Bu yıl 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü için hazırlanan 34. Kolokyumun, "Planlamanın Dili" ana teması çerçevesinde olması kararlaştırılmıştır.
Planlamanın 21. yüzyıldaki içeriğini ve hareket alanını, 20. yüzyılın son çeyreğinin koşulları ve çözüme ulaştırılamamış olan sorunlar belirliyor. Teknolojik ilerleme kentsel alanları beklenenden daha hızlı değiştiriyor, dönüştürüyor. Ancak, çok sayıda bilim alanından aldığı veriyi bir araya getirerek sentezini yapma, bu sentez sonrasında mekânı planlayarak ve tasarlayarak yaşanabilir insan yerleşimleri oluşturma iddiasında olan kent planlama aynı hızı yakalayamıyor.
Ülkemizde uyum sağlayamadığımız hızlı değişimin de etkisiyle, kentlerimizde özgün yerel değerler yok olurken kentlerimiz giderek kimliksizleşmekte ve aynılaşmaktadır. Yaşanan süreçte kent mekânını anlamlandırma amacıyla üretilen planlar da giderek daha çok birbirine benzemekte ve standartlaşmaktadır. Oysa kentlerin ve kentleşmenin karmaşık ve sürekli devinen yapısı, planlama disiplininin paradigmalarını dönüşmeye zorlamakta, içinde bulunduğumuz zaman, kentsel mekân ve yaşam çevresinden beklentilerin ortak algıyı zorlayan bir yapı kazanmış olması, "planlamanın dili" üzerinde düşünülmesini, çalışılmasını ve yeni arayışları zorunlu kılmaktadır.
Planların farklı ölçeklerde ve türlerde üretilmesine rağmen kendilerine özgü dil geliştirmede yetersiz kalması; planların hazırlanma süreci, kararları, tasarımı, kurgusu, uygulanması, izlenmesinin birbirine benzemesi; bölgeye, yerele özgü ekonomik, sosyal, kültürel, coğrafi farklılıkların ve tercihlerin planlara yansıtılamaması; ölçeğin, türün, yapıların gerektirdiği özgünlüklerin anlamlandırılamıyor olması; özellikle imar planlarının, özgün mekân üretmek yerine, imar haklarının dağıtılması, yapılaşma koşullarının ve arazi kullanımın belirlenmesi öncelikli bir yaklaşıma sahip olması, "planlama dili"nin geliştirilmesinde yetersiz kalınmasının başlıca nedenleri olduğu gibi, bu durum yapısal çözümlerin üretilmesinin de önünü kapatmaktadır.
Mevzuatımızda tanımlanmış olan ve uzun yıllardan bu yana üretilen çevre düzeni planları, nazım imar planları ve uygulama imar planlarının hazırlanmasında, ölçek farklılığının yanı sıra, doğal, ekonomik, sosyal ve kültürel yapı farklılıklarından kaynaklanan zenginliğe ve yaşanan teknolojik gelişmelere rağmen, buna koşut zengin bir dil üretilememektedir. Bu çalışmaların yanı sıra son yıllarda daha sık gündem oluşturan "stratejik mekânsal planlama", "kentsel yenileme", "kentsel dönüşüm", "koruma amaçlı planlama", "uzun devreli gelişme planları", "bütünleşik kıyı planları" gibi alana özgü farklı plan tartışmaları sürerken; bu tür planların üretim süreçleri, içerik, bütün ve parça ilişkisinin kurulma biçimlerine ilişkin yaşanan sorunlar, farklı plan kararlarının farklı dil gereksinimlerine ilişkin tartışmaların önümüzdeki dönemde de süreceğini gösteriyor.
Bu sorunlu yapıdan çıkış, her tür ve ölçekteki planların doğrudan arazi kullanımına yönelik plan üretme anlayışının ötesine geçmesini, kendine özgü "dil üretme" gereği üzerinden kurgulanmasını zorunlu kılıyor. Bugün planlamanın dilini zenginleştirecek güncel konuların planlamanın gündeminde yer edinmeye başlaması; "kentsel risk", "afet", "sakınım", "iklim değişikliği", "biyolojik çeşitlilik", "arazi bozunumu", "su", "taşıma kapasitesi" gibi olguların planlamaya sağlayacağı girdilerin tanımlanması, planlama ile bütünleştirilmesi, ilişkilendirilmesi gereğini de gündeme taşıyor.
Planlamanın aksayan bileşenlerini oluşturan "ötekiler" arasında sayılan özürlüler, yaşlılar, yayalar ve çocuklara kentte yer açılmasını sağlayıcı yeni yaklaşım biçimleri; neo- liberal politikaların aşındırdığı "kamusal alan" tartışmaları, kamusal, yarı-özel ve özel mekân tanımları ve bunlara ilişkin planlama ve tasarım ilkelerinin içeriği; politik, ekonomik sorunlar ve derinleşen toplumsal ayrışmalar nedeniyle oluşan tansiyonun mekânsal yansımalarının tartışılması, mevcut yapıyı analiz etmekle kalmayıp, çözüm önerileri üzerine yoğunlaşılması; iyi ve kötü örneklerin geleceğe dönük yaklaşımların oluşmasında etkili olmasının sağlanması, giderek daha büyük önem kazanıyor.
Bu kapsamda, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü 34. Kolokyumu‘nun konusu "Planlamanın Dili" olarak belirlendi. Erciyes Üniversitesi‘nin ev sahipliğinde Kayseri‘de gerçekleştirilecek kolokyumda, planlama sürecinin bileşenleri, aktörleri, etkileri-etkilediklerinin mekânsal, sosyal, ekonomik boyutları, doğal, kültürel miras ve korunması gerekli diğer tüm değerlerimize özgün planlama/tasarlama/koruma öneri ve yaklaşımlarının aşağıda belirtilen alt başlıklarda tartışılması hedefleniyor:
Planlama kademelenmesinin bileşenleri: Bölge planı, bölgesel ölçekte ya da il ölçeğinde çevre düzeni planları ve imar planları üretim süreçleri; içerik, okunabilirlik sorunları.
Planlamada parçanın anlamı / dağınıklaşma: Sanayi, toplu konut, turizm, kıyı, sit, milli park, kırsal alan gibi koruma veya kullanıma ilişkin parçalanma, sektörel plan deneyimleri ve yetkilendirmenin tartışılması; yeni yaklaşım önerileri; dağınıklaşma/bütünleşme sorunları.
Ölçek, yerellik ve gelişen teknolojinin belirleyiciliğinin planlama diline yansımaları: Teknolojik gelişmeler ve planlama dili; yerel ve kültürel birikimin planlama diline yansıması ve yerel değerlerin sürdürülebilirliği; Ölçekler arası ilişki ve ölçek kavramının yitirilişi.
Güncel gelişme, değişim ve girdilerin planlama sistemi ve süreci ile ilişkilenmesi: İklim değişikliği, kentsel risk azaltma, sakınım, su, biyolojik çeşitlilik, arazi bozunumu, enerji planlaması, özürlü, çocuk, yaşlı vd‘nin planlamanın biçim ve özü ile ilişkilendirilmesi.
Planlamada ortak dil ve standart yaratmada devletin ve odanın rolü: Planlama dilinde ortaklık ve standart arayışları; öncü kurumlar ve deneyimler; meslek odalarının ortak dil oluşturmada rolü; meslek içi eğitim ve mesleki denetim.
Koruma planlarının bütüncül planlama süreciyle ilişkisi, ortak dil arayışı: Koruma anlayışı ve dilinin dönüşen içeriği ve biçimi, tek yapıdan dokuya evirilen koruma anlayışının bütünleşme sorunu, kentsel planlamanın doğal çevre algılaması ve koruma yaklaşımı.
Politik, ekonomik, sosyal, kültürel sorunlar, toplumsal ayrışmalar, mekânsal tansiyon alanları: Dönüşen alanlar; dönüşemeyen alanlar; inanç, gelir temelli ayrışmalar, vb.
Kolokyumda yukarıda belirtilen çerçevede sunulacak çalışmaların mevcut sorunların tespitinin yanında yeni yaklaşım önerilerinin geliştirilmesine katkı sağlayacak içerikte olması bekleniyor. Olumlu ve olumsuz örneklerin, alan çalışmalarından çıkarılacak deneyimlerin aktarılması, tartışma ortamını zenginleştirmesi ve derinleştirmesi önemli
Ülkemizde uyum sağlayamadığımız hızlı değişimin de etkisiyle, kentlerimizde özgün yerel değerler yok olurken kentlerimiz giderek kimliksizleşmekte ve aynılaşmaktadır. Yaşanan süreçte kent mekânını anlamlandırma amacıyla üretilen planlar da giderek daha çok birbirine benzemekte ve standartlaşmaktadır. Oysa kentlerin ve kentleşmenin karmaşık ve sürekli devinen yapısı, planlama disiplininin paradigmalarını dönüşmeye zorlamakta, içinde bulunduğumuz zaman, kentsel mekân ve yaşam çevresinden beklentilerin ortak algıyı zorlayan bir yapı kazanmış olması, "planlamanın dili" üzerinde düşünülmesini, çalışılmasını ve yeni arayışları zorunlu kılmaktadır.
Planların farklı ölçeklerde ve türlerde üretilmesine rağmen kendilerine özgü dil geliştirmede yetersiz kalması; planların hazırlanma süreci, kararları, tasarımı, kurgusu, uygulanması, izlenmesinin birbirine benzemesi; bölgeye, yerele özgü ekonomik, sosyal, kültürel, coğrafi farklılıkların ve tercihlerin planlara yansıtılamaması; ölçeğin, türün, yapıların gerektirdiği özgünlüklerin anlamlandırılamıyor olması; özellikle imar planlarının, özgün mekân üretmek yerine, imar haklarının dağıtılması, yapılaşma koşullarının ve arazi kullanımın belirlenmesi öncelikli bir yaklaşıma sahip olması, "planlama dili"nin geliştirilmesinde yetersiz kalınmasının başlıca nedenleri olduğu gibi, bu durum yapısal çözümlerin üretilmesinin de önünü kapatmaktadır.
Mevzuatımızda tanımlanmış olan ve uzun yıllardan bu yana üretilen çevre düzeni planları, nazım imar planları ve uygulama imar planlarının hazırlanmasında, ölçek farklılığının yanı sıra, doğal, ekonomik, sosyal ve kültürel yapı farklılıklarından kaynaklanan zenginliğe ve yaşanan teknolojik gelişmelere rağmen, buna koşut zengin bir dil üretilememektedir. Bu çalışmaların yanı sıra son yıllarda daha sık gündem oluşturan "stratejik mekânsal planlama", "kentsel yenileme", "kentsel dönüşüm", "koruma amaçlı planlama", "uzun devreli gelişme planları", "bütünleşik kıyı planları" gibi alana özgü farklı plan tartışmaları sürerken; bu tür planların üretim süreçleri, içerik, bütün ve parça ilişkisinin kurulma biçimlerine ilişkin yaşanan sorunlar, farklı plan kararlarının farklı dil gereksinimlerine ilişkin tartışmaların önümüzdeki dönemde de süreceğini gösteriyor.
Bu sorunlu yapıdan çıkış, her tür ve ölçekteki planların doğrudan arazi kullanımına yönelik plan üretme anlayışının ötesine geçmesini, kendine özgü "dil üretme" gereği üzerinden kurgulanmasını zorunlu kılıyor. Bugün planlamanın dilini zenginleştirecek güncel konuların planlamanın gündeminde yer edinmeye başlaması; "kentsel risk", "afet", "sakınım", "iklim değişikliği", "biyolojik çeşitlilik", "arazi bozunumu", "su", "taşıma kapasitesi" gibi olguların planlamaya sağlayacağı girdilerin tanımlanması, planlama ile bütünleştirilmesi, ilişkilendirilmesi gereğini de gündeme taşıyor.
Planlamanın aksayan bileşenlerini oluşturan "ötekiler" arasında sayılan özürlüler, yaşlılar, yayalar ve çocuklara kentte yer açılmasını sağlayıcı yeni yaklaşım biçimleri; neo- liberal politikaların aşındırdığı "kamusal alan" tartışmaları, kamusal, yarı-özel ve özel mekân tanımları ve bunlara ilişkin planlama ve tasarım ilkelerinin içeriği; politik, ekonomik sorunlar ve derinleşen toplumsal ayrışmalar nedeniyle oluşan tansiyonun mekânsal yansımalarının tartışılması, mevcut yapıyı analiz etmekle kalmayıp, çözüm önerileri üzerine yoğunlaşılması; iyi ve kötü örneklerin geleceğe dönük yaklaşımların oluşmasında etkili olmasının sağlanması, giderek daha büyük önem kazanıyor.
Bu kapsamda, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü 34. Kolokyumu‘nun konusu "Planlamanın Dili" olarak belirlendi. Erciyes Üniversitesi‘nin ev sahipliğinde Kayseri‘de gerçekleştirilecek kolokyumda, planlama sürecinin bileşenleri, aktörleri, etkileri-etkilediklerinin mekânsal, sosyal, ekonomik boyutları, doğal, kültürel miras ve korunması gerekli diğer tüm değerlerimize özgün planlama/tasarlama/koruma öneri ve yaklaşımlarının aşağıda belirtilen alt başlıklarda tartışılması hedefleniyor:
Planlama kademelenmesinin bileşenleri: Bölge planı, bölgesel ölçekte ya da il ölçeğinde çevre düzeni planları ve imar planları üretim süreçleri; içerik, okunabilirlik sorunları.
Planlamada parçanın anlamı / dağınıklaşma: Sanayi, toplu konut, turizm, kıyı, sit, milli park, kırsal alan gibi koruma veya kullanıma ilişkin parçalanma, sektörel plan deneyimleri ve yetkilendirmenin tartışılması; yeni yaklaşım önerileri; dağınıklaşma/bütünleşme sorunları.
Ölçek, yerellik ve gelişen teknolojinin belirleyiciliğinin planlama diline yansımaları: Teknolojik gelişmeler ve planlama dili; yerel ve kültürel birikimin planlama diline yansıması ve yerel değerlerin sürdürülebilirliği; Ölçekler arası ilişki ve ölçek kavramının yitirilişi.
Güncel gelişme, değişim ve girdilerin planlama sistemi ve süreci ile ilişkilenmesi: İklim değişikliği, kentsel risk azaltma, sakınım, su, biyolojik çeşitlilik, arazi bozunumu, enerji planlaması, özürlü, çocuk, yaşlı vd‘nin planlamanın biçim ve özü ile ilişkilendirilmesi.
Planlamada ortak dil ve standart yaratmada devletin ve odanın rolü: Planlama dilinde ortaklık ve standart arayışları; öncü kurumlar ve deneyimler; meslek odalarının ortak dil oluşturmada rolü; meslek içi eğitim ve mesleki denetim.
Koruma planlarının bütüncül planlama süreciyle ilişkisi, ortak dil arayışı: Koruma anlayışı ve dilinin dönüşen içeriği ve biçimi, tek yapıdan dokuya evirilen koruma anlayışının bütünleşme sorunu, kentsel planlamanın doğal çevre algılaması ve koruma yaklaşımı.
Politik, ekonomik, sosyal, kültürel sorunlar, toplumsal ayrışmalar, mekânsal tansiyon alanları: Dönüşen alanlar; dönüşemeyen alanlar; inanç, gelir temelli ayrışmalar, vb.
Kolokyumda yukarıda belirtilen çerçevede sunulacak çalışmaların mevcut sorunların tespitinin yanında yeni yaklaşım önerilerinin geliştirilmesine katkı sağlayacak içerikte olması bekleniyor. Olumlu ve olumsuz örneklerin, alan çalışmalarından çıkarılacak deneyimlerin aktarılması, tartışma ortamını zenginleştirmesi ve derinleştirmesi önemli
0 Yorum var "Dünya Şehircilik Günü"
Yorum Gönder