı) aynı yıl tarım konusunda istanbulda ilk milletler arası bir sergide açıldı. Fakat batılaşmada en dikkate değer olay ilk defa bir olarak bir osmanlı padişahının yabancı ülkelere resmi ziyarette bulunmasıdır. 1867 yılı yazında pariste açılan büyük sergiyi ziyareti avrupanın başlıca devlet başkanları arasında Abdulaziz de davet edilmiş ve padişah fransa imparatoru III. Napolyonu misafiri olarak perise gitmiştir. Bu ziyaret sırasında ingiltere kral ilçesi viktoryanın yanında davetini kabul ederek londraya geçmiş ve dönüşünde de karayolu üzerinde de bulunan başka Avrrupa ülkelerinin ziyaretin, çagdaşlaşmanın lüzüm ve değeri bakımından padişah üzerinde fazla bir tesir yapmadığı, dönüşünden sonra bu konudaki çalışmaların geliştirilmesine veya hızlandırırılmasına tanık olunamamasından anlaşılmaktadır.

Abdülaziz'in on beş yıllık döneminden, hiçbir yabancı ülkeyle savaş yapılmadı. Devlet sadece iç isyanlarla uğraştı bir savaş çıkmaması bakımında Abdulaziz şanslı sayılır. Çünkü savaş çıkmış olsaydı modern silahlarla donattığı içim övündüğü ordusunun bu silahları gereği gibi kullanmasını bilmemesi yani eğitimsizliği yüzünde yenildiği görülecekti. Bunu yerine geçen yiğeni II. Abdulhamit gördü.

Tanzimât devrinde türl basının hizmeti ve sosyal alanlardaki çağdaşlaşmayayaptığı katkılarıyla bitmez . Bu genel çağdaşlaşma hareketi nin dışında kalamayacak olan türk edebiyatının doğulu yapıdan sıyrılarak batılı bir yapıya sahip olmasını da büyük yardımları dokunur. Bu değişmedeki örneklerde ozamanlar milletler arası kültür ve diplomasi alanlarında hakim dil olan fransızcadan gelir tanzimat devrinde batı edebiyatı demek fransız edebiyatı demektir. Bütün türler değil tanınan ve örnek alınan yazar ve şairler bu edebiyatın temsilcileridir. Gerek fransız edebiyatını tanıtan yazılar gerek yapılan tercümeler ve gerekse onu örnek olarak yapılan bütün denemeler bu devrim gazete ve dergilerinde yer almıştır. Bu bakımdan çağdaş bir türk edebiyatın kurulup geliştirilmesindeki büyük hizmetinin yanında bu devrim basımın türk edebiyatı tarihinde bu devrime ait araştırmalar içinde büyük değer taşımaktadır.

Tanzimât devrinde büyük çoğunluğunu edebiyatçıların oluşturduğu aydın nesille osmanlı devletinin devamını ve dolayısıyla onu kurmuş olan osmanlı oğulları hanedanı bu devletin başında kalmasını isterler. Çağdaş bir siyasi recim olarak sadece meşrutiyeti düşünmelerinin sebebide budur.İçlerinde yalnız sağı Ahmet Beyzade Mehmet ile Hüseyin vasfı paşa gibi bazıları cumhuriyet recimini ileriye sürerler.

Tanzimât bu iki görüşün yanında ancak birinci dünya bir savaşı yıllarında türkçülük adı ile kök salabilecek ve 1923 de milli bir devletin kurulmasını katkısı bulunacak olan milliyetci görüşün tohumlarıda atılmıştır. "Türk tarihinde Osmanlı devletinde çok önce başladı türklerin sadece osnalılardan ve türkçeninde sadece osmanlılarda ibaret olmadığı dünyada dağanık bir şekilde yaşamış ve yşayan ve tarih boyunca bir çok değişik bölgelerde ayrı ayrı devletler kurmuş olan bütün türklerin tek bir millet oldukarı" (Süleyman Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Ali Suavi, Ahmet Mithat) görüşü ildefa tanzimat devrinde ortaya atılmış türk tarihi ve dili hakkındaki ilmi çalışmalarda bu devirde başlamıştı.

Tanzimât devrinde edbi çağdaşlaşmanın öncüsü olduğu kadar basın yoluyla yapılan demokratik yolunda öncüsü olan şinasi çok ihtiyatlı ve çekingen olması yüzünden ülkede görülmesi isteği çağdaş siyasi rejimin adını açıkca söylemeyerek " devletin halkın vekili olduğundan halkn bu sebeple devletin kendi adına vekil olarak yaptığı bütün işler hakkında kendi görüşünüde söylemek hakkına sahip bulunduğunda yani yönetime katılma yetkisini taşıdığında" söz eder. Bu sözlerin anlatmak istedileri yönetim şeklini resmini adını "meşrütiyet" olarak açıkca koyanlar yeni Osmanlı'lardır. Onlara bu rejim insanların medeni ve siyasi hak ve yetkilerini ağlayabilecek tek yoldur. Tanzimat edebiyatında en çok işlenen temalardan biri olan "hüriyet" kavramının altında da bu rejim vardır.

Asırlarca mutlakıyetçi bir yönetimden sonra Türkiye'de meşrutiyet yönetiminin kurullması, çağdaşlaşma yolunda, çok büyük bir olaydı.
II. Meşrutiyet Dönemi Türk Edebiyatı,1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet rejimiyle birlikte siyasi ve sosyal değişikliklerin zaruri bir neticesi olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla 1908-1923 yılları arasında verilen edebi ürünler, büyük oranda siyasi ve toplumsal niteliklere sahip bir edebiyattır.

Bu dönemde başlıca 4 temel düşünce akımı ve bunların edebiyata yansıma biçimleri ile karşılaşırız.

Bu düşünce akımları: 1. Osmanlıcılık,2. İslamcılık,3. Türkçülük ve 4. Garpçılık olarak adlandırılmaktadır.