bencil

KİTABIN ÖZETİ :
Kitap, Güney Afrika’nın sömürge haline getirilme dönemindeki göçmen halkının yaşamış olduğu maceracı ruhu yansıtmaktadır. Kitapta öne çıkan karakterler Sean, kardeşi Gary, baba Waite Courtney, anne Ada, kız arkadaşı Anna (daha sonra Gary’nin eşi olacak) uşak Mbejane (Zulu kabile reisinin oğlu), Dufford Charlleywood (Duff), Haradsky (maden şirketi sahibi), Candy Rautenbuch (otel ve restoran işletmecisi), Katrina Paulas (Sean’ın eşi) ve Jan Paulas’tır (Hollanda göçmeni fil avcısı).
Eser üç bölümden oluşmaktadır: Birincisi Natal, ikincisi Witwatersland, üçüncüsü ise: Issız topraklar, adı altındadır.
Kitabın birinci bölümünde Sean’ın Port Natal’daki çiftlik evi, ailesi, çocukluk ve gençlik evresini anlatılmaktadır. Sean, çocukluk devresinde kardeşi Gary tarafından bir av kazası neticesinde sakat bırakılmıştır. Sean, buna sığınarak ve Gary’nin vicdan azabından yararlanarak onu kullanmış ve bunun neticesinde bencil, tembel ve kıskanç bir yapıya bürünmüştür. Bu sırada yerli halkın elinden topraklarının ve hayvanlarının alınması üzerine bir savaş çıkmış, Sean babasını kaybetmiş ve Zuluların eline düşmüştür. Burada bir süre esir kalan gençten ailesi ümit kesmiş ve kendisinin savaşta öldüğünü düşünmeye başlamıştır. Esaretten uşağının yardımı ile kurtulan Sean sonunda geri dönmüş, fakat sevdiği Anna‘nın Gary’le evlendiğini öğrenince çiftlikten uzaklaşmıştır.
İkincisi bölümde ise Candy’nin yolu Witwatersland’a (maden kasabası) düşer, burada Duff’la tanışır. Beraber altın işine girişerek şanslarının yaver gitmesi neticesinde zengin olurlar. Fakat daha sonra almış oldukları maden topraklarının sanayileşmiş büyük şirketler tarafından ele geçirilmeye çalışılması tehlikesine karşı topraklarını korumak zorunda kalırlar. İyi dostlukları, uşaklarının bağlılığı ve çok zengin olmaları neticesinde bu durumdan kurtulurlar; fakat bir süre sonra Haradsky’le şirketlerini birleştirmeleri sonunda iflas ederler.
Kitabın üçüncü bölümünde ise çiftin Güney Afrika’nın iç kesimlerindeki ormanlarda yeniden zengin olma umudu ile fildişi avcılığı yapmaları, burada Duff’ın bir köpek tarafında ısılarak kuduz olması ve tecrit edilerek (ormanda zincirlenerek) kuduzdan ölmesi anlatılmaktadır. Daha sonra Sean, arkadaşı Duff’ın payını gömdükten sonra bir Hollandalı aile ile tanışır ve bu ailenin kızları olan Katrina’ya aşık olur. Fakat bu sırada ortaya çıkan bir sel felaketi, Katrina’yı tehlikeye düşürür. Onu kaybetme korkusuna kapılan Sean, sevgisinin gücü ile genç kızı bu tehlikeden kurtarır ve sonunda evlenerek Witwaterland’a dönerler. Burada çocuk sahibi olurlar, fakat Sean’ın oradaki eski dostluklarına kızan Katrina’nın kıskançlığı neticesinde intihar etmesi ile hikaye son bulur.
Kitaptan alınması gereken derslerin en başında, çalışmanın, azmin ve dostluk bağlarının ne çeşit tehlikeler karşısında dayanabildiği gelmektedir. Bunun yanında kıskançlığın ve bencil duyguların getirdiği felaketin altı çizilmektedir.

bir genç kız yetişiyor

KİTABIN ÖZETİ :
New York’un Brooklyn semtinde yaşayan Nolan ailesinin uzun bir yaşamını takriben 20 yıl içine alan bir romandır. Nolan ailesi baba; Jhonny, anne Katia, küçük erkek çocuk Neeley ve bir yaş büyük ablası Francie olmak üzere dört kişilik bir ailedir. Baba Jhonny; yakışıklı, sarışın, uzun boylu, iyi giyinen bir gençtir. Ailesinin yaşayan tek kişisidir. Bütün kardeşleri ırsi bir hastalıktan dolayı 30-32 yaşlarında ölmüştür. Anne Katia; fabrikada çalışan genç, güzel ve hayatta kimsesi olmayan bir kızdır. Jhonny ve Katia bir arkadaşları vasıtasıyla tanışmıştır. İlk görüşte birbirlerinden etkilenen bu iki çift zamanla birbirlerine aşık olur ve küçük bir düğün merasimi yaparak evlenirler. Birbirlerini çok seven bu çiftten Jhonny zamanla kendisini alkole vermiştir ve zaman zaman ailesini ihmal etmektedir. Fakir olmalarına rağmen ilk başlarda Katia çok çalışıp para kazanarak geçimlerini sağlamaktadır. Jhonny garsondur ve garsonlar cemiyetine üyedir. Ara sıra iş bulur ve üç beş kuruş para kazanır, onu da içkiye vermektedir. Ailenin Francie diye bir kız çocukları, bir yıl sonra da Neeley diye bir erkek çocukları dünyaya gelir. Annenin tek amacı bunlara iyi bakmak ve ileride birer diploma sahibi olmalarını arzulamaktadır. Zamanla çocuklar 7-8 yaşlarına gelirler. Anne: Francie’yi, okula yaşı geldiği halde ilk sene göndermez. Amacı kendinden bir yaş küçük olan erkek kardeşi Neeley ile birlikte gidip birbirlerini korumalarını sağlamaktır. Büyüyen bu iki çocuk babalarının durumlarını bilirler. Yine de babalarını çok seviyorlar, arada sırada onunla çarşıya çıkıp istedikleri yerleri geziyorlar. Bu da onları çok sevindiriyor. Tek sevinçli ve eğlenceli günleri noel geceleridir. Francie ve Neeley küçük yaşta hırdavat toplayarak para kazanırlar. Kazandığı paradan kendilerine bir miktar ayırıp kalanını tenekeden yapılmış kumbaralarına atarlar. Amaçları yaptıkları bu tasarruf ile ileride toprak veya ev sahibi olabilmektir. Bu öneriyi Katia’nin annesi hep yapmış ve Ktia’nın ilerki hayatında da bunun faydasını görmüştür. Katia annesinden gördüğü bu idareyi çocuklarına da öğretmiştir. İleride bu paradan yeterince faydalanmışlar ve en sıkışık zamanlarında bu para bir hızır gibi yardımlarına yetişmiştir.
Günler ilerlemiş Francie büyümüştür. Artık genç bir kızın hislerine bürünmüştür. Bu iki kardeş; boş zamanlarının çoğunu teyzeleri Evy ve Sissy ile geçirmektedirler. Büyüyen Francie artık hırdavat toplayıp bunları hırdavatçıya satmasının uygun olmayacağını; hırdavatçının kendisine yaptığı sarkıntılıktan anlamakdır. Nihayetinde bu işi bırakmıştır. Çocuklar bu işi yaparken aynı zamanda okumaktadırlar. Francie çok başarılı bir öğrencidir ve okumayı çok sevmektedir. Sürekli kütüphaneden kitaplar almakta ve sürekli okumaktadır. Tabii ona da okuma şevkini annesi Katia vermiştir.
Katia ve Jhonny ailelerinin geçimi için birlikte bir okulun temizlik işini almışlardır. İyi de para kazanmaktadırlar. İyiye giden geçimleri onlara biraz daha rahat yaşam sunmaktadır. Ancak Katia bir üçüncü çocuğunu dünya’ya getirmek için hamile kalmış ve doğum yaklaştığı zaman Katia işi bırakmıştır. İşi bir süre Jhonny yapmaktadır. Ancak doğum gecesi Jhonny, okulun temizliğini unuttuğu için okul müdürü tarafından işten atılır. Aile tekrar fakir duruma düşer. Kaldığı evden de teyzeleri Sissy’nin ahlaksızlığı yüzünden namusuna düşkün olan Katia çıkmak zorunda kalır ve temizliğini yaparak kirasını ödeyebileceği üç katlı bir eve kiracı olarak yerleşmiştir. Fakir ama huzurlu bir aile hayatı sürdürmeye çalışan Katia kararlı, çalışkan aynı zamanda ailenin reisi konumundadır. Çocuklarını terbiyeli ve kişilikli yetiştirmektedir.
İlerleyen zamanlarda artık Francie büyüdüğünün farkına varmaktadır. Annesine cinsellikle ilgili bir takım sorular yöneltmektedir. Anne Katia ilk önce kaçamak cevaplar verse de yine de kızını bir köşeye çekip kızını bu konu da bilinçlendirmekte ve uyarmaktadır. Zamanla babaları Jhonny aldığı aşırı alkol sonucu ölür. Babalarını kaybeden ailede uzun bir süre sessizlik hakim olmaktadır. Bu arada Katia’nin üçüncü çocuğu olmuştur. Katia iş yapamaz durumdadır ve evin bütün geçimi Francie’ya kalmaktadır. Ailenin geçimini sırtlayan Francie okula zorunlu olarak gitmekten vazgeçmektedir. Ancak kardeşi Neeley’i zorla da olsa okula yazdırırlar. Katia girdiği her işte başarılı olmaktadır. Kazandığı para az da olsa geçimlerini sağlamaktadır. Katia birkaç işte çalıştıktan sonra bir gazeteye işçi olarak girer. Çok azimli çalıştığı için bir anda patronun gözüne girer. Yeni ve küçük olmasına rağmen odadaki personelin herbirinin iki katı iş yapıyor, ancak en düşük maaşı o alıyordu. Zamanla maaşı artar ve ona müdürlük teklif ederler. Ancak Francie bunu kabul edemez. Çünkü annesi zengin bir koca ile evlenir. Artık onlara düşen sadece, annelerinin hayalinde olduğu gibi okumaktır.
Annesine talip olan babalık Miss Garnder, meyhane işleten zengin bir adamdır. Miss Garnder ile Katia evlenir. Francie işten ayrılır ve üniversiteye yazılır. Neeley liseye gitmektedir. Günde 200 gazete okuyan Francie, kültürünü arttırmıştır. Artık okuldaki dersleri ona basit gelmektedir. Francie’ya okulda sürekli genç öğrenci olan Ben yardım etmektedir ve onunla ilgilenmektedir. Francie ona karşı ilgi duymakta ama zamanla Ben bazı sebeplerden dolayı ayrılmak zorunda kalır. Francia’nın Ben’den ayrılması uzun süre olmuştur. Bu süre içinde Lee diye birisi ile çıkmaya başlar. Duygularını onunla tazelemek istese de bu da olmaz. Sonunda Francie bu yalancı aşklardan sonra çok eski okul arkadaşı Ben ile karşılaşır. Onunla mutlu olmaya çalışır. Yarınlarının mutluluğunu aramaya koyulurlar.
Zor şartlar karşısında dahi genç bir kız çocuğunun yetişmesindeki temel kişilik faktörleri. Bunların eksik olduğu bir ortamda kızların toplum karşısındaki başıboş yaşantılarının doğuracağı menfi sonuçlar anlatılmaktadır.

beş sevgi dili

KİTABIN ÖZETİ :
BEŞ SEVGİ DİLİ
Sevginin temeli ailede başlar ve kişilerin birincil sevgisi oluşur.aile ortamında sağlıklı, özverili oluşan sevgi, bireyi ileriki hayatında mutlu ve başarılı kılar .
I BÖLÜM
NİKAHTAN SONRA SEVGİYE NE OLUR ?

Her insanın bir sevgi dili vardır.eşinizin yada arkadaşınızın birinci sevgi dilini anlamıyor iseniz bu ilişki sağlıklı olmaz ve kısa sürede problemler ortaya çıkar.şayet biz beş sevgi dilini biliyorsak bu problemleri en aza indirgeriz. Paylaşarak,dinleyerek ve birlikte anlamlı faaliyetlere katılarak yaşanan nitelikli beraberlik gerçekten değer verdiğimizi ve birbirimizden hoşlandığımızı anlatır.beş sevgi dili nedir ? Bunlar ;

1) Onay Sözleri
2) Nitelikli Beraberlik
3) Armağan Alma
4) Hizmet Davranışları
5) Fiziksel Temas’tır.
evliliğin veya mutluluğun devamı için önemli olan şey eşimizin sevgi diline hitap etmektir.
II.BÖLÜM
SEVGİ DEPOSUNU DOLU TUTMAK
Sevgi,insan davranışında önemli bir yer tutar.fakat bu sözün bir çok boyutu vardır. Evlilik ilişkisinin, esas olarak amacı, sevgiyi ve yakınlığı beslemektir.evlilik aynı zamanda içsel ‘sevgi deposunun’ doldurulabileceği en önemli yerdir.
‘İnsanoğlunun kalbinde samimi olmak ve birbirlerini sevmek için duyulan arzu yatar.evlilik bu yakınlık ve sevgiye duyulan gereksinimi karşılamak için tasarlanmıştır.’
Bununla birlikte,sevgi için duyulan duygusal gereksinme,yalnızca bir çocukluk olgusu değildir.bu gereksinme bizi yetişkinliğe ve evliliğe kadar izler. ’Aşık olma ‘deneyimi, bu ihtiyacı geçici olarak karşılar fakat bu kaçınılmaz olarak ‘geçici bir önlemdir’kısa ömürlüdür.etkisi sınırlıdır.’aşık olma’saplantısının zirvelerinden aşağıya indikten sonra sevgi için duyulan gereksinim yeniden su yüzüne çıkar.çünkü bu,doğamızın temelinde vardır.duygusal arzularımızın merkezindedir.’aşık olmadan‘önce sevgiye gereksinim duyuyorduk ve yaşadığımız sürecede duyacağız.
III.BÖLÜM
AŞIK OLMAK
Aşık olan kişi sevdiği kişinin mükemmel olduğu duygusuna sahiptir.kendisinden başka herkes aşık olduğu insanın kusurlarını görsede o bunları farketmez hatta karşı çıkabilir.
‘Aşık olmak’kısa sürelidir ve ebediliği yoktur.
IV.BÖLÜM
SEVGİ DİLİ I
ONAY SÖZLERİ
Taleplerden çok iltifatlar,cesaret verici sözler ve ricalar eşinizin öz değerini onaylar,yakınlık yaratır.yaraları tamir eder.ve diğer yarınızın potansiyelini ortaya çıkartır.
Sevginin hedefi ;istediğiniz bir şeyi elde etmek değil,sevdiğiniz insanın saadeti için bir şeyler yapmaktır.
V.BÖLÜM
SEVGİ DİLİ II
NİTELİKLİ BERABERLİK
Paylaşarak,dinleyerek ve birlikte anlamlı faaliyetlere katılarak yaşanan nitelikli beraberlik,gerçekten değer verdiğimizi ve birbirimizden hoşlandığımızı anlatır.
VI.BÖLÜM
SEVGİ DİLİ III
ARMAĞAN ALMA
İster satın alınan veya elde yapılan objeler olsun.ister yalnızca eşinizin istediğinde orada olmanız olsun,armağanlar sevginin görsel ifadeleridir. Armağanlar,değer verdiğimizi sergilerler .İlişkinin değerini gösterirler.
VII.BÖLÜM
SEVGİ DİLİ IV
HİZMET DAVRANIŞLARI
Eşlerin aile içerisindeki görev paylaşımları hizmet davranışlarını oluşturur.bu davranışlar hiçbir zaman zorlanmamalı,özgürce yapılmalı ve kabul edilmeli arzu edildiği gibi gerçekleştirilmelidir.
VIII.BÖLÜM
SEVGİ DİLİ V
FİZİKSEL TEMAS
Bir sevgi jesti olarak fiziksel temas,varlığımızın derinliklerine ulaşır.bir sevgi dili olarak omuza en hafif bir dokunuştan tutkulu bir birlikteliğe kadar güçlü bir iletişimdir.
IX.BÖLÜM
BİRİNCİL SEVGİ DİLİNİ KEŞFETMEK
Birincil sevgi dilini keşfetmek için beş sevgi dilini öğrenmemiz ve bunlara cevap vermemiz gerekmektedir.bu sorulara verilen yanıtlar bizim kendi sevgi dilimizi oluşturur.
X.XI.BÖLÜM
SEVGİ BİR SEÇİMDİR VE FARKI YARATAN SEVGİDİR
Sevgi özgürce yapılan bir seçimdir.eşinizin birincil sevgi diline hitap edebilir ya da etmeyebilirsiniz.mutlaka beş sevgi dilinden birisine hitap edecektir. Fakat eşimizin diliyle sevmeyi seçmenin bir çok yararı vardır. Bu seçim geçmişteki yaraları tedavi etmeye ve bir güvenlik, öz güven ve önem duygusu sağlamaya yardımcı olabilir.
XII.BÖLÜM
SEVİMSİZİ SEVMEK
Bir ilişkiyi olumlu yönde ilerletmek için her iki tarafında özverilerde bulunması gerekmektedir.
XIII.BÖLÜM
ÇOCUKLAR VE SEVGİ DİLLERİ
Gerçek gereksinimlerinin bilincinde olmasalar ve kendi tepkilerini anlamasalar bile, beş sevgi dili de çocuklar için geçerlidir.etkili bir ana baba olmak için, her çocuğunuzun birincil sevgi dilini keşfedene kadar beş dili de düzenli olarak konuşun.

Deli Bey-Gülten Dayıoğlu

Kitabın adı: Deli Bey
Kitabın yazarı: Gülten Dayıoğlu
Kitabın basımevi: Altın Kitapevi
Sayfa sayısı: 112 sayfa
Türü: Hikaye
Boyutları(en x Boy): 13 x 21
Kitabın Özeti:
İstanbul’da Hacı Ahmet Bey adında bir bey yaşardı. Varlığı , bilgisi, efendiliği ile kente ün salmıştı. Gününü kütüphanede kitap okuyarak, kalan zamanını da oğluna ayırırdı. Oğlu Veli babasının üzüntü kaynağıydı, velinin en kötü huyu savurganlığıydı. Yaşı 20 olduğunda ne bir kazancı ne de bir mesleği vardı. Babası üzüntüden yatağa düştü ve oğlunu yanına çağırarak öğütlerde bulunuyor. Diyor ki: “Savurganlıktan vazgeç, eğer yokluğa düşersen sakın konağı satma. Eğer konağı satacak duruma düştüğün gün tavandaki halkaya ip geçir iki ucunu beline bağla ve kendini boşluğa bırak,”dedi ve soluğu tükendi. Zamanla babasından kalan her şeyi tüketti. Aradan bir kaç yıl geçti ve yokluk içinde kıvranmaya başladı. Artık arkadaşları arayıp sormuyorlardı. Hatta “Deli Bey babanın onca varlığını nasıl yiyip bitirdin,”diye dalga geçiyorlardı.
Artık yaşama fazla dayanamayacağını anladı. Konaktan başka satacak bir şeyi kalmadı ve babasının son isteğini yerine getirmek için babasının odasına gitti. Tavandaki halkaya ipi geçirerek beline doladı, tavana tırmanmaya başladı, tavandaki tahta kırılıp başına altın yağmaya başladı. Deli Bey ağlayarak babasının mezarına koştu “bana yaptığın son iyiliğin değerini bileceğim diyerek dua etti. Tavandan dökülen altınlarla konağı yeniden döşedi. İyi bir iş kurdu çalışmaya başladı. Boş zamanlarında kitap okuyarak kendini yetiştirdi ve babası gibi saygılı, görgülü, hayırsever bir bey oldu.
Yazarın hayatı: Kütahya’nın Emet ilçesinde doğdu. İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Dışarıdan sınavlara girerek ilkokul öğretmeni oldu.15 yıllık eğitimden sonra ayrıldı. Eserleri: Fadiş , Dört Kardeştiler,Ben Büyüyünce, Suna‘nın seçmeleri, Yudumu Özledim, Dünya Çocukların Olsa, Akıllı Pireler, Işın Çağı İnsanları, Leylek
Kişiler: Hacı Ahmet Bey, Veli, Velinin arkadaşları.
Eserin Dili: Türkçe.
Ana Düşünce: Savurganlığın insana verdiği zararlar.

bir çift yürek

KİTABIN ÖZETİ :
Amerikalı kadın doktor, sağlıkta koruyucu hekimlik üzerine araştırmalar yapmaktadır. Bir gün Avustralyalı hekim arkadaşı arayarak araştırmaları ile ilgilendiklerini söyler ve kendisini Avustralya’ya davet eder. Buraya ulaştığında ülkenin asıl yerlileri olan ve Aborijin adı verilen kişilerin ayrıma tabi tutulduğunu görür. Bir akşam melez Aborijin gençlerinin benzin doldurdukları kutuları koklayarak yürüdüklerini ve sonradan bu gençlerden birinin zehirlenerek öldüğünü öğrenir. O gece kendisi de dahil hiç kimse onları durdurmak için parmağını kımıldatmamıştır. Bu olaydan etkilenerek Aborijinlere yardım çalışmalarına başlar. Bu çalışmaları kısa zamanda yayılarak anakaranın öte yakasında yerleşmiş olan bir Aborijin kabilesinden davet alır.
Nomadik kültürden Aborijinler eşliğinde, kabilenin kendilerini adlandırdıkları şekliyle,”Gerçek İnsanlar”la birlikte dört ay süren ve çölü boydan boya katettikleri uzun bir yürüyüşe çıkar. Bu süre boyunca, çölün çorak coğrafyasındaki bitkiler ve hayvanlarla uyum içinde yaşamayı öğrenir. Olağan dışı insanlardan oluşan bu toplulukla birlikte yaptığı yolculukta, bu insanların 50 000 yıllık kültürlerinin felsefesi ve bilgeliğiyle tanışır.
Macerasının ilk gününden itibaren bu çetin yolculuğun zorlukları ile mücadele etmek zorunda kalır. Dayanıklılığın her gün sınandığı bu zorlu yolculukta, karşılaştığı her zorlukla birlikte ruhu da değişime uğrar. Aborijinler onu, büyük bir alçak gönüllülükle kendilerinden biri olarak kabul eder ve onun şefkat dolu öğretmenleri olurlar. Öğretmenlerinden, her insanın eşsiz niteliklerini ve içsel ruhunu takdir etmeyi ve kutlamayı öğrenirken bir yandan da güçlü doğal şifa yöntemlerine tanık olup onların canlılar ile ilgili fikirlerinin ne kadar derin ve anlamlı olduğunu da anlamaya başlar.
Yolculuğu bittiğinde yaşamında derinlemesine değişiklikler olur. Amerika’ya döndüğünde çocuklarının ve yakın arkadaşlarının desteği ve yüreklendirmesi ile Avustralya anakarasının yüreğindeki çölde yaşadığı deneyimlerini yazmaya başlar. Ulaşabildiği her yerde konuşmalar yapar. Yaşamının geri kalanını Gerçek İnsanlardan öğrendiklerini uygulamaya adar.