Pamuk dokuma fabrikaları hangi bölgemizde bulunur ve neden ?

Marmara bölgesindeki sanayi kuruluşlarını tarihçeleri
Şeker fabrikalarımızın Marmara Bölgesindeki illere göre dağılış durum ve kuruluş yılları

Adı Üretime açılış yılı
Kırklareli - Alpullu 1926
Adapazarı 1953
Balıkesir - Susurluk 1956
2)Süt ve Süt Ürünleri
Marmara Bölgesi'nin bazı yerlerinde süt ve süt ürünlerine dayalı fabrikalar vardır.Örneğin;Mis Süt (Balıkesir - Gönen), ve Meriç Süt (Edirne). Ayrıca Edirne ve Tekirdağ illerimiz beyaz peynir üretimi ile ün salmıştır.
3)Un ve Unlu Ürünler Endüstrisi
Yurdumuzda ilk un fabrikası, 1885 yılında, İstanbul - Ayvansaray'da kurulmuştur. 1885 yılından bu yana bölgede birçok un fabrikası kurulmuş ve bu fabrikalar her yıl ürütimlerini biraz daha artırmışlardır.
4)Konserve veSalça Üretimi
İlk konserve fabrikası 1920 yılında İstanbul - Kartal'da kurulmuştur. Yurdumuzda (1985 yılı verisidir), 72 adet büyük konserve fabrikası vardır. Yıllık üretim kapasitesi, 125 bin tonu bulur. Fabrikaların, 16 sı Balıkesir, 12 si Bursa ve 10 u da Çanakkale'de idi.
Giderek gelişen bir gıda sanayi dalı da, salça üretimidir. Bu üretimin merkezi Güney Marmara Bölümü illeridir. Özellikle 1960'dan sonra çağdaş fabrikalar kurulmaya başlamış ve bugün yıllık üretim kapasitesi, 120 bin tonu bulmuştur. Bu alanda en büyük gıda şirketleri;Demko, Pınar, Akfa, Tukaş, Tat ve Sedaş gibi şirketlerdir.
5)Bitkisel Yağ Üretimi
Bu gün ülkemizde birkısmı Balıkesir ilinde olmak üzere, yıllık üretim kapasiteleri 10bin ton ve daha fazla olan 26 büyük fabrika vardır (1990). Bunlara, büyük zeytinyağı fabrikaları da dahildir.Örneğin;Trakya Yağ Sanayii, Tar - İş, Aymar, Bafay gibi.
6)Tütün ve İspirtolu İçkiler Endüstrisi
Marmara Bölgesi Tütün ve Sigara Fabrikaları(1990)
Fabrikanın Adı Kuruluş Yılı Kapasitesi(ton/yıl)
İstanbul - Cibali 1887 5950
İstanbul - Maltepe 1970 20046

Marmara'daki yıllık üretim kapasitesi en yüksek Bira fabrikaları
İli ve Adı Yıllık Üretim Kapasitesi(bin tl)
İstanbul Tekel Bira Fabrikası 40
İstanbul Efes Bira Fabrikası 25

Marmara Tekel Şarap Fabrikaları ve Üretim Kapasiteleri
İli ve Adı Kuruluş yılı Kapasitesi(bin tl/yıl)
İstanbul - Paşabahçe 1922 2 300
Tekirdağ 1931 7 000
Çanakkale 1962 2 050
Tekirdağ-Şarköy-Uçmakdere1966 800
Tekirdağ - Şarköy 1966 1 500
Bilecik 1971 1 600
Edirne - Uzunköprü 1976 1 000
7)Dokuma, Deri ve Giyim Endüstrisi
Başlıca pamuklu iplik dokuma fabrikaları arasındaki Mensucat Santral (İstanbul ve Edirne),Akip (İstanbul) fabrikaları, alanın en büyük iplik fabrikalarıdır.
Pamuklu kumaş dokuma fabrikalarından; Bozkurt(İstanbul), Kartaltepe (İstanbul) fabrikaları Marmara Bölgesinin başlıca pamuklu kumaş dokuma fabrikalarıdır.Bugün ülkemizde, çoğunluğu İatanbul, Adana ve Bursa gibi illerde olmak üzere, 60 dolayında pamuk ipliği, yün ipliği,pamuklu kumaş ve yünlü kumaş dokuma fabrikaları vardır. Fakat yünlü dokuma endüstrimiz, pamuklu dokuma endüstrimizde olduğu şekilde gelişmiş değildir. Yurdumuzun, ilk yünlü dokuma fabrikası 1843 yılında faaliyete geçen, İzmit - Hereke kumaş fabrikası olup, 1890 da halı dokuma üniteleride eklenmiş; fakat 1905 yılından başlayarak, tamamen bir yünlü kumaş dokuma fabrikası durumuna getirilip, 1934 yılında Sümerbank'a devredilmiştir.Bundan sonra Bursa Merinos Yünlü kumaş fabrikası gibi büyük Sümerbank kuruluşunun faaliyete geçmesi, yünlü dokuma endüstimizin gelişmesinde büyük rol oynamıştır.
Özel sektöre ait başlıca pamuk ve yün ipliği dokuma fabrikaları
Adı ve ili İğ sayısı
Mensucat Santral - İstanbul 100.700
Narin - İstanbul 63.300
Akip - İstanbul 50.000
Edip - İstanbul 50.000
Bisaş - Bursa 90.000

Özel sektöre ait başlıca yünlü ve pamuklu dokuma fabrikaları
Adı ve ili Tezgah sayısı
Narin - İstanbul 560
Bozkurt - İstanbul 625
Mensucat Santral-İstanbul ve Edirne 975
Kartaltepe - İstanbul 545

Doğal ipek ipliği ve ipekli kumaş üretimimizin merkezi eskiden olduğu gibi yine Bursa ilidir. Yapay ipekçilikte en büyük fabrikamız, Gemlik Suni ipek fabrikası adı ile, Bursa - Gemlik'tedir. Adı, Filaş dokumacılığı diye de geçer.
Deri ve deri ürünleri de yurdumuzda gelişmiş bir sanayi dalıdır.İstanbul - Yedikule' deki Sümerbank'a ait fabrikada deri ayakkabı üretilmektedir.

8)Otomotiv Endüstrisi
Türkiye gemi yapım fabrikaları, İzmir - Alaybey tersanesi hariç, bütün tersaneler İstanbul ve çevresindedir.
Tersanelerin dışında Bursa ve İstanbul otomobil fabrikaları, İstanbul'da otobüs-kamyon-kamyonet fabrikaları, yine İstanbul'da traktör fabrikaları ve Sakarya'da demiryolu araç ve gereçleri vardır.
9)Kimya Endüstrisi
Motorlu taşıt araçları lastiği; Yurdumuzda bu endüstri, 1962'de kurulmaya başlamıştır.Bugün bu alanda faaliyet gösteren, beş büyük fabrika vardır.Bunlardan Uniroyel Adapazarı'nda, Petlas Kırşehir'de ve diğer fabrikalarda İzmit'tedir. Fabrikaların bu bölgeye toplanmasının esas nedeni, hammadde sağlama kolaylığıdır. Kauçuk, karbon siyahı ve kortbezi gibi temel hammaddeler önceleri yurt dışından getiriliyordu. Kuruluş bölgesi, bu maddelerin deniz yolu ile getirilmesine çok uygundur. Ancak, 1970'den sonra bölgede, hammadde üreten petrokimya tesisleri kurulmuştur. Bunlar, İzmit - Yarımca petrokimya tesisleri ve yine İzmit - Köseköy kortbezi fabrikası olup, lastik endüstisinin hammadde ihtiyacı büyük ölçüde bu fabrikalardan karşılanır.
Motorlu Araçlar Lastik Fabrikaları ve Üretim Kapasiteleri
Adı İli Üretim kapasiteleri(bin adet)
Good- year Kocaeli-İzmit 1 500
Uniroyal Sakarya-Adapazarı 1 500
Pirelli Kocaeli-İzmit 1 000
Fulda Kocaeli-İzmit 1 000
Lassa Kocaeli-İzmit 5 000

Marmara Yapay Gübre Fabrikaları ve Kapasiteleri
Adı ili Kapasitesi(binton/yıl)
Bağfaş Balıkesir-Bandırma 125
Yarımca İzmit-Yarımca 125
Gemlik Bursa-Gemlik 595

10)Orman Ürünleri Endüstrisi
1936 yılında üretime açılan ilk kağıt fabrikamız, bugün SEKA İzmit Kağıt Fabrikası diye bilinen fabrikadır. Tesis, bir fabrikalar topluluğu olup, 1936'da 1. kağıt fabrikası, 1944'de 2., 1954'de 3. ve 1957'de 4. kağıt fabrikası hizmete girmiştir.Daha önce Sümerbank'a bağlı olan tesis, 1955 yılında kurulan S.E.K.A iktisadi kuruluşuna bağlanmıştır.

Marmara Selüloz ve Kağıt Fabrikaları
Adı ili İşletime Açılış Yılı
İzmit Kocaeli-İzmit 1936
Balıkesir Balıkesir 1981

11)Çimento,Cam ve Seramik Endüstrisi
Yurdumuzda çimento endüstrisi, Cumhuriyet Devri öncesinde kurulmaya başlamıştır. Bu konudaki ilk fabrika; 1910 yılında faaliyete geçen, İzmit-Darıca çimento fabrikasıdır. Bu fabrikayı 1911 yılında kurulan İzmit-Eskihisar çimento fabrikası izlemiştir. Bu iki fabrikanın üretimi yetmeyince, İstanbul - Zeytinburnu ve Kartal çimento fabrikaları kurulmuştur. Daha sonra bu fabrikaları, Kırklareli - Pınarhisar ve Balıkesir çimento fabrikaları izlemiştir.
Gelişmiş bir sanayi dalıda, şişe ve cam endüsrisi üretim alanıdır. Bu konudaki ilk çağdaş fabrikamız, İstanbul Paşabahçe şişe ve cam fabrikası olup, 1936'da üretime geçmiştir.

Marmara Şişe ve Cam Fabrikaları Dağılışı
Adı İli Açılış Yılı
Paşabahçe İstanbul-Paşabahçe 1936
Çayırova Cam İzmit-Çayırova 1961
Topkapı Şişe fab. İstanbul-Topkapı 1968
Teknik cam İstanbul 1968
Çayırova cam elyafı İzmit-Çayırova 1971
Trakya cam Kırklareli-Lüleburgaz 1981
Kırklareli cam Kırklareli-Lüleburgaz 1981

Seramik ve Porselen Endüstrisinde Marmara Bölgesi birinci sırayı alır. İş gücü de büyük ölçüde bu bölgede toplanmıştır.
(B-7)Ulaşım
Marmara Bölgesi coğrafi konumu nedeniyle tarihi çağlar boyunca sürekli işlek bir yol olmuştur. Bölge deniz ve karayolları bakımından büyük önem taşır.Asya ve Avrupa kıtaları, bu bölgede boğazlar yoluyla bağlanır. Yine boğazlar Karadeniz'i Ege denizine, Akdeniz'e ve oradan da Atlas Okyanusu'na bağlar.

a)Karayolları Ulaşımı
Batı Avrupa'dan gelerek Balkanlar'dan geçen, uluslararası ulaşımın sağlandığı E-5 karayolu Marmara Bölgesi'ne Edirne'de Kappıkule'den girerek, İstanbul Boğazında bulunan Boğaz köprüsü yoluyla Anadolu yakasına geçer ve buradan da Ortadoğu ülkelerine kadar uzanır. Bu yol, Avrupa'nın Asya'ya bağlandığı en büyük yoldur.

b)Havayolları Ulaşımı
Havayolları bakımından, bölgede İstanbul, uluslararası bir önem taşır. Burada bulunan Atatürk(Yeşilköy) havalimanına dünyanın her tarafından ve buradan da yabancı kentlere seferler yapılır. Bundan başka bölgede Bandırma, Balıkesir ve Çanakkale hava meydenları bulunmaktadır. Atatürk Havalimanı:İstanbul'da Yeşilköy'de olup, 1985 yılına kadar adı,Yeşilköy havalimanı idi. Yurdumuzun ilk askeri ve sivil amaçlı havalimanı olup, 1925 yılından buyana hizmet vermektedir. Zamanla genişletip modernize edilerek bugünkü çağdaş konumunu kazanmıştır.Kapasite özellikleri şunlardır;

a)Saatte 70 uçak iniş-kalkış yapabilir.

b)Aynı anda 30 uçak, apronlara yanaşarak indirme-bindirme yapabilir.

c)Yolcu terminalleri, yılda 15 milyon yolcu ağırlayabilir.
Bu özellikleri ile, yurdumuzun en büyük havalimanı olup, Avrupa'da sayılı büyük havalimanları arasındadır. Uçak trafiği, hızlı bir biçimde artmaktadır.Örneğin; 1960'da toplam 30 bin iniş- kalkış yapılmışken, 1975 de bu sayı 49 bini ve 1990 da 75 bini bulmuştur.Bu seferlerin %60 ila %70'i dış hat seferleridir. İnen- binen yolcu sayısı da hızlı bir şekilde artmaktadır.

c)Demiryolları Ulaşımı
Avrupa'dan gelen demiryolları bölgeden geçerek Orta ve Ön Asya ülkelerine ulaşır. Balkan ülkeleri hattı, 1875 yılında Avusturya tarafından yapılmış ve buna Rumeli hattı adı verilmiştir. Balkanlardan gelen bu demiryolu, İstanbul'da Sirkeci garına kadar ulaşır. Anadolu yakasında bulunan, İstanbul- Haydarpaşa garından itibaren olan demiryolu hattına da Anadolu hattı denilir ve bu demiryolu 1888 de İzmit'e, 1892de de Eskişehir ve Ankara'ya kadar Alman şirketleri tarafından yapılmıştır. Bölgeden geçen demiryolu Edirne'den Kars'a kadar uzanır.Adana ve İzmir'den gelen demiryolları ile Eskişehir'de birleşir.

d)Denizyolları Ulaşımı
Bölgenin en önemli limanları, İstanbul Boğazı ve İzmit Körfezi çevresindedir. Ama bölgede, 25 kadar liman vardır.
Bunlardan, İstanbul Boğazı Limanları arasında en büyükleri, Rumeli yakası kıyılarındaki Eminönü, Tophane ve Anadolu yakası kıyısındaki Haydarpaşa limanıdır. Daha birçok gemi uğrak yeri vardır.Ancak, bu üç büyük limana, Büyük İstanbul Limanı limanı diyebiliriz. Bu limanlar yani büyük İstanbul limanı, yurdumuzun en büyük dış ticaret malları giriş kapısıdır durumundadır.
Bu limanlara giriş-çıkış yapan yıllık gemi sayısı 2500 ila 3000 arasındadır.İndirilen-bindirilen yıllık toplam yük tonajı 3-3.5 milyon tonu bulur.İstanbul limanlarının, yıllık gemi sayısı ve yük grafiğini hafifleten İzmit Körfezi çevresi limanları,İzmit ve yakın çevredeki limanlar ile temsil edilir.Bunların en önemlileri İzmit Limanı ve Derice, Gölcük, Darıca limanları ve diğerleridir. Gölcük başlıca askeri limanımızdır. İzmit ve Derince limanlarına giriş-çıkış yapan yıllık gemi sayısı, 1500 ila 2000 i bulur. İndirilen bindirilen yıllık tonajı ise, bazı yıllar 10-15 milyon tonu bulur. Bazı yıllar da 1.5 ila 3 milyon ton arası değişir.

Marmara Bölgesi'nin diğer önemli limanları arasında başlıcaları; Bandırma limanı(Bağfaş gübre fabrikasına hizmet eder), Gemlik Limanı (Bursa'daki otomobil fabrikaları ve Gemlik ipekli fabrikasına hizmet eder) ve Tekirdağ limanı olarak sıralanabilir. Kuzey Marmara kıyılarının en önemli limanı durumunda olan Tekirdağ limanı, İstanbul limanlarının yükünü hafifleten bir liman olup, yıllık yükleme boşaltma kapasitesi 6000 ton dolayındadır.Çanakkale limanı da Marmara Bölgesi limanlarındandır. Ama hinterlandı dar olduğundan, gelişememiştir. Bununla birlikte çok büyük bir stratejik liman olup, sadece Çanakkale Boğazı'nın değil, İstanbul Boğazı'nın da askeri yöndenbir kiliti durumundadır.

Günümüzde kullanılan saatlerin özellikleri

mekanik saatler :Mekanik saatler için bulunan mekanizma, ağırlığın asılı olduğu ipi ya da zinciri kısa aralıklarla tutan ve bırakan bir vargel düzenidir ve tüm modern saatlerin de ortak özelliğidir
- kuvars saatler : Enerjisini bir yıl ya da daha uzun ömürlü pilden sağlayan saat türüdür
-Elektronik saat;
çok küçük pilli saatlerdir.Kol saatleri,elektronik saatler grubuna girer.Pilleri minik ve
yuvarlaktır.Pilleri bittiğinde değistirilmesi mümkün saatlerdendir.Yelkovan ve akrebi ayarlanabilir.Hata
yapabilir(duraklayabilir).Bu saat atom saati kadar uzun süre dayanmaz.Ayrıca mekanik saatler m.s.13
yüz yılda kullanılmaya baslandı.

Misafire cömert davranmak ile ilgili 5 atasözü (açıklaması ile) her biri ile ilgili bir cümle kur.

hz. muhammedin misafire cömert davranmak ile ilgili 2 hadisi şerifini yaz

Misafirin geldiği evde ya yiyecek bulunur veya beklenmedik bir yerden o sırada yiyecek gelir.>>>>>***Misafir on kısmetle gelir, birini yer dokuzunu bırakır.Allah(cc) misafirin yediğinden kat kat fazlasını, misafir ağırlıyor diye ev sahibine verir. >>>>Hz. Muhammed(sav) bir hadisinde konu ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:"Allah’a ve ahiret gü­nüne inanan kişi, misafirine ikram etsin.”
misafir umduğunu değil bulduğunu yer
allah cömerttir,cömertliği ve güzel ahlakı severmisafir kısmeti ile gelir
misafir 10 kısmetle gelir 1ini yer9 unu bırakır 
misafire ikram için yemeğin bolca hazırlanması israf olmaz misafir istemeyen kimsede hayır yoktur

ÖNEM BELİRTEN İFADELER NELERDİR?

Metinlerde geçen“başlıca, daha iyi, özellikle, en iyisi, en kötüsü, en az, daha kötü”vb. ifadeler, önem belirten ifadelerdir. Söylenen şeyin diğerlerinden Söylenen şeyin diğerlerinden daha önemli olduğunu anlatmaya yarar. olduğunu anlatmaya yarar.

Kasırgaların oluşmasına yol açan nedir?



    Kasırga Nasıl Oluşur?
    Kasırgalar, suların ılık (27°) C, havanın nemli olduğu ve birleşen ekvator rüzgarlarının bulunduğu tropik bölgelerde olur. Atlantik kasırgalarının çoğu Afrika’nın batı sahillerinde gökgürültülü fırtına ile başlayıp ılık tropik okyanus sularına doğru hareket eder. Bu gökgürültülü fırtına üç aşamada kasırgaya dönüşür:
    Tropik alçak basınç – dönen bulutlar ve yağmur, rüzgarın hızı saatte 38 milin altında.Tropik fırtına – saatte 39 ile 74 mil arası esen rüzgar.Kasırga – hızı saatte 74’ten büyük olan rüzgarlar.

    afiş nedir, afişte neler bulunur, afiş nasol hazırlanır, afiş nerede ne için kullanılır?

    afiş nedir?
    resimli duvar ilanı, reklamı. herhangi bir haberi; herkese duyurmak, reklam ve propaganda yapmak için duvar veya bu iş için hazırlanmış yerlere yapıştırılan el yazması veya basılı kağıt.

    afişte neler bulunur?
    afişte ilgi çekici resimler, öğüt vermek isteyen o konuyu kısaca açıklayan kısa yazılar ve sloganlar bulunur.

    afiş nasıl hazırlanır?
    afiş dikkat çekici renkli kağıtların üzerine öğüt vermek isteyen kısa yazıların, sloganların ve resimlerin bir araya getirilip yapıştırılmasıyla hazırlanır.

    afiş nerede ne için kullanılır?
    afişler okullarda, kültür merkezlerinde, duraklarda ve hastane duvarlarında kullanılabilir. afiş bir konu hakkında insanlara bilgi vermek amacıyla kullanılır

    TRAFİK İŞARET LEVHALARINA ZAARAR VERMEM VE KORURUM ZARAR VERENLERİ UYARIRIM ÇÜNKÜ

    Çünkü, eğer yaya geçidi gibi bir tabelaya zarar verirsek oranın yaya geçidi olduğu anlaşılmaz, ya da 60 ile gidiniz levhasını kırarsak arabalar 60'dan daha hızlı gider ve kazalar meydana gelir, ya da okul çıkışı levhasına zarar gelirse öğrenciler büyük zararlar görebilir, yani aslında levhalara zarar vermek insanlara zarar vermektir...

    Potasyum Nedir? Kullanım Alanlar Nelerdir?

    Atom numarası 19 olan potasyum, latincede Kalyum’un ilk harfi olan K ile sembolize edilir. İlk olarak İngilizcesi potash olan kalya taşından sentezlendiği için potasyum ismini almıştır.
    Elementer potasyum havada hızlıca oksitlenen ve su ile hızlıca reaksiyona giren, gümüşi beyaz renkli bir alkali metaldir. Sodyum ile kimyasal olarak birbirlerine yakın olduklarından dolayı, oluşturdukları tuzları eskiden farklandırılamamıştır. Doğada sadece iyonik tuzları halinde bulunan potasyum, deniz suyunda % 0.04 oranında bulunur ve birçok mineralin yapısında yer alır.
    Potasyum evrende hafif atomların nükleosentezi ile oluşmuştur. Kararlı formu süpernova patlaması ile meydana gelmiştir. Doğada elementer düzeyde bulunmaz çünkü su ile hemen reaksiyona girer. Yerkabuğunun yaklaşık % 2.6 kadarı potasyumdur ve bu haliyle doğada en çok bulunan yedinci elementtir. Deniz suyundaki derişimi 0.39 g/L’dir. Ortoklaz (potasyum feldispat), kayaç formunda bulunan genel halidir.
    Potasyum iyonları canlılar açısından çok önemlidir çünkü yaşayan her hücrenin yapısında bulunurlar. Potasyum iyon difüzyonu sinir iletişimi için anahtar mekanizmadır ve insanlar dahil tüm hayvanlarda potasyum eksikliği ciddi kalp fonksiyon bozukluklarına neden olur. Potasyum bitki hücrelerinde birikmektedir, bu nedenle taze meyve ve sebzeler iyi bir besin kaynağı olarak değerlendirilebilir. En çok bulunduğu gıdalar; maydanoz, kuru kayısı, çikolata, badem, fıstık, patates, muz, avokado, soya fasulyesi ve kepektir. Bunun dışında bir çok meyve ve sebze, et ve balıkta günlük ihtiyacı karşılayacak düzeyde potasyum bulunmaktadır.
    Binde ikilik derişimi ile insan vücudunda en çok bulunan yedinci veya sekizinci elementtir. Bu derişim ortalama bir insan boyutuna realize edilirse vücut içinde bulunan miktarı yaklaşık 120 gram olur. Kalsiyum ve fosfor gibi temel minerallerin ardından vücut içindeki miktarı sülfür ve klor ile aynı düzeydedir.
    Potasyum katyonları nöronların işlevini yerine getirmesi açısından çok önemlidir. Bunun yanında hücreler ile dokular arasındaki osmotik basıncın düzenlenmesinde temel rol oynar. Tadılarak anlaşılır bir yapısı vardır çünkü konsantrasyonuna bağlı olarak üç ya da dört farklı tat sensörünü tetikler. Seyreltik çözeltileri tatlı iken, yüksek konsantrasyonlu çözeltileri keskin tuzlu hissiyat verir.
    Medikal açıdan genellikle diüretik (idrar sökücü) ilaçlarda vücuttaki sodyum miktarını azaltmak için kullanılır. Tedavi edici olan veya olmayan çeşitli varyasyonları bulunabilir. Potasyum klorür gibi potasyum tuzları suda iyi çözünür ancak yüksek konsantrasyonunun keskin tadı sıvı formülasyonlarını oluşturmayı güçleştirir. Tipik medikal doz aralığı günde 10 mmol (400 mg, yaklaşık bir bardak sütteki kadar) ile 20 mmol (800 mg) kadardır. Bunun dışında tablet veya kapsül şeklinde de bulunabilir. Bu formu genellikle mide veya bağırsakta hasar meydana getiren dokuların ortadan kaldırılması amacı ile kullanılır.

    Aynı zamanda bitkiler için de vazgeçilmez bir element olduğu için gübre olarak zirai amaçlı sıkça kullanılır. Genellikle klorür (KCl), sülfat (K2SO4) veya nitrat (KNO3) formu gübre olarak tercih edilir. Küresel potasyum kimyasal ürünlerinin yaklaşık % 95 kadarı zirai gübre amaçlı üretilir ve bunun da % 90’lık kısmı potasyum klorürdür. Bitkilerdeki potasyum miktarı hasat sonrası % 0.5 ila % 2 arasında değişmektedir.
    Endüstriyel olarak yukarıda belirttiğimiz gübreler ile birlikte yılda megatonlarca potasyum hidroksit (KOH), potasyum karbonat (K2CO3), potasyum permanganat (KMnO4), potasyum bromür (KBr) gibi formları da üretilmektedir. Potasyum hidroksit çok kuvvetli bir bazdır ve genel olarak endüstriyel temizleyicilerin üretiminde ve kuvvetli ve zayıf asitlerin nötralizasyonunda kullanılır.
    Potasyum karbonat cam, sabun, televizyon, floresan lamba, tekstil boyaları ve pigmentlerinin üretiminde yer alır. Potasyum permanganat oksitleyici, beyazlatıcı ve saflaştırıcı bir bileşiktir ve tatlandırıcı olan sakkarin üretiminde kullanılır. Potasyum bromür de genel olarak fotoğrafçılıkta sedatif olarak kullanılmaktadır.

    Bir ülkenin kalkınmasında sanayinin önemi nedir?

    Hammaddelerin veya yarı işlenmiş maddelerin kullanıma hazır hale getirilmesine sanayi denir. Sanayi ülkelerin gelişmesinde önemli bir aşamadır. Çünkü gelişmiş ülkeler zenginliklerinin önemli bir kısmını sanayileşme ile sağlamışlardır.Sanayi 18. yüzyılın İkinci yarısından önce İngiltere’de daha sonra Batı Avrupa ülkeleri ve ABD’de gelişmiştir. Sanayinin gelişmesiyle el emeğinin yerini seri üretim yapan makineler almış, kısa zamanda mal üretilmiştir. Üretilen bu malların pazarlanması yeni bir zenginleşme süreci başlatmıştır. Günümüzde sanayi, ülkelerin ekonomisini yönlendiren başlıca sektör haline gelmiştir. Sanayi ülkelerinin doğal kaynaklarının değerlendirilmesi, çok sayıda insana iş imkanı sağlaması, üretim kapalı mekanlarda yapıldığı için iklim şartlarından etkilenmemesi, üretilen ürünlerin uzun ömürlü olması ve pazarlamaya yönelik olması nedeniyle önemli imkanlar sunmaktadır. Bir yerde sanayi tesislerinin kurulup gelişmesi çeşitli koşullara bağlıdır.

    Yansıma kurallari nelerdir?

    Yansıma kurallari nelerdir?


    Yansıma Kanunları
    1-Gelen ışın , normal ve yansıyan ışın aynı düzlemdedir.
    2-Gelme açısı yansıma açısına eşittir.
    3-Normal üzerinden gelen ışın kendi üzerinden yansır.
    4-Bir düzlem aynaya gelen ışın,aynayla yaptığı açı kadar açı yaparak yansır
    5-Bir düzlem aynaya gelen ışınla yansıyan ışın arasındaki açının yarısı gelme açısına veya 
    yansıma açısına eşittir.
    6-Gelme açısı ile,gelen ışının aynayla yaptığı açının toplamı,yansıma açısıyla yansıyan ışının 
    aynayla yaptığı açının toplamı 90 derecedir.

    Etil alkol ve laktik asit fermantasyonlarının teknolojide kullanım alanları

    Etil alkol fermantasyonu, laktik asit fermantasyonu ve oksijenli solunumda ortak olarak gerçekleşen olaylar nelerdir?2 tip oksijensiz solunum vardır.

    1) Etil Alkol Fermantasyonu

    2)Laktik Asit Fermantasyonu 

    EtilAlkol Fermantasyonu 
    Bakteriler ve bazı mayalar tarafından gerçekleştirilir.Glikoz parçalandıktan sonra elde edilen pürivattan 1 CO2 çıkarak Asetaldehit oluşturularAsetaldehit NADH2 ile reaksiyona girerek onun Hidrojenlerini alır.Son ürün Etil Alkoldür.
    Laktik Asit Fermantasyonu 
    Çizgili kaslardaki hücreler yeterli oksijen bulamadığında, oksijensiz solunum gerçekleştirirler.Glikolizde oluşan pürivatlar mitokondriye geçemediğinden, glikolizde NAD’a verdiği hidrojenleri geri alarak laktik asite dönüşür.
    Oksijenli Solunum 
    Canlı hücrelerde karbonhidrat, yağ ve proteinlerin oksijen kullanarak parçalanması ve ATP sentezlenmesi olayıdır.Karbonhidratlar monosakkaritlere, yağlar yağ asitleri ve gliserole, proteinler aminoasitlere dönüştürüldükten sonra solunum tepkimelerine katılırlar.Oksijenli solunumun genel denklemi:Glikoz + 6 O2 6 CO2 + 6 H2O + 38 ATP şeklidedir

    Oksijenli Solunum 3 Kademede Gerçekleşir 
    Glikoliz EvresiKrebs DevriOksidatif Fosforilasyon Evresi (ETS)
    A) Glikoliz Evresi 
    Tıpkı oksijensiz solunumda olduğu gibidir.
    B) Krebs Devri 
    Ortamda O2 varsa pürivatlar mitokondriye geçer.Herbir pürivat molekülünden 1 mol CO2 ve 2 mol H ayrılır.2 C’lu bir molekül olan Aktif Asetik asit oluşur.Aktif Asetik asit 4 C’lu bir molekülle birleşerek 6 C’lu Sitrik asiti oluşturur.Sitrik asit 5 C’lu bir bileşiğe dönüşürken 1 CO2 oluşur.5 C’lu bileşikten 1 CO2 daha ayrılır ve 4 C hale gelir.En son 4 C’lu molekül bir kaç defa ortama H+ verdikten sonra tekrar 4 C’lu hale gelir.
    C) Oksitatif Fosforilasyon (ETS) 
    Glikoliz ve krebs devrinde hazırlanan NADH2 ve FADH2 deki H atomlarına ait elektronlar ETSden geçtikten sonra O2 ile birleşir.Bu sırada ATP üretilir ve sonuçta HO2 molekülleri oluşur. Bu devreye Hidrojen yolu reaksiyonları denir.NADH2 üzerinden ETSye giren 2 elektronun O2 ye taşınması sırasında 3 ATP üretilir.Eğer 2 elektron FADH2 üzerinden ETSye katılırsa üretilen enerji miktarı 2 ATPdir.Burada ATP sentezi yükseltgenme ve indirgenme reaksiyonlarıyla sağlandığı için bu devreye ve ATP üretim şekline Oksitatif Fosforilasyon denir.
    Oksijenli Solunumda Enerjinin Hesaplanması 
    Glikoliz reaksiyonlarında 4 ATP (enzim-substrat düzeyinde),Krebs devrinde 2 ATP (enzim-substrat düzeyinde),ETS de 34 ATP (oksitatif fosforilasyonla) olmak üzereToplam 40 ATPGlikolizde harcanan 2 ATP (aktifleşme enerjisi olarak) ileNet Kazanç: 38 ATP dir.
    Oksijenli Solunumun Fermantasyondan Farkları 
    Glikoz + 6 O2 6 CO2 + 6 H2O + 38 ATPO2 kullanılır.İnorganik yapıda (CO2 ve H2O) son ürünler oluşur.40 ATP üretilir. (toplam)Mitokondri görev yapar.Canlıların çoğunda gerçekleşir.ETS enzimleri görev yapar.Krebs devri vardır.
    Fermantasyonun Oksijenli Solunumdan Farkları 
    Glikoz 2 CO2 + 2 Etil Alkol + 2 ATP veya Glikoz 2 Laktik Asit + 2 ATPO2 kullanılmazEtil Alkol, Laktik Asit ve Asetik Asit gibi organik ürünler oluşur.4 ATP üretilir. (Toplam)Tamamı sitoplazmada gerçekleşir.O2 siz solunum yapan az sayıda canlıda ve de O2 nin bulunmadığı veya yetersiz olduğu durumlarda kas hücrelerinde gerçekleşir.
    Fermantasyon ve Oksijenli Solunumun Ortak Yönleri 
    CO2 oluşumu olabilir.ATP oluşur ve ATP harcanır.Glikoz kullanılır.Enzimler görev yapar.Glikoliz gerçekleşir.

    SORUMLULUK SAHİBİ OLAN BİR KİSİ NASİL OLUR ?

    İnsanın uyumlu olması, üzerine düşen görevleri yerine getirmesi, kendisinin sebep olduğu olayların sonuçlarını üstlenmesi, başkalarının haklarına saygı göstermesi olarak tanımlayabiliriz.

    Sorumluluk sahibi insan; kendi kararlarını verebilen, karar alırken elindeki bilgiler ışığında karar veren, duygusal karalardan kaçınan, bağımsız davranabilen, kendine güvenli, başkalarının haklarını çiğnemeden kendi ihtiyaçlarının karşılayabilen, yaptığı işi sonuna kadar götüren ve yapmakta olduğu bir davranışın sonuçlarına katlanmayı göze alan insandır.

    Sorumluluk sahibi olmak kişinin davranışı hakkında sorgulanmayı kabullenebilmesi bu olgunluğu gösterebilmesidir."Henüz bitmedi" ve "henüz bitiremedim" ifadeleri arasında önemli bir fark vardır. Yaptıklarınız ve yapamadıklarınız için sorumluluğu üstlenmeniz karakterli olmanın en önemli işaretidir.

    Toplumda büyük çoğunluğun kolaya talip olmak istediğini görebiliriz. Rahat bir iş bulsam, parası da çok olsa, ayrıca benim hizmetimede bakanlar olsa gibi arayışları görebiliriz.

    Bir çok köyümüz de baba okutmak, öğrenci okumak istemiyor. Bu çocukları kim sahiplenecek. Zora talip olmak sorumluluğa talip olmak her babayiğidin karı değildir. Sorumsuz insanlar bahanelere sığınırlar, başkalarını ve içinde bulundukları şartları suçlarlar, bütün işleri kendileri yapıyor gözükmek için ellerinden geleni yaparlar. Çok az iş üretir, işlerin yürümesini engeller, anlamamış görünür ve yardıma muhtaç insanı oynarlar. Bahanelerin arkasına saklanarak bilmiyormuş gibi davranırlar. "Bilmiyordum, "Orda değildim," "Zamanım yok," "Benim işim değil ," Napalım ben böyle bir insanım," "Kimse bana söylemedi," "Kimseye zararım yok" ve "Ben sadece emirleri yerine getiriyorum." gibi laflar sarf ederler.

    Sorumsuz insanlar hareket etmekte çok yavaş ama şikâyet etmekte çok hızlıdırlar. Sorumsuzluk oldukça bulaşıcı bir hastalıktır.

    Şimdi dönüp kendimize bakalım. Ne kadar sorumluluk sahibiyiz, duruma göre değişiyor muyuz yoksa davranışlarımız ile ilgili olarak her zaman sorumluluğumuzu almaya hazır mıyız? Kendimizi işimizde tanımamız için küçük bir test yapalım.

    İş arkadaşlarımla düzenli olarak iletişim kurarım, Eğer bir şeyi anlamazsam başkasına sorar, dışardan yardım alırım. Kendi problemlerimi ve işimin şartlarını kabullenirim. Bir hata yaptığımda itiraf ederim. Gelecekte oluşabilecek problemleri ve ihtiyaçları önceden düşünür, gerekli önlemleri alırım. İşimi yapmam için gereken araçları ve koşulları talep ederim. Çalışmalarımı analiz eder, mesleğimin hedeflerine nasıl faydalı olacağını sorgularım. Yaptıklarımı inceler daha fazla ne yapabileceğimi düşünürüm. Davranışlarımın arkasında dururum, gerektiğinde rapor vermeye hazırım. Eleştiriyi kabul ederim ve kendimi geliştirmek için kullanırım. Birlikte çalıştığım tüm insanlar için sorumluluğunu üstlenmek konusunda örnek oluştururum. Sorumsuz bir davranışı hemen kişisine bildiririm.

    Yukarıdaki testin ne kadarına evet diyebiliyoruz. Hayır diye verdiğimiz cevaplarımızı kendimize itiraf edip davranışlarımızı tekrar değerlendirmeliyiz. Yoksa işimiz sadece alışkanlığımız mı ?

    "Yol işçilerinden sorumlu yönetici bir gün elemanlardan birini çukur kazarken, ikinciyi ise hemen ardından çukura toprak doldururken görür. Şaşkınlık içinde işçiye yaklaşır ve ne yaptıklarını sorar. "10 senedir ne yapıyorsak onu."der adamlardan biri. "Ben çukur açarım, arkadaşım da çukurları doldurur." "Ama bu çok saçma," der yönetici. "Geçen Ocak ayında üçüncü arkadaşımız emekli olana kadar bir anlam ifade ediyordu. Çünkü o benden hemen sonra çukurlara ağaç dikerdi." O arkadaşı siz emekli ettiniz, bizde işimizi yapıyoruz."

    Pek çok iş yerinde sayısız insan, boşa zaman geçirir ve işe yaramaz, çukurlar açmak için kaynakları kullanır. Mantığı bir yana bırakarak, düşüncesizce yapılan işler sorumsuzluğun en önemli göstergesidir.

    Sorumluluk sahibi olmak, yalnız kendi işinizi yapmaktan daha fazlası demektir. En iyiye ulaşmak ve çalıştığınız organizasyonun gelişmesi için gerekli adımları atmak, gerekli işlere yatırım yapmak demektir. Eğer güncelliğini yitirmiş ya da boşa zaman kaybı olan işler yapmak görevleriniz arasındaysa, bu durumu değiştirmek için adım atmak sizin sorumluluğunuzdur.

    Aşağıdaki 3 aktivite arasında ne kadar zaman harcadığımıza bakalım.

    1 - Ana görevlerimize ne kadar zaman harcıyoruz? Bunlar iş tanımlarımızda yapmaya mecbur olduğumuz görevler.
    2 - Ne sıklıkla işimiz için faydalı olan ama sizden talep edilmeyen ekstra işler yapıyoruz
    3 - Sonuç getirmeyen işler, gereksiz telefonlar ve başkalarına dağıtabileceğiniz görevler gibi önemi tartışılır konular üzerinde ne kadar zaman harcıyorsunuz ?

    İş yerinizde ana görevlerimizle birlikte ekstra işler için harcadığımız zamanı arttırmalıyız. Aynı zamanda sonuç getirmeyen işlere harcadığımız zamanı azaltmalıyız. Diğer bir deyimle, iş tanımımızı ve kendimizi biraz esnetmeliyiz. Sorunları önceden tespit edip akılcı yollarla çözmeye çalışmalıyız. Problemin nerden geldiği önemli değil, sizin ya da başkasının alanı olabilir. Esas sorulması gereken önemli soru; 

    Atatürk ün önderliğinde zaman ölçülerine getirilen yeniliklerle ilgili neden-sonuç ilişkisi

    Atatürk'ün önderliğinde zaman ölçülerine getirilen yenilikler ile ilgili neden-sonuç sonuç zaman ölçüleri Atatürk'ün önderliğinde 26 aralık 1925 tarihinde


    Atatürk ün önderliğinde zaman ölçülere getirilen yeniliklerle ilgili neden-sonuç çalışmasını tamamlayınız. Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik, 1925-1935 arasında gerçekleştirilen yasal değişikliklerle Türkiye Cumhruiyeti’nde kullanılan takvim, saat, rakam sistemleri, ağırlık ve uzunluk ölçülerinin değişmesi ile bayram ve tatil günlerinin düzenlenmesini içeren Atatürk Devrimi’dir. Türkiye’deki saat sistemi 26 Aralık 1925’te “Günün 24 Saate Taksimine Dair Kanun”’un mecliste görüşülüp kabul edilmesi ile değişti. 697 sayılı kanun, 2 Ocak 1926’da Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kanunun birinci maddesi “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gün, gece yarısından başlar ve saatler sıfırdan yirmi dörde kadar sayılır” diyerek ülkede günün 24 saate bölündüğü saat sistemini yürürlüğe koyar. Kanunun 2. maddesi ile ulusal saat sistemi İzmit’ten geçen 30. meridyen esas alınarak oluşturuldu. Daha önce ülkede güneşin battığı anı 12:00 kabul eden “alaturka saat” sistemi geçerli idi. Güneşin tepe noktasında battığı anı esas alan (grubi saat) ve tamamen battığı anı esas alan (ezani saat) saatler arasında farklılık söz konusu idi. Bir de güneşin en tepede bulunduğu anı 12:00 olarak kabul eden sistem (zevali saat) vardı. Ancak bu sistemlerin hiçbirisi ulusal birliği sağlamıyordu. Modern saat sistemine geçilmesi 1909 yılında Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda tartışılmış; kabul görmemişti Yeni saat sisteminin kabülünden sonra halk alafranga saat kullanma alışkanlığı edininceye kadar güçlük yaşandı. Valiliklerin muvakkithanelerdeki ezani saatleri kaldırması ve resmi dairelerde de yeni sistemin esas alınması ile uyum sıkıntıları azaltıldı.

    özgüven ve başarı arasındaki ilişki

    özgüven ve başarı arasındaki ilişki


    Öz güven eksikliği, iş hayatında genellikle çekingenlik, risk alamama, büyük düşünememe, yetki verememe, sorumluluk alamama, kaygı, stres, kendini ifade edememe, gerginlik, topluluk karşısında konuşamama, ikna kabiliyetinin azlığı gibi sıkıntılara yol açar.
    Yüz koyunu otlatabilecek özgüvene sahip bir çobana, on koyun verirseniz, o çoban on koyunu çoğaltarak yüz koyuna çıkarır, on koyun otlatabilecek bir çobana yüz koyun verirseniz o çoban gergin, stresli kaygılı olduğu gibi kaybede kaybede koyun sayısını ona indirir.
    Aynı bilgi ve beceriye sahip iki kişiye birer işletmenin yöneticiliğini teslim etseniz, öz güveni yüksek kişi, başarısını nasıl artıracağını, işini nasıl geliştireceğini, yeni olarak neler yapması ve ne gibi projeler üretmesi gerektiğini düşünür, yani kendisini geliştirmeye odaklanır, öz güveni yüksek olan kişi, içinde güçlü bir motivasyon, umut ve gelişimcilik duygusu hisseder, işinden ve hayattan zevk alır, dengeli bir şekilde işini geliştirir.
    Öz güveni eksik kişi ise, zarar vermeye odaklıdır, beyninde iflas ve zarar görüntüleri vardır, kaygılıdır, gergindir, streslidir, umutsuzdur, büyük düşünemez, yeni projeler üretemez, risk alamaz, cesur davranamaz, kişiye yetki veremez, çünkü kendisine güvenmediği için başkalarına da güvenemez detaylarda boğulur.
    Öz güven, arabanın motoru gibidir, motor ne kadar güçlü ise verimde o kadar artar, kişide özgüven ne denli yüksekse, başarıda o ölçüde gelir.
    Her insanın mükemmel bir özgüven güç potansiyeli vardır. Fakat bu potansiyel çocuklukta aşırı eleştiri, negatif tecrübeler, iflas, aldatılmalar, baskılar gibi sebeplerle özgüveni azaltır. Negatif telkin ve tecrübeler iç dünyamıza yerleştiği için kişi kendi kendine ne kadar çok “güvenmeliyim” dese, o kadarda kendisine güvenmesi çok zordur ve uzun zaman alır.
    İş dünyasında sık karşılaştığımız özgüvenle yakından ilgili bir sıkıntı da, aşırı ego ve hırstır. Egosu kabarmış gururlu insan, hayata olaylara insanlara vs objektif bakamaz. Egosu kabarmış kişi: * işlerini usulüne uygun takip edemez.* İşlerde terslik olursa çözmek yerine bağırıp çağırmayı tercih eder* tabir-i caizse “çabuk gaza” gelir. Mantığıyla değil egosuyla karar verir, egoyla birlikte hırsta olursa, hesapsız işlere girer, etrafındaki insanların uyarılarını dikkate almaz.
    Hırs yelkenliyi götüren rüzgara benzer; rüzgar az olursa yelkenliyi götürmez, çok olursa yelkenliyi devirir.
    Genellikle hırsla motivasyonu karıştırırız, motive olmuş kişide mantık dengededir, kişi tatlı bir heyecan hisseder üretkendir, aşırı hırslı kişi ise gergindir objektif bakamaz alternatif düşünme becerisini zorlaştırır çok çalışır, az üretir, işin kötü yanı bu kişiler egolarının ve hırslarının farkında değillerdir ve kolay kolay kimse onlara egolarını göstermeye cesaret edemez.
    Öz güven geliştirmek için neler yapmak gerekir ?
    Kendinizi sevmeniz kendinizle barışık olmanız kendi değerinizin farkında olmanız size güç verir, sizi motive eden açık net ve kesin hedeflerinizin olması size güç verir, geçmişteki hatalarınıza tecrübe ve eğitim gözüyle bakmanız size güç verir.
    Kendimizi kendimizle ya da rakiplerimizle kıyaslamak yerine geçmişteki kendimizle kıyaslarsak yani ne kadar mesafe kat ettiğimize bakarsak kendimizi daha güçlü hissederiz.
    Kişi yeterince kendi ile barışamıyor, güçlü yönlerini göremiyor, zayıf yönlerini görmekten kaçıyor, hedef belirlemekten çekiniyor, geçmişteki kötü tecrübelerin etkisinden kurtulamıyor ve kendisini hep başkaları ile kıyaslıyorsa iç dünyasında sınırlamalar var demektir.
    Böyle bir durumda sorun oldukça ilerlemiş demektir kişinin iç dünyasına girerek oradaki sorunları gidermek bir uzmanın işidir.

    Sefiller Kitabının Ana Fikri ve Kahramanları

    Victor Hugo’nun Ünlü Eseri
    Dünyaca ünlü eser Sefiller kitabının ana fikri ve sefiller kitabının kahramanlarına bu yazıda yer verilmiştir.
    Sefiller Kitabının Ana Fikri
    YazarSefiller Kitabının Ana Fikri ve Kahramanları
     bize bir insanın hapisten çıktıktan sonra insanlara kendini kabullendirmek için çektiği güçlükleri ve insanların onu dışlamalarını anlatmış Ayrıca insanlığınSefiller Kitabının Ana Fikri ve Kahramanları
     yoksulluk sorunuyla gelen sefilliğine de değiniyor.
    Sefiller Romanının Kahramanları
    JEAN VALJEAN: Ekmek çaldığı için beş yıl küreğe mahkum edilen ve kaçma girişimleri sonucu yakalanarak cezası uzatılan ve 19 yıl sonra şartlı olarak salıverilen ve toplumda herkes tarafından dışlanankötü biriSefiller Kitabının Ana Fikri ve Kahramanları
     Ancak piskoposla olan ilişkisinden sonra değişen ve herkese iyilik yapan, yardım eden çevresindeki herkesin sevgi ve saygısını kazanan biriSefiller Kitabının Ana Fikri ve Kahramanları

    JAVERT: Kanun ve kurallara sıkı sıkıya bağlı geçmişi başarılarla dolu bir polis müfettişi ve katı ruhlu bir kişiSefiller Kitabının Ana Fikri ve Kahramanları

    COSSETTE: Beş yaşına kadar Thanardier’lerin yanında onlara bir hizmetçi gibi yardım ederek, beş yaşından sonra ise Valjean’ın yanında sürekli kaçarak ve onun çektiği acılara ortak olarak yaşayan; ancak Valjean’ı çok seven bir kızSefiller Kitabının Ana Fikri ve Kahramanları

    FANTİNE: Valjean’ın fabrikasında çalışan ve kızı için her türlü fedakarlığa katlanan bir kadınSefiller Kitabının Ana Fikri ve Kahramanları
    Bir önceki yayınımız olan Kırmızı ve Siyah Romanı Ana Fikir ve Kahramanlar ve sonraki yayınımız olan Suç ve Ceza Kitabının Ana Fikri ve Kahramanları başlıklı içerik ve yazıya göz attınız mı?

    Hangi bölgede hangi ekonomik faaliyetler yapılır

    İÇ ANADOLU BÖLGESİ:*Geniş ova ve platoları nedeniyle ekonomik faaliyetinin temeli tarıma dayanır.*Tarıma dayalı olarak sanayi (un,makarna,bisküvi fabrikaları ) ve ticaret de gelişmiştir.*Ayrıca turizm bölgenin diğer ekonomik faaliyetidir.  İklimi nedeniyle en çok tahıl (buğday,arpa, pirinç, mısır,çavdar,yulaf) yetiştirilen bölgemizdir. (Tahıl ambarımız)  Arazinin düzlüğü nedeniyle makineli tarım yapılabilir.*Şekerpancarı, patates,baklagiller(fasulye, nohut,yeşil mercimek, bakla), elma, üzüm yetiştirilir.*Küçükbaş hayvancılık yapılır(Koyun ve tiftik keçisi)*Lüle taşının çıkarıldığı tek bölgedir.Ayrıca demir,tuz ve mermer  çıkarılır.*Ankara mobilyacılığın en çok geliştiği illerden biridir.
    Yaygın meslekler: Çiftçilik, mobilyacılık, işçilik KARADENİZ BÖLGESİ:Dağları, geniş ormanları, denizi,iklim özellikleriyle değişik ekonomik faaliyetler yapılır.*Kayın, gürgen çam, meşe gibi ağaçlardan çeşitli ürün elde edilen ormancılık yapılır.*Deniz kenarındaki illerde balıkçılık önemli bir ekonomik faaliyettir.*Taş kömürü ,bakır ve demir madeni madencilik faaliyetine , bu madenlerin işlenmesi maden sanayisinin gelişmesine  ortam hazırlar.*Yağışlı iklimi nedeniyle çay, tütün, fındık önemli ürünleridir. Ayrıca mısır, şeker pancarı ve her tür sebze-meyve yetişir.*Bölgede yayla turizmi son dönemde gelişen ekonomik faaliyettir. AKDENİZ BÖLGESİ :Verimli ovaları ve ılıman iklimi  tarıma dayalı ekonomik faaliyeti artırır.*Ilıman iklimi seracılığı ve yılda birden fazla ürün alınmasını sağlar.( Her tür ürün yetişir.)* Ürünlerin fazlasının diğer bölgelere dağıtımı ticaret ve ulaşım sektörünü geliştirmiştir.*Tarıma dayalı gıda sanayi önemli bir ekonomik faaliyettir.Ayrıca kağıt, tarım aletleri, demir-çelik, gübre fabrikaları  da bulunmaktadır.*Turizm çok önemli bir iş ve gelir kapısıdır. Turizme bağlı olarak hizmet sektörü de gelişmiştir.(Otel işletmecisi, otel çalışanı,rehber,tur düzenleyici,banka ve döviz büroları)  *İç ve dağlık kesimlerde yaşayan insanlar dağ, yayla,mağara ve kültür turizmi sayesinde gelir elde ederler.                          -11-GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİOva ve platoları nedeniyle temel geçim kaynağı tarımdır.*Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) nedeniyle ekonomi canlanmıştır.*Sulama imkanları nedeniyle yılda birden çok ürün alınabilmektedir.(Zeytin, pamuk,Antep fıstığı,kırmızımercimek, nohut, üzüm, arpa önemli ürünler)*Bölgedeki barajlar ülkeye enerji bakımından katkı sağlar.*Çok Amaçlı Toplum Merkezlerinde (ÇATOM) yapılan kurslarla özellikle kadınlara meslek edindirilir.*Tekstil- dokuma sanayi gelişmiştir.( pamuk)*Bölgede petrol yatakları (Batman  Raman Garzan) hem petrol ihtiyacını karşılamaya katkı sağlar hem de petrol rafinerisi bölge halkına iş imkanı sağlar.*Bölgede çıkarılan diğer madenler fosfat,krom,manganez dir.* Son dönemde hayvancılık da gelişmektedir.DOĞU ANADOLU BÖLGESİYükseltinin fazla ve arazinin engebeli oluşu ekonomik faaliyetleri sınırlandırır.Genel olarak halk tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Kış sporları turistleri bölgeye çeker. * Engebe nedeniyle tarım alanı azdır . Ovalarda arpa, buğday yetiştirilir. Kayısı yurt dışına ihraç edilir.*En çok büyükbaş  hayvancılık yapılır. Erzurum-Kars platosu’nda arıcılık yaygındır.* Bölgede bulunan su ve linyit sayesinde elektrik enerjisi üretilir.*Demir, krom, bakır,kurşun,çinko,linyit gibi çeşitli madenler vardır ancak ulaşım nedeniyle yeterince işlenemez.EGE BÖLGESİDeniz kıyısında oluşu,ılıman iklimi, coğrafi özellikleri nedeniyle her tür ekonomik faaliyet yapılmaktadır.*Zeytin,üzüm,incir,haşhaş , tütün gibi ürünler hem ülke içinde hem dışında satılır.*Krom ve bor madenleri de ihraç edilmektedir.*İzmir Limanı uluslar arası ticaretin gelişmesini sağlamıştır.*Dağların denize dik oluşu ulaşımı ve ticareti geliştirir.* Dokuma ve giyim sanayi gelişmiştir. Tarım ürünlerine dayalı sanayi ve ihracat da  gelişmiştir.*Ayrıca denizi, iklimi, tarihi ve doğal güzellikleri turizmin gelişmesini sağlamıştır.*Arıcılığın en fazla yapıldığı bölgemizdir.MARMARA BÖLGESİ Toprakları en küçük bölgemiz olmasına rağmen düz verimli toprakları,gelişmiş sanayisi, ticareti sayesinde ekonomisi en gelişmiş bölgemizdir.*Bölgede üç iklim tipinin de olması tarım ürünü çeşitliliğini artırır.(Ayçiçeği en önemli ürün)*Besin,dokuma, giyim sanayi gelişmiştir.(sanayisi en gelişmiş bölgemizdir.)*Hayvancılık faaliyetleri gelişmiştir. Kümes hayvancılığı,ipek böcekçiliği ve mandıracılık çok yaygındır.*Bölge ekonomisinin gelişmesinde ulaşım imkanlarının çeşitliliği önemli etkiye sahiptir.NOT:Dış ülkeden satın alınan (İthal edilen) malların ülkeye dağıtılması İstanbul Limanı’nda gerçekleşmektedir.ÖNEMLİ BİLGİ: Devlet vatandaşlarından çalıştıkları işlerden elde ettiği gelirlerin bir kısmını vergi olarak alır ve yine vatandaşına hizmet yapmak için harcar. Ülkenin kalkınması vatandaşın vereceği vergilere bağlıdır. 

    5.sınıf küçük kar tanesi metninin özeti

    küçük kar tanesi yeryüzüne inmek istiyor ve dileği gerçekleşiyor iniyor çok mutluyken akşam olunca bir anda mutsu oluyo sabah olunca güneş yüzünden eriyor ve su damlaıcığı olarak akıyor gökyüzüne geri dönemeyeceğini zannediyor ama annesinin sesiyle yeniden umudu yeşeriyor..

    Masalların Özellikleri nelerdir madde halinde ve kısa

    Özellikleri:

    1. Kurgusu kimin tarafından oluşturulduğu bilinmeyen anonim ürünlerdir.
    2. Olaylar, hayâl ürünü ve gerçek dışıdır.
    3. Kahramanlar olağanüstü özellikler gösterir.
    4. Eğiticilik esastır.
    5. Masallar iyi ve kötülerin çatışması üzerine kurulur ve İyiler ödüllendirilir, kötüler cezalanabilir.
    6. Dünya edebiyatında Kelile ve Dimne, Bin Bir Gece Masalları; Türk edebiyatında Keloğlan masalları ünlüdür.
    7. Anlatımda öğrenilen geçmiş zaman (-miş’li geçmiş zaman) kullanılır.
    8. Tekerleme, döşeme, olay ve dilek bölümlerinden oluşan bir plânı vardır.

    Telefonun zaman içindeki değişimi kısaca

    1973 yılında ilk cep telefonunun mucidi olan Martin Cooper GSM teknolofisinin önünü açmıştır. 1982 yılında başlanan cep telefonu çalışmalarına, aslında dünyanın heryerine ulaşım imkanı sağlaması ve dünyanın her yerine kablo döşenmesi gerekmesi, düşüncesi itmiştir. Edinilen bilgilere göre ilk cep telefonu görüşmesi Finlandiyada gerçekleştirildi. 1992 de ise ilk sms gönderilmişti. 10 Mart 1876 da Graham Bell telefonu icat ederek bugünlerin geleceğini işaret etmiş oldu.
    3 Nisan 1973 tarihinde icat ettiği cep telefonu ile ilk görüşmeyi yapmıştır. Tabiki yapmış olduğu bu telefon bir tuğla gibi, 850 gr.  ağırlığında, 25 cm yüksekliğinde, 8 cm derinliğinde ve 4 cm genişliğindeydi. Günümüzde mevcut olan küçük cep telefonları yanında bu bariz bir şekilde büyük olsa bile o dönemde bir devrim niteliğindeydi.
    Bu yolculukta cep telefonu çok büyük değişimlere uğradı. Avrupa Telekomünikasyon Standartları Komitesi 1982’ de adı GSM olan Global Systems Mobile’ı oluşturdu. GSM Avrupa birliği tarafından 900 Mhz frekansında çalışması için gerekli çalışmaları yapıldı ve takip eden yılda bunu karara bağlayıp hayata geçirdiler. Avrupa’ da 1988 ve 1989 yıllarında yapılan çalışmalar sonucunda 1991 de adeta GSM’ in merkezi haline gelen Finlandiyada Nokia’ nın 1011 model telefon üretilerek ilk görüşme yapıldı.
    Türkiyede bu durumun süregelmesi ilk GSM operatörü olan Turkcell ile oldu. 1994 yılı Mart ayında Turkcell hizmet vermeye başladı. Turkcell’ i takiben 2 ay sonra Telsim (Vodafone) geldi. 3. Operator Avea ise 2001 Mart ayında hizmete başladı. Günümüzde ise kullanılan sim kart sayısı yaklaşık 60 milyon seviyelerine ulaştı.

    Bugday taneleri ekmek olana kadar hangi meslek grupları ekmek vermektedir

    Buğday ekmek olana kadar bir çok aşamadan ve meslek çalışanın elinden geçmektedir. Buğday ilk önce çiftçinin elindedir. Çiftçi tohum olarak toprağa atar. Çıkınca, gübresini ilacını atar, yetiştirir büyütür. Buğday olgunlaştıktan sonra biçerdöverci gelir buğday hasadını yapar. Buğday sonra değirmene gider, değirmenci buğdayı un haline getirir. Un olan buğday fırına gider, burada fırıncı tarafından ekmek haline getirlir. Ekmek olan buğday daha sonra, satıcıya yani bakkalcı veya marketçiye gelir orada satılır.