Oruç tutarken sağlığınıza dikkat!



Ramazan yaz mevsiminin en sıcak ve uzun günlerine denk geldi. Dolayısıyla Ramazan ayı boyunca oruç tutanların sağlık açısından dikkat etmesi gereken çok şey var.

Kavurucu sıcaklar devam ediyor ancak Ramazan ayı geldi çattı. Yaz mevsiminin bu uzun ve sıcak günlerinde oruç tutarken sağlıklı kalmak ise büyük dikkat ve özen istiyor. Memorial Etiler Tıp Merkezi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Murat Görgülü, sıcak havalarda oruç tutarken sağlıklı kalmak için önerilerde bulundu.

Bu yıl Ramazan ayı, yazın uzun ve sıcak günlerine denk geldi. Hem gün içinde oruç tutulan sürenin uzun olması hem de havanın sıcak olması oruç ibadetini yaparken bazı konulara dikkat etmeyi gerektirmektedir.

Sağlığınızı korumanın anahtarı: Bol sıvı alımı

Özellikle sıcak havalarda sıvı tüketimi çok önemlidir, oruç tutan kişilerin iftar ve sahur yiyeceklerini hafif ve sulu yemekler olarak düzenlemesi, iftar ve sahur arası sıvı tüketimine özen göstermeleri gerekmektedir.

İşiniz yoksa gündüz sokakta olmayın

Sıcak havalarda gerek terleme ile gerekse vücuttan buharlaşma yolu ile sıvı kaybının artması daha çok sıvı alımını gerektirmektedir. Oruç tutan kişiler, eğer bir zorunluluk yok ise, çok sıcak havalarda dışarıya çıkmamaya özen göstermelidirler. Eğer dışarı çıkılacaksa sabah erken ya da akşamüstü saatler tercih edilmelidir. Açık havada çalışan oruçlu kişilerin doğrudan güneş ışığından kaçınmaları, özellikle bol ve açık renk giysiler tercih etmeleri önerilir. Yaz mevsiminde çok kalabalık ve sıcak ortamlarda bulunmak hem sıvı kaybı; hem de kan şekerinde düşme gibi durumlar yaratacağından bu konuya da dikkat etmek gerekmektedir.

Gölgede mola vermeyi ihmal etmeyin

Yaz aylarında özellikle açık havada çalışan ağır işçilerin mutlaka sahura kalkarak sıvı almaları, dengeli beslenmeleri gerekmektedir. Güneşin dik olduğu öğle vakitlerinde ve her 1-2 saatte bir mola verilip dinlenilmesi, gölge ve serin bir bölgede bulunulması çok önemlidir. Çok sıcak ve bunaltıcı durumlarda hafif serin duş alınması ferahlatıcı etkiye sahiptir.

Bayılma riskine dikkat!

Oruç tutulan dönemde sıvı kaybına dikkat edilmezse; halsizlik, kas krampları, çarpıntı, ateş çıkması gibi bulgular oluşur, daha fazla su kayıplarında tansiyon düşmesi ve bayılma gözlenebilir. Sıvı kaybı ile birlikte direkt güneş ışığına maruz kalma olursa sıcak çarpması tablosu da gelişebilir.

İftarda yemeğe kahvaltılık ile başlayın

Yaz aylarında oruç tutarken yemeklerimize de özellikle dikkat etmek gerekmektedir. İftarda bir kerede çok miktarda yemek yememeli, yağlı, baharatlı, tuzlu ve soslu yemeklerden kaçınılmalıdır. İftarda oruç hafif sulu yiyeceklerle ve kahvaltılık benzeri yiyeceklerle açılmalı ve bir kerede çok miktarda yanilmemelidir. Onun yerine iftardan bir iki saat sonra yine bir miktar yenilmelidir. Yatmaya 1-2 saat kala bir meyve yenilmesi hem enerji bakımından hem de içerdiği sıvı miktarı bakımından önerilir.

Sahurda et yemeyin

Sahura biraz erken kalkılıp sıvı besinler alınması, ağır yiyecekler yerine doyurucu ve hafif bitkisel kaynaklı besinler alınması gerekmektedir. Özellikle sahurda ağır hayvansal besinlerden uzak durulmalıdır. Bu tip besinlerden balık ve tavuk tercih edilmeli ızgara, haşlama ya da fırında pişirilerek iftar öğününde yenilmelidir.

Oruç tutmak isteyen kronik hastalar doktor kontrolünde olmalı

Yaz aylarında oruç tutarken bazı hasta gruplarının da özel olarak dikkat etmesi gereken durumlar vardır. Yüksek tansiyon, kronik rahatsızlığı olan hastalar, kalp ve böbrek sorunu olan hastalar sıcak havalarda mutlaka doktorlarına danışarak oruç tutmalı; beslenme düzenlerinde büyük değişiklik yapmamalı ve ilaçlarını aksatmamalıdır. Sıcak hava ve sıvı kaybı nedeniyle bu tip hastaların genel durumlarında ve metabolik değerlerinde bozulma olabilir. Yine çok yaşlı kişilerin de sıvı kaybı ve sıcağa daha duyarlı oldukları unutulmamalıdır. Bu tip kişilerin oruç tutmaya başlamadan önce doktor kontrolünden geçmeleri önemli bir husustur.

Atatürk’ün orijinal sesi bulundu iddiası



KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın talimatıyla başlatılan bakanlık arviş çalışmasında, Atatürk’ün orijinal sesine ulaşıldı ve sesinin bilinenin aksine daha tok ve gür olduğu ortaya çıktı. Kültür Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Abdurrahman Çelik, sır gibi saklanan ve yakında kamuoyuna açıklanacak görüntü hakkında HABERTÜRK’ün sorusu üzerine açıklamalarda bulundu. Genel Müdür Çelik, “Ulaştığımız yeni görüntülerde Atatürk’ün sesinin bugüne kadar dinlediğimiz gibi tiz (ince) olmadığını gördük. Bizim tabettiğimiz görüntülerde Atatürk’ün sesi, daha tok ve gür çıkıyor” dedi.

ESKİ TEKNİK NEDENİYLE SESLER ‘TİZ’ ÇIKIYOR

Atatürk’ün 1936 yılında kaydedilen görüntüsünde, bugüne kadar kulak alışkanlığı haline gelen sesinin aslında o dönemin teknik kayıt sisteminden dolayı yanlış algılandığı belirlendi. Çelik de konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Tiz ses o dönemin tüm filmlerinde görülüyor. Çünkü o zaman elle çevirmek suretiyle çekim yapılıyordu. El hızıyla çekim yapıldığı için kişilerin orijinal sesini elde etmek mümkün olmayabiliyor. Bu da Atatürk’ün sesinin normal halinden daha tiz çıkmasına yol açıyordu. Şimdi ulaştığımız görüntüler sayesinde belki de ilk kez Atatürk’ün orijinal sesine en yakın sesini duyma fırsatını yakalayacağız. Atatürk’ün sesi herkesi şaşırtacak.” Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayın hayatına geçmeye hazırlanan “Belgesel TV”de yakın gelecekte yayınlanacak olan görüntülerde 100 yıldır devletin tozlu raflarında bekleyen, bugüne kadar kimsenin el sürmediği belgeler yer alacak. Bakanlık arşivinde bulunan 2 bin 400 kutudan oluşan filmlerin orijinal ses ve görüntülerinin korunarak, günümüzün teknolojisine uyarlanması için Mimar Sinan Üniversitesi ile anlaşma yapıldı.

ABDÜLHAMİD’İN GÖRÜNTÜLERİ

Film kutuları açılmaya başladığında hazine değerinde görüntülere ulaşılmaya başlandı. Osmanlı Padişahı Abdülhamid’in bir tören sırasındaki görüntülerine de ilk kez ulaşıldı. Osmanlı dönemindeki görüntülerin Abdülhamid ile sınırlı olmadığı, bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmamış birçok tarihsel görüntünün gün ışığına çıkacağı ifade edildi. Çelik, kamuoyunda büyük ses getirecek görüntüler arasında İsmet İnönü, Celal Bayar ve Adnan Menderes’e ait bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmayan görüntülerin de yer aldığını söyledi. Görüntülerin daha çok resmi tören ve gezilerden oluştuğunu belirten Çelik, filmlerin makaradan çıkarılması durumunda kendi kendini imha eden tekniğe sahip olduğu için bugüne kadar kimsenin el sürmediği bilgisini verdi.

Yine de yüzde yüz olmayabilir

ESKİ Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu, Kültür Bakanlığı’nın ulaştığı yeni görüntülerin Atatürk’ün orijinal sesine daha yakın bir ses tonunu bize verebileceğini söyledi. “Kültür Bakanlığı’nın ulaştığı görüntüler yüzde 90 doğrudur” ifadesini kullanan Halaçoğlu, “Atatürk’ün sesinin bugüne kadar alıştığımız gibi ‘tiz’ olmadığı görüşüne ben de katılıyorum. Çünkü ses kalitesi, filmin çekim tekniğiyle bağlantılı bir durumdur. Ama yeni görüntü de Atatürk’ün yüzde 100 sesini vermeyebilir” dedi.

Günay: Genç kuşak için kurduk


ARŞİVLERDE bekleyen ve bugüne kadar kimsenin el sürmediği filmleri tabederek, bakanlığın internet sitesinde yayınlama talimatını veren Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay “Elimizde, telif hakları bize ait olan çok sayıda belgesel var. Bunlar depolarda duruyordu. Bunları genç kuşaklara ulaştırmaya karar verdik. O yüzden internet ortamında bu hazinenin yeni nesillere ulaşmasına karar verdik. Elimizdeki nitelikli belgeselleri burada yayınlamaya başladık” dedi.

Bakan Günay kaçak kazıyı inceliyor



Muğla'nın Milas ilçesinde, polis ve jandarma tarafından gerçekleştirilen kaçak kazı operasyonunda ele geçirilen lahit içerisinde birçok değerli eserin kaçırıldığı iddia edilmişti. İddiaları yerinde incelemek üzere Muğla'ya gelen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve Bakanlık Müsteşarı İsmet Yılmaz, Muğla Valisi Fatih Şahin'i ziyaret etti.

Valilikte, kaçırılan eserlerle ilgili detaylı bilgi vermeyen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, "Milas'ta önemli bir buluntu var. İskender lahitden daha görkemli olduğu söylenen bir lahit, ben de bunu yerinde incelemek için Muğla'ya geldim. Orada yapacağım incelemelerden sonra konuyla ilgili açıklamayı yapacağım." dedi.

Muğla Merkez'de kurulması düşünülen bölge müzesiyle ilgili olarak Bakan Ertuğrul Günay, "Bu konuda gerekli çalışmayı yapıyoruz. İlk etapta, eserlerin çıkarıldığı bölgede kurulacak müzede sergilenmesini düşünüyoruz. Çünkü, bu bölgeden çıkartılan ve kaçırılan eserler başka ülkelerde kurulan müzelerde çok önemli bir esermiş gibi gösteriliyor. İlk etapta amacımızı eserlerin çıkartıldığı yerde sergilenmesi sağlamak." ifadelerini kullandı.

Muğla'daki kazı heyeti başkanlarının toplantısında Kaunos Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Cengiz Işık'ın şu anki kazıların durdurularak yeniden ruhsatlandırılması yönündeki açıklamasıyla ilgili Bakan Günay, "Kazıların durdurulmasını düşünmüyoruz fakat, ruhsatlandırma yönünde bir çalışmamız var. Bu konuyla ilgili Bakanlık müsteşarımız İsmet Yılmaz çalışıyor." şeklinde konuştu.

iPhone'lar kadınları eşlere şikayet ediyor



Suudi Arabistan’da eşleri ya da kızları ülkeden ayrıldığında erkeklerin cep telefonlarına uyarı mesajı geliyor. İngiliz The Guardian’dan Nesrine Malik’in kaleme aldığı haber, Huffington Post’un internet sitesinde de yer aldı. Habere göre, iPhone gibi telefonlar ve teknoloji, kadınların eşlerinin izni olmaksızın ve yalnız başlarına dışarı çıkmasına izin verilmediği Suudi Arabistan’da bir izleme ve baskı aracı olarak kullanılıyor.

‘Karınız ülke dışına çıkıyor’

Suudi kadın eylemci Vecihe El Huvayder, tatil için ailesiyle ülkeden ayrıldığında eşinin cep telefonuna dışişleri bakanlığından bir mesaj gönderildiğini söylüyor. Media Line’a açıklama yapan Huvayder, “Suudiler teknolojiyi amaçlandığı bir şekilde kullanmıyor. Suudi Arabistan’da teknoloji daha fazla baskı ve acıya yol açıyor. Teknolojiyi insanların özellikle de kadınların hayatlarını daha fazla kontrol altında tutmak üzere kullanıyorlar” diyor.

Malik, İngiltere’de yaşayan bir arkadaşının bu olayı duyduktan sonra “Orada iPhone’un adı iMahrem olarak değiştirilmeli” dediğini anlatıp, “Suudi Arabistan’da kadınların yaşadığı baskı anlaşılmıyor” diyor. Öte yandan takip sistemi henüz tam olarak gelişmemiş gibi görünüyor. Suudi yetkililerin bu ‘önlemle’ tam olarak ne elde etmeyi umdukları net değil.

Zira, bir kadın havaalanında çıkış kapısından geçebildiyse, kocasından gerekli izni aldığını gösteren evrakları sunmuş demektir. Ayrıca bu önlemin kocanın fikrini değiştirebilecek olması ihtimali için alındığı düşünülecek olsa bile, mesajda kadının bulunduğu yer tam olarak belirtilmiyor, sadece ülkeyi terk ettiği bildiriliyor. Hal böyleyken, kadınlar üzerindeki baskının en yoğun şekilde yaşandığı ülkelerden biri olan Suudi Arabistan’da yetkililerin bu tür önlemleri teknolojiyi keyiflerine göre kullanarak daha da geliştirebileceklerini düşünmek mümkün.

Yaylada tıbbı aromatik bitki hasadı eğitimi



Antalya Ticaret Borsası (ATB)öncülüğünde, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) sponsorluğunda yürütülen proje çerçevesinde aromatik bitki toplayan köylüler, bilinçli hasat ve hasat sonrası yapılacak işlemlerle ilgili bilgilendirildi.

Antalya Ticaret Borsası öncülüğünde, TAGEM sponsorluğunda yürütülen Kekik, Defne ve Adaçayında Hasat ve Hasat Sonrası İşlemlerdeki Verimlilik Kaybını Önleme Projesi çerçevesinde başlatılan eğitim programı, Gazipaşa'nın Yeniköy Kaş yaylasında yapıldı.

Daha önce Alanya ve Gazipaşa ilçelerinde köylülere eğitim veren proje ekibi, bu kez yaylada, geçimini kekik, adaçayı, defne gibi doğadan topladığı bitkilerle sağlayan köylüleri, bilinçli hasat ve hasat sonrası yapılacak işlemlerle ilgili bilgilendirdi.

Akdeniz Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kenan Turgut ve Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü (BATEM) Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Uzmanı Saadet Tuğrul Ay, yayladaki köylülere kekik hasadı ve ürünü kurutma yöntemleriyle ilgili yerinde bilgi verdi.

Yayla sakinlerine doğru bildikleri yanlışları anlatan Prof. Dr. Kenan Turgut, yapılan en büyük yanlışın, bitkiyi uygun bir bölgeden kesmek yerine kökleyerek toplamak olduğunu söyledi.

60 MİLYON DOLARLIK İHRACAT HACMİ

Türkiye'de yaklaşık 60 milyon dolarlık ihracat hacmine ulaşan tıbbi ve aromatik bitkilerde, hasat ve hasat sonrası işlemler sırasındaki hatalar nedeniyle potansiyel gelirin yarıya yakınının kaybedildiğini belirten Turgut, ''Bu bitkilerin içerdiği yağların hasat sırasında ve hasat sonrası uygulamalar sırasında kaybolmaması, ihracat piyasalarının sürekliliği açısından da çok önemli'' dedi.

Kenan Turgut, doğal ortamda yetişen bu bitkilerden gelecek yıllarda da ürün alabilmek için yanlış uygulamalardan vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayarak, toplama yöntemleri yüzünden bazı bölgelerde bitki varlığının tehdit altında olduğu uyarısında bulundu.

Bölgede yetişen farklı çeşit tıbbi ve aromatik bitkilerden örnekler alan Kenan Turgut ve Saadet Tuğrul Ay, bu örnekleri laboratuvar ortamında inceleyerek bölgeye göre uyumluluk gösteren bu bitkilerin yapısını da ortaya çıkarmayı amaçlıyor.